Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan
Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Işık Şefi: Erol Batıbeki
Oyuncular:
Orhan Gencebay (Orhan),İnci Engin, Tugay Toksöz (Abdullah), Selçuk Özer,
(Engin) Menderes Samancılar (Kerim), Nejat Gürçen, Memduh Ün (Rahmi Bey), Şeref
Çoksever (Engin’in annesi), Muzaffer Civan (Muzaffer), Yusuf Çağatay
(Mahalleli), Reşit Çıldam , Sabahat İzgü, Nizam Ergüden, Hakkı Kıvanç, İlyas
Kürtün, Demircan Türkdoğan, Birol Işın, Asım Par (Engin), Nejat Gürçen
Konu:
Bir gün İpek'e arabasıyla sarkıntılık yapan bir adamı gören Apo, adamı döverken
istemeden de olsa öldürür. Apo adalete teslim olmadan önce, ortada kalan kız
kardeşini "etiyle, kemiğiyle ve en önemlisi namusuyla" Orhan'a teslim
eder, "o artık senin bacındır" der. Bunun üzerine İlpek'e kol kanat
gerer Orhan, odasını verir ona, okula götürür, manto bile alır incecik
pardösüsüyle dolaşırken üşümesin diye.
Kendi halinde, aklı başında, hanım hanımcık İpek'i, Orhan'ın
tonton annesi de çok sever. Orhan'ın annesi "İste abisinden şu kızı,"
diye sürekli baskı yapsa da hep çekinir Orhan, ne yazdığı mektubu gönderebilir
hapisteki abiye ne de hapishane görüşmesinde söyleyebilir.
Gecekonduların bir kısmında elektrik, su yoktur. Belediyede
sözcü olarak mahalleli adına bulunan Orhan, sorunları çözmeye çalışır. Altyapı
kazı çalışmaları için toplar hepsini, yardıma çağırır. Herkes sevip sayar
Orhan'ı, ona güvenir. O da bu sevgilerini karşılıksız bırakmaz ve on-larla
beraber çalışır.
Bir gün yıkılır Orhan. İpek'e sürpriz yapıp sinemaya götürmek
için okul çıkışına gittiğinde, kızı lüks bir arabaya binerken görür.İpek
bıkmıştır fakirlikten, mücadeleden, kurtulmak ister o mahalleden, rahat etmek
ister. O zengin çocuğunu sevmese de kendi yaşadığı hayatı sevmediği için tercih
eder Engin'i (Selçuk Özer).
Engin'in babası Rahmi (Memduh Ün), çok zengin bir iş
adamıdır. Oğluna harçlık adı altında bir çuval para verirken, evlenmesini de
istemez onun nedense, gönül eğlendirsin der. Hele İpek'le evlenmesine hepten
karşı çıkar. Aynı zamanda gecekonduların yıkılmasını ister, fabrika yapacaktır
oraya. Orhan'ı çağırtır yanına, çok da sıcak davranır ona. Orhan'ın derdi
başka, Rahmi'nin derdi başkadır. Bir pazarlık başlar aralarında, Rahmi
"kızı verme Oğluma" der, Orhan "gecekonduları yıkma der."
Anlaşamazlar, çeker gider Orhan. Engin ise kararlıdır evlenmekte, İpek'i yarı
yolda bırakmayacağına dair söz verir Orhan'a.
İpek, Engin'in ailesiyle tanışmaya gider. Alay konusu olur onlara,
küçük görürler hepsi İpek'i. Engin restini çeker, karşılığında hem parasız
kalır hem de araba-sız. "Ben de halk çocuğuyum" der İpek'e,
"olsun." Nişanı kız tarafı yapar. Çok da masraf yaparlar kendilerince.
Birkaç arkadaşı dışında ailesi gelmez nişa-a Engin'in. Onlar da alay edip
eğlenmeye gelmişlerdir besbelli. Mahalleli de Orhan'a tepkilidir, onlar da
gelmez nişana. "Sattın bizi de, İpek'i de" derler, "sana
güvendik ama evlerimiz yıkılıyor" derler, anlatamaz derdini Orhan onlara.
İlk defa biner konserve dedikleri otobüse Engin, ilk defa yerli
sigara içer, zar gibi kaşarlı sandviç yer. Bir gün dayanabilir halk çocuğu
olmaya, cebinde parası kalmayınca kalbindeki aşk da biter. Babasının yanına
gider, tomarla harçlığını alır ve yeni arabasının anahtarını cebine koyar, eski
günlerine döner. Bir de söz verir babasına, "gecekonduları yıkan ekibin
başında ben dururum" der.
Mahalleli son çare olarak İpek'e gider, "nişanlını ikna et de
sokakta kalmayalım" derler. "Benim lafım geçmez onlara, zaten
görüşmüyoruz bir süredir" der İpek. Kızar Orhan, koşar gider Engin'in
evine, zaten oraya gelmekte olduğunu bilmeden alır getirir mahalleye,.
Kepçeler de gelmiştir mahalleye. İpek verir yüzüğü geriye, "davul
bile dengi dengine" der ve "lütfen evler yıkılmasın" diye de
rica eder. Engin kabul etmez ricasını, yüzüğünü geri alır, "bir daha
babamla tartışıp parasız kalamam" deyip gider yıkım ekibinin başına geçer.
Çaresiz kalan mahalleli kepçeleri seyrederken, Orhan da gider oturur inşaat makinelerinin
birinin önüne, onu İpek takip eder, sonra hepsi gelir oturur birer birer.
Kepçeler ezip geçemez onları, el ele tutuşmuş bir mahalle görünce önlerinde
hepsi çekip gider teker teker. (Vadullah Taş