Powered By Blogger

29 Ocak 2018 Pazartesi

BABA (1971)

Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Güney 
Foto Direktörü: Gani Turanlı
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal

Reji Asistanı: Sami Güçlü, Kamera Asistanı: Umut Aşçı, Sesleri Çeken: Necip Sarıcıoğlu, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Laboratuar: Altan Sertesen, Nevzat Dişiaçık, Sadettin Özmutlu, Arif Özalp, Bedirhan Koç, Adnan Açıkalın, Set Amiri: Nizam Ergüden, Teknisyenler: Hikmet Tülek, Ercan Akyıldırım, Nurettin Akgül, Prodüksiyon Amiri: Nuri Tuncel, Asistanı: İsmet Demirkol, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Editör: Şerif Gören (Acar Film stüdyosunda renklendirilmiş, Lâle Film stüdyosunda seslendirilmiştir).

Oyuncular: Yılmaz Güney, Müşerref Tezcan, Kuzey Vargın, Yıldırım Önal, Ender Sonku, Nedret Güvenç, Tuncer Necmioğlu, Aytaç Arman, Nimet Tezer, Feridun Çölgeçen, Mehmet Büyükgüngör, Güven Şengil, Yeşim Tan, Muammer Gözalan, Faik Coşkun, Osman Han, Ali Seyhan, Mehmet Yağmur, Mustafa Yavuz, Ahmet Karaca, Cemal Tezer, Ahmet Turgutlu, Reşit Çıldam, Taşdemir, Süheyl Eğriboz, M. Ali Güngör, Çocuk Oyuncular: Oktay Demiriş, Saliha Demiriş,

KONU: Yeni zenginlerin oluşturduğu eski bir yalının müştemilatında yaşlı anası, karısı ve üç çocuğuyla birlikte hayatını sürdüren Cemal’in (Yılmaz Güney) ekmek teknesi, motorlu kayığıdır. Cemal, yalının sahibi Refik Kemal Bey'in (Yıldırım Önal) oğlu Koray'ın (Kuzey Vargın) emrindedir. Annesi ve babasıyla Boğaz'ın bir başka kıyısındaki evlerinde yaşayan Koray, her pavyon dönüşü sevgilisiyle (Yeşim Tan) gelip, bu boş villada kalmaktadır. Onları Cemal gece yarıları karşı kıyıdan alıp villaya getirmektedir. Bu iş Cemal’in yüzünü kızartmaktadır. Koray'ı sevgilileriyle villaya taşıması artık ağırına gitmektedir.

Biri kundakta, diğer ikisi okula giden çocuklarının yarınını düşünen Cemal'in tüm umudu Almanya'dadır. Sürekli olarak Almanya'yı düşler. Eğer Almanya'ya işçi olarak gitmeyi başarabilirse, oğlu Ali'ye (Oktay Demiriş) mandolin, kızı Saliha'ya (Semiha Demiriş) bir konuşan bebek getirecektir. Cemal bu düşlerle o sabah işten çıkar. Sağlam raporu almak için İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun muayene odasında Alman doktorun karşısındadır. Artık el kapısından kurtulacaktır. Ancak işler umduğu gibi gitmez. Alman doktorun ağız muayenesinden sonra hemşire, "Siz gidemeyeceksiniz, dişleriniz eksik..." deyince Cemal’in tüm hayalleri yıkılmıştır. Çok üzgündür. Çünkü söz verdiği mandolini, konuşan bebeği ve bisikleti çocuklarına getiremeyecektir. Cemal, kaderine lanet eder.

Dişlerinin derdine düşen Cemal, bir gün yalı sahibi Refik Kemal tarafından Emirgan'daki köşke çağrılır. "Hayırdır," deyip gider Cemal. Tüm aile köşkte toplanmıştır. Refik Kemal, Cemal'e durumu üzülerek açıklar. Oğlu Koray dün gece pavyonda kaza sonucu bir adam öldürmüştür. Refik Kemal teklifini söyler: Suçu Cemal üstüne alırsa, onun, ailesinin, çocuklarının bütün ihtiyaçları karşılanacaktır. Hapishanede aslanlar gibi bakılacaktır kendisine. Cezası bittiğinde de ayrıca para verecektir. Bu durumda Almanya ile hapishane arasında fark yoktur...

Cemal ikinci kez yıkılır. Şaşkın ve üzgündür. Sonra bir an çocuklarını düşünür. Ve: "En kısa zamanda bir mandolin, bir bisiklet, bir bebek, çanta ve çocuklarıma giyecek gönderin," deyip Koray'ın cinayetini üstlenir. Cemal ertesi sabah gerçeği yalnızca karısına (Müşerref Tezcan) açıklar. Anası ve çocukları işin aslını asla bilmeyecekler ve onun Almanya'ya gittiğini sanacaklardır. Bavulunu hazırlayıp çocuklarına ve anasına veda eden Cemal, 24 yıl ağır hapse mahkum olmuştur.
Artık demir parmaklıklar arkasındaki yeni hayatına başlamıştır. Koray babasının talimatıyla mandolin, bebek ve bisikletle birlikte aldıkları diğer eşyaları yalıya getirip Cemal’in çocuklarına teslim eder. Önceleri her şey düzgün gitmektedir. Hapishanede Cemal’i ziyaret eden karısı herhangi bir sorunları olmadığını söyler. Paraları vardır, her gün tencereleri kaynamaktadır. Çocuklar mutludurlar, bebek de büyümektedir. Tek üzüntüleri babalarının başlarında olmayışıdır. Sinirleri bozuk olan Koray ise artık her gün yalıda kalmaya başlamıştır.

Zamanla Cemal’in karısı ziyaretlerini keser. Cemal çocuklarını göremez, dizlerinden şikayet eden yaşlı anasından da bir haber alamaz olmuştur. 24 yıl hapse mahkum Cemal kuşkular içindedir.

Cemal’in bu durumu koğuş arkadaşlarından Sabri (Tuncer Necmioğlu) ile Arap Mithat’ı (Güven Şengil) etkiler. Kısa süre sonra cezasını tamamlayıp dışarı çıkan Arap Mithat, Cemal’e yardımcı olmak için ailesinin kaldığı yalıya gider. Cemal’in başına gelenler içler acısıdır. Yalı satılmış, Refik Kemal ölmüş, Koray'ın tecavüz ettiği karısı üç ay önce ortadan kaybolmuş, ihtiyar anası çocuklara bakamayınca onları evlatlık vermiş... Bütün bunları tek tek Cemal’e anlatmak zordur. Ama Sabri yüreğine taş basarak anlatır.

Yıllar sonra af kanunu çıkar. Ancak Cemal, genel aftan tümüyle yararlanamamaktadır. Yattığı yıllar hesaplanır, tahliyesi için 4 yıl 7 ayı daha vardır. Ve zaman geçer, tahliye zamanı gelir. Dışarı çıkan Cemal'i arkadaşları Sabri, Arap Mithat ve Mehmet Ağa (Mehmet Büyükgüngör) yalnız bırakmazlar. Onu hapislik günlerinden bu yana 'baba' adıyla çağırmaktadırlar. Önce Cemal’in yıllar önce kaybolan çocukları aranır. Oğlu Ali'yi (Aytaç Arman) bir kumarhanede bulurlar. Ali, büyüyünce gayrı meşru işler çeviren bir bitirim olmuştur. ı Baba oğul kumarhanede karşı karşıya gelirler. Ama Ali, Almanya'da öldüğünü sandığı babasını tanıyamaz.

Koray'ın, Cemal’in tahliyesinden sonra huzuru kaçmıştır. Ali'yi çağırıp başının dertte olduğunu söyler. Ali, Koray'ın yanında çalıştırdığı adamlarından biridir, aynı zamanda. Ona gizli bir görev verir. Cemal, ailesini felakete sürükleyen Koray'ı can dostlarıyla ararken, bu kez kızı Saliha'yı (Ender Doruk) bir randevu evinde bulur. Arkadaşları onu birlikte kalması için üst kattaki bir kızın odasına çıkarırlar. Genç kız soyunurken, Cemal, boynunun altındaki beni görür. Kızını tanımıştır. Saliha arkasını dönüp baktığında kimseyi göremez. Giyinip aşağıya indiğinde aralarında bir dostluk ilişkisi başlar. Birbirlerinin geçmişini sorgularlar. Kız, "Allah babamın gözünü kör etsin, beni mahveden o değil mi, başımıza gelen bütün felaketlerin sebebi o..." der. Ağlamamak için kendini zor tutan Cemal, "İstersen ben senin baban olayım," deyip kızını bu evden çıkarır.

Bu arada Cemal’in arkadaşları Koray'ı bulmuşlardır. Cemal bir silah ister. Ancak Arap Mithat ve Mehmet Ağa, Cemal’in elini kana bulamasına karşıdırlar. Koray, Ali'yle birlikte eve gelir. Ali aşağıda, arabada kalırken, Koray içeri girmiştir. Karşısında birden Cemal’i görür Koray. Koray pişman, Cemal’se yılların kiniyle doludur. Yalvarır Koray, ama Cemal duymaz bile, tetiği çeker. Silah sesiyle yukarı fırlayan Ali, Cemal’i arkasından vurur. Ali son anda Cemal'i gülüşünden tanır. Ve çığlık çığlığa bağırır Ali: "Babaaaa... Babaaa...! Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 329-332 ”

Ödülleri:
4. Adana Altın Koza Film Festivali'nde (1972) ► En başarılı film',
► Yılmaz Güney 'en başarılı erkek oyuncu'

Jüri üyeleri: Şevket Rado, Kadri Kayabal, Orhan Özkırım, Muazzez Tahsin Berkant, Refik Sönmezsoy, Edip Hakkı Köseoğlu, Yalçın Remzi Yüreğir, Muzaffer Tema, Mücahit Beşer, Sabahattin Filmer, Adnan Sümer 

Film de dikkati çeken bir diğer yön de etik etnik öğelerin kullanılış dengesinde görülen tersliktir. Milli tarihimizde görülen, gerek destanlaşmış kişilerin ferdi, gerekse topyekun millet olarak ortaya konan mücadeleler, savaşlar hep belli ve ilahi bir sebebe dayanmakta; bu sebeple bütün bu mücadeleler, dini ve milli kaidelerin sınırladığı belli bir adalet ve ahlak çerçevesinde yapılmaktaydı; dolayısıyla bunun dışında olarak -sinemada olsun, edebiyatta olsun- gösterilmek istenen bir olaylar zinciri, en basit anlamıyla eserin gerçekliğini bozar; onu hiçbir temele dayanmayan bir macera ürünü haline getirir.” (Salih Sökmen, “Bugünkü Türk Sineması” Fetih Yayınevi, 1973) “Okan Ormanlı, “Türk Sinemasında Eleştiri”, syf100



 Filmin senaryosu, Bekir Yıldız’ın “sahipsizler kitabında yer alan ‘Üç Yoldaş’ öyküsünden esinlenerek, özellikle filmin başlangıç bölümü yazılmıştır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder