Powered By Blogger

4 Mayıs 2015 Pazartesi

CİNGÖZ RECAİ (1954)




 Senaryo ve Yönetmen: Metin Erksan
Eser Server Bedii
operatör Fethi Mürenler
Yapım Atlas Film / Nazif Duru
(Atlas Film Stüdyosunda çevrilmiş ve seslendirilmiştir )

 Scrip: Mesude Özkılıç, Aksesuar: Nazım Akbulut, Montaj, Senkron: Zafer Davutoğlu, Laboratuar: M. Skarpetis, Recai Karataş, Dekor İnşaatı: Mazhar Eröz, Dekorlar: Mümtaz Yener, Ses Operatörü: Lâmi Kâmil, 

 Oyuncular: Turan Seyfioğlu, Neriman Köksal, Avni Dilligil, Emine Engin, Pola Morelli, Fikret Hakan, Belkıs Fırat, Kadir Savun, Kenan Pars, Şükran Süley, Nubar Terziyan, Şevki Artun 

 Konu: Film narkotik sorunu ile ilgilidir. Uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgilenen narkotik şubenin polislerine filmin kahramanı Cingöz Recai de dışarıdan yardım etmektedir. Film, İstanbul'da eroin imalathanelerinin imha edilmesiyle biten hareketli, dinamik, esrar ve heyecan dolu bir serüveni anlatır. 

  Metin Erksan’ın ilk filmi olan "Âşık Veysel'in Hayatı" (Karanlık Dünya) filmi sansür kurulunun hışmına uğrayınca, başka film çekemeyeceğini düşünür. Metin Erksan bu kaygıyı taşırken yapımcısı, eline Peyami Safa'nın Server Bedi adıyla yazdığı "Beyaz Cehennem" adlı romanını verir.
 Peyami Safa'nın o yıllarda antikomünist olarak tanınması Metin Erksan'ı bir başka derin düşüncenin içine iter. Çünkü "Âşık Veysel'in Hayatı'nın başına gelenler bellidir. Filmin oyuncularından bir kısmı gizli Komünist Partisi'nin üyesi olduğu için filmin sansürle takışmaları daha da uzamıştır. Genç yönetmen böyle olaylı bir filmden sonra Peyami Safa'nın kendisiyle çalışmak istemeyeceğini düşünür ise de Peyam Safa; "Metin Bey ben sizin isminizi duyunca çok sevindim. Siz bu filmi çekmekten vazgeçerseniz, ben de kitabımı vermem, geri alırım.” der. Ve Peyami Safa’dan tam destek alınarak filme başlanır. 

 Ancak, Metin Erksan bu ikinci filmiyle de kendisini sansür kurulunun karşısında bulur: 

  “Filmde sansürle karşı karsıya kalan iki sahne vardı. Filmin ortalarında polisler eroincilere baskın düzenliyor. Ben bu sahne için Tophane'den yirmi-otuz tane eroinman getirttim. Polis filmde bunları yakalıyor. Deneyimli polis hafiyesi Mehmet Rıza bu baskın sırasında Cingöz Recai ile karşılaşıyor ve şöyle diyor: 'Bizim meslek çok güzel ama, bazen de çok acı verici. Bunları yakalamakla ne olacak? çok güzel ama, bazen de çok acı verici. Bunları yakalamakla ne olacak? 

 Bunlar zavallı. Asıl ejderhanın başını, bunlara eroini getireni yakalamak lazım. Yoksa eroin içeni yakalamak mesele değil. Bir polis yaptığı işi eleştiriyor.” Sansür kurulu bu sahneye itiraz etli. Bir de filmin sonuna itiraz gelir. Ben filmi şöyle bitirmiştim. Narkotik şube polisleri İstanbul'daki eroin imalathanelerine baskı düzenleyip buraları çökertiyor. Eroin mafyasının şeflerinden biri Ankara'ya telefon ediyor. Ankara'da arkası dönük olarak koltukla oturan ama, karşı duvarda Atatürk'ün fotoğrafı bulunan bir odada olan adam telefonu açıyor. Ben bu kolluk ve Atatürk fotoğrafıyla bu odanın resmî bir oda olduğunu vurgulamak istedim. Adam yüzü görünmeden telefon ahizesini alır ve İstanbul'dan arayan adamın 'Bütün imalathaneler çöktü' mesajına 'Bir daha bana telefon etme' diyerek cevap verir.” 

 Sansür kurulu bu sahneye de taktı. Peyami Beye söyledim. 'Ben bir iki yere telefon edip durumu öğreneyim' dedi. Sonra beni aradı. 'Kesecekler Metin Bey, üstüne gitmeyin.' dedi. Gençlik yıllarım olduğu İçin üzerine gidemedim ne yazık ki. (Birsen Altıner “Metin Erksan Sineması) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder