Foto Direktörü: Gani Turanlı
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal
Reji Asistanı: Sami
Güçlü, Kamera Asistanı: Umut Aşçı, Sesleri Çeken: Necip
Sarıcıoğlu, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Laboratuar: Altan
Sertesen, Nevzat Dişiaçık, Sadettin Özmutlu, Arif Özalp, Bedirhan Koç, Adnan
Açıkalın, Set Amiri: Nizam Ergüden, Teknisyenler: Hikmet Tülek,
Ercan Akyıldırım, Nurettin Akgül, Prodüksiyon Amiri: Nuri Tuncel,
Asistanı: İsmet Demirkol, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Editör: Şerif
Gören (Acar Film stüdyosunda renklendirilmiş, Lâle Film stüdyosunda
seslendirilmiştir).
Oyuncular:
Yılmaz Güney, Müşerref Tezcan, Kuzey
Vargın, Yıldırım Önal, Ender Sonku, Nedret Güvenç, Tuncer Necmioğlu, Aytaç
Arman, Nimet Tezer, Feridun Çölgeçen, Mehmet Büyükgüngör, Güven Şengil, Yeşim
Tan, Muammer Gözalan, Faik Coşkun, Osman Han, Ali Seyhan, Mehmet Yağmur,
Mustafa Yavuz, Ahmet Karaca, Cemal Tezer, Ahmet Turgutlu, Reşit Çıldam,
Taşdemir, Süheyl Eğriboz, M. Ali Güngör, Çocuk Oyuncular: Oktay Demiriş, Saliha
Demiriş,
KONU: Yeni zenginlerin oluşturduğu eski bir
yalının müştemilatında yaşlı anası, karısı ve üç çocuğuyla birlikte hayatını
sürdüren Cemal’in (Yılmaz Güney) ekmek teknesi, motorlu kayığıdır. Cemal,
yalının sahibi Refik Kemal Bey'in (Yıldırım Önal) oğlu Koray'ın (Kuzey Vargın)
emrindedir. Annesi ve babasıyla Boğaz'ın bir başka kıyısındaki evlerinde
yaşayan Koray, her pavyon dönüşü sevgilisiyle (Yeşim Tan) gelip, bu boş villada
kalmaktadır. Onları Cemal gece yarıları karşı kıyıdan alıp villaya
getirmektedir. Bu iş Cemal’in yüzünü kızartmaktadır. Koray'ı sevgilileriyle
villaya taşıması artık ağırına gitmektedir.
Biri
kundakta, diğer ikisi okula giden çocuklarının yarınını düşünen Cemal'in tüm
umudu Almanya'dadır. Sürekli olarak Almanya'yı düşler. Eğer Almanya'ya işçi
olarak gitmeyi başarabilirse, oğlu Ali'ye (Oktay Demiriş) mandolin, kızı
Saliha'ya (Semiha Demiriş) bir konuşan bebek getirecektir. Cemal bu düşlerle o
sabah işten çıkar. Sağlam raporu almak için İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun muayene
odasında Alman doktorun karşısındadır. Artık el kapısından kurtulacaktır. Ancak
işler umduğu gibi gitmez. Alman doktorun ağız muayenesinden sonra hemşire,
"Siz gidemeyeceksiniz, dişleriniz eksik..." deyince Cemal’in tüm
hayalleri yıkılmıştır. Çok üzgündür. Çünkü söz verdiği mandolini, konuşan
bebeği ve bisikleti çocuklarına getiremeyecektir. Cemal, kaderine lanet eder.
Dişlerinin derdine düşen
Cemal, bir gün yalı sahibi Refik Kemal tarafından Emirgan'daki köşke çağrılır.
"Hayırdır," deyip gider Cemal. Tüm aile köşkte toplanmıştır. Refik
Kemal, Cemal'e durumu üzülerek açıklar. Oğlu Koray dün gece pavyonda kaza
sonucu bir adam öldürmüştür. Refik Kemal teklifini söyler: Suçu Cemal üstüne
alırsa, onun, ailesinin, çocuklarının bütün ihtiyaçları karşılanacaktır.
Hapishanede aslanlar gibi bakılacaktır kendisine. Cezası bittiğinde de ayrıca
para verecektir. Bu durumda Almanya ile hapishane arasında fark yoktur...
Cemal ikinci kez yıkılır.
Şaşkın ve üzgündür. Sonra bir an çocuklarını düşünür. Ve: "En kısa zamanda
bir mandolin, bir bisiklet, bir bebek, çanta ve çocuklarıma giyecek
gönderin," deyip Koray'ın cinayetini üstlenir. Cemal ertesi sabah gerçeği
yalnızca karısına (Müşerref Tezcan) açıklar. Anası ve çocukları işin aslını
asla bilmeyecekler ve onun Almanya'ya gittiğini sanacaklardır. Bavulunu
hazırlayıp çocuklarına ve anasına veda eden Cemal, 24 yıl ağır hapse mahkum
olmuştur.
Artık
demir parmaklıklar arkasındaki yeni hayatına başlamıştır. Koray babasının
talimatıyla mandolin, bebek ve bisikletle birlikte aldıkları diğer eşyaları
yalıya getirip Cemal’in çocuklarına teslim eder. Önceleri her şey düzgün
gitmektedir. Hapishanede Cemal’i ziyaret eden karısı herhangi bir sorunları
olmadığını söyler. Paraları vardır, her gün tencereleri kaynamaktadır. Çocuklar
mutludurlar, bebek de büyümektedir. Tek üzüntüleri babalarının başlarında
olmayışıdır. Sinirleri bozuk olan Koray ise artık her gün yalıda kalmaya
başlamıştır.
Zamanla Cemal’in karısı
ziyaretlerini keser. Cemal çocuklarını göremez, dizlerinden şikayet eden yaşlı
anasından da bir haber alamaz olmuştur. 24 yıl hapse mahkum Cemal kuşkular
içindedir.
Cemal’in bu durumu koğuş
arkadaşlarından Sabri (Tuncer Necmioğlu) ile Arap Mithat’ı (Güven Şengil)
etkiler. Kısa süre sonra cezasını tamamlayıp dışarı çıkan Arap Mithat, Cemal’e
yardımcı olmak için ailesinin kaldığı yalıya gider. Cemal’in başına gelenler
içler acısıdır. Yalı satılmış, Refik Kemal ölmüş, Koray'ın tecavüz ettiği
karısı üç ay önce ortadan kaybolmuş, ihtiyar anası çocuklara bakamayınca onları
evlatlık vermiş... Bütün bunları tek tek Cemal’e anlatmak zordur. Ama Sabri
yüreğine taş basarak anlatır.
Yıllar
sonra af kanunu çıkar. Ancak Cemal, genel aftan tümüyle yararlanamamaktadır.
Yattığı yıllar hesaplanır, tahliyesi için 4 yıl 7 ayı daha vardır. Ve zaman
geçer, tahliye zamanı gelir. Dışarı çıkan Cemal'i arkadaşları Sabri, Arap
Mithat ve Mehmet Ağa (Mehmet Büyükgüngör) yalnız bırakmazlar. Onu hapislik
günlerinden bu yana 'baba' adıyla çağırmaktadırlar. Önce Cemal’in yıllar önce
kaybolan çocukları aranır. Oğlu Ali'yi (Aytaç Arman) bir kumarhanede bulurlar.
Ali, büyüyünce gayrı meşru işler çeviren bir bitirim olmuştur. ı Baba oğul
kumarhanede karşı karşıya gelirler. Ama Ali, Almanya'da öldüğünü sandığı
babasını tanıyamaz.
Koray'ın, Cemal’in
tahliyesinden sonra huzuru kaçmıştır. Ali'yi çağırıp başının dertte olduğunu
söyler. Ali, Koray'ın yanında çalıştırdığı adamlarından biridir, aynı zamanda.
Ona gizli bir görev verir. Cemal, ailesini felakete sürükleyen Koray'ı can
dostlarıyla ararken, bu kez kızı Saliha'yı (Ender Doruk) bir randevu evinde
bulur. Arkadaşları onu birlikte kalması için üst kattaki bir kızın odasına
çıkarırlar. Genç kız soyunurken, Cemal, boynunun altındaki beni görür. Kızını
tanımıştır. Saliha arkasını dönüp baktığında kimseyi göremez. Giyinip aşağıya
indiğinde aralarında bir dostluk ilişkisi başlar. Birbirlerinin geçmişini
sorgularlar. Kız, "Allah babamın gözünü kör etsin, beni mahveden o değil
mi, başımıza gelen bütün felaketlerin sebebi o..." der. Ağlamamak için
kendini zor tutan Cemal, "İstersen ben senin baban olayım," deyip
kızını bu evden çıkarır.
Bu arada Cemal’in
arkadaşları Koray'ı bulmuşlardır. Cemal bir silah ister. Ancak Arap Mithat ve
Mehmet Ağa, Cemal’in elini kana bulamasına karşıdırlar. Koray, Ali'yle birlikte
eve gelir. Ali aşağıda, arabada kalırken, Koray içeri girmiştir. Karşısında
birden Cemal’i görür Koray. Koray pişman, Cemal’se yılların kiniyle doludur.
Yalvarır Koray, ama Cemal duymaz bile, tetiği çeker. Silah sesiyle yukarı fırlayan
Ali, Cemal’i arkasından vurur. Ali son anda Cemal'i gülüşünden tanır. Ve çığlık
çığlığa bağırır Ali: "Babaaaa... Babaaa...! “Agah Özgüç, “Bütün
Filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 329-332 ”
Ödülleri:
4. Adana
Altın Koza Film Festivali'nde (1972) ► En başarılı film',
► Yılmaz Güney 'en başarılı
erkek oyuncu'
Jüri üyeleri: Şevket Rado, Kadri
Kayabal, Orhan Özkırım, Muazzez Tahsin Berkant, Refik Sönmezsoy, Edip Hakkı
Köseoğlu, Yalçın Remzi Yüreğir, Muzaffer Tema, Mücahit Beşer, Sabahattin
Filmer, Adnan Sümer
Film de dikkati çeken bir diğer yön de etik etnik öğelerin
kullanılış dengesinde görülen tersliktir. Milli tarihimizde görülen, gerek
destanlaşmış kişilerin ferdi, gerekse topyekun millet olarak ortaya konan
mücadeleler, savaşlar hep belli ve ilahi bir sebebe dayanmakta; bu sebeple
bütün bu mücadeleler, dini ve milli kaidelerin sınırladığı belli bir adalet ve
ahlak çerçevesinde yapılmaktaydı; dolayısıyla bunun dışında olarak -sinemada
olsun, edebiyatta olsun- gösterilmek istenen bir olaylar zinciri, en basit
anlamıyla eserin gerçekliğini bozar; onu hiçbir temele dayanmayan bir macera
ürünü haline getirir.” (Salih Sökmen, “Bugünkü Türk Sineması” Fetih Yayınevi,
1973) “Okan Ormanlı, “Türk Sinemasında Eleştiri”, syf100”
Filmin senaryosu, Bekir
Yıldız’ın “sahipsizler kitabında yer alan ‘Üç Yoldaş’ öyküsünden esinlenerek,
özellikle filmin başlangıç bölümü yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder