Powered By Blogger

2 Kasım 2022 Çarşamba

 

MADDE 438 (1990)


Yönetmen: Ümit Efekan Senaryo: Ümit Efekan, Erdoğan Tünaş Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Yardımcı Yönetmen: Mesut Taner, Yönetmen Yardımcısı: Deniz Mutlu, Kamera Asst.: Erol Civan, Negatif Kurgu: Eyüp Yıldız, Laboratuar: Yahya Öztürk, Mustafa Oruç, Müzik: Melih Kibar, Renk Düzenleme: Adnan Şahin, Işık Şefi: Ali Salim Yaşar, Ses Kayıt: Naci Ismık, Yapım Koordinatörü: Adnan İrkut, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Gülşen Bubikoğlu, Berhan Şimşek, Nedim Doğan, Mehtap Anıl, Hakan Ural, Güzin Çorağan, Işık Aras, Selahattin Fırat, Yaşar Kutbay, Enver Dönmez, Dervrim Parscan, Gülten Ceylan, Nuran yalçın, Hakkı Kıvanç, Dündar Aydınlı, Ekrem Dümer, Nejat Gürçen, Hale Haykır, Memduh Ünsal, Sercan Uğurlu

Konu: Kocası tarafından fuhuşa zorlanan Naciye (Gülşen Bubikoğlu), onu kaynar suyla haşlamaktan mahkum olur. Cezaevindeyken boşanan Naciye, çıkınca çocuklarıyla annesinin evine sığınır. Annesinin ölümüyle zorlukla bir gecekondu sahibi olur. Fabrikada iş bulur. Ona göz koyan Arif’in evlenme teklifini kabul eden Naciye, onun evli ve çocuklu olduğunu anlayınca vazgeçer. Onu tehdit eden Arif ve arkadaşları evi basıp çocuklarının önünde Naciye’ye tecavüz ederler. Kaçarlarken oradan geçen bekçi ile Sabri adında (Berhan Şimşek) arkadaşı kamyonun plakasını alıp polise şikayetçi olurlar. Kendisine sahip çıkan Sabri’ye yakınlık duyan Naciye genç adamla imam nikahı ile evlenir. Arif ve arkadaşları bu durumu çarpıtıp, polise yakalandıklarında Naciye’nin fuhuş ve zina yaptığı suçlamasında bulunurlar. Sabri ve Naciye karakola götürülür Naciye’ye hayat kadını vesikası verilir. Genç kadının fahişe statüsünde değerlendirilmesi, Arif ve arkadaşlarına büyük ceza indirimine neden olur. Oktay (Hakan Ural) adlı gazeteci olayı araştırır. Yasanın insan haklarına aykırı olduğunu düşünen sivil kadın örgütleri kampanya başlatır. 438. Madde’nin iptali için dava açılır. Genç kadına vurulan damga, oğulları Nuri ve Ali’nin ona sırt çevirmesine neden olur. Küçük oğlu Halil babaannesine verilir ve Naciye ile görüştürülmez. Kızı Ayşe de valilik emriyle ondan kopartılır. Sabri de çevresinin baskısı ile genç kadını terk eder. Ama gerek Oktay’ın basında geniş yankı bulan yazı dizisi, gerekse sivil toplum örgütlerinin kampanyaları ve kamuoyunun bu çağdışı yasa maddesine koyduğu yoğun tepki sonucu, “Madde 438” iptal edilir. Bu acılı süreçte Naciye maddi ve manevi ağır yaralar almıştır ama mücadelesi, yeni Naciye’lerin dramatik yazgılarına en azından hafifletici bir katkı sağlayacaktır...

4 Filme konu olan Antalyalı Nazire Tarhan olayı nedeniyle, fahişelere tecavüz edenlere indirim sağlayan yasa çeşitli tartışmalara yol açtı. Ve bu ara ünlü Stern dergisi aracılığıyla olay, Alman kamuoyuna geniş biçimde yansıtıldı. Filmin çekimi sırasında ise bilim adamları arasında çeşitli tartışmalara yol açan ceza yasasındaki söz konusu madde iptal edildi.


FİLM İZLE 



 

KURYE (1990)


Senaryo ve Yönetmen: Ahmet Hoşsöyler Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker Yapım: Sun Film/Erol Şenbecerir


Oyuncular: Meral Orhonsay, Yusuf Sezgin, Kamil Öztürk, Erkan Hoşsöyler, Hülya Erçel


Konu: Film, terör örgütü hesabına çalışan bir kurye ile oğlunu ondan korumaya çalışan bir kadının öyküsünü konu alır. Türkiye’de faaliyet gösteren terör grupları tek bir merkezden yönetilir. Ancak güvenlik güçlerinin çalışmaları sonucu merkezle gruplar arasındaki irtibat kopar. Bu nedenle bilgi akışını sağlamak üzere merkez tarafından bir kurye kiralanır. Bir teslimat esnasında aksilik yaşanır ve kurye cinayet işlemek zorunda kalır. Olay sırasında örgüte ait bilgileri içeren kart Erkan adında küçük bir çocuğun eline geçer. Kurye, kartı geri alabilmek için Erkan’ı ve annesi Esin’i takip etmeye başlar. Durum fark edilince polis devreye girer. Bu süreçte Esin’e komiser Orhan yardım edecektir. (Hasan Sakın)

 

 

KOLTUK BELASI (1990) 


Yönetmen: Kartal Tibet Senaryo: Erdoğan Tünaş Görüntü Yönetmeni: Abdullah Gürek Özgün Müzik: Cahit Berkay Sesleri Alan: Erkan Esenboğa Kurgu: İsmail kalkan Yapım: Cem Film/Yahya Ali Kılıç

Oyuncular: Kemal Sunal, Sema Çeyrekbaşı, Gökhan Mete, Berna Laçin, Edoğan Aytekin, Hüseyin Köroğlu, Uluer Suer, Cem Meto, Sedat Demir, Türker Tekin, Rıza Pekkutsal, Ali Rıza Cevizli, Faruk Savun, Şenay Aksoy, Selahattin Fırat, Ali Rıza Cevizli, Faruk Savun, Türker Tekin, Şenay Aksoy, Rıza Pekkutsal, Erdener Oflazoğlu,

 Konu: Ege’nin bir sahil kasabasında, bütün belediye başkanları göreve geldikten sonra çıldırıp akıl hastanesine kapatılmaktadır. Yedinci belediye başkanının da çıldırmasının ardından, daha önce imar müdürlüğünde çalışan dürüst ve örnek memur Zühtü Kaya, çevresinin baskısıyla belediye başkanlığı seçimlerine girer ve büyük bir farkla kazanır. Daha sonrasında ise, ailesinin kendi çıkarları için belediye başkanlığı makamını kullanması başkanı da zor duruma sokacaktır

FİLM İZLE 


 

KİRAZ ÇİÇEK AÇIYOR (1990)



Yönetmen: Yaşar Seriner Senaryo: Macit Koper Foto Direktörü: Erdoğan Engin  Özgün Müzik: Vedat Sakman Yapım: Emek Film/Nazmi Özer Genel Koordinatör: Can Özer, Kurgu: İsmail kalkan, Yönetmen Yardımcıları: Aydın Sayman, Serpil Güler, Işık Şefi: Oğuz Yaralı, Yardımcılar: Mıurat Omay, Hikmet Koç, Kamera Asistanı: Ahmet Bursalı, Set Ekibi: Murat Özlük, İzzet Yılmaz, (Fono Film Stüdyosunda Hazırlanmıştır)

Oyuncular : Halil Ergün, Nur Sürer, Bülent Bilgiç, Menderes Samancılar, Eray Özbal, Osman Cavcı, Sami Hazinses, Cengiz Sezici, Yaşar Güner, Nejat Özbek, Mustafa Suphi Baltacı, Feridun Koç, Mustafa Turan, Sırrı Elitaş, Ali Tutal, Yaşar Pars, Selahattin Fırat,

Konu: Kiraz'ın kocası. köy yerinde yaşanan sefaleti aşmak için Almanya'ya çalışmaya gider. Ne var ki, bir süre sonra karısını arayıp sormaz olur. Kocasının para göndermemesi üzerine Kiraz, çocuklarına ve kör kayınvalidesine bakabilmek için kötü yola düşer/düşürülür. Otoyol kenarında geçen şoförlerle "düşüp kalkan" Kiraz'la yatmayı kabul etmeyen/düşünmeyen iki kişiden biri yol kenarında satıcılık yapan ve yıllar önce ailesini yitiren arkadaşı ve karısını sevdiğini söyleyen mühendistir. Kiraz'ın tek yakınlık kurduğu insanlar da onlardır. Zorunluktan dolayı kötü yola düşen Kiraz sonunda bu işi bırakıp yol kenarında kurulan bir lokantada çalışmaya başlar. Bu arada Kiraz'ın kocası, karısının kötü yola düştüğünü öğrenince namusunu temizlemek için yurda döner ama "aşağılık bir kadın" için yaşamını hapiste geçiremeyeceğini belirterek öldürmekten vazgeçer.

Türkiye'nin belirli bir döneminde yaşanan işsizlik sonucu birçok vatandaş yurt dışına göç etmek zorunda kalmış ve aileler ya dağılmış ya da uzun ayrılıklar yaşanmıştır. Kiraz Çiçek Açıyor'da da Kiraz'ın kocası Almanya'ya gider ve yıllarca ailesini arayıp sormaz. Üstelik orada evlenir. Kiraz geçimini sağlamak için erkeklerle para karşılığında birlikte olmaya başlar. Otoyoldan geçenler ve köyün evli erkekleri bir yandan Kirazla birlikte olurken diğer yandan onu aşağılarlar. Kiraz'la birlikte olmayan iki erkekten biri olan Mustafa, ailesini kaybeden "içi sevgi dolu" biridir. Diğeri ise karayolları mühendisidir. Mühendis, Kiraz'la birlikte olduktan sonra karısının ve çocuklarının fotoğrafına bakan erkeklerden farklı olarak karısını sevdiğini söylemektedir. Sonuçta film, toplumsal ve ekonomik koşulların aşk üzerindeki olumsuz etkisini, korumasız ve güvencesiz kadının "kötü yola" düşmesini ve çarpık ahlak anlayışını eleştirmektedir. “Soner derse "Türk Sinemasında Aşk”

 FİLMİ İZLE 



 

KİRALIK ANNE (1990)


Yönetmen: Ahmet Hoşsöyler Senaryo Ahmet Hoşsöyler, Kamil Öztürk Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker Yapım: Sun Film/Erol Şenbecerir, Maria Öztürk Yapım Sorumlusu: Rafet Kalkan, Set Amiri: Selçuk Öktem, Set Ekibi: İsmet İlbur, Mehmet Yaşa, Işık Yönetmeni: Doğan Atakan, Işık yardımcıları: Mehmet Şenkal, Metin Yenici ,Kamera Asistanı: Uğur Kovan, Reji Asistanı: Tülin Kızılırmak, Yönetmen Yardımcısı: Ali Kıvırcık, Efektör: Atilla Ertüz, Sesleri Alan: Atilla Dankı, Renk Uzmanı: A. Tümay Rızai, Laboratuıar: Şems Tokgöz, Aslan Tektaş, Mustafa Yıldız, Senkron: Metin Çeşmebaşı, Soner Şenbecerir, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Fatma Yılmaz, Kurgu: Sedat Karadeniz, Müzik: Cahit Berkay, Sineray (Film Stüdyolarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir. )


Oyuncular: Perihan Savaş, Bahar Öztan, Kamil Öztürk, Pembe Mutlu, Rafet Kalkan, Mümtaz Alpaslan, Sevim Ersin, Mehmet Kuştemir


Konu: Çocukları olmayan bir çiftin, çocuk yapmaları için kiralık anne arayışları. Parasal sıkıntyı içinde olan bir kız babası çocuğunun para karşılığında, başka bir adamdan çocuğu olmasına karşı çıkamaz. Bir süre beraber olan çiftin çocukları olur. Artık Kiralık anne görevini bitirmiş ve çocuğu, anlaşma gereği karşı çifte teslim edecektir. Annelik yüreği elvermeyen Peirihan, çocuğu teslim etmek isteme.z Gelişen olaylar dramatik bir sonla nihayet bulur.

 

 

KARARTMA GECELERİ (1990) 




Senaryo ve Yönetmen: Yusuf Kurçenli (Rıfat Ilgaz'ın aynı isimli romannıdan) Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier Müzik: Cem İdiz Yapım: Senar Film/Senar Turgut Yönetmen Yardımcıları: Aydın Sayman, Zühre Sipahioğlu, Kurgu: İsmail Kalkan,

Oyuncular: Tarık Akan, Nurseli İdiz, Bülent Bilgiç, Deniz Kurtoğlu, Ömer Çolakoğlu, Menderes Samancılar, Şükrü Türen, İsmail Hakkı Şen, Hikmet Karagöz, Ömer Çolakoğlu, Yaman Tüzcet, Cengiz Korucu, Kemal İnci, Yılmaz Uyar, Nevin Aypar, Deniz Kurdoğlu, Ayşe Erbulak, Oktay Güzeloğlu, Erol Şen, Konuk Oyuncular: Gülsen Tuncer, Necati Bilgiç, , Erol Günaydın, Burçay Anger, Alpay İleri, Altuğ İleri, Salim Dörtcan, Ali Rıza Cevizli, Osman Çıracı, Hamit Alemdar, Mustafa şahin, Mete Özmat, Aslan Alpaslan, Nazım Yılmaz, Sabahattin Bostancıoğlu, Osman Özçelik, Celal Çimen, Necla İlhan, Yılmaz Terzioğlu,

Konu: Olaylar 2. Dünya Savaşı'nın sonlarında (1944) İstanbul'da geçer. Yazdığı şiir kitabı yüzünden başı derde giren öğretmen Mustafa Ünal (Tarık Akan), polis tarafından aranmaktadır. Genç öğretmen işkence korkusuyla teslim olmaz. Sürekli kaçar, mekan değiştirir... Mustafa bu kaçış süresince çeşitli insanlarla karşılaşır. Ve sonuç kaçınılmazdır. Mustafa yakalanır.

ÖDÜL:

9. İstanbul Uluslararası Film Festivali(1990)

►“Karartma Geceleri” "En iyi film"

Jüri Üyeleri: Tunç Başaran (Başkan), Oktay Akbal, Nur Şürer, Timur Selçuk, Çetin Tunca)

27. Antalya Film Şenliği'nde (1990)

► "en iyi 2. film"

► Yusuf Kurçenli, "en iyi yöneiimen ödülünü Halit Refiğ'le (Karılar Koğuşu) paylaştı.

► Tarık Akan "en iyi erkek oyuncu"

► Yunus Nadi Ödülü yarışmasında

► "en iyi film"

85. Uluslararası Vallodolıd Film Şenliği'nde (İspanya1990)

► "Jüri özel ödülü"nü Şili'li yönetmen Silvio Caiozzl'nin "Aynadaki Ay"ı ile paylaştı.

Jüri Üyeleri: Basillo Martin Pacıno (İspanyol yönetmen), Christian Wae ner (Alman yönetmen), Derek Mallcolm (ingiliz eleştirmen), Manuela Cernat (Romanyalı sinema tarihçisi), Carlos Morelli (Arjantilll eleljt1rmen>, Glla Almagor (İsrail’ll senarist ve oyuncu), Katinka Faracotz (İsveç’li yapımcı).

4 Kutluğ Ataman son derecede ilginç bir kişilik. Amerika'da sinema eğitimi görmüş, iki kültür arasında kalmış, kültürel referanslarının zenginliği kadar cinsel çapraşıklıklarını ve bir tür Amerikan sinemasından özellikle fantastik sinemadan aldığı etkileri de yadsımayan ve tüm bunları bir potada harman ederek oldukça özgün bir kişiliğe ulaşan bir genç sanatçı. tık filmi Karanlık Sular'da, tüm bu karmaşanın yansımaları var. Her şey bir yana, ben İstanbul'u henüz hiçbir yerli veya yabancı filmde böylesine gizemli ve ölümcül güzellikteki bir kent olarak görmemiştim. Ataman'ın açık bir sinema duygusu ve yadsınamaz bir yeteneği var. Bu ilk filmi, her ilk filmin olduğu gibi biraz fazla "yüklü" ve dolu olsa da, ben onun tanınmaya değer ve ilgiyle izlenmesi gereken bir sanatçı olduğuna inanıyorum.

BİLİNÇ VE SEVGİ ÜRÜNÜ

 Bahtsız Türk aydınının bitmek tükenmek bilmeyen çilesinden bir kesit. İkinci Dünya Savaşı'nın son yıllarında, ülkede sürdürülen solcu avından payını almış bir yazar olan Rıfat Ilgaz'ın öz yaşamsal romanı Karartma Geceleri, bizlere aydın öğretmen ve yazar Mustafa Ura!'ı tanıtıyor. "Milli Şef' İnönü yönetimindeki Türkiye'de, savaşın 'gidişat'ından da esinlenen türlü çeşitli baskılar, gözaltına almalar, işkence ve dehşet salma gırla gitmektedir. "olcu avından sonra, ufukta faşizmin yenilgisinin de görünmesinin etkisiyle bu kez "ırkçılar" toplanmaktadır. Ancak solun çilesi henüz bitmiş değildir.

Karartma Geceleri'nin gücü ve sağlamlığı, her türden kışkırtıcılığı önleyen, sloganların ardına sığınmayan, göz boyayıcılığı, çığırtkanlığı iten bir sinemayı yeğlemesinden kaynaklanıyor. Kurçenli, sanki mesajını bağırarak değil, alçak sesle konuşarak vermeyi yeğlemiş. Bir "dönem filmi" bu: 1940’ların İstanbul'u, sınırlı olanaklarla, ama inandırıcı biçimde verilmiş. Keşke kimi dış sahneler biraz daha "kalabalık" olabilseydi, sinemada gösterilen belgeselin teknik düzeyi daha iyi olabilseydi, jenerikteki görüntüler (ve onların üzerine düşen adlar) daha aydınlık olabilseydi... Ama ne önemi var? Kurçenli, zaten bir "dönem filmi" yapmanın sınırlarını rahatlıkla aşıyor. Çeşitli nedenlerle, iç ve dış etkilerle, belli görüşler ve fikirler üzerinde baskı oluşturmayı yeğlemiş, insana karşı işlenebilecek en büyük insanlık suçlarından biri olan işkence yapmayı göze alabilmiş tüm ülke, rejim ve sistemleri sergiliyor, eleştiriyor. Savaş, sıkıyönetim, ülke güvenliği gibi görünürde geçerli nedenleri var bu işleri yapanların. Ama bu nedenler, yapılanları hiçbir zaman açıklamıyor, bağışlatmıyor. "İnsanlık suçu" niteliklerini ortadan kaldırmıyor.

Karartma Geceleri'nin iç dengeleri çok iyi kurulmuş. İşkence bile filmde yeterince, gerektiği veya gerçekte Ilgaz'ın başına geldiği kadarıyla var. Yönetmen, işkenceyi, baskıyı bir etkileme, seyirciyi tavlama öğesi olarak kullanmıyor, bu kolaylığı da elinin tersiyle itiyor. Ve içerdiği tüm karamsarlığa, karabasan yaşayan bir ülke görünümüne karşın sevgi ve umut, filmin sonsal izleniminden hiç de eksik değil. Karartma Geceleri, sinemamızın yüzünü ağartacak bir film “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve  Rönesans Yılları” syf, 102”

& Sinemamızda yıllar içinde yaratıcısıyla ve orijinal metinle hiçbir ilgisi kalmamış hale getirilen "Hababam Sınıfı" serilerinin ötesinde, ikinci Rıfat Ilgaz uyarlaması olan "Karartma Geceleri", 1980'li yılları kamera arkasında gayet verimli biçimde geçiren Yusuf Kurçenli'nin imzasını taşıyor. "Ve Recep ve Zehra ve Ayşe", "Ölmez Ağacı", "Merdoğlu Ömer Bey", "Gramofon Avrat" gibi nitelikli ve yere sağlam basan filmleriyle tanınan Kurçenli'nin "Raziye"yle birlikte 1990 yılında çektiği "Karartma Geceleri", İkinci Dünya Savaşı'na katılmamış olmakla birlikte savaşın alacakaranlığını ve kimi sıkıntılarını yaşayan, ama solcu, muhalif aydınlarına kat be kat fazla sıkıntı yaşatan Türkiye'ye ve ön sahne İstanbul'a götürüyor seyirciyi. Yazdığı şiir kitabında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle polis tarafından aranan şair Mustafa Ural, eğer yakalanırsa kendisini bekleyen sonun, dönemin meşhur işkence merkezi Sansaryan Han'ın hücreleri olduğunu çok iyi bilmektedir. İlerici şair, hiç de kolay geçmeyecek bir kaçış serüvenine atılacak, bu süreçte kendisini, arkadaşlarını, İstanbul'u ve halkını daha yakın dan tanıyacaktır.

9. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde en iyi yerli yapım seçilen, 27. Antalya Film Festivali'nde Halit Refiğ'in "Karılar Koğuşu" filminin ardından ikincilikle ödüllendirilen ve Kurçenli'ye Refiğ'le birlikte en iyi yönetmen dalında Altın Portakal kazandıran "Karartma Geceleri", Milli Şef döneminde (kuşkusuz sonrasında da) ülkemiz aydınının reva görüldüğü muameleyi, 40 Kuşağı olarak adlandırılan şairlerimizin mücadelesini, yalın ve süssüz anlatımla, çok büyük laflar etme hevesine kapılmadan aktaran bir filmdir. Tarık Akan'ın Altın Portakal'a değer görülen başarılı oyunculuğuyla sürüklediği öykü, dönem atmosferinin de başarıyla canlandırılmasıyla Türk sinemasının 'politik öyküler' kategorisinde hatırı sayılır bir yer edinmiştir kendisine. Ve çok ilginç, bence bir o kadar da talihsiz bir tartışmaya da yol açmıştır. Antalya'da en iyi film seçilen, bir başka hapishanetutsaklık öyküsü anlatan, edebiyat ve siyasi tarihimizdeki bir başka ünlü düşünce suçlusu olan Kemal Tahir'in yaşamından kesitler taşıyan "Karılar Koğuşu"nun yönetmeni, Türk sinemasına azımsanamayacak katkılarda bulunan, "Yorgun Savaşçı"sı 12 Eylül’cülerce yakılan saygın yönetmen Halit Refiğ, "Karartma Geceleri"nin yurtdışı festivallerde ülkemizi temsil etmesini sert dille protesto etmiş, filmin 'devlet düşmanlığı' yaptığını dile getirmişti. "Karartma Geceleri", özellikle işkence sahneleri nedeniyle bazı yasaklamalara maruz kaldı, ancak sonradan bu yasaklar kaldırıldı. Rıfat Ilgaz'ın bir görüşmemizde, "Biz devlete değil, hükümete karşıydık, Mustafa Kemal'in kurduğu devleti neden yıkmaya çalışalım ki" deyişi de dün gibi aklımda. Son olarak kişisel bir anımı da aktarayım "Karartma Geceleri"yle ilgili ...

 Galası, 1990 Mart'ının sonlarına doğru Beyoğlu'ndaki Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yapılan filmin bir sahnesinde, polisten kaçan ve cebinde fazla parası da olmayan Mustafa Ural, yedek subaylık yapan arkadaşından kendisine yardımcı olmasını ister. Karnı da çok açtır... Arkadaşı, şaire fazla yardımcı olamayacağını, ancak yemek ısmarlayabileceğini söyler. İki arkadaş salaş bir meyhaneye gidip ızgara köfte yer ve şarap içerler. Gala bittikten sonra gecenin bir vaktinde İstiklal Caddesi'ne çıktığımda, o sahnenin de etkisiyle canım müthiş biçimde köfte yemek ve şarap içmek istedi. Aradım taradım, açık bir yer bulamadım ... Aklımda o sahne ve bastırılmamış açlığımla eve gittim. Tesadüf bu ya, ertesi gün DGM'de bir duruşmam vardı ve basın yoluyla komünizm propagandası yaptığım gerekçesiyle tutuklandım. Aklımda dönüp dolaşan tek şey, bir gece önce gerçekleştiremediğim fantezimdi ve kim bilir kaç yıl beklemek zorundaydım. Neyse ki Bayrampaşa Cezaevi'nde 10 gün misafirliğin ardından tutuksuz yargılanmak üzere salıverildim ve tabii ki ilk işim, filmin o sahnesini aynen yaşamak oldu. Bayrampaşa, 50 yıl öncesinin Sansaryan Hanı'ndan çok farklıydı tabii, herhangi bir baskızulüm yaşamadığımı ama ardı arkası gelmek bilmeyen açlık grevlerinden birine denk geldiğimi ve 10 gün boyunca tek bir lokma bile yiyemediğimi, bir anlamda aç girdiğim cezaevinden gene aç çıktığımı belirtmek isterim ... Yani genel başarısı bir yana, ızgara köfteşarap sahnesiyle de unutamadığım filmlerden biridir "Karartma Geceleri". (Tunca Arslan) “SİYAD, 40 Yılın Serüveni”

 

KANLARIYLA ÖDEDİLER (1990)


Senaryo ve Yönetmen: Nejat Gürsoy Görüntü Yönetmeni: Soner Saygılı Yapım: Yaşam Film/Gazanfer Dirlik

Oyuncular: Yaşar Alptekin, Aytekin Akkaya, Fatma Belgen, Eyüp Dirlik

Konu: Babasının emanet ettiği kalp hastası bir çocukla onu kurtarmak için çabalayan bir kabadayının öyküsü

 

KANIMDAKİ ŞEYTAN (1990)

Yönetmen: Yücel Uçanoğlu Senaryo: Safa Önal, Yücel Uçanoğlu Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı

Oyuncular: Fulden Uras, Salih Kırmızı, Erol Taş, Engin İnal, Aslıhan Tükel, Bahadır Tok

Konu: Eroinden kendisini kurtaramayan zengin bir ailenin kızının dramatik öyküsü.

 

KABADAYILAR KRALI (1990)

Yönetmen: Melih Gülgen Senaryo: Safa Önal Görüntü Yönetmeni: Ergun ÖzdemirYapım: Gülgen Film/İhsan Hayal, Melih Gülgen Kurgu: Cevat sezer,

Oyuncular: Serdar Gökhan, Oya Aydoğan, Salih Kırmızı, Yıldırım Gencer, Kâzım Kartal, Nilgün Ersoy

Konu: Ünlü kabadayılardan Karadağlı Bekir’in öyküsü.

 

İMDAT İLE ZARİFE (1990)


Yönetmen: Nesli Çölgeçen Senaryo: Nesli Çölgeçen, Hakan Aytekin, İrfan Eroğlu Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı Müzik: Nadir Göktürk Yapım: MTV A.Ş./Reha Arın Sanat Yönetmeni: Annie G. Pertan, Yönetmen Yardımcısı: Hakan Aytekin, Jenerik ve Kurgu: Hilmi Güver, Ses Kayıt: Mehmet Kılıçel,

Oyuncular: Şevket Altuğ, Ayı Ayşe, Üstün Asutay, Erkan Özyurt, Selma Çetinel, Can Kolukısa, İskender Bağcılar, Songül Gündüz

Konu: Biri ana diğeri yavru iki ayı ormanda dolaşırken avcıların saldırısına uğrar. Ana ölür, yavrusu şehre getirilir. Burnundan zincirlenip kent sokaklarında oynatılan Zarife, tekrar ormanı görünce huysuzlaşır. Oynatıcısı İmdat ile aralarında çatışmalar başlar. Ve sonunda Zarife ormandaki yaşantısına tekrar kavuşur.

 

İKİ YABANCI (1990)




Senaryo ve Yönetmen: Halit Refiğ Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop Müzik: İlhan Usmanbaş Yapım: Ada Film/Halit Refiğ


Oyuncular: Hakan Ural, Birigitte Braun, Kuzey Vargın, Savaş Yurttaş

Konu: 1963 yılında bir köyde öğretmenlik yapan yedek subay öğretmen ile, İsveçli ve Amerikalı iki kadının psikolojik aşkları.

& Iki Yabancı, doğrusu sürprizlerle dolu şaşırtıcı bir film. Nefes kesici Antalya görüntüleri ve bir iç monologla başlayan film, Antalya yöresindeki eski/yeni, Doğu/Batı karışımı çeşitli uygarlık ve kültür kalıntıları fonu önünde oldukça edebi" ton da bir kültürel çelişki araştırması gibi gözüküyor. Sonra, fettan ve fındıkçı bir Avrupalı (İsveçli) dilberin, Greta'nın çevresinde odaklaşan erotik soslu bir "aşk ve gençlik filmine yönelirmiş gibi oluyor. Ama sonraki gelişim çok farklı. Şöyle ki, filmin kahramanı genç ve her alanda oldukça inançsız yedek subay öğretmen Orhan (film, bu kurumun var olduğu 1960'lar Türkiye'sinde geçmektedir), öğretmen olarak atandığı Toroslar eteğindeki bir köyde, köyün "eşrafı" ve sakinleriyle birlikte, yine o yılların ilginç bir uygulaması olan, Amerikalı bir barış gönüllüsüyle tanışır.

Civar köylerde de iki arkadaşı bulunan gözlüklü, ciddi, ağırbaşlı Margo, kendini tümüyle işine (köylülere çeşitli bilgiler vermek ve bu arada, Amerikan hindisi bizimkilerden çok daha büyük ve gelişmiş yetiştirilmesine ön ayak olmak) vermiş, Orhan'ın zaman içinde gelişen duygularına karşılık vermeyen bir kızdır. Ne var ki Margo'nun, İsveçli Greta'nınkine tümüyle zıt davranışları Orhan'a bunalımlar yaşatırken, genç kız sonunda ters düştüğü köy ve köylülerce istenmeyen kişi haline gelir İki Yabancı, ilginç ve ilgiyle izlenen bir konuyu sağlam bir sinemayla anlatıyor. Halit Refiğ'in 20 yıldır yapmak istediğini söylediği bu filmde, yönetmeni çeken temaların neler olduğunu anlamak zor değil. Bir kez, Toroslardaki o küçük köy, Refiğ'in ilgilendiği kültür çelişkileri, giderek çatışmaları için ideal bir mekan oluşturuyor. Kırsal kesim yaşamının içinde var olan belli bir uyum içinde, belki biraz idealize edilerek gösterilmiş, "köy filmi" filmlerimizdekinden biraz farklı bu ortamda, inançsız, ülküsüz, olasılıkla kendi toplumuna ve halkına da bir ölçüde yabancılaşmış olan Orhan (biraz da çağdaş bir Feride öğretmen), iki ayrı kadında Batı denen olayın alabildiğine farklı iki yüzüyle karşı karşıya geliyor: zevk düşkünü, hedonist, günü gününe yaşayan, sorumsuz ve boyutsuz Greta ve onun tam zıdddı olan, işi ya da misyonuyla olan ilişkisi dışında sanki gerçek yaşamdan kopmuş, bilgili, kültürlü ve soylu amaçları olan Margo, aydınlarımızı hep düşündürmüş olan, sanki Batı'nın iki yüzü, aynı insanın iki farklı görünümü. (Yoksa sahiden de öyle mi?) Türk aydını Türk kırsal yaşamı ve Batı'nın iki farklı yüzünün oluşturduğu bu "dörtlü sorunsal", filmin ana yapısına oldukça ilginç biçimde yedirilmiş. Refiğ, sanki Bir Türke Gönül Verdim filmini yıllar sonra yineliyor; ama çok daha karmaşık, ayrıntılı ve boyutlu bir öykü içinde ... Filmin aslında senaryodan gelen kimi kusurları var, yine de ... Örnekse, filme (öyküye) asıl çekiciliğini ve gizemini kazandıran öğe, yani Greta/Margo kişiliklerinin bir aynanın iki yüzü olması olasılığı, senaryoda durup dururken ve sözle ortaya atılan bir kuşkuyla sanki harcanıyor, ağırlığı ve vuruculuğu yitip gidiyor. Öte yandan, filmin büyük ölçüde ağırlığını taşıyan "yabancı kadın"daki oyuncu da, genelde bu rolün altından pek kalkamıyor. Finaldeki kaza gibi bölümler ise, prodüksiyon yetersizliklerinden ve elbette bütçe sorunlarından, gereğince kotarılamamış. Bu eksikliklere karşın iki Yabancı, gerçek bir ilgiyle izlenen, yönetmene özgü kimi temel sorunlarını, merakı hep ayakta tutan bir öykü boyunca yeniden ekrana geldiği farklı ve görülmeye değer bir film. Refiğ'in genç oyuncu Hakan Ural'dan aldığı şaşırtıcı (olumlu anlamda şaşırtıcı) sonuca ve İlhan Usmanbaş'ın müziğini fon müziği olarak kullanmadaki başarısına da şapka! (“Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 92”)



1 Kasım 2022 Salı

 İKİ BAŞLI DEV (1990)


Yönetmen: Orhan Oğuz Senaryo: Nuray Oğuz Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz Müzik: Dağhan Baydur, Poul Buckmaster Yapım: Eks Film/Eriş Akman

Oyuncular: Cüneyt Arkın (Cengiz), Sedef Ecer (Aslı), Fikret Kuşkan (Hakan), Sedef Bediz (Emine), Fuat İşhan (Büyükbaba), Rafet Kalkan (Rafet), Meral Çetinkaya (Hafize), Hikmet Kemerdere (Büyükanne), Arzu Şan (Şule), Burak Ayral, Samim Meriç (Bahçıvan), Saim Yavuz, Adnan Tönel, Ceyhan Fırat (Hayat kadını)

Konu: Bir kaza sonucu göremez hale gelen bir baba, dede mirası ataerkil kurumlaşmaya karşı çıkıp gerçek kişiliğini arayan, bir oğul ve aralarına girdiği özgür bie genç kızın çatışmalı öyküsü.

Ödül:

10 Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde (1991

Jüri Özel Ödülü

Sinema Yazarları Derneği’nce

Orhan Oğuz “En İyi Yönetmen”,

“En iyi görüntü Yönetmeni”, 

en iyi 2. Film”

Yunus Nadi Ödülleri seçiminde;

“En İyi film”

Jüri Üyeleri¨Lütfü Ö. Akad, Oktay Akbal, Atilla Dorsay, Şeref Gür, İsmet Kurtuluş, Nur Sürer (Kyn: Agah Özgüç)

& Orhan Oğuz’un tüm filmleri gizemli biçimde başlar. Kamera, kunt, ağır bir kapıyı gösterir, sonra yükselerek onu kararlı, aşar. Geniş bir bahçe boyunca kayar, arabayı görür, köpeği, hizmetkarları ve "malikane"yi tanırız... Sonra bir beden hareketi yapan genç bir adamın diri, adaleli bedeni boyunca kayar ve ona kenetlenmiş daha yaşlı bir erkeği de kapsayacak biiçimde durur. Bu, sanki Cocteau'nun ünlü oyunu Iki Başlı Kartal’ı anımsatan bir görünüm, bir "iki başlı dev"dir. Bir baba oğul ..

Aralarında güçlü bir bağ, derin bir sevgi vardır. Anne yıllar önce "o meşum kaza"da çekip gitmiştir aralarından... Onlar birbirlerinin her şeyidirler artık. Giderek Hakan, babanın yine o kazada yitirdiği daha sonra anlaşılan bir şeyin, "gözleri"nin yerini tutar. Ama ilişkiinin sağlıksızlığı yavaş yavaş meydana çıkacaktır. Büyük işadamı Cengiz Bey'in sert, baskın ve ezici kişiliği, körlüğünü açığa vurmayı bile kabul etmeyen gururu, Hakan'ı ezmektedir. Saflıkları bozulur gerekçesiyle "Türk atlarının Fransız atlarıyla çiftleştirilmesine" karşı çıkan Cengiz Bey, oğlunun dış dünyaya açılmasına da karşı çıkar, şirkette "rüştünü" ve kişiliğini kanıtlamasına da... Sakatlığını, bir sertlik ve istenç duvarı ardında gizlemeye çalışan, ancak yalnız anlarında Bethoven' e sığınma cesaretini bulan bir garip adamdır Cengiz Bey! ...

Ama asıl dram Hakan'ınkidir. Cengiz Bey'in kendi babasından aldığı anlaşılan o sertlik, o ataerkil kurumlaşma, Hakan'ın tüm yaşamını kıstırmıştır. Ama araya bir kadın girer. Genç, güzel, pervasız bir kadın... Aslı... Kenti çevreleyen gecekonduları bile "hiçbir mimarlık kuralına uymama özgürlüğüne" sahip oldukları için sevebilen, Cengiz Bey'in "kadın düşmanlığı"nın ardında gizli kadın özlemini sezebilen, Hakan'a babasının getirdiği sütü döküp ona "içki sunan" bir kadın! Ama Hakan'ın gelişmemiş, gelişmesine fırsat tanınmamış kişiliği, baskıcı aile düzeni ile sınırsız özgürlük arasındaki bu savaşımda "doğru yol"u bulacak denli güçlü değildir ki! ... Senaryo yazarı Nuray/yönetmen Orhan Oğuz ikilisi, dünya sineması içinde bile nadir bir örnek oluşturuyorlar. Biri yazıyor, diğeri çekiyor. Ve bu işbirliği, şaşırtıcı sonuçlar veriliyor. Her Şeye Rağmen ve Üçüncü Göz'den sonra iki sanatçı, yine uzun bir sürede kotarılmış bir filmle yeniden başarıya ulaşıyorlar.

iki Başlı Dev, aslında melodrama yatkın (ve Yeşilçam'ın birçok kez "rezil ettiği") bir konuyu, bir "büyük aile" dramını, örnek bir yalınlık ve özgün bir üslupla anlatmasını biliyor. Biraz Avrupa (özellikle Fransız) havasındaki bu temelde yoğun ruhbilimsel dram, yer yer gizemli (açılış, büyükbabayı ziyaret ve tüm çiftlik bölümü vs.) yer yer duygusal (babaoğul sahneleri) bir atmosferde gelişiyor. Oğuz, bu arada kolay unutulamaz güzellikte kimi sinemasal bölümler de yaratıyor: Örneğin babanın eksikliğinin ilk kez belli olduğu tüm o "diploma töreni" sahnesi veya baba ile oğulun ilk kavgaları ve çalışma odasında hüzünlü bir "köşe kapmaca" oynamaları gibi ...

Ve oyuncular: Kendi sesiyle konuşmuş bir Cüneyt Arkın (bu arada filmin sesli çekilmiş olduğunu da anımsatalım), yıllardır ilk kez biize gerçek bir oyuncu olduğunu anımsatıyor. Sedef Ecer, Fuat lşhan, Sedef Bediz gibi oyuncular da rollerinde çok inandırıcı olabilmişler. Ama bu filmin asıl sürprizi, Fikret Kuşkan adlı genç oyuncu. İlk kez izlediğimiz bu oyuncunun perdede inanılmaz bir rahatlığı var. Fiziğinin yanı sıra varlığıyla, oyunuyla perdeyi müthiş dolduruyor. Daha bakmasını, durmasını bilmeyen "manken"lerin yıllardır oyuncu diye yutturulduğu bir ortamda Fikret Kuşkan, yıllardır erkek oyuncu, "jön" dalında sinemaya gelen ilk gerçek yetenek. Ve sanırım geleceğin "star" ı. ..

iki Başlı Dev, görülmesi gereken bir film ... Bu arada şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Bazı kişiler sanıyorlar ki biz şu zor dönemde, Türk sineması için sürekli "çifte standart" uyguluyoruz ve filmlerimizi pek beğenmesek de seyirciyi onları görmeye çağırıyoruz. Yanlış! ... Türk sineması için belki bir zamanlar yapmışımdır, ama şimdi ayrı standartlar uygulamıyorum doğrusu ...

 Tersine, artık dışarıya açılma ve evrensel sanat platformunda boy ölçüşmenin kaçınılmaz gözüktüğü bir dönemde, ancak gerçekten iyi, başarılı bulduklarımı övmeye çalışıyorum. Bu mevsim gösterilen, örneğin Camdan Kalp veya İki Başlı Dev gibi filmlerimizin, en azından kimi bölümleriyle bana bu mevsimin en güzel sinemasal anlarından bazılarını yaşattıklarını söyleyebilirim. O açıdan, benim yazdıklarım, doğru ya da yanlış olabilir, ama içtenlikle yazılmış... Türk sinemasına karşı ezeli (veya yeniyetme) kuşkucuların ve yok sayıcıların, elbette paşa gönülleri bilir. istemiyorlarsa gitmesinler!... Ancak yarın öbür gün, o kendi kültürüne yabancılaşmış olmanın anlatılmaz hüznünü duymak da onların sorunu olacak! ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları"


FİLMİ İZLE 



 

HERŞEYİ BİTİRDİK (1990) 

Senaryo ve Yönetmen: Alev Akakar Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Ererez Yapım: Tuğçe Film/İbrahim Mertoğlu Prodüksiyon Amiri: Şerif Ablak, Yönetmen Asistanı: İlter Akcebe, Kamera Asistanı: Hakan Canan, Dublaj Yönetmeni Ve Sesleri Alan: Atilla Dankı, Renk Uzmanı: A. Tümay Rızai, Laboratuar: Şems Tokgöz, Aslan Tektaş, Mustafa Yıldız, Senkron: Metin Çeşmebaşı, Soner Şenbecerir, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Fatma Yıldırım, Müzik Direktörü: Arif Susam, Sineray Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir

Oyuncular: Arif Susam, Nükhet Egeli, Kadir Savun, Erol Günaydın, Sami Hazinses, İhsan Baysal, Alev Acar, Ekrem Dümer, Irmak Kıraç,

Konu: kansere yakalanan ve sonu ölümle noktalanacak olan bir şarkıcının dramatik yaşamı.


 

HASAN BOĞULDU (1990)


Senaryo ve Yönetmen: Orhan Aksoy Öykü: Sabahattin Ali Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Yapım: Penta Film/Turgay Aksoy Kurgu Eşleme: Cevat Sezer, Müzik: Yavuz Top, Yönetmen Yardımcıları: Yeşim Çanlıoğulları, Serpil Kurtçe, Sanat Yönetmeni: Cana Dölay, Makyaj: Corci, Yapım Yönetmeni: Günay Güner, Görüntü Yön. Yrd.: Volkan Kocatürk, Set Ekibi: Bedri Uğur, Mustafa Albayrak, Murat Kaçar, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit, Mehmet Ali, Gündoğdu, Film Yıkama: Ekrem Şen, Arif Şengül, Abdullah Baran, Film Baskı: Veli Burç, Uğur Orbay, Ayhan Şen, Renk Düzenleme: Türker Vatan, Şakir Yörük, Negatif Kurgu: Bülent Özkan, Tamer Eşkazan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Seslendirme Yönetmeni: Erhan Yazıcıoğlu, Efekt: Sudi Yılmaz, Jenerik: İlhan Demirel, Şafak Film Stüdyosunda hazırlanmış ve Yeni lale Film stüdyosunda seslendirilmiştir.

Oyuncular: Hülya Avşar (Hacer/Enine), Yalçın Dümer (Murat/Hasan), Güzin Özyağcılar, (Emine’nin annesi), Atilla Ergün (Emine’nin babası), Aydın Tezeln (Dede), Günay Güner (Kebapçı Ömer), Mustafa Yavuz, Yılmaz Kurt (Ali), Aynur Güzel, Aysen Biçer (1. Kız kar


deş), Nurgül Biçer (2. kız kardeş) , Hürriyet Biçer (Genç Kız), Bali Biçer, Hakan Büyükkaya, Gulsen Tuncern (Hasan’ın annesi), Halil Yıldırım: damat), Hakan Büyükkaya, Elif Biçer, Fatma Şahin, Aysel Kalkan, Elif Kalkan, Güllü Çiçek, Gülsüm Duman, Senem Çakır, Bahar Duman, Göver Biçer, Özlem Biçer, Hürriyet Şimşek, Esma Şen, Elif Aktaş, Sevgi Oğuz, Fatma Kara, Obadaki Adamlar: Mahmut B,çer, Bektaş kalkan, Günay Kalkan, Ali çakır, Ersel Çakır, İbrahim Duman, Mehmet Biçer, Ali karayurt, Himmet Filiz, Ali Şahin, Mehmet Ersoy, İsmail Şahin, Hasan Çelik, Çetin Eröz, Celal Ergün, Cengiz Şimşek, Hasan Kazım Aydın,

Konu: Obanın en güzel kızı Emine ile evlenmesi için töreler gereği sırtına 40 okkalık tuz yüklenen ve o yükü belli bir yere kadar taşıması istenen Hasan'ın öyküsü.

Efsaneye göre, yöre aşiretinden bir kız ile ovalı bir delikanlı evlenmek ister. Fakat töreler uymaz ve töre sınavları yapılmasına kara verilir. Kız, ovalı delikanlıya "Benimle evlenmek istiyorsan aşiret büyüklerinin kararı olarak, 40 okkalık tuz çuvalını bizim dağa sırtından hiç indirmeden getirmelisin" der. Çünkü dağlı kız, tuz çuvalını hiç nefes almadan ovadan dağa götürebilmektedir. Delikanlı Hasan, Emine ile evlenebilmek için tuz çuvalını sırtlanır ve dağa çıkmaya başlar. Ne var ki sıcakta terlemiş ve tuz çuvalı sırtında derin yaralar açmıştır. Yarı yolda çıkamayacağını anlar ve gölete kendisini atar. Uzun süre delikanlıdan haber alamayan Emine, daha sonra gölette Hasanın yemenisini bulur. Terk edilmeye dayanamaz ve dere kenarında Hasana verdiği yemeniyle kendini bir ağaca asarak hayatına son verir. Hasan gerçekten gururu yüzünden canına mı kıydı, yoksa debisi yüksek suda serinleyeyim derken başını kayalara çarpıp boğuldu mu bilinmez ama, günümüzde aynı yerde yüzmek isteyenleri çevrede dolaşan görevli orman bekçileri sık sık uyarıyorlar.


 FİLMİ  İZLE 


 

HACİZ KARARI (1990)




Senaryo ve Yönetmen: Hasan Kazankaya Görüntü Yönetmeni: Mahmut Yumuşak Yapım: Kazankya Film / Hasan Kazankaya Müzik Düzenleme: Necip Sarıca, Kurgu: Yusuf Aldırmaz, Senkron: Cevat Sezer, Efektler: Hikmet Eldek, Atilla Ertüz, Laboratuar: Selahattin Kaya, Fehmi Yılmaz, Ses: Yusuf Aldırmaz, Prodüksiyon Amiri: Altan Altıntaş, Set Amiri: Suat Geyik, Set: Erol Kesler, Işık Şefi: Gürcan Küçüker, Kamera Asistanı: Ali Utku, Yönetmen Yardımcısı: Fikret Uçak, Yeni lale Film stüdyosunda hazırlanmış ve Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir.

Oyuncular: Ahu Tuğba, Salih Güney, Salih Kırmızı, Cenap Küçüksu,, Günal Kayar,

Konu: Birbirlerini severek evlenen genç çift balayına gider. Ancak döndüklerinde onları kötü bir sürpriz beklemektedir. Evlerindeki eşyalara haciz konulduğunu öğrenirler. Sinirlenen çift avukatla kavga eder, ancak avukat kazaen ölür. Çiftin başı artık beladadır. Bundan sonra gelişen olaylar, çifti korkunç sona doğru götürmektedir.


FİLMİ İZLE