Powered By Blogger

13 Ocak 2018 Cumartesi

METE HAN AMAZONLARA KARŞI (1969)

Yönetmen: Mehmet Arslan
Senaryo: Nuri Kırgeç
Kameraman: Fevzi Eryılmaz
Yapım: Sibel Film / Müfit İlkiz

Senkron Montaj: Ali Rıza Yılmaz, Aram Keskinay, Sesleri Alan: Ferruh Kırmaz, Kunt Tulgar, Laboratuar Şefi: Yılmaz Erman, Asistanlar: Aslan Tekyaş, Hakkı Arıkan, Işıklandırma: E.DE.Ka Işık sertvisi, Reji Asistanı: Şerif Gören, Kamera Asistanı: Taci Saraç, Prodüksiyon Amiri: Bülent Engin,
(Kunt Film stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Yılmaz Köksal, Figen Say, Attila Ergün, Mine Sun, Melek Görgün, İnge Opel, Nuri Kırgeç, Hüseyin Sayar,


Konu: Türk halk kahramanı Mete Han’ın maceralarının öyküsü 

MENEKŞE GÖZLER (1969)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Çetin Tunca
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Kurgu: Aleko Aleksandru, Reji Yardımcıları: Oksal Pekmezoğlu, Engin Temizer, Kamera Asistanı: Fikret Temizer, Negatif Kurgu: Hikmet Kuyucu, Renk Düzenleme: Zihniye Ören, Turgut Ören, Işık efi: Recep Köseoğlu, Ses: Necip Sarıcıoğlu, Prodüksiyon Amiri: Fehmi Tengiz, Asistanı: Yusuf Çağatay, Set Amiri: Şerif Ablak, Ali Öger, Mustafa Buvan, Ekrem Ülgey, Şarkılar: Belkıs Özener,
(Saner Film Stüdyolarında hazırlanmış, Saner Film Laboratuarında seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Sadri Alışık (Erol’un arkadaşı), Fatma Girik (Serap), Erol Büyükburç (Erol), Pervin Par (Pervin), Meral Küçükerol, Aynur Aydan, Asım Nipton, Sedef İnci, Doğan Tamer, Orhan Çoban, Ali Demir, Nermin Özses,

Konu: "Erol Gazinoda şarkı söylemektedir. Çapkınlık yapar kızlarla nişanlanır ayrılır. Sadri de saz çalmaktadır, Serap dansöz olarak işe girmiştir. Dansözlerden birinin parası çalınmıştır. Serap’ın üzerine atarlar. Sadri araya girerek durumu halleder. Çıkışta Serap beklemektedir. Sadri ile yemek yerler kalacak yeri olmadığı için Sadri evine götürür. Yorgun olduğundan hemen uyur. Sabah kalktığında ” evi temizler. Sadri ona aşık olmuştur. Serap iş bulacağım diye çıkmıştır, uzun süre gelmez. Bir gün yine gelir, Sadri sevinir ona bağlanmıştır. Aklı hep ondadır.
Yine bir akşam Sadri eve erkenden gidip sofra hazırlar bütün gece bekler Serap gelmez, Sadri her akşam bir umutla eve erken gider ama Serap gelmemektedir. Sadri gazinodayken biri not kağıdı getirir. Serap çalıştığı gazinoda kendisine sarkıntılık eden adamın birine şişe ile vurmuştur. Sadri gidip onu alır ve eve götürür. Serap bu hayata alışamadığını söyler. Serap dışarı çıkarken Sadri’nin gazinodan arkadaşı olan Suna gelir aralarındaki ilişkinin ne olduğunu sorur, Serap da ona abisi gibi sevdiğini söyler. Suna ona Sadri’den uzak durmasını söyleyince Serap gider. Sadri, Serap’ın neden gittiğini bir türlü anlamaz. Erol ile gazinolarda onu ararlar. Son iki gazinoya bakmamışlardır Sadri pes ederek eve döner Erol aramaya devam eder. Onu bulur Serap ona kendini Mehtap diye tanıtır. Erol sarhoştur, Serap onu evine getirir ve koltuğa yatırır, kendisi de Erol’un yatağına yatar. Sabah Serap’ı görünce şaşırır. Serap ona kahvaltı hazırlar. Erol plak dolduracağını söyleyerek evden ayrılır. Daha sonra Erol’un eski sevgililerinden biri gelir Erol’u sorar Serap da evde olmadığını söyler kız hakaret edince Serap kızı kovar. Kız Erol’un çalıştığı plak stüdyosuna gelir ve durumu Erol’a anlatır. Erol eve gelir Serap""a kızar, Serap evi terk eder, Erol pişman olur ve peşinden giderek gönlünü alır. Beraber gezerler, ikisi de birbirlerini sevmektedir. Evlenmeye karar verirler. Arabayı hızlı süren Erol kaza yapar. İkisi de kazayı hafif atlatırlar.

Sadri hastaneye gelir onları görür, Serap’ı görünce ağlar ve hastaneden çıkar. Durumu anlamıştır. Evine gider Suna gelir kapıyı çalar ama açmaz, not bırakır, Serap ertesi gün hastaneden çıkacaktır. Erol gazinoya gelmiştir. Sadri yanına gelir. Sadri ona soğuk davranır. Erol ona müjdeli haberi verir, Serap ile olan ilişkisini anlatır. O anlattıkça Sadri kahrolur, Erol onu teselli eder. Erol, Sadri’nin evine gelir nişan yüzüklerini takmak isteyecektir. Suna kapıda karşılar ve durumu anlatır. Erol onun davranışlarının sebebini anlar. Erol eve gelir morali bozuktur, Serap’a evlenemeyeceklerini söyler. Sebebini anlamasının zor olduğunu söyler. Serap Erol’un evinden ayrılır, Sadri’nin evine gelir, Sadri onu kapıda görünce sevinemez bile Serap gideceğini vedalaşmaya geldiğini söyler, Sadri onu sevdiğini kalbinde yara açtığını söyler. Kapıyı açar içeri girerler. Sadri Erol’un evine gelir. Evleneceğini kızın nerde olduğunu sonunda gittiğini öğrenir, Erol gitmesini kendisinin istediğini söyler. Sadri Onu tekrar bulduğunu söyler ve evleneceğini şahit olmasını ister, gider. Gazinoda nikah kıyılacaktır. Erol ve diğerleri oradadırlar. Suna ile Sadri gelirler. Erol sevinir. Serap da gelir. Sadri onu bırakmamasını söyler."

ÖDÜL:
1. Adana Altın Koza Film Festivali’nde (1969)

► Safa Önal “en başarılı senarist 




MELEKŞAH (1969)

Yönetmen: İsmail Koushan
Senaryo: Remzi Jöntürk
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu Türk İran Ortak yapımı 
Teknik Direktör: Mahmut Koushan,

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Gülsün Kamu, Cihangir Gaffari, Leman Öztürk, Yasemin Alev, Reşit Çıldam, Nilüfer, Adnan Mersinli, Zuhuri, Yasemin Alev


Konu: Köyde yaşayan Ali (Cüneyt Arkın) dedesinin isteğiyle girdiği cirit yarışında ödül olarak verilen atı kazanır. Vali Emir Tekeş’in adamları köyü basar. Atını almak istedikleri Ali karşı çıkarken araya giren dedesi ölür. Ali annesiyle köyü bırakıp şehre varır. Şehirde tanıştığı Lütfü’ye Tuğrul’un (Cihangir Gaffari) dedesini öldürdüğünü söyler. Lütfü ise meyhanede iken dilsiz Cafer adlı birini askerlerden kurtarırlar. Cafer’in minnetle Ali’yi götürdüğü yerdeki adamlar, Tuğrul’un zulmüne uğramış insanlardır. Tuğrul’un niyeti, valinin kızı ile evlenip yerine geçmektir. Ali zulmü kral Melekşah’a bildirmek için saraya giderken, altın dolu bir kervanın yolunu kesip altınları alırlar. Kervanda iki de kız esir alınır. Ali’den korkan kızlar isimlerini değiştirir. Kızlar için ödül verildiğini duyan Ali, kılık değiştirip kızlarla valinin huzuruna çıkar. Zerrin babasına sarılır. Ali şaşırır. Çünkü Zerrin’i hizmetçi Sitare sanıyordur. Zerrin takma bıyık ve sakalla Ali’yi tanımaz. Ama Tuğrul kıskanır ve Ali’nin oyununu bozar. Ali’nin kaçarken saklandığı Zerrin’in odasında yakalanıp hapse atılır. 

Zerrin, Sitare de gözü olan gardiyan Beşir’in yardımıyla Ali’yi kaçırtır. Vali kızını düşmanla işbirliği nedeniyle gözaltına aldırır. ... Tuğrul valiye, Melekşah’a bir mektupla durumu bildirmesini söyler. Ali, göz hapsinde olan Zerrin’i görmeye gizlice saraya gider. O sırada Tuğrul Zerrin’e kendisi ile evlenmezse Ali’yi öldüreceğini ve Melikşah’a yazılan mektubu anlatır. Ali duyar. Mektubu götüren postacı dinlenirken, mektubu alıp bir şeyler yazarak yerine koyar. Melikşah mektupta, ona değil, Emir Tuğrul’un haksızlıklarına karşı oldukları mesajını okur. Tetkik için sivil giysilerle yola çıkan Melekşah’ın yolunu kesen Ali, mallarını ve parasını ister. Melekşah Ali olduğun anladığı genç adama malı olmadığını, yardıma ihtiyacı olduğunu söyler. Ali onu konuk eder. Melekşah Ali’ye neden valiye karşı eyleme kalkıştığını sorar. Cevap, köy meydanında boyunlarında “Emir Tuğrul’a karşı geldikleri için cezalandırıldılar” yazılı asılı, iki adam idam edilmiş genci görünce verilmiş olur. Melekşah öfkelenir. Ali ile meyhanede iken Tuğrul ve askerler girip ikisini götürmek ister. Adamları yetişip Ali ile Melekşah’ı kurtarır. Ali, Melekşah’a giderken annesine iyi olduğu haberini iletmek ister. Melekşah gittiğinde Ali’nin arayıp bulamadığı karısı olduğunu görür. Vedalaşacağı sırada içeri giren Ali ikisini birlikte görünce hırsla ayrılır. Melikşah oğlunun peşinden gider ve babası olduğunu söyler. Tam o anda Tuğrul ve adamları Ali’yi yakalar. Ertesi gün idam edecektir. Melekşah kral giysisi ve askerleri ile gelip onu kurtarır. Tuğrul yakalanır. Melekşah Ali’yi vali yapar. Annesi ise kraliçe giysisiyle gelip eski validen Ali’nin Zerrin’le evlenmesi için izin ister. Böylece annesi kocasına, Ali babasına, Zerrin de sevdiği adama kavuşur (www.cuneytarkin.com)

MAZİMDEKİ KADIN (1969)



Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Safa Önal
Operatör Rafet Şiriner
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Teknik Elemanlar: Recai Karataş, Ali Berksan, Arif Özalp, Tanaş Petridis, Osman Bilen, Adnan Açıklaın, Kâmil İpekar, Nevzat Dişiaçık, Recep Pala, Hüseyin Demirayak, Sesleri Alan: Tunçer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan, Ender Işık Servisi: Mehmet Çakar, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Oğuz, Operatör Asistan: Ferhat Bakırcı, Reji Asistanı: Ferhan Üçoklar, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Ekrem Bora (Murat), Selma Güneri (Meral), Mine Soley (Yıldız), Sevgi Can (Meral’in ablası), Behçet Nacar (Ferit), Feri Cansel (Selma), Asım Nipton (Necati), Mehmet Ali Akpınar (İlys), Mustafa Yavuz (Hıdır), Mehmet Büyükgüngör (Sami), Muzaffer Yenen (Doktor), Nevzat Okçugil (Selma’nın annesi), Orhan Çoban (Garson), Aynur Aydan, İsmet rten, Memduh Ünsal (Orhan’ın abisi), Kudret Şandra, Zeki Tüney, Erdoğan Sren, Çetin Başaran, Arap Celal, Feri Cansel

► 1972’de ‘Ölüm Dönemeci’ adıyla, Ertem Göreç yönetiminde tekrar çevrilecek olan yapımda “J’aime” (1964) (Adamo) fon melodisi olarak kullanılmış. Avukat Faruk, filmin sonlarına doğru, mahkemede şu savunmayı yapıyor ; Müvekkilim Orhan Durukan suçsuzdur.. Geçirdiği bir şokla..hafızasını kaybetmiş..bir başka hayata itilmiştir. Her şeyini unutan bir insanın yerine koyalım kendimizi. Mazisiz bir insanın istikbali de yok demektir. Gözleri bağlı, nereye adım attığını bilmeyen bir zavallı gibi. Gözlerini açınca kendisini hangi muhitte bulursa oranın şartlarına göre yaşamak zorundadır. İşte sanık Orhan da lanetli bir tesadüfle kanun dışı yaşayanlar arasında kalmış, yaşabilmek için onlara benzemiştir..

Film, geçici olarak (hem de iki kez) belleğini yitiren Orhan’ın yaşadığı zorlukları anlatıyor. (Ama, yaşantısını asıl değiştiren, güzel Meral olacaktır.) Genç adam, Erenköy’deki gösterişli evlerinde fabrikatör babası ve abisi ile rahat bir yaşam sürmektedir. Sakin kişiliği ile çevresindekiler tarafından çok sevilir. Ev gören Sami, ilerde çocukluğunuzdan beri beni hiç kırmadınız diyecektir. Bir gece konsere gitmek üzere evden çıkar; Vaktim yoktu. telaşlıydım. İşte o gece, avukatı Faruk’un anlatımıyla geçirdiği bir şokla mazisini unutmuş.. Kendisini kanun dışı işler yapan bir çevrede bulan Orhan kısa zamanda aynı olaylara bulaşmış ve bir gazino patronu olmuş. Üç sene sonra karşılaştıklarında (babalarından kalan mirası bölüşmekte pek istekli olmadığı için dayak yiyen) abisi şöyle diyecektir; Sakin bir insandın. Ne olmuş sana? Canavar kesilmişsin.”

Orhan, yeni adıyla Murat bir yandan Fecri Ebcioğlunun Her akşam ayrı güzelle // Sen de geçir her gününü dediği gibi yaşarken (güzeller hafıza kaybına değer doğrusu ; Aynur Aydan ve Mine Soley) diğer yandan kaçakçılık işlerine devam eder. [Selma ve Meral’i bile unutturacak denli güçlü olan bellek yitim(ler)i, ancak başına vurulan yeni darbelerle düzeliyor.] Adamlarından Ferit’in, rakip çeteden İlyas ve Hıdır ile işbirliği yapmasıyla sonunda ölüm olan bir gerginlik yaşanıyor. Tüm bu karmaşa sırasında gazinoda ayak işlerine bakan Necati’nin güzel kızı Merale aşık olur. (Necati daha sonra kaçakçılık işlerine de yardım etmiş.) Seviyorum.. Bir şeyler oldu bana, evleneceğiz. Yaşadığım bu hayata sünger çekeceğim. (Bu da bir çeşit ‘hafıza kaybı’ olmalı. Kafasına değil yüreğine olan etkiyle.) 

Bir gece çeteler arasında çıkan çatışmada bir darbe ile bayılır. Büyükdere, Kilyos Yolunda ayılınca bu kez son üç yılı anımsamaz. Evine ve eski işinin başına döner. Üç yıl önceki sosyetik nişanlısı Selma ile evleniyor. Ondan bir çocuk bekleyen Meral’in, gazetede okuduğu evlilik haberi ile sarsıldığını nereden bilsin ; Sosyetenin tanınmış simalarından yakışıklı fabrikatör Orhan Durukan ile demir tüccarlarından Naci Bey’in güzel kızı Selma’nın beklenen düğünleri.. (Naci Bey rolünde, filmdeki işine uygun soyadı ile Ali Demir var.) Ama, anımsayamadığı yılların verdiği rahatsızlıkla yeni yaşantısına ve Selma’nın çevresine uyum gösteremez. Bir kumar oyunu sırasında çıkan kavgada (yine) başına gelen darbe sonucu, neyse ki bu kez beklenen olmaz ve bilinci tamamen yerine gelir. Bilmeden işlediğim o suçlar için ceza vermezlermiş. Verseler de çekeceğim.Yargılanır ve az bir ceza alır. (İçerde, kafasına darbe gelebilecek bir olaya karışmaması ayrı bir mutluluk.) Bundan sonra onun için sadece Meral ve doğacak çocukları vardır. 2-3 balıkçı motoru alırız. Bir de dalyanımız olur. Necati Baba’yı da alacağız yanımıza. Çocuğumuzla, uzaklarda bir deniz kıyısında yaşayacağız.. ( Murat Çelenligil

MASKELİ SÜVARİNİN DÖNÜŞÜ (1969)



Senaryo ve Yönetmen: Kayahan Arıkan
Görüntü Yönetmeni: Fahri Danışman
Yapım: Hakan Film / Kayahan Arıkan 

Oyuncular: Altan Bozkurt, Lami Ateş, Sema Yaprak, Ahmet Sert, Muzaffer Mozayik, Hüseyin Zan



Barry Shipman’in (1912-1994) senaryosundan ve John English (1902-1969) ile William Witney’in (1915-2002) yönetmenliğinde 1938 yılında filme aktarılar “The Lone Ranger” isimli filmden uyarlama. Bu filmin başlıca oyuncuları ise: Chif Thundercloud (1899-1955) (Tonto), Lynne Roperts (1922-1978)

MASKELİ SUVARİ TOM MİKS’E KARŞI (1969)



Senaryo ve Yönetmen: Kayahan Arıkan
Kamera: Fahri Danışman
Yapım: Hakan Film / Kayahan Arıkan

Oyuncular: Lami Ateş,Altan Bozkurt, Sema Yaprak, Lami Ateş, Ahmet Sert, Muzaffer Mozayik, Adnan Mersinli, Hamza Abimiz, Enver Dönmez, Camgöz Nusret, Süheyl Eğriboz, Arap Celal

Konu: Hapisten kaçan Panço ile arkadaş olan Tom Miks’in maceraları.

► “The Lone Ranger” isimli filmden uyarlama

MALKOÇOĞLU ve CEM SULTAN (1969)



Senaryo ve Yönetmen: Remzi Jöntürk(Ayhan Başoğlu’nun çizgi romanından)
Diyaloglar: Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Yapım: Duru Film / Naci Duru 

Oynayanlar: Cüneyt Arkın (Polat/Malkoçoğlu), Gülnaz Huri (Melek), Cihangir Gaffari (Cem Sultan), Feri Cansel (Çingene), Suzan Avcı (Zühre), Behçet Nacar (Gaddar Hamolka), Özdemir Han (Şrytan Omerro), Aytekin Akkaya (Akıncı), Ayton Sert (Hancı İgor), Levent Çakır, Adnan Mersinli (Öküz Abdi), Günay Güner, İhsan Gedik, Mehmet Ali Güngör,

Konu: Malkoçoğlu Ali Bey yapmış olduğu bir seferde Homero'nun tutsağı olmuş ve yıllarca işkencelerle dolu bir zindan hayatı yaşamıştır. Sonunda oradan kurtulur. Sevdiği eşinden ve bilmediği çocuğu Polattan ayrı, hayatını at sırtında akıncı reisi olarak sürdürür. Oğlunun akıncı olma isteği, birbirini tanımayan baba ve oğulun buluşmasını sağlar. Onlara bir görev verilmiştir. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve Malkoçoğlu Ali Beyin kan kardeşi Cem Sultanı, Venediklilerin eline düşürmemek. Bu film, Fatih Sultan Mehmed Han'ın kurdurmuş olduğu, Enderun-ı Hümayün adlı Saray Üniversitesinde yetişen meşhur akıncı Malkoçoğlu Bali Beyin oğlu Malkoçoğlu Ali Beyin hikayesidir. Sofya Sancakbeyliği yapmış, 1514 Çaldıran Savaşında şehit düşmüştür.

AT İLE KALE DUVARI NASIL DELİNİR?
Malkoçoğlu filmlerinden üçüncüsünü Dalaman’da nehir kenarında çekiyoruz. Yıkık bir kale duvarı dibindeyiz. Atların ezdiği kekik ot kokusu, baharın ılık meltemiyle üzerimize üzerimize geliyor. Gökte ak bulutlar, atımın rüzgarda dalgalanan yeleleri gibi. Uzaktan bir guguk kuşu ötüyor; belli ki dişisini çağırıyor. Baharın güzelliğiyle sersem gibiyiz. Televizyon gençliğinin şu yazdıklarıma burun kıvıracağını biliyorum. Biz böcekler, otlar, kuşlar ve çiçeklerle konuşarak büyüdük. Yıldızlar altında yattık. Topraklar döşeğimizdi, bahar yağmurları yalnızlığınız, çiçekler sevdamız....Bu yüzden fark etmeyi öğrendik. Yine bu yüzden yüreğimiz hep zengin ve genç kaldı. Geçen gün dizi setinde, genç oyuncu evin küçük öğrencisinin resim malzemelerini önüne almış, can sıkıntısını gidermek için resim yaparak oyalanmaya çalışıyordu. Baktım ağaçlar tek yeşil. Sokağa göz attım, her ağaçta en aşağı on farklı yeşil var. Bizim dünyamız uçsuz bucaksız tabiattı. Şimdiki gençliğin dünyası daracık bir ekran. Dün oğluma sordum, ‘’Yolda bir çiçek bulursan ne yaparsın?’’ Dalgasını geçti. ‘’ Yerim’’ dedi. Çiçek yiyen bir genç. Sonra o bana sordu, ‘’Ya sen ne yaparsın?’’ Meyvesini yerim,’’ dedim. Uzun uzun düşündü. Anladım ki çiçeğin meyvesini vereceğini hayal edemiyordu. Gençliğin bizden akıllı olduğunu biliyorum. Tek kusurları tabi attan kopmuş olmamaları. Bu yüzden bizden medeniler. Yazının başında, Dalaman Çayı’nın sesini dinleyerek ve bahar başımıza vurmuş, yıkık bir kale duvarı önünde duruyorduk, demiştim. Sevgili yönetmenimiz Remzi Jöntürk birden bağırdı: ‘’Buldum!’’Hepimiz ona döndük. Kara gözleri pırıl pırıldı. ‘’ Malkoçoğlu bu kale duvarını atla delip geçecek,’’ dedi. ‘’ Yok yahu! ‘’ dedim. Bana yaklaştı: ‘’Sen Malkoçoğlu kale duvarını değil, dağları bile delersin.’’ ‘’ Yavaş ol, ‘’ dedim. 

Düşünüyordu. Merakla bekledik. ‘’ Sana bir şey olmaz, ama at telef olabilir; bu yüzden kale duvarını dekor yapacağız,’’ dedi. Bir komutan gibi konuşuyordu. Bir saat içinde dekor malzemeleri geldi. Ekip işe koyuldu. Çimento torbalarını kaya haline getiriyor, bol sulu çimento içinde beklettikten sonra, bir sıra onlardan, bir sıra hakiki kaya koyarak duvarı örüyolardı. İşi akşama bitti. Önümüzde hakiki bir kale duvarı duruyordu. Sevgili yönetmen batmak üzere olan güneşe baktı, ‘’ Bu sahneyi yarın akşam üstüne yakın çekeceğiz, ‘’ dedi. Ertesi gün sabah altında uyandık. At koşturduk. Kılıç salladık. Sonra saat beşe doğru duvarın önüne yeniden geldik. Kameranın biri duvarın önünde, diğeri arkasına kondu. Atımın gözlerini bağladım. Sonra onu iyice sinirlendirdim. Değil duvar delmek, uçurumlara atlayacak hale geldi. Yönetmen bağırdı: ‘’ Motor! ‘’Atı koyuverdim. Uçtu, uçtu rüzgarı, bulutları geçtik ve duvara vurduk. Korkunç bir gürültü oldu. Sonra sessizlik…Baktım Malkoçoğlu da yok atta. Ama duvar olduğu gibi duruyordu. Durmanın ötesinde, bir çizik bile yoktu. Bir şeyi, çok önemli bir şeyi Unutmuştuk.Atlamıştık daha doğrusu. Bir gece, bir gün içinde beton iyice donmuş, hakiki kayalardan daha sertleşmiş, taşlaşmıştı. Hasılı kafayı taşa vurmuştuk. Cüneyt Arkın işte böyle yüzlerce kere kafayı taşlara vura vura Cüneyt Arkın oldu.Dizide manken genç oyuncu, ‘’ Cüneyt Arkın artık yaşlandı, jenerikte ismim ondan önce yazılsın, ‘’ diye ısrar edince bu olayı hatırladım. Hayatta insan meslek sahibi olmadan başoyuncu olabilir mi? (Adını Unutan Adam / C.Arkın)