Powered By Blogger

14 Nisan 2018 Cumartesi

SEN VE BEN (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Kuzey Film/Yaşar Tunalı

Oyuncular: Arzu Okay, Bülent Kayabaş, Oya Başar, Demircan Türkdoğan, Perihan Ateş, Tevhit Bilge, İ. Hakkı Şen, Gül Turan, Türker Tekin, Öz-can Özgür

Konu: Film, aktör olma hevesiyle İstanbul’a giden bir gencin başından geçenleri konu alır. Hüsam aktör olmak hayaliyle memleketini bırakarak İstanbul’a gelir. İstanbul’da dayısı Şerif’in yanına yerleşir. Bir süre film ajanslarında deneme çekimlerine katılan Hüsam bir türlü dikiş tutturamaz. Şerif dayı, Hüsam’ı yan apartmana kapıcı olarak yerleştirir. Apartman sakinleri birbirinden ilginç tiplerdir. Ancak apartmanda yaşayanlardan Hülya, Hüsam’ı çok etkiler. Hüsam, Hülya için pek çok fedakârlıkta bulunacaktır. (Hasan Sakın)

SEN AŞK NEDİR BİLİR MİSİN (1977)


Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Vural Pakel
Kamera: Suat Kapkı
Yapım: Hapis Prodüksiyon/Vural pakel

Kurgu: İsmail Kalkan, Reji Ekibi: Cevat Şahiner, Kamera Asistanı: Sedat Ülker, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Kazım Çakırmanoğlu, Laboratuvar: Mahmut Doğan, Hüseyin Yazıcı İsmert Tomaçgil, Hayrettin Çakmak, Renk Düzenleme ast.: Hasan Örnek, Işık Şefi: Mehmet Varol, Rıd-van Varol, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Senkron: Süleyman Kaya, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Oğuz, Set Ekibi: Hacı Fidan, Aslan Gül, Sami Meriç,

Oyuncular: Arzu Okay (Pınar), Salih Güney (Bora), Kâzım Kartal (İzzet), Nubar Terziyan (Bekir baba), Ercan Yazgan (Komiser Rıza), Cevdet Arıkan (müzik hocası), Yusuf Sezer (Şevket), Ayşen Selvi (Hizmetçi), Abdi Algül (Balıkçı Rüstem), İhsan Bayraktar (gardiyan), Ali Demir (kasabalı),

Konu: Film, şarkıcı bir kızla bir idam mahkûmunun umutsuz aşkını konu edinir. Pınar genç ve güzel bir şarkıcıdır. Günün birinde bir cezaevinde düzenlenen programa katılan Pınar idam mahkûmu Bora ile tanışır. Bora’nın tavırları Pınar’ı oldukça etkiler. Bu etkilenme kısa sürede duygusal bir yakınlaşmaya dönüşür. Bora kan davası nedeniyle çok sayıda cinayet işleyerek idama mahkûm edilir. Pınar, Bora’yı kurtarmak için elinden geleni yapar. Ancak karar kesinleşmiştir. İdamın infaz edileceği gece Bora firar ederek Pınar’ın evine sığınır. İkisi bir süre kaçak olarak yaşarlar. Ancak her yerde kendilerini arayan polise yakalanmaları an meselesidir. (Hasan Sakın)

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM (1977)


Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Ali Özgentürk
Eser: Cengiz Aytmatov
Kamera: Çetin Tunca
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Yeşilçam Film/Atıf Yılmaz

Yönetmen Yardımcısı: Jan Brindizi, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Işık Asistanı: Metin Erdoğdu, Ses Kayıt: Erkan Esenboğa,

Oyuncular: Türkan Şoray (Asya), Kadir İnanır (İlyas), Ahmet Mekin (Cemşit), Nurhan Nur (Asya’nın annesi), Hülya Tuğlu (Dilek), Cengiz Kesici (Can), Elif İnci (Samet), İhsan Yüce (Ali), Perihan Doygun (komşu), Erkan Esenboğa

Konu: Güzel köylü kızı Asya ile Yakışıklı kamyon şoförü birbirlerine ilk görüşte aşık olurlar. Ne var ki Asya, kendisi istemese de, ailesi tarafından hiç görmediği birine verilir. Yiğit kamyon şoförü Asya'yı kaybetmek istemez. Sözün kesileceği gün Asya'yı alır götürür ve nikah kıyar. Asya'nın ailesinin onaylamadığı, çevrenin bazı düşmanlıklarına rağmen örnek bir sevgi, mutlu bir evlilik kurulur. Ne var ki, bu güzelim sevgiye en büyük düşmanlık İlyas'ın kendinden gelir. İlyas'ın işten haksız atılması sonucu, Asya'nın patronla konuşması İlyas'ı çok kızdırır. Asya'nın davranışını gururuna yediremeyen İlyas kendini lçkiye verır, evini ailesini unutur; bır başka kadının yanında teselli bulur. Asya çocuğu Ile birlikte günlerce, haftalarca bekler. İlyas'ın başka bir kadının yanında olduğunu öğrenince de evi terk eder. Sığınacak bır yeri, kimsesi olmadığı ıçın çaresiz gezerken, ailesini yıllar önce yitiren ve yalnız yaşayan Cemşit'le karşılaşır. İyı kalpli Cemşit, önce evini sonra yüreğini açar. Yıllar geçer ama, Asya hala kocasının yolunu gözler. Ama bu arada küçük Samet büyür, Cemşit'e baba diyerek seçimini ikisinin adına yapar. Yıllarca sevilmeyi bekleyen Cemşit. ailenin reisi olur. Bir gün İlyas'ın Çıkıp gelmesi Asya'yı yüre-ğinden sarsar. "Hangi erkeğe dönecektir kime baba diyecektir Samet? Sevgi nedir? Bir alev mi bir tutku mu, bir coşku mu? Yoksa adım adım kazanılan bir yürek, yüklenen sorumluluk, en zor zamanlarda uzatılan el mi? Sevgi tutku mu emek mi? Çaresiz kalan Asya bu soruları sorar durur kendine, sevginin anlamını, yapısını düşünür.? Sonunda "sevgi, sahip çıkan, dost, sıcak insan eliinsan emeği" diye düşünür ve emek veren, iyilik yapan Cemşit'l kocalığa seçer.

Şiirsel bir dille anlatılan film aşkın anlamı üzerine bir soruşturmayı açık seçik ön plana geçiriyor, konuyu temeline inerek işlemeye çalışıyor. Saf ve güzel Asya'nın hiç görmediği birine verilmek istenmesi yaşamının ev ve çocukla ilgilenerek geçmesi kocasının işten çıkarılması konusunda, gerçeği anlatmak üzere pat-ronla konuşmasının kocası tarafından hazmedilmeyişi, İlyas'ın evi terk edip başka bir kadında yaşaması karşısında günlerce çaresizlik içinde beklemesi, evi terk ettiğinde yapayalnız kalışı, çevrenin mutsuzluk yaratmaya yönelik çabaları, Türk toplumsal yaşamında yüzyıllardır süregelen olumsuzlukların perdeye yan-sımasıdır. İlyas, Asya'yı başlangıçta kaybetmemek için gösterdiği, çabayı, özeni, hoşgörüyü, evlilikte sürdüremez. İlyas yüzyılların birikimiyle kemikleşen kadına yönelik aşağılayıcı. anlayışın etkisiyle yaptığı yanlışın bedelini hem kendi öder, hem de "uğruna canımı veririm" dediği karısına ve oğluna ötedir. Sonuçta sahip çıkılmak, sıcak bir insan eli aramak, zorunda kalan Asya, gözü arkada olsa da Cemşit'i seçer, Asya'nın seçiminde oğlu Samet'in Cemşin baba bilmesi de belirleyici etken olmuştur. Filmde İlyas sevginin kıymetini geç anlamıştır. Daha önce karısını ve çocuklarını kaybetmenin yarattığı eksikliği kendini işine vererek unutmaya çalışan. Cemşit ise insancıl yönü ve sevginin kıymetini bilirliği ile tercih edilen olmuştur. Soner Derse “Türk Sinemasında Aşk”

15. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1– 8 Temmuz 1978)   

► En İyi 2. Film
► Atıf Yılmaz “En İyi Yönetmen”
► Çetin Tunca ”En İyi Görüntü Yönetmeni”
► Taşkent Film Şenliği (1978)
► Türkan Şoray “En İyi Kadın Oyuncu”

Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Genco Erkal, Ahmet Gönen, Kami Suveren, Mevlüt Ekinci, Onat Kutlar, Osman Aydın, Ömer Kavur, Şanar Yurdatapan, Tan Oral, Vecdi Sayar.

* Sevgi ve emek ilişkisi üzerine, tekrar tekrar seyretmekten bıkılmayacak, asla eskimeyecek bir klasik… Atıf Yılmaz, ünlü Sovyet yazarı Cengiz Aytmatov’un ro-manından hareketle, gelmiş geçmiş en güzel aşk öykülerinden birini beyazper-dede oya gibi işliyor. Bir iddiaya göre Fransız şair Aragon tarafından, “dünyanın en güzel aşk öyküsü” olarak nitelenmiş “Selvi Boylum Al Yazmalım”.

Bir baraj inşaatına kamyonuyla kum taşıyan şoför İlyas, eşi Asya ve küçük çocukları Samet’in dünyalarına dalıyoruz önce. Asya ile İlyas’ın bir zamanlar dillere destan olacak aşkları, kıskançlık, içki düşkünlüğü, başka kadınla ilişki vb. nedenlerle sarsılmaktadır. Gerçekte karısını çok seven ama kişiliği giderek zayıflayan İlyas’ın, işindeki sorunların da büyümesiyle evini terk etmesi üzerine Asya çocuğuyla birlikte çaresiz kalır. Günlerce kocasını bekler… Genç kadının bir süre sonra tanıştığı ve oğlunun baba bildiği Cemşit’le beraberliği ise hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasına yol açacaktır.

İlyas yıllar sonra çıkıp gelir. Karısını ve çocuğunu talep etmektedir. Bu geliş, insanoğlunun kafasını ve gönlünü binlerce yıldır meşgul edip hâlâ sürmekte olan tartışmanın fitilini bir kez daha ateşler. Sevgi nedir? Kimdir sevgili, kimdir eş, kimdir baba… Ve dönmek mi zordur, dönmemek mi…

Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin üçlüsünün çok başarılı oyunculuk perfor-mansları ve olağanüstü uyumlarıyla dikkat çeken, Cahit Berkay imzalı film müziğiyle de sinemaseverlerin gönül tellerini titreten, Atıf Yılmaz’ın incelikli yönetiminin hep hissedildiği bir film Selvi Boylum Al Yazmalım. (Tunca Arslan )

* Güzel köylü kızı Asya ile yiğit kamyon şoförü İlyas'ın aşkı dağlarda başlar, gelişir, mutlu bir evliliğe dönüşür. Samet bebeğin doğumuyla perçinlenen örnek bir sevgi, mutlu bir evliliktir bu.

Sevgi ve emek ilişkisi üzerine, tekrar tekrar seyretmekten bıkılmayacak, asla eskimeyecek bir klasik… Atıf Yılmaz, ünlü Sovyet yazarı Cengiz Aytmatov’un ro-manından hareketle, gelmiş geçmiş en güzel aşk öykülerinden birini beyazper-dede oya gibi işliyor. Bir iddiaya göre Fransız şair Aragon tarafından, “dünyanın en güzel aşk öyküsü” olarak nitelenmiş “Selvi Boylum Al Yazmalım”.

Bir baraj inşaatına kamyonuyla kum taşıyan şoför İlyas, eşi Asya ve küçük çocukları Samet’in dünyalarına dalıyoruz önce. Asya ile İlyas’ın bir zamanlar dillere destan olacak aşkları, kıskançlık, içki düşkünlüğü, başka kadınla ilişki vb. nedenlerle sarsılmaktadır. Gerçekte karısını çok seven ama kişiliği giderek zayıflayan İlyas’ın, işindeki sorunların da büyümesiyle evini terk etmesi üzerine Asya çocuğuyla birlikte çaresiz kalır. Günlerce kocasını bekler… Genç kadının bir süre sonra tanıştığı ve oğlunun baba bildiği Cemşit’le beraberliği ise hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasına yol açacaktır.

İlyas yıllar sonra çıkıp gelir. Karısını ve çocuğunu talep etmektedir. Bu geliş, insanoğlunun kafasını ve gönlünü binlerce yıldır meşgul edip hâlâ sürmekte olan tartışmanın fitilini bir kez daha ateşler. Sevgi nedir? Kimdir sevgili, kimdir eş, kimdir baba… Ve dönmek mi zordur, dönmemek mi…

Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin üçlüsünün çok başarılı oyunculuk perfor-mansları ve olağanüstü uyumlarıyla dikkat çeken, Cahit Berkay imzalı film müziğiyle de sinemaseverlerin gönül tellerini titreten, Atıf Yılmaz’ın incelikli yönetiminin hep hissedildiği bir film Selvi Boylum Al Yazmalım. (Tunca Arslan )

* Güzel köylü kızı Asya ile yiğit kamyon şoförü İlyas'ın aşkı dağlarda başlar, gelişir, mutlu bir evliliğe dönüşür. Samet bebeğin doğumuyla perçinlenen örnek bir sevgi, mutlu bir evliliktir bu. yapmıyor kesinlikle, onu yalnızca bir olgu gibi ele alıyor. Yeni yapının birey-toplum ilişkisine getirdiği sağlıklı değişimi vurgulamadan da geçmiyor. Ama Aytmatov bu ilişkiyi bu dönüşümü bir fon olarak alıyor yalnızca... Bu fon üstünde bir "aşk öyküsüdür o…

Aragon’a “Bu dünyanın en güzel aşk öyküsüdür" dedirten Cemile gibi, Aytmatov çokluk aşkı işliyor, sevgiyi anlatıyor şiirli bir dille. bır ozan deyişiyle,. Selvi Boylum Al Yazmalım" sinemalaştırılması zor bir öykünün ustaca senaryolaştırılması çabasını içeriyor öncelikle, Özgentürk'ün çalışması, Aytmatov'un iki erkeğin ağzından anlattığı öyküde ağırlığı kadın üstüne kaydırırken, yine onun gözüyle öyküde gizli saklı olarak bulunan ana temayı, sevgi üstüne bir soruşturmayı açık seçik biçimde ön plana geçiriyor. İç konuşmaların kullanımı, kişilerin iç dünyalarına eğilmemizi, yaşadıkları anın sorularını öğrenmemizi olanaklı kılıyor.

Özgentürk, yazının başına aldığımız sözleriyle, sevginin anlamı üstüne, öyküyü de aşan bir sorunsal koyuyor ortaya, ve bunu öykünün özüne en uygun biçimde yanıtlıyor. Atıf Yılmaz'ın yönetimi ise, bilgili, duyarlı, ustaca... Öykünün, bize uyarlama sırasında yitirdiği bazı şeyler var: Fonda tam hızla kalkınan bir geri kalmış yöre kendini bu çalışmaya adamış emekçı Cemşit ve diğerleri, özel yaşamlarını ancak toplumsal kalkınmanın ve buna kişisel katılmanın çerçevesi içinde taşıyan insanlar. Öykünün bize uyarlanırken kaçınılmaz biçimde yok olan bu yanını, Yılmaz, senaryoya da dayanarak, kişilere kattığı zengin boyut-larla dengeliyor... İlk yarıda, Aytmatov'un gösterişsiz alabildiğine yalın biçimde anlattığı Asya-İlyas ilişkisini biraz abartıyor gerçi, tam bir "Şoray/İnanır" gösterisi haline getiriyor. Ancak ikinci yanda tam bir ustalıktır Yılmaz'ınki. Dört insan arasında, Asya, İlyas, Cemşit ve küçük Samet arasında oluşan ilişkileri, yaşanan duyguları, her sözün, her adımın her jestın inceden inceye hesaplanarak kullanıldığı bır sinema diliyle veriyor Yılmaz. Dört oyuncu kişiliği, bu duygusal çaprazın içinde bir Beethoven kuarteti yönetircesine incelikle yönetiyor ...

Al Yazmalım aşka, kadın/erkek sorunsalına Türk sinemasında hiç yaklaşılmadığı biçimde yaklaşan, değişik bir açıdan, temele inerek yaklaşan bir film. Alışılmış kaynaklardan yeni, özgün kaynaklara yönelmenin olumlu bir sonucu bu. Sine-malaştırılması zor bir öykünün, Aytmatov duygusallığını (Sovyet uyarlamalarındaki şiire erişemese de) bir hayli koruyarak, giderek ona bize özgü bir yorum getirerek sinemalaşması ... Filme tüm katkılar olumlu: Cahit Berkay’ın müziği, tüm oyuncuların oyunu ve Türk sinemasında. alışılmadık ölçüde başarılı bir dublaj ... Ama aralarından biri sıyrılıyor. Yine de Son, denli zor, inandırıcı olmayan bir rolde Ahmet Mekin’ın verdiği oyun, çizdiği kişilik, yıllarca unutulacak gibi değil ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”

SATILMIŞ ADAM (1977)


Yönetmen: A. Remzi Jöntürk
Senaryo: Safa Önal
Foto Direktörü: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Renk Uzmanı: Hikmet Kuyucu, Laboratuvar: Hüseyin yazıcı, Aslan Pektaş, Montaj/Senkron: Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Ses Teknisyeni: Sonay Kanat, Ekrem Çınaroğlu, Yönetmen Yardımcısı: Fikret Tınaz, Görüntü Yardımcısı: Recep Biçer, Prodüksiyon Amiri: Nihat Cerit, Yardımcı Yönetmen: Nutrettin İrişen, (Kunt Film renkli Laboratuarlarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Perihan Savaş Nejat Özbek, Simini Gaffari, Mahmut Terhani, Tuncer Necmioğlu, İ. Hakkı Şen, Hasan Ceylan, Nevin Nuray, İhsan Gedik, İlhan Hemşeri, Ata Saka, Mustafa Doğan, Aydın Haberdar, Şermin Avcı,

Konu: Zeynep, sevdiği adam olan Tezcan ile birlikte kaçmıştır. Köyün ağası da Halil’i, Zeynep ve Tezcan’ı yakalaması için görevlendirir. Halil, kısa bir takipten sonra kaçakları yakalar. Ama, tam teslim etmek üzere iken, birbirini seven bu iki genci ayırmaya gönlü el vermez. Halil, iki aşık uğruna kendini feda eder.

SARMAŞ DOLAŞ (1977)


Yönetmen: Ümit Efekan
Senaryo: Vural Pakel
Görüntü Yönetmeni: Suat Kapkı
Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Set Ekibi: Baki Soğukpınar, Hacı Fidan, Sami Meriç, Aslan Gül, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Senkron ve Montaj: İsmail Kalkan, Sü-leyman Karakaya, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırmanoğlu, Stüdyo: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, İsmet Karslı, Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, Işıklar Rıdvan Varol, Mehmet Varol, Asistan Yönetmen: Cevat Şahiner, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Oğuz, (Yeni Stüdyo Renkli Laboratuvarlarında basılmıştır )

Oyuncular: Müjde Ar, Tanju Korel, Sema Eyüpoğlu, Ayşen Gruda, Ercan Yazgan, Mine Sun, Yavuz Şeker, Nalân Gülcan, Yüksel Gözen, Tevfik Şen, Mehmet Uğur, Garibe Gündem,

Konu: Karısının vurdum duymazlığı yüzünden bir pavyon kadınıyla ilişki kuran bir manavın dramatik öyküsü.

SARHOŞ (1977)

Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Kamera: Kenan Kurt
Yapım: Gültekin Film/Sırrı Gültekin

 Reji Asistanı: Nuri Kırgeç, Kamera Asistanı: Sedat Demirci, Prodüksiyon Asistanları: Baki Pınar, Nejat Doğan, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşses, Laboratuvar: Ziya Uçak, Ahmet Koru, Recep Çakmak, Montaj-Senkron: Bayram Türkkan, Seslendiren: Feridun Kınay, Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Oğuz, (İpek Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Öztürk Serengil, Meral Orhonsay, Turgut ve Merih (Bal Petekle-ri), Taner Şener, Diler Saraç, Handan Adalı, Alpay Kent, Cevat Kurtuluş, Tevhit Bilge, Nuri Kırgeç, Handan Adalı, Baykal Kent, Abdi Özgül, Yadigar, Dağdeviren, Küçük Yıldız: Seren Serengil (d.1971), Misafir Sanatçılar: Toto Karaca, Necdet Mahfi Ayral, Huysuz Virjin (Dursun Seyfioğlu), Sami Tunç, Semra Alper,

Konu: Karısını kaybedip kız çocuğuyla tek başına kalan ayyaş bir babanın öyküsü. 

SAPIK (1977)


Yönetmen: Savaş Eşici,
Kamera: Salih Dikişçi,
Yapım: Barış Film/Savaş Eşici

Negatif Montaj: Kamil Kutay, Laboratuvar: Osman Koşkan, (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Kâzım Kartal, Figen Han, Salih Kırmızı, Karaca Kaan, Neclâ Fide, Mine Eren, Zerrin Doğan, Nalân Çöl, Nilgün Ceylan, Funda Gürkan, Nur Ay, Sami Tunç, Turgut Özatay, Oktay Durukan, Tevfik Şen, İhsan Gedik, Aydın Ha-berdar, Mehmet Yağmur, Mehmet Öncü,

Konu: Annesi fahişe olan bir adamın, annesi gibi bu yola düşen kadınları öldürmesi.

SAKAR ŞAKiR (1977)


Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Suavi Sualp, Natuk Baytan
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Cem Film/Yahya Kılıç

Reji Asistanı: Namık Karakılıç, Dublaj: Sadettin Erbil, Set Ekibi: Cengiz, Selim, Yadigâr, Yaşar, Renk uzmanı: Hasan Örnek, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Yardımcısı Yardımcısı: Ender Teker, Negatif Montaj: Mah-mut Eskici, Kazım Çakırman, Labora-tuar: İsmet Tomaçgil, Hayrettin Çak-mak, Mahmut Doğan, Hüseyin Bulut, Yapım Müdürü: Ekrem Gökkaya, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır),

 Oyuncular: Kemal Sunal, Ali Şen, Adile Naşit, Ayfer Feray, Atilla Ergün, Macit Flordun, Ünal Yücel, Necdet Yakın, Kamer Sadık, Hakkı Kıvanç,

Konu: Sakarlığıyla çevresindekileri bıktıran Şakir'e İstanbul'da ölen amcasından büyük bir miras kalır. Fakat mirası paylaşmak istemeyen bir akrabası onu ortadan kaldırmak için planlar yapmaya başlar.


ÖLMEYEN ŞARKI (1977)


Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

 Eser: Sadık Şendil, Müzik: Coşkun Sabah, Şarkılar: Bülent Ersoy, Serap Mutlu Akbulut, Yönetmen Yardımcısı: Samim Utku, İlhami Algör, Kamera Asistanları: Hüseyin karındoyuran, Mehmet Gülmez, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Dublaj: Sacide Keskin, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Laboratuvar: Recai Karataş, Prodüksiyon Amiri: Memduh Karakaş, (Acar Film laboratuvarında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Bülent Ersoy (Bülent), Fatma Girik (Semra), Gülşen Bubikoğlu (Çiğdem), Gül Gülgün, Orçun Sonat, Ayfer Feray, Rıza Tüzün, Cem Erman, Kayhan Yıldızoğlu, Hüseyin Baradan, Kenan Pars, Rıza Tüzün, Mürüvvet İçsever, Feridun Çölgeçen, Renan Fosforoğlu, Banu Boloman, İsmail Seyvan, Toygun Ateş, Canan Erol, Ah-met Açan, Safiye Turan, İfakat Özkan, Gül Gülgün

Konu: Semra ünlü bir şarkıcıdır. Kızı Çiğdem konservatuvar öğrencisidir. Okula, Bülent adlı genç bir öğretmen gelmiştir. Çiğdem’in annesinin çaldığı yarım bir beste vardır. Çiğdem bu bestenin sırrını merak eder. Annesi ona yıllar önce ders aldığı Kenan’ın ona bestelediği bir şarkı olduğunu ama yarım kaldığını söyler. Kenan’la kavuşamadıkları için bu beste-yi yarım kalan aşklarına benzetmektedir. Kenan, Bülent’in babasıdır. Bu bestenin ikinci bölümü de Bülent’in annesindedir. Ama o da çok aradığı bestenin ilk bölümünü bulamamıştır. Bülent ve Çiğdem okulda birbirlerine aşık olurlar. Çiğdem’in babası Bülent’i kabul etmez. Bülent istifa eder ve bir gece kulübünde çalışmaya başlar. Çiğdem’i de kendisinden uzaklaştırmak için evli gibi davranır. Çiğdem’se, gizlice Bülent’i izler ve evli olmadığı gerçeğini ortaya çıkarır. Çiğdem’in mutsuzluğu annesini etkiler. Semra Bülent’le görüşmek için onun evine gider. Kenan’ın duvarda asılı resmini görür. … Bülent’in eski aşkının oğlu olduğunu anlayınca da, Bülent’in haberi olmaksızın yükselmesi için ona büyük bir gazinoda iş sağlar. Bülent gazinoya çıkmak üzere olduğu sırada herşeyi öğrenir ve sahneye çıkmayı reddeder. Ama sahnedeki sazların babasının eksik olan bestesini çalmaya başladığını duyunca sahneye çıkar. Büyük gazinodaki ilk konseri büyük bir başarıyla sonuçlanır. Herşey yoluna girecek, Semra, Çiğdem, Bülent ve diğerleri hayatın bu kez güzelliklerini de yaşamaya başlayacaktır.

Not: 1953 yılı yapımı başrollerini Zeki Müren ve Cahide Sonku’nun oynadığı "Beklenen Şarkı" isimli filmin yeni uyarlaması,

► Yıllar öncesinin "Beklenen Şarkı"sı bu tür filmlerden biriydi 1950'lerin başında büyük ün kazanan Zeki Müren oynuyordu. Ve 25 yıl sonra Bülent Ersoy, aynı konunun yeniden sinemaya getirilmesinde başrolü oynuyor. Beklenen Şarkı bu filmin isim değişikliğiyle yeniden sinemaya uyarlanmış şeklidir. Bu filimden sonra sinema olayından söz etmek biraz zor oluyoSafa Önal'ın en kalıp laflar ve en klişe konuşmalarla doldurduğu bir senaryoyu, Orhan Aksoy, zaman zaman kısa planlarla hareketlendirmeye boşuna çalıştığı durgun ve ruhsuz bir sinema diliyle anlatıyor.

► Bazı filmlerin önem kazanması, giderek sinema tarihine girmesi kuşkusuz yalnızca sanatsal niteliklerinde dolayı olmaz. Oyuncularından, ele aldıkları konudan, getirdikleri toplumsal yansımadan veya yalnızca yaptıkları "işten ötürü de sinema tarihine girmiş filmler vardır. Yıllar öncesinin "Beklenen Şarkı"sı bu tür biriydi. 1950'1erin o ün kazanmaya başlayan bir şarkıcıyı, Müren'i perdeye geçirmekle bu film ... Sami Ayanoğlu, Orhan Arıburnu ve Cahide Sonku üçlüsünün yönetmen olarak katkısını taşıyor, Cahide Sonku'yu da son büyük rollerinden birinde perdeye getiriyordu. Ayrıca o zamana dek Türkiye'de görülmemiş bir gişe geliri sağlayarak herkesi şaşırtıyordu. Bu nedenle bu filmin geçen yıl TV'de gösterilmiş olması (o zaman eğilmek fırsatını bulamadığımız) bir olaydır ve biraz da nostaljik bir bakış açısıyla büyük bir ilgiyle izlenmiştir. Üstelik yıllardır ortada hiçbir kopyasının bulunmadığı tüm kopyaların 1959 yılındaki Belediye deposu yangınında yanıp kül olduğu sanıldığı halde ortaya beklenmedik bir kopyanın çıkması da, sinema tarihi açısından ayrı bir olaydı.

Tarih yineleniyor.. Ve 25 yıl sonra aynı konunun yeniden sinemaya getirilmesinde başrolü oynuyor. "Beklenen Şarı’nın bunca yıl sonra yeniden sinemaya uyarlanması bir olaydır. Ersoy'un Müren'in rolünü oynaması bir olaydır, Fatma Girik'in Cahide Sonku'nun yerine geçmesi bir olaydır.

Ancak tüm ·bu olaylar magazin olaylarıdır. Bir ölçüde de Türk müziği olaylarıdır. "Ölmeyen Şarkı"yı gördükten sonra sinema olayından söz etmek biraz zor. Safa Önal'ın en kalıp laflar ve en klişe konuşmalarla doldurduğu senaryoyu, Orhan Aksoy, zaman zaman kısa planlarla hareketlendirmeye boşuna çalıştığı durgun ve ruhsuz bir sinema diliyle anlatıyor. Her şey yapay, her şey iğreti bu filmde .. Sait Halim Paşa yalısının dekoru önünde Kenan Pars'ın kötü giysileri de, Yeşilçam'ın bilinen figüranları da sırıtıyor. İnanılmaz derecede kötü renklerle sunulan ve oyuncuların da birbirinden kötü oyunlar vermek için yarış ettiği bu filmde, Orhan Aksoy, bizce yalnız tek bir bölümde sinemasal bir duygu yaratabilmiş. Fatma Girik'in Ersoy'un evine gittiği ve yarım bestenin çalınması duyarak bu sesi izlediği bölüm ... Bir de Bülent Ersoy'un filmin profesyonel oyuncuları yanında bayağı rahat ve doğal gözüken oyunundan söz edilebilir ... Ölmeyen Şarkı", Anadolu'da gelir rekorları kırmış, Bu filmin bir sinema eseri olarak değil, bir sosyolojik olay olarak ele alınmasnı gerektirir yalnızca. Ayrıca bu-rada şunu da söyleyelim ki, Türkiye’de ünlü şarkıcıların filmleri, Zeki Müren'den, Orhan Gencebay’a, Neşe Karaböcek'ten, Ferdi Tayfur'a hep iyi iş yapmıştır ancak filmlerin ülkemizde yapı-lan en kötü filmler arasında yer aldığı gerçeğini değiştirmez. “Atilla Dorsay, Sinemamızın Umut Yılları” syf, 185 “

ÖL SEVE SEVE (1977)


Yönetmen: Taner Oğuz
Senaryo: İhsan Yüce,, Işık Toroman
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Metin Film/Işık Toroman

Oyuncular: Salih Güney, Necla Fide, Karaca Kaan, Kâzım Kartal, İzabel, Hulusi Kentmen, Oktar Durukan, Ata Saka, Ekrem Dümer, Zeki Tüney, Hakkı Kıvanç

Konu: Bir sivil polisin, bir gangster çetesi içinde kirli işlere karışan ağabeyinin öyküsü.


ONU KÖTÜ VURDULAR (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Hüseyin Peyda
Kamera: Tuncay Ural
Yapım: Örmen Film/Hüseyin Peyda

Laboratuvar Şefi: Hayati Akbulut, Negatif Montaj: Ali Berkan, Montaj ve Senkron: Cemal Çıkıntaş, Ar Direktör: Hakan Akyol,
(Ar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Orçun Sonat, Senem Kayra, Levent Çakır, Baki Tamer, Nuran Aksoy, Ersun Kazançel, Nubar Teriyan, Muzaffer Demir, Hakan Akyol, Akın Çağlar, Mü-cessem Altınay, Eyyüp Durmuş, Dursune Fatma, İsmet Şişman, Fahri Toraman, Canan Çankaya, Sadiye Arcuman,

Konu: Törelere baş kaldırıp, sevdiği kız uğruna başına gelmedik olay kalmayan ve sonu acı bir aşkla biten Abdo beyin öyküsü.

NEHİR (1977)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin
Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez

Oyuncular: Tarık Akan, Müjde Ar, Sevda Aktolga, Cem Şendil, Civan Canova, Selin Sel, Korkut Altın, Marcus Henrich, Veronica, Vandel, Dinçer Çekmez, Korkut Altın, Ertuğ Koruyan, Esen Günay

Konu: İki yabancının peşine takılarak Fırat üzerinde bir yolculuğa çıkan bir grup İstanbullu gencin serüveni. İstanbul'u gençlerin yaşama bakışlarıyla yöre insanlarının çelişkisi, kısa, ama akıllıca bir kaç sahneyle ve diyalogla veriliyor. Sonra Fırat üzerindeki, serüven başlıyor. Gençlerin yanında bilinmeyen bir nedenle polisten kaçan bir de suçlu adam var. Gençler önce doğayla, sonra da doğadaki en tehlikeli yaratıkla, yani insanla, bir avuç kötü insanla çatışmak zorunda kalıyorlar. Bir eğlen-ce olarak başlayan bu macera, trajik boyutlar kazanarak sonuçlanıyor.

► "Nehir", hemen başından söyleyelim, sinemamızda şimdiye dek yapılmış en iyi serüven filmİ... Sadık Şendil'in senaryosu, iki yabancının peşine takılarak Fırat üzerinde bir yolculuğa çıkan bir grup İstanbullu gencin serüvenini anlatıyor. İstanbul'u gençlerin yaşama bakışlarıyla yöre insanlarının çelişkisi, kısa, ama akıllıca birkaç sahneyle ve diyalogla veriliyor. Sonra Fırat üzerindeki serüven başlıyor. Gençlerin yanında, bilinmeyen bir nedenden polisten kaçan bir de suçlu adam var. Gençler, önce doğayla, sonra da doğadaki en tehlikeli yaratıkla, yani insanla, bir avuç kötü insanla çatışmak zorunda kalıyorlar. Bir eğlence olarak başlayan bu serüven, trajik boyutlar kazanarak sonuçlanıyor.

Nehir", sinemamızdaki son bir iki mevsimde belirlenen akımların bir bileşkesi sanki... Yıllardır anlatılan konulardan, çiğnenen sakızlardan seyircinin nasıl bıkığının bilincine varan sinemamız, kendisine yeni çıkış yolları arıyor. uğruna harcanmış oluyor. "Nehir"i, sine-mamızın hangi teknik düzeye geldiğini merak eden, körü körüne Batı sineması hayranı herkese kesinkes öğütleyeceğiz biz.
Ama iş bu filmi dış ülkelere satmaya gelince (ki "Nehir" düzeyindeki bir film rahatça birçok ülkeye satılabilir), bunu nasıl yapacağız? Aslı dururken kopyasını kim alacak? Bu tür kopyalamaların, ticari açıdan bile tutarlılığı var mı? “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 225 ”

NE ZAMAN GELECEKSİN (1977)


Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Hadi Çaman
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Topkapı FilmYaşar Tunalı
Reji Asistanı: Erol Erdoğan,

Oyuncular: Arzu Okay, Bülent Kayabaş, Yüksel Gözen, Oya Başar, Sevil Üstekin, Tevhit Bilge, Sevil Üstekin, Özcan Bilge, Kadir Kök,

Konu: Tüm maceralar sonucu, finalde evlenen iki gencin güldürüsü.


MERYEM VE OĞULLARI (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Kameraman: Çetin Tunca
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Reji Asistanları: Yaşar Seriner, Ali Kıvırcık, Şarkıların söz ve müziği: Çiğdem Talu Melih Kibar, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Laboratuvar: Hasan Örnek, Abdullah Deniz, İsmet Karslı, Ata Kundakçı, Montaj, Senk-ron: İsmail kalkan, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kazım Çakırman, Prodüksiyom Amiri: Avni Turan, Prodüksiyon Amiri As.: Bilal Gülcan, Nusret Öz, Set Ekibi: Erol Demirbağ, Nejat Buvan, Mustafa Kıtır, Mansur Kırık, Işık Şefi: İbrahim Sabuncu, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Fatma Girik, Serdar Gökhan, Mahmut Cevher, Erol Evgin, Meral Orhansay, Ali Sururi, Birtane Güngör, Yavuz Selekman, Yılmaz Gruda, İhsan Gedik, Yaşar Şener, Ata Saka, Cevdet Arıkan, Muammer Gözalan , Yaşar Güçlü, Mehmet Yağmur,

Konu: Meryem tüm çabasına karşın oğullarını Reşit Bey'den, Reşıt Bey'in sim-gelediği paranın cazibesinden, yozlaştırı-cı, çökertici ve giderek öldürücü egemenliğinden kurtaramaz. Paranın getir-diği güçle Reşit Bey, Meryem'in iki oğlu Mehmet ve Süleyman'ı elinden alır. Onları yanında ve emrinde çalıştırır. Meryem yalnızca küçük oğlu Kemal'le kalır. Onun iyi bir birey olması için elinden gelen her şeyi yapar. Okutur ve ağabeyleri gibi yasadışı işlere girmesini engeller. Adeta dizinin dibinden ayırmaz onu. Ama Kemal de sonunda Reşit Bey'in yanında yer almak zorunda kalır. Bir yandan onun güzel kızı ve sunduğu lüks yaşam Kemal'in gözlerini kamaştırır. Meryem, onca emekler verdiği Kemal’in de diğer oğulları gibi Reşit Bey'in kirli işlerin-de çalışmasını bir türlü hazmedemez. Sonunda Reşit Bey'in para gücü ile elinden aldıklarını, oğullarını geri almak ister ve tek başına bir savaşımın içine girer. Yaşlı, yorgun, kırılmış bir ananın savaşımı yalnızca kendi oğullarını kurtarmak değil, paranın kendi iktidarını oluşturarak kurduğu yasadışı bir kaleyi de diğer ana-ların canı yanmasın diye ortadan kaldırmaktır.

► Meryem ve Oğulları'nın ilk dakikalardan itibaren belli bir trajik duygusu gelerek yerleşiyor seyircide... Meryem'in tüm çabasına karşın oğullarını Reşit Bey'den, Reşit Bey'in simgelediği paranın yozlaştırıcı, çökertici, giderek öldürücü egemenliğinden, düzen bozukluğunun savunmasız bireyi yok eden dev çarkın-dan kurtaramayacağı duygusundan geliyor bu. Meryem, Türk filmlerindeki klasik "kötü adam", "klasik” patron tipini bir kez daha yineleyen Reşit Bey'e iki büyük oğlu Mehmet ve Süleyman'ı "kaptırmıştır" daha önce... Kendisine kalan, küçük oğlu Kemal'dir. Öğrenimini tamamlayan, yasa dışılığa geçmiş iki ağabeyine karşın "namuslu" kalmış, kendi halinde iyi bir kızla sözlü, anasının dizinin dibinden ayrılmamış Kemal... Ama seyirci, baştan beri Kemal'in de "elden gideceğinin" bilincindedir. Öte yanda, yasa dışılığa karşın para vardır çünkü, lüks yaşam vardır, iyi giyinme, istediğini alabilme vardır.. Tüketime koşullanmış bir toplumda, paranın en büyük değer, Paranın satın alabilecek-lerinin en güzel, en önemli şeyler b elletildiği bir toplumda, seyirci Kemal'in Reşit Bey'in kızını seçerek "öte yana" geçmesini ister, bekler gibidir. Kemal de kuşkusuz bu seçimi yapar. Meryem. "saçını süpürge edip" onu yetiştirmiş, büyütmüş, okutmuştur gerçi.

Ama tüm bir değerler sistemini sürekli biçimde aşılayan, basınıyla. sinemasıy-la, TV'siyle toplumdaki itibar ölçüleriyle aşılayan toplumdaki. yapısına karşı Meryem ne yapsın? Kemal de elden gidecektir kuşkusuz ... Filmin (her Türk filmi gibi) kanlı ve trajik finalinden Kemal hayatta kalsa da, o Meryem'e kalmış değildir artık. Kaçınılmaz seçimini yapmıştır o aşk görüntüsü altında kendi kendini aldatarak parayı, rahatlığı seçmiştir. Kemal de haklıdır kuşkusuz: Topluma ne Meryem durabilir tek başına, ne de Kemal... Meryem ve Oğulları bu kaçınılmaz dönüşü (seçimi), bu yoz-laşmış dünya görüşünün kaçınılmaz kıldığı trajik sonu başından beri duyurur. Bu açıdan film, içinde ilginç çıkış noktaları taşır... Osman Seden bunları pek az işler, pek az ortaya çıkarır ne yazık ki. Amacı tümüyle "eli yüzü düzgün ticari" bir film yapmaktır çünkü. Bu nedenle Meryem'in: Oğullarımı istiyorum." diye bağırarak sokaklarda koşması, sorununa herkesi ortak etmesi gibi ilginç (ilginç çünkü Türk filmlerinde bu "ortak etme duygusu pek yoktur, kahramanlar sorunlarını tek başına çözmeyi seçerler) evet ilginç bölümlerin dışında film, filmlerimizin alışılmış "simantizmi"nin, gangsterlik edebiyatının pek ötelerine gidemez. Yine de bazı şeyler kalır filmden. Girik'in yer yer çok abartmalı da olsa başarılı oyunu, genç kadrodan özellikle Mahmut Cevher’in sinemamız için bir ka-zanç olduğuna inandığım yalın, sade oyunu dünya çapında bir kamera ustası olduğuna inandığım Çetin Tunca’nın (özellikle haricilerde, önünde çekilmiş sahnelerde) olgun kamera çalışması. Ve o trajik duygusu; Sinemamızdaki yazgıcılığın, kaçınılmaz acı sonların belki de en iyi biçimde duyurulduğu filmlerden biri olan "Meryem ve Oğulları"ndaki o garip, tedirgin edici trajik duygu-su…”Gülşah Nezaket Maraşlı “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” syf: 206-207 (Atilla Dorsay’ın “Sinemamızın Umut Yılları” Syf. 163.”)

MEMİŞ (1977)


Yönetmen: Taner Oğuz
Senaryo:İhsan Yüce
Foto Direktörü:Rafet Şiriner
Yapım:Bizim Film/Behçet Nacar

Sesleri Aslan: Feridun Kınay, Laboratuar Şefi: Sadettin Hoşsöz, Laboratuar: Ziya Uçak, Ahmet Kuru, Recep Çakmak, Kurgu: Bayram Türkkan, Asistan Yönetmen: İhsan Yüce, Asistan Kameraman: Ali Utku,
İpek Film Stüdyosaunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir

Oyuncular: Behçet Nacar, Okşan Ay, Turgut Özatay, Nilgün Ceylan, Atilla Kunt, Baki Tamer, İhsan Yüce, Süheyl Eğriboz, Doğan Tamer, Cevdet Komit, Sadettin Durak, Cengiz Naçar, Oktar Durukan, İhsan Gedik, Kudret Karadağ, Nadide Çınar, Yılmaz Kurt, Yadigâr Dağdeviren, Küçük Yıldız: Çeler
Konu: Miras nedeniyle şehre inip, amca-sının katillerini bulan bir zurnacının öykü-sü.