İKİ YABANCI (1990)
Senaryo ve Yönetmen: Halit Refiğ Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop Müzik: İlhan Usmanbaş Yapım: Ada Film/Halit Refiğ
Oyuncular:
Hakan Ural, Birigitte Braun, Kuzey Vargın, Savaş Yurttaş
Konu: 1963
yılında bir köyde öğretmenlik yapan yedek subay öğretmen ile, İsveçli ve
Amerikalı iki kadının psikolojik aşkları.
&
Iki Yabancı, doğrusu sürprizlerle dolu şaşırtıcı bir film. Nefes kesici Antalya
görüntüleri ve bir iç monologla başlayan film, Antalya yöresindeki eski/yeni,
Doğu/Batı karışımı çeşitli uygarlık ve kültür kalıntıları fonu önünde oldukça
edebi" ton da bir kültürel çelişki araştırması gibi gözüküyor. Sonra,
fettan ve fındıkçı bir Avrupalı (İsveçli) dilberin, Greta'nın çevresinde
odaklaşan erotik soslu bir "aşk ve gençlik filmine yönelirmiş gibi oluyor.
Ama sonraki gelişim çok farklı. Şöyle ki, filmin kahramanı genç ve her alanda
oldukça inançsız yedek subay öğretmen Orhan (film, bu kurumun var olduğu
1960'lar Türkiye'sinde geçmektedir), öğretmen olarak atandığı Toroslar
eteğindeki bir köyde, köyün "eşrafı" ve sakinleriyle birlikte, yine o
yılların ilginç bir uygulaması olan, Amerikalı bir barış gönüllüsüyle tanışır.
Civar köylerde de iki arkadaşı bulunan
gözlüklü, ciddi, ağırbaşlı Margo, kendini tümüyle işine (köylülere çeşitli
bilgiler vermek ve bu arada, Amerikan hindisi bizimkilerden çok daha büyük ve
gelişmiş yetiştirilmesine ön ayak olmak) vermiş, Orhan'ın zaman içinde gelişen
duygularına karşılık vermeyen bir kızdır. Ne var ki Margo'nun, İsveçli
Greta'nınkine tümüyle zıt davranışları Orhan'a bunalımlar yaşatırken, genç kız
sonunda ters düştüğü köy ve köylülerce istenmeyen kişi haline gelir İki
Yabancı, ilginç ve ilgiyle izlenen bir konuyu sağlam bir sinemayla anlatıyor.
Halit Refiğ'in 20 yıldır yapmak istediğini söylediği bu filmde, yönetmeni çeken
temaların neler olduğunu anlamak zor değil. Bir kez, Toroslardaki o küçük köy,
Refiğ'in ilgilendiği kültür çelişkileri, giderek çatışmaları için ideal bir
mekan oluşturuyor. Kırsal kesim yaşamının içinde var olan belli bir uyum
içinde, belki biraz idealize edilerek gösterilmiş, "köy filmi"
filmlerimizdekinden biraz farklı bu ortamda, inançsız, ülküsüz, olasılıkla
kendi toplumuna ve halkına da bir ölçüde yabancılaşmış olan Orhan (biraz da
çağdaş bir Feride öğretmen), iki ayrı kadında Batı denen olayın alabildiğine
farklı iki yüzüyle karşı karşıya geliyor: zevk düşkünü, hedonist, günü gününe
yaşayan, sorumsuz ve boyutsuz Greta ve onun tam zıdddı olan, işi ya da
misyonuyla olan ilişkisi dışında sanki gerçek yaşamdan kopmuş, bilgili,
kültürlü ve soylu amaçları olan Margo, aydınlarımızı hep düşündürmüş olan,
sanki Batı'nın iki yüzü, aynı insanın iki farklı görünümü. (Yoksa sahiden de
öyle mi?) Türk aydını Türk kırsal yaşamı ve Batı'nın iki farklı yüzünün
oluşturduğu bu "dörtlü sorunsal", filmin ana yapısına oldukça ilginç
biçimde yedirilmiş. Refiğ, sanki Bir Türke Gönül Verdim filmini yıllar sonra
yineliyor; ama çok daha karmaşık, ayrıntılı ve boyutlu bir öykü içinde ...
Filmin aslında senaryodan gelen kimi kusurları var, yine de ... Örnekse, filme
(öyküye) asıl çekiciliğini ve gizemini kazandıran öğe, yani Greta/Margo
kişiliklerinin bir aynanın iki yüzü olması olasılığı, senaryoda durup dururken
ve sözle ortaya atılan bir kuşkuyla sanki harcanıyor, ağırlığı ve vuruculuğu
yitip gidiyor. Öte yandan, filmin büyük ölçüde ağırlığını taşıyan "yabancı
kadın"daki oyuncu da, genelde bu rolün altından pek kalkamıyor. Finaldeki
kaza gibi bölümler ise, prodüksiyon yetersizliklerinden ve elbette bütçe
sorunlarından, gereğince kotarılamamış. Bu eksikliklere karşın iki Yabancı,
gerçek bir ilgiyle izlenen, yönetmene özgü kimi temel sorunlarını, merakı hep
ayakta tutan bir öykü boyunca yeniden ekrana geldiği farklı ve görülmeye değer
bir film. Refiğ'in genç oyuncu Hakan Ural'dan aldığı şaşırtıcı (olumlu anlamda
şaşırtıcı) sonuca ve İlhan Usmanbaş'ın müziğini fon müziği olarak kullanmadaki
başarısına da şapka! (“Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları”
syf, 92”)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder