Senaryo ve Yönetmen Sedat Simavi
Foto Direktörü Yorgo İlyadis
Yapımcı Müdafaa-i Milliye Cemiyeti
Foto Direktörü Yorgo İlyadis
Yapımcı Müdafaa-i Milliye Cemiyeti
Oyuncular: Bedia Muvahhit, Elisa Binemeciyan, Nureddin Şefkati, Raşit Rıza,
(Dar-ül Bedayi oyuncuları )
Konu: Mehmet Rauf’un evlilik ile evlilik dışı aşkın çatışmasını ortaya
koyduğu ve bunun için de birbirine paralel iki olay dizisini geliştirdiği oyun
Pençe'dir, Bu olaylar dizisinin birincisi genç bir şair olan Pertev'in
hikayesidir. Oyunun başında Pertev, kız kardeşiyle evli eniştesi Ferit Bey'le
derinlemesine tartışır.
Ferit yerleşmiş toplumsal kurumlara özellikle evliliğin
kutsallığına inanmıştır insanlık için evlilik zorunludur, evlilik dışı aşksa
bir 'pençe'dir. Pertev'e göre kadınlar, bayağı, miskin, cahil yaratıklardır,
evlilikse hep kötü sonuçlara götürür, evlilik insanlık için bir canavar
pençesidir.
Evlilik
dışı aşkta erkeğin sevdiği kadını istediği zaman değiştirebilmesi elindedir. Bu
tartışmaya karışan dostları evli Vasfi Bey de evlilik dışı aşka inanmaktadır.
Bu
tartışmadan sonra Pertev ile Vasfi'nin hikâyeleri birbirine paralel olarak
gelişir Her iki gelişme de evlilik dışı aşkın kötülüğü ve evliliğin üstünlüğünü
gösterecek yolla sonuçlanır. Pertev'in hikâyesinde erkeğe doymak bilmeyen, harem
ağasıyla bile sevişen tinsel sapık Leman adlı bir genç kadınla ilişki kuran
Pertev, daha sonra Leman'ın önüne gelen erkekle yatığını öğrenince büyük bir
sarsıntı geçirir. Öte yandan Vasfi de Feride adında bir evli kadınla
sevişmektedir, bu tutkusuyla karısını ve çocuğunu bile evden kovmuştur. Ancak
Feride’nin kocası Cabir, ikisini suçüstü yakalamış tabancasıyla Vasfi'yi
yaralamış, Feride de çırılçıplak sokağa fırlamıştır. Bütün bunlara rağmen,
Vasfi'nin karısı kocasına dönerek onun yaralarına bakmıştır. Ferit, her iki
olayı da örnek göstererek evliliğin aşktan da üstün olduğunu Pertev'e kabul
ettirir.
Pençe,
Memed Rauf'un bir oyunundan uyarlanan ilk Türk Filmi. Aynı zamanda da
"Cinsellik içeren ilk film." Metni 1900 yılında yayınlanmış olan
"Pençe", oynanmaktan çok okunmaya elverişli bir metin olarak
görülmekteydi. Bundan dolayı teknik bakımdan sahneye bile uyarlanması güç bir
eserdi. Konusu bakımından evliliği insanlığa en büyük acıları duyuran bir
"pençe" olarak tanımlayan ve özgürce sevişmenin övgüsünü yapan bu
oyun, bugün için bile "gözü pek" sayılabilecek bir düşünceyi
öneriyordu. Hareketsiz ve diyaloglarla gelişen bir konuyu içeren oyun, filme
çekilince de aynı etkiyi yaptı.
Muhsin
Ertuğrul'un "Her Türk vatandaşını utandırdı" diye nitelendirdiği bu
film, iç içe geçmiş iki öykü üzerine kuruluydu. Kadın ile erkek arasında
yaşanan bildik sorunlar. Ama öykülerden birindeki kadın kahramanın birden fazla
erkekle ilişkiye girmesi o dönemin Türk toplumu için kabul edilemeyecek bir
durumdu.
Bazı
kesimler tarafından utanç verici bulunan, bazı kesimler tarafından da beğenilen
“Pençe”, tıpkı Ayastefanostaki Rus Abidesi'nin yıkılışı gibi arşivlerde tek
kopyası bile olmayan bir ilk film.
“Pençe
namıyla ortaya atılan o saçma sapan şeylerin birbirine eklenmesinden meydana
gelen şerit, memleketimizde yalnız bu güzel sanatla ilgilenenleri değil, her
Türk’ü utandırmıştı. (Muhsin Ertuğrul, Memlekette Sinema Hayatı, “Temaşa
Dergisi”, 15 Ağustos 1918)
Eleştiri
: Mehmet Rauf'un
aynı adlı tekniği bakımından sahneye elverişli olmadığı gibi konusu bakımından
davranması imkansız oyunundan sinemaya uyarlanmıştır Evliliği insana acılar
veren bir 'pençe' olarak gören düşünce ile asil pençeyi 'aşk ve alaka' olarak
gören düşüncenin çatışması olan oyun bugün için bile cüretkar savılacak açık
sahneler içeriyordu. 1909 da yazılan oyun uzun zaman geçmesine rağmen
sahnelenemez, hareketsiz, sonu gelmez konuşmaIarı ile sinemaya yatkın değildir.
Simavi tarafından yazılan senaryo ile çekilen film ise Muhsin Ertuğrul'un
'Temaşa' dergisine yazdığı yazıda, oyundan taşıdığı olumsuzlukların yanında
sinemasal tekniğinin zayıflığı ve görüntüsel içerik, ve yorumu ile de ağır bir
dille hayli eleştirilir, utanç kaynağı olarak gösterilir, Hatta filmin Berlin'e
gönderilmesi bu özellikleri nedeni ile kınanır. Filmin uğradığı bu eleştirinin
kendi içeriği olduğu kadar, kendine kaynak olan eserden de kaynaklanması acaba
bir rastlantı mı?
Oyunun
özellikleri göz önünde bulundurulunca, yapılan seçimin bu sonuca ulaşması
kaçınılmazdır Daha ilk sinema yapıtında, tiyatro seyircisinin karşısına sekiz
yılda çıkamamış bir oyunun ele alınması oyunun yoğun teatralliği yanında
cüretkarlığı da düşünülünce görselliğin kitleler üzerinde ki etkileyiciliği
akla gelmektedir. (Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” syf, 14)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder