Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Bülent Oran, Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Memduh Yükman
Yapım: Göksel Film / Göksel Arsoy
Oyuncular: Göksel Arsoy, Filiz Akın, Güliztan Güzey, Salih Tozan, Hüseyin Baradan, Suna Pekuysal, Agah Hün, Semih Sezerli, Sami Hazinses, Ahmet Tarık Tekçe, Asım Nipton, Necdet Tosun
Konu: Kimya laboratuarında çalışan genç ve yakışıklı Yüksel (Göksel Arsoy) bir deney sırasındaki atlamada yaralanır ve hastaneye kaldırılır. Patlama sırasında yüzü yanan Yüksel görme yeteneğini yitirerek kör olur. Hastanede kendisiyle orta yaşlarda baş hemşire olduğunu söyleyen Lale Hanım (Gülistan Güzey) ilgilenir. Aslında Lale ha-nım hastanenin sahibi olan doktor Agah Bey'in eşidir. Hastalara yardım olsun diye hemşirelik yapar. Lale Hanım ile doktor eşinin evliliği pek yolunda gitmez. Doktur eşinin yorucu iş temposu nedeniyle kendisini hep yalnız ve mutsuz hisseder. Tek daya-nağı ise aynı evde birlikte yaşadığı kızkardeşidir Filiz (Filiz Akın). Genç ve alımlı olan Filiz Güzel Sanatlar akademisi'nin heykel bölümünde okur. Başarılı bir öğrenci olduğu için İtalya'da bir burs kazanır ve arkadaşı Suna (Su na Pekuysal) italya gider. Birkaç ameliyat yapılmasına karşılık Yüksel'in gözleri açılmaz. Bu arada hastane masrafları da birikmeye başlar. Aynı labaratuarda birlikte çalıştıkları Salih Usta'nın (Salih Tozan) bütçesi bunları karşılamaya yetmediği için çevresinden yardım istemek zorunda kalır. Ama tüm istekleri yanıtsız kalır. Bu arada kendisini başhemşire olarak tanıtan Lale ile Yüksel arasında duygusal bir yakınlaşma başlar.
Kısa sürede bu ilişki hastane çevresinde duyulur ve eşi doktor Agah'ın da kulağına gider. Doktor Agah eşine bunun gerçek olup olmadığını sorarsa da tatmin edici bir yanıt alamaz. Ama eşinin genç adama aşık olduğundan emindir. Bir süre sonra hastaların meleği olarak isimlendirilen Lale hanımeşinden ayrılır, mücevherlerini ve evini satarak Yüksel'in hastane masraflarını karşılamaya çalışır. Son yapılan ameliyat da başarılı olamayınca Yüksel yine Lale hanımın maddi desteğiyle ameliyat olmak için italya'ya gönderilir. Ve oradaki ameliyat sonucu gözleri açılır. Yüksel italya'da rastlantı sonucu bir restoranda Lale hanımın kardeşi Filiz'-le tanışır. Kısa sürede arkadaş, daha sonra sevgili olurlar. Ne Yüksel, Filiz'in geçmişini, ne de Filiz Yüksel'inkini bilir. Türkiye döndüklerinde onları acı bir sürpriz bekler. Sevdiği adam için her bir şeyini feda eden Lale hanım bunun karşılığını göremeyince büyük bir düş kırıklığına uğrayarak iki sevgilinin yaşamlarından çıkmak ister. Ve tek seçeneğini de bu olduğunu inanır. (Burçak Evren, "Filiz Akın", Dünya Kitle İletişimi Vakfı, 2010)
· Henüz 19 yaşında olan Filiz Akın’ın ilk filmi olan “Akasyalar Açarken” ile şöhreti yaka-lamış ve yıldız-oyuncu olmuştur bile.
Memduh Ün’ün anlatımıyla:
“Sadık Şendil'in yazdığı senaryoyu yeterli görmediği için Göksel senaryoyu bir kez de Bülent Oran'a verdi. Ben değişiklik yapma-dan aynen çekmiş olmalıyım Bülent'ten geleni. Tabii ki Göksel'in isteğiyle. Şimdi sey-rettiğimde, öyle saçma sapan sahneler gördüm ki tüylerim diken diken oldu Konu yerli film için çok elverişli aslında. Dramatik yapı çok sağlam o yöne ağırlık verilmiş olsa kendi türünde eli yüzü düzgün bir film olur-muş.
Filmde Göksel iki kız kardeşe aşık oluyor, körken ablaya, gözleri açıldıktan sonra da küçük kız kardeşe. Ama aşk çok şematik anlatılmış, GÜlistan Güzey fedakarlıklarda bulunan ablayı canlandırıyor. Göksel'in gözlerinin açılması için büyük özverilerde bulunuyor, Roma’da ameliyat ettiriyor. Aşkı nedeniyle çok sevdiği, yıllardır bağlı olduğu kocasından ayrılıyor. Göksel Roma'da büyük rastlantıyla Gülistan’ın kız kardeşiyle tanışıp, aralarında bir aşk başlayınca da koyu ve sağlam bir melodrama dönüşüyor öykü ve ablanın intiharıyla son buluyor.Senaryoda bazı sahneler İtalya'da geçiyor, ama maddi sorunlar nedeniyle İtalya'ya gidilemediği için lstanbul'da çekilen Filiz Akın'ın sahneleri çok sahte ve eğreti duruyordu. Hatta Suna Pekuysal'ın opera dinlerken uyuya kaldığı planlarda tüylerim diken diken oldu Ayrıca hastanede şaklabanlık yapan üç hastanın sahnelerini de bugün kurgu masasına geçsem çöp sepetine gonderidim.
Her filmde diyalogları temizler, yalınlaştırırdım, ama bu filmde yapmamışım. Çok şaşırdım filmi izlerken. Ağdalı cümlelerin filme ticari başarı katacağını mı düşündüm acaba, bilmiyorum. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Kabalcı yayınevi Ağustıs 2009
Senaryo: Bülent Oran, Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Memduh Yükman
Yapım: Göksel Film / Göksel Arsoy
Oyuncular: Göksel Arsoy, Filiz Akın, Güliztan Güzey, Salih Tozan, Hüseyin Baradan, Suna Pekuysal, Agah Hün, Semih Sezerli, Sami Hazinses, Ahmet Tarık Tekçe, Asım Nipton, Necdet Tosun
Konu: Kimya laboratuarında çalışan genç ve yakışıklı Yüksel (Göksel Arsoy) bir deney sırasındaki atlamada yaralanır ve hastaneye kaldırılır. Patlama sırasında yüzü yanan Yüksel görme yeteneğini yitirerek kör olur. Hastanede kendisiyle orta yaşlarda baş hemşire olduğunu söyleyen Lale Hanım (Gülistan Güzey) ilgilenir. Aslında Lale ha-nım hastanenin sahibi olan doktor Agah Bey'in eşidir. Hastalara yardım olsun diye hemşirelik yapar. Lale Hanım ile doktor eşinin evliliği pek yolunda gitmez. Doktur eşinin yorucu iş temposu nedeniyle kendisini hep yalnız ve mutsuz hisseder. Tek daya-nağı ise aynı evde birlikte yaşadığı kızkardeşidir Filiz (Filiz Akın). Genç ve alımlı olan Filiz Güzel Sanatlar akademisi'nin heykel bölümünde okur. Başarılı bir öğrenci olduğu için İtalya'da bir burs kazanır ve arkadaşı Suna (Su na Pekuysal) italya gider. Birkaç ameliyat yapılmasına karşılık Yüksel'in gözleri açılmaz. Bu arada hastane masrafları da birikmeye başlar. Aynı labaratuarda birlikte çalıştıkları Salih Usta'nın (Salih Tozan) bütçesi bunları karşılamaya yetmediği için çevresinden yardım istemek zorunda kalır. Ama tüm istekleri yanıtsız kalır. Bu arada kendisini başhemşire olarak tanıtan Lale ile Yüksel arasında duygusal bir yakınlaşma başlar.
Kısa sürede bu ilişki hastane çevresinde duyulur ve eşi doktor Agah'ın da kulağına gider. Doktor Agah eşine bunun gerçek olup olmadığını sorarsa da tatmin edici bir yanıt alamaz. Ama eşinin genç adama aşık olduğundan emindir. Bir süre sonra hastaların meleği olarak isimlendirilen Lale hanımeşinden ayrılır, mücevherlerini ve evini satarak Yüksel'in hastane masraflarını karşılamaya çalışır. Son yapılan ameliyat da başarılı olamayınca Yüksel yine Lale hanımın maddi desteğiyle ameliyat olmak için italya'ya gönderilir. Ve oradaki ameliyat sonucu gözleri açılır. Yüksel italya'da rastlantı sonucu bir restoranda Lale hanımın kardeşi Filiz'-le tanışır. Kısa sürede arkadaş, daha sonra sevgili olurlar. Ne Yüksel, Filiz'in geçmişini, ne de Filiz Yüksel'inkini bilir. Türkiye döndüklerinde onları acı bir sürpriz bekler. Sevdiği adam için her bir şeyini feda eden Lale hanım bunun karşılığını göremeyince büyük bir düş kırıklığına uğrayarak iki sevgilinin yaşamlarından çıkmak ister. Ve tek seçeneğini de bu olduğunu inanır. (Burçak Evren, "Filiz Akın", Dünya Kitle İletişimi Vakfı, 2010)
· Henüz 19 yaşında olan Filiz Akın’ın ilk filmi olan “Akasyalar Açarken” ile şöhreti yaka-lamış ve yıldız-oyuncu olmuştur bile.
Memduh Ün’ün anlatımıyla:
“Sadık Şendil'in yazdığı senaryoyu yeterli görmediği için Göksel senaryoyu bir kez de Bülent Oran'a verdi. Ben değişiklik yapma-dan aynen çekmiş olmalıyım Bülent'ten geleni. Tabii ki Göksel'in isteğiyle. Şimdi sey-rettiğimde, öyle saçma sapan sahneler gördüm ki tüylerim diken diken oldu Konu yerli film için çok elverişli aslında. Dramatik yapı çok sağlam o yöne ağırlık verilmiş olsa kendi türünde eli yüzü düzgün bir film olur-muş.
Filmde Göksel iki kız kardeşe aşık oluyor, körken ablaya, gözleri açıldıktan sonra da küçük kız kardeşe. Ama aşk çok şematik anlatılmış, GÜlistan Güzey fedakarlıklarda bulunan ablayı canlandırıyor. Göksel'in gözlerinin açılması için büyük özverilerde bulunuyor, Roma’da ameliyat ettiriyor. Aşkı nedeniyle çok sevdiği, yıllardır bağlı olduğu kocasından ayrılıyor. Göksel Roma'da büyük rastlantıyla Gülistan’ın kız kardeşiyle tanışıp, aralarında bir aşk başlayınca da koyu ve sağlam bir melodrama dönüşüyor öykü ve ablanın intiharıyla son buluyor.Senaryoda bazı sahneler İtalya'da geçiyor, ama maddi sorunlar nedeniyle İtalya'ya gidilemediği için lstanbul'da çekilen Filiz Akın'ın sahneleri çok sahte ve eğreti duruyordu. Hatta Suna Pekuysal'ın opera dinlerken uyuya kaldığı planlarda tüylerim diken diken oldu Ayrıca hastanede şaklabanlık yapan üç hastanın sahnelerini de bugün kurgu masasına geçsem çöp sepetine gonderidim.
Her filmde diyalogları temizler, yalınlaştırırdım, ama bu filmde yapmamışım. Çok şaşırdım filmi izlerken. Ağdalı cümlelerin filme ticari başarı katacağını mı düşündüm acaba, bilmiyorum. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Kabalcı yayınevi Ağustıs 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder