Powered By Blogger

18 Nisan 2018 Çarşamba

GÜNAH KÖPRÜSÜ (1978)


"NEFRET" 

Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Mete Film/Necdet Erdur

Renk Uzmanı: Kaya Ören, Laboratuvar Şefi: Kamil Kutay, Negatif Montaj, Senkron: Osman Koşkan, Seslendirme: Türk Haberler Ajansı, Ses Mühendisi: İsmail Karakaş, Prodüksiyon Amiri: Ahmet Sert, Işık Rıfat Yurtçu, Enis Özaydın, Kamera Asistanı: Hüseyin Arlı, Reji Asistanı: Abdullah Karadayı,
(Kaya Ören Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Zerrin Egeliler, Tugay Toksöz, Gölge Başar, Kazım Kartal, Tevhid Bilge, Baki Tamer, İbrahim Uğurlu

Konu: Hapisten çıkıp köyüne döndükten sonra, annesinin ve kız kardeşinin mezarlarıyla karşılaşan bir adamın dramatik öyküsü.

 ► Film “Nefret” adıyla Oğuz Gözen tarafından yazılmış ve çekimlere başlamıştır. Ancak filmin bitiminden sonra yapımcı firma Mete Film, filmin adını değiştirmiş ve “Günah Köprüsü” adıyla gösterime sokmuştur.

GÖRÜNMEYEN DÜŞMAN (1978)


Yönetmen: Cüneyt Arkın
Senaryo : Safa Önal
Kamera Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film / Berker İnanoğlu

Oyuncular : Cüneyt Arkın, Selma Güneri, Eşref Kolçak, Kadir Savun, Turgut Özatay, Nejat Özbek , Süheyl Eğriboz,

Konu: Görevine bağlı, dürüst bir polis şefi evlendiği kadının babasının mafyanın ileri gelenlerinden olduğunu öğrenir. Peşine düşmek ve yakalamak zorunda kalır. Bu durum karısı ile arasının açılmasına neden olur.

GELİNCİK (1978)


"Sahildeki Kadın"

Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım : Uğur Film / Memduh Ün

Yönetmen Yardımcıları: Muzaffer Hiçdurmaz, Erdoğan Kar, Asistan: Nusret Öz, Ses Teknisyenleri: Bedri Uğur, Ekrem Ülgey, Halil Dedeoğlu, Şerif Yılmaz, Işık: Ömer Ekmekçi, Işık Yardımcısı: Metin Erdoğdu, Eniz Aydın, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Yapım Sorumlusu: Selahattin Koca, (Yeni Stüdyoda Hazırlanmıştır).

Oyuncular : Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Haluk Dural, Mustafa Demirkaya, Hasan Şimşek, Abdi Algür, Aydın Haberdar, Yusuf Çetin, Balıkçı Remzi, Okumuş Ali İhsan, Mikro Mustafa, Bahar, Mustafa Güçlü, Cefri Cafer, Mehmet Yeşilipek, Murat İsmail, Küçük Yıldızlar: Funda Ersin, Zeynep Çayırcıoğlu, Murat Koç, Küçük Ahmet

Konu: Gelincik sakin bir tatil beldesinde kişiliğini bulan insanların öyküsüdür . Büyük bir şehrin, pembe bir dünyanın içinde insanlığını unutmuş Fato bu sakin tatil kasabasına kendini bulmaya ait olmadığını düşündüğü sahte bir dünyadan kurtulmaya gelmiştir. Zorla evlendirilmek istediği zengin bir gencin teklifini sürekli reddetmektedir. Hayatı o güne kadar babası tarafından yönlendirilmiş olan genç kadın gelincik çiçekleriyle çevrili bu kasabada ufak bir dünyanın yüreği büyük insanlarını tanır. Kasabanın gençleri büyük şehirdeki sahte oyunların ötesinde çok daha saf yöntemlerle kendilerine kız arkadaş bulmaya çalışmaktadırlar. Şehirlerde keskin çizgilerle birbirlerinden ayrılan siyasi görüşlerin takipçisi gençler bu kasabada aynı meyhanede birbirlerine komşu masalarda memleket kurtarıp içkilerini içmektedirler ve ortada kavgada yoktur. Fato yıllardır özlemini çektiği özgürlüğü bir insan kimliği içerisinde sahilde görür . Kıbrıs harekatından sonra ordudan ayrılıp bu kasabaya yerleşmiş olan yüzbaşı Alişan ve atı gelincik özgürce suları yararak sahilde koşturmaktadırlar. Tanıştıkları ilk gün bu sonsuz özgürlük duygusunu Fato’da tadar . Takip eden günlerde beraber balık avlarlar, o güne kadar öğrendiği gibi kibar kurallar içerisinde sıkışarak çatalla bıçakla yemesine gerek yoktur bu nimeti; Gece kumsala parıltıları saçılan yıldızları izlerler, gökteki yıldızlar burada büyük şehirlerde görülemeyecek kadar çok sayıda ve samimidir . Bu küçük mutluluklarda o güne kadar özlemini çektiği sevgiyi bulur Fato. Sohbet esnasında kendi babasının isminden bahseder ve ilk kez babasının isminin bir kanun gibi geçmediği adının bile herhangi bir şey ifade etmediği bir insan olduğunu görür karşısında . Yeryüzündeki hiçbir mutluluk savaşarak kazanılmadıkça büyük izler taşıyarak sahiplenme duygusu yaratamaz .

Bu zorlukların en büyüğü de Fato’nun babası ve evlendirilmek için zorlandığı kişidir . Kasabanın havası bir anda değişir , baba paranın olanca gücüyle elinden gelen tüm baskıları yapmaya başlar , silaha ve kavgaya yeminli olan Alişan kirli bir oyunla hapse atılır ama Fato sevgisinden vazgeçmez. Onun için özgürlüğe ve mutluluğa kaçış için verilen bir savaştır bu ancak sevdiği insanın hayatını karartmaya daha fazla dayanamaz ve babasının teklifini kabul ederek Alişan’ın hapisten çıkarılmasını sağlar . Ayrılık günü geldiğinde ise önünde iki seçenek kalmıştır mutsuz ama zengin bir yaşam yada mutlu ve sakin bir yaşam. Fato kalbinin sesini dinler ve Alişan’la beraber hayatlarının en büyük kaçışına başlarlar .

Özgürlüğe yapılan bir kaçıştır bu vermek zorunda kalacakları kurban ise Gelinciktir. Gelinciğin ölümü kendi özgürlüklerini kazanmalarını sağlar çünkü peşlerindekilerin karşısında artık yeminini bozmuş Alişan vardır . Gelincik , Cüneyt Arkın ve Fatma Girik’in birlikte rol aldıkları diğer aşk filmleri içerisinde kendi zamanının özelliklerini hafif çizgilerle sunan zevkle izlenen ve her ikisinin de sanatçı kişiliklerinin zirvesinde bir uyumu gösterdikleri bir filmdir. Fatma Girik in Cüneyt Arkın ın hapisten çıkarılmasının ardından sahilde yürüyüşü, yüz ifadesi; Cüneyt Arkın ve Fatma Girik in son seçimi yaptıkları sahnede gözleriyle konuşur gibi yansıyan mükemmel gö-rüntüler duygularla yapılan oyunculuğun güzel birer örneğidir. Jandarmaların arasındaki teskere; kasabanın genç delikanlılarının kız tavlama üzerine girdikleri bahis; kasabanın bitirimlerinin “güldürücü üflemişler” gibi konuşmaları sokaktaki insanın konuştuğu sıradan sözlerdir ve filmdeki doğallığı tamamlar . Cüneyt Arkın ın filmde ilk kez ortaya çıktığı sahnede atıyla beraber sahildeki görüntüsü unutulmayacak şekilde hafızalara kazınacak cinstendir
 (www.cuneytarkin.com)

► Şerif Gören, Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Side'de tatillerini geçirirlerken bu filmi de çevirivermişler... gibi geliyor insana .. Turistik bir yörede geçen hafif "egzotik" bir aşk filmi (at üstünde kumlarda gezen "esrarlı" Cüneyt, değişiklik arayan zengin kızı Fato, vs) olarak başlayan film, sonradan "Küçük Ev"den esintiler taşıyan bir serüvene dönüşüyor. Aile ve aileyi "kötü"lere karşı koruma savaşımı... Kıbrıs çıkartmasından sonra Side'de yaşamağa başlamış, Kemal Tahir okuyan yüzbaşı Alişan, sosyal sorunları tartışan veya Brecht'ten şarkılar okuyan (ve Gören tarafından acımasızcasına gülünçleştirilen) kişiler, bu "tuhaf' filmin gözden kaçmayan tuz-biberleri... Sonuç olarak, Şerif Gören tarafından bir yabancı filmi aratmayacak denli ustaca yönetilmiş, Batı sinemasının her yıl yüzlercesini yaptığı türden bir seyirlik, bir tüketim nesnesi... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 228 ”

FIRÇANA BAYILDIM BOYACI (1978)


"ERKEKLİK ÖLDÜ MÜ ABİLER"

Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Sarıkaya Film/Aziz Sarıkaya

Prodüksiyon Amiri: Mehmet Güler, Işık Yönetmeni: Erol Karaşıray, Görüntü Yönetmen Asistanı: Sedat Ülker, Set Ekibi: Bekir Aslan, Necati Yüzgeç, Aşkın Güzel, Renk Uzmanı: Hayati Akbulut, Sesleri Alan: Rauf Tözüm, Montaj ve Senkron: Selahattin Kılıççeken, Laboratuvar: Tümay Rızai, Nejat Ongunsu, Şemsi Tokgöz, (Ar Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir )

► Fırçana Bayıldım Boyacı" 74'de başla-yan seks komedi furyasının duvar afiş edebiyatıydl. Ne edebiyat ama. Hadi Çaman kastedilen fırçanın sahibi şimdi kendi adına kurduğu Teşvikiye'deki tiyatronun kapısında oturmakta, arkasındaki afişte "Hisse-i şayia" yazmakta. Bu Hadi Çaman, o Hadi Çaman mı? Kafada bir kasket elinde fallus fırça, yanında Sami Hazinses abimizle birlikte Sultanahmet Meydanı'nda ayakkabı boyacılığı yapmaktalar. 'Boyayalım, boyayalım' diye bağırmaktalar, bir taraftan da şarkı söylemekteler. "Benim yarim boyacı boyacı ... " Elinde Bond çanta bir adam ayakkabısını boyatır. Gazetesini açar okur. Adam çantasını unutur gider. Boyacılar peşinden bağırır, "Hey abi çantanı unuttun." Adam yok olmuştur.

Çantayı açarlar çanta para doludur. Vay anasını. Çantayı unutan adam 70 li yılların en seksi yıldızlarından Melek Görgün'e şöyle der; "Çantayı mahsuscuktan unuttum" Hass.ktir be. Geri zekalı senarist! Kim içinde milyarlar dolu çantayı mahsustan unutur. Anlayın işte. Bu küçük bütçeli filmlerin üç kuruşluk senaristleri vardı, bunlar kimi zaman ışıkçı, kimi zaman set işçisi, falan filandı. Hatta biriktirdikleri üç beş kuruşla bu filmleri çeken uyanıklardı onlar. Bu akıllara durgunluk veren filmi hayretle seyret-mekteyiz ...

Çantayı mahsus unutan adam konuşmasına devam eder. "Sanki rahmetli eniştem mezardan çıkmış Sultanahmet Meydanı'nda ayakkabı boyacılığı yapı-yordu" der. Köşkün duvarında boyacının benzeri adamın bir resmi asılı durmakta-dır. Mirasçılar numaradan ağlar gibi yapmaktadır. Mirasçılar soldan sağa: Erkek dansöz Kudret Şandıra (biraz gay), yanında erkekten dönme Aylin Berkay, daha sonra Serbülent Sultan olarak da temaşa etti (erkeklik adı Ali Saraç), uşak rolündeki Yüksel Gözen ve seksi yıldız Melek Görgün saf saf bu unutkan çanta sahibini dinlemekteler.

 "Bu boyacı mutlaka köşke gelip çantayı getirecek" der. İnsanlardan umudunu kesmemiştir, herkes saf ve temizdir.

Gerçekten de saf boyacı elinde para dolu çanta saf saf köşkü aramaktadır. Aslında kötü adamın planı şudur: Enişteye benzeyen boyacıyı köşke getirip di-ğer mirasçıların beklentisini boşa çıkar-mak ve bütün mirasa konmak. Vay …mına koyayım ne kurnazlık.

Fırçası kendinden meşhur boyacı köşke gelir. Daha kapıda hizmetçi kızınkini parlatır. Mirasçılar ilk sahnedeki gibi, aynı mizansen, aynı yerde biraz sonra kapıdan girecek boyacıyı beklemektedirler. Boyacı girer "Her çeşit boyadan anlarım, fırçalarım" der. Erkek Dansöz Kudret Şandra burun kıvırır. "Bizim enişte boyacı mı?" Arkadan da ekler 'Çok enteresan!' Melek Görgün "Ah kocacım" diye boyacıya sarılır. Erkek dansöz sanatsal teoriler üretmektedir. "Boya badana güzel sanatlara girer." Acaba ne demek istemiştir?

Melek Görgün kocası zannettiği boyacıyı banyoya götürür ve filmin ilk boya fırça sahnesi başlar. Onlar banyodayken aynı vaziyette yerlerinde duran diğer oyuncular beklemektedirler. Kudret Şandıra imdada yetişir ve saçmalar; "Kadın da güzel sanatlara girer, kadın sevmek sanattır."

Hadi Çaman boyacı kimliğinde ısrarlıdır. "Ben boyacıyım" der. Melek de "Biliyorum kocacığım, hadi göster ustalığını" der. Film bu saçma sapan diyalog-larla devam etmektedir. En korkunç sahne, boyacı ve erkekten dönme Aylin Berkay'ın sevişme sahnesidir. Başka bir gözle bu sahnede iki erkek sevişmektedir. Garip cinsel tercihlerin toplandığı bu film sırf bu özelliğinden dolayı literatüre girmeye hak kazanıyor. Kimsenin cinsel tercihleri bizi ilgilendirmez, ama bu filmde toplanması da enteresan. “Osman Cavcı, “Yanlış Anlşaşılmış Filmler”

EVLİDİR NE YAPSA YERİDİR (1978)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Kurgu: İsmail Kalkan
Yapım:Selim Soydon/Gülşah Film

Yönetmen Yardımcısı: Muzaffer Hiçdurmaz, Kamera Asistanı: Nusret Öz, Sesleri Çeken: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Stüdyo Elemanları: Selahattin Kaya, İsmet Tomaçgül, Mahmut Doğan, Set Tek-nisyenleri: Ekrem Ülgey, Bedri Uğur, Halil Dede, Abdullah Kıvırcık, Işık Yönetmeni: İbrahim Sabuncu, Negatif Kurgu: Ömer Sevinç, Senkron .İsmail Kalkan, Mevlut Koçak, Yapım Sorumlusu: Selahattin Koca, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Leyla), Kadir İnanır (Mecnun), Perran Kutman (Aslı), Halit Akçatepe, Neriman Köksal (Şirin’in ablası), Şemsi İnkaya (Kerem), Efşan Firuz, Sevda Aydan (Leyla’nın annesi), İbo, Zeynep Çayıroğlu (Zeynep), Murat Koçyiğit, Leman Akçatepe, Muzaffer Civan, Ahmet Sert, Reşit Çildan, Mustafa Arslan, Nevzat Açıkgöz,

Konu: Aynı binada yaşayan Leyla-Mecnun, Ferhat-Şirin ve Kerem-Aslı çiftlerinin evliliği üzerinden evlilik kurumunun, kadın erkek ilişkilerinin mizahi bir dille anlatımı bu filmin konusu. Leyla ve Mec-nun iki çocuklu bir ailedir. Bir kız bir de erkek çocukları vardır. Mecnun, bir reklam şirketinde çalışmakta, Leyla ise Mecnun'a duyduğu aşktan, zengin baba evini bırakmış ev hanımlığı yapmak-tadır. Mecnun, tipik bir Türk erkeğidir. Karısını çalıştırmaz, eve geldi mi yemek bekler, arkadaşları ile felekten bir gece çaldığında karısından dırdır işitmek en son istediği şeydir. Çocuklar okula gidip gelsinler, karısından hep güler yüz görsün, yeterdir ona. Kerem ile Aslı ise çocuksuz bir çifttir . Aşk denilen şeyi çoktan tüketmiş, ceviz kabuğunu doldurmayan her şeyi için rahatlıkla kavga edebilmektedirler. Ferhat ile Şirin de çocuksuz bir çifttir. Şirin, boğazına oldukça düşkün iri kıyım, kolay kolay kafasına bir şey takmayan , ablasının sözünü kocasının sözünden daha çok dinleyen bir adem kızıdır. Kocası Ferhat onun yanında minik dev adam gibi kalmaktadır. aynı binada yaşayan bu üç çift gün gelir kadın ve erkek tarafları olarak ayrılırlar. Her iki tarafın da birbirine söyleyeceği, eteklerinde biriktirdikle-ri taşları vardır. Yalnız taşları dökmek onları rahatlatamayacak, illa ki karşı tarafın başını yaracaktır.


EL BEBEK GÜL BEBEK (1978)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Ali Fuat Kalkan
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Oyuncular: Alev Sezer, Zerrin Doğan, Kazım Kartal, Saadet Gürses, Nizam Ergüden

Konu: İyice yaşlanan teyze; güzel yeğeni ve avukatı ile dünyadaki bütün akrabalarını evine çağırıp, mirasını paylaştı

racağını söyler. Tüm mirasçılar toplanır. Ancak teyzenin mirasçılarına mirasını açıklamadan önce öğrenmek istediği başka şeyler vardır

DÜZEN (1978)

Yönetmen: Nazmi Özer
Senaryo: Safa Önal
Foto Direktörü: İzzet Akay
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer

Set Teknisyenleri: Sonay Kanat, Cengiz Öktem, Necati Mayuk, Ekrem Çınaroğlu, Reji Asistanı: Cem Özer Kamera Asistanı: Sedat Ülker, Işık Şefi: İbrahim Sabuncu, Yardımcıları: Turgut Köse, İlyas Akarsu, Renk uzmanı: Hasan Örnek, Laboratuar: İsmet Tomaçgil, Selahattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Mahmut Doğan, Etem Yalçın, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Kurgu ve Senkron: İsmail kalkan, Seslendiren: Erkan Esen-boğa, Prodüksiyun Amiri: Selahattin Koca, Asistan Rejisör: Zafer Par, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Kadir İnanır, Necla Nazır, Erol Taş, Turgut Özatay, Aliye Rona, Hüseyin Peyda, Oktar Durukan, Sami Tunç, Zeki Tüney, Oktar Durukan, Hakkı Kıvanç, İhsan Gedik, Saadet Gürses, Sevtap İnan, Günnur Akay, Nuray Dayıoğlu, Nuran Fidan, Yılmaz Kurt, İbrahim Kurt, Tevfik Şen, İbrahim Uğurlu, Cango Kemal, Baki Tamer, Niyzai Vanlı,

Konu: Bir aşk ve bir kan davasının öyküsü. Maraşlı Kemal adıyla tanınan bir kabadayının işlettiği kulüp, düşmanları tarafından basılır. Bu baskın sırasında Kemal, düşmanlarından birinin kardeşini öldürür. Kemal trafik kazası sonucu genç bir kızla tanışır. Kız, Kemal'e aşık olur. Fakat Kemal, kızı kirli işlerin içine karıştırmamak için ona hislerini belli etmez. 

DOST BİLDİKLERİM (1978)


Yönetmen : Mehmet Aslan
Senaryo: Şevki Tosunoğlu
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Hayat Film/Şevki Tosunoğlu

Reji Asistanı: A. Karadayı, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Laboratuvar: Selahattin Kaya, İsmet Tomaçgil, Mahmut Doğan, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Müzik Direktörü: Metin Bükey, (Yeni Stüdyoda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Göksel Arsoy, Yalçın Gülhan, Nilgün Atılgan, Mehmet Yağmur, Baki Tamer, Ahmet Mekin, Yusuf Çetin, Tevfik Şen,

Konu: Genç kadının kocası bir gazino patronu tarafından öldürülür. Fakat etrafa kadının suçlu olduğu yayılır. Olaya bir avukat el koyar ve kadının suçsuzluğunu kanıtlar. Bu arada kadınla avukat arasında bir yakınlaşma başlamıştır. Gazinocu bu ilişkiyi affetmez ve iki sevgiliyi ayırmak, ortadan kaldırmak için her yolu dener.

DiLEK TAŞI (1978)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Muharrem Gürses
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Gülden Karaböcek, Tuğrul Meteer, Sümer Tilmaç, Muharrem Gürses, Diler Saraç

Konu:  Doğa harikası dağların muhteşem eteklerinde, başakların sallandığı, kuzuların melediği ineklerin otladığı dalgaların hırçın kayalara vurduğu beldeye gelen, elleri hediye paketleri dolu Gamsız gurbet ellerinden evine dönmüştür nihayet. Fakat karısı bir başka erkeğin kollarındadır. Kaçan adamı tanıyamaz. Ama bu erkek kardeşinden başkası değildir. Öfkeden kudurmuş bir halde karısını öldürür. Gamsız ceza evine giderken biricik kızı  Zeynep’i kardeşine emanet eder. Zeynep okula başlamıştır. İki çocuk Zeynep ile Ömer okula birlikte giderler ve sık, sık dilek taşı denilen dilek kayasına taş yapıştırırlar. Zeynep’in dileği birbirlerinden hiç ayrılmamaktır. Zaman geçer her ikisi de büyümüş, genç bir delikanlı ile genç bir kız olmuşlardır. Babalığı bir gün eve gelir Zeynep’i çok zengin şehirli bir bey olan Şevki’ye vereceğini söyler. Kızı rahat edecek, zengin bir adamın karısı olacaktır. Sözünden çıkılmasını istemez, çünkü aklı fikri paradadır. Diğer yandan babalığı Şerif bey, Şevki bey ile dolaşmakta ona fabrika yeri için tarla beğendirmeye çalışmaktadır. Bu arada kızı Zeynep’in onu çok beğendim deyince hemen bu işi bağlayalım. Ben kimsenin ağzına sakız olmam diye Şevki’den kızıyla evlenmesi için söz alır. Eve dönen Şerif bey, Zeynep’le Ömer’i beraber bir ağacın altında konuşurlarken yakalar. Kıyametleri koparır. Ömer’i döverken genç delikanlının tam ona el kaldıracağı sırada Zeynep Ömer’e yalvarır, babasına el kaldırmamasını bağırır. Ömer’in bütün bu acılarını en yakın arkadaşı Mıstık paylaşmaktadır. Analığı ve Zeynep devamlı Şerif beye yalvarırlar. Ama o bütün gaddarlığıyla, kızın şehirde oturacağını, onun iyiliği için bunları yaptığını söyler. Ömer Zeynep’le konuşmaya gideceğine söz verir Mıstık’la onu kaçıracağı mesajını gönderir.. Zeynep peki demiştir, hazırdır. Elinde çantasıyla buluşma yerine giderken Şevki bey onu yakalar. Adamları tüfeklerini namlularını Ömer’e doğrultmuştur. Zeynep’e onu vuracağını söyler. Eve gidip süslen püslen gel, Ömer’le konuş, ona zenginliği tercih ettiğini şehir hanımı olmak istediğini söyle ve Ömer’in hayatını kurtar der. Zeynep Şerif beyin söylediğini yapar. O sırada Mıstık gelir ve Ömer’in dilek taşı tepesinde derler, Zeynep koşarak gider Ömer kendini aşağıya atmıştır, Ömer’e sarılan Zeynep deli gibidir. Eve dönen Zeynep odasına kapanır. dışarıda Şevki bey ve Gamsız tartışırlar bütün eski olayları açığa çıkarırlar Zeynep Gamsız’ın kendi öz babası olduğunu öğrenir çok sevinir. Zeynep artık çok mutludur öz babasına kavuştuğu ve Ömer’ine kavuşacağı için ikimizi de Dilek taşının oraya yan yana gömün der. Düğünümüz oluyor deyip son nefesini verir. Çılgına dönen onu evladı gibi seven analığı dışarı fırlar, hala kafa çeken kocasına saldırır. Şerif bey onu döver o aldırmaz. Arkasında elinde tabanca ile Gamsız durmaktadır. Yalvarmalarına pis, pis sırıtmalarına karşın acımasızca kardeşine ateş etmeye başlar. Bu karım için, bu Ömer için, bu Zeynep için diye onu delik deşik eder. Hakikaten iki gencin cenaze törenleri dilek taşının başında yapılır. Gençlerin de ruhları cennette buluşmuştur."

DEVLER SAVAŞIYOR “KARA MURAT” (1978)



Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş, Rahmi Turan (Abdullah Turhan'ın romanından)
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

Fotoğraflar: Mike Rafaelyan, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Teknik Yönetmen: Sabit Özergil, Dublaj Yönetmeni: Sadettin Erbil, Sesleri Alan: Feridun Kınay, Negatif Montaj: Orhan Karataş, Laboratuvar: Sabahattin Hoşsöz, Recep Çakmak, Ahmet Kuru, Ziya Uçak (İpek Film stüdyosunda renklendirilmiş ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Canan Perver, Tanju Gürsu, Sümer Tilmaç, Reha Yurdakul, Hulusi Kentmen, Turgut Özatay, Kayhan Yıldızoğlu, Atilla Ergün, Kadir Savun, Nubar Terziyan, Mümtaz Ener, Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ, Hakkı Kıvanç, Kadir Kök, Osman Han, İhsan Gedik, Mehmet Yağmur, Günay Güner, Mehmet Uğur, Yadigar Ejder, Orhan Elmas, Kadir Savun, Muammer Gözalana, Mehmet Gül,

Konu: Fatih Sultan Mehmet Mora kentinin başsız kaldığını öğrenir. Mora’da karışıklık baş göstermiştir. Rum Kani Paşa bu karışıklığın nedeni olarak sadrazamı suçlar. Kara Murat ise Rum Kani Paşa’nın sadrazamın yerinde gözü olduğu için iftira attığını, bunun doğru olmadığını ileri sürer. Fatih Sultan Mehmet bu sözler üzerine Kara Murat için ölüm fermanı çıkarır. Kendisini yakalayan paşanın can borcu olduğu için canından olmaktan kurtulur. Vali olarak atanan Tuğrul Bey’i korumak için Mora’ya gider. Rum Kani Paşa’nın kardeşi Davut Bey (Tanju Gürsu), Tuğrul Bey’i pusuya düşürüp öldürtür. Çünkü kendisi vali olmak istemektedir. Kara Murat Tuğrul Bey’in öcünü almaya yemin eder. Onun kılığına girip Mora’ya valiymiş gibi yerleşir. Kendisini aciz ve beceriksiz biri gibi tanıtır. Halka hiç yardım etmez. Bundan cesaretlenen Davut Bey adamları ile halka saldırır. Valinin emir verdiğini sanan halk karşı koymaya karar verir. Askerler halka zulüm ve baskı uygulamaya devam ederler. Kara Murat yüzünü gizleyerek halka yardımcı olmaya başlar. Halk kendilerine yardım edenin Kara Murat olduğunu bildiğinden Davut Bey-’in onun başına ödül koymasını da önemsemez. Bu arada ölen eski vali Yunus Bey’in kızı Zeynep (Canan Perver) Kara Murat’la tanışmış ve kısa zamanda birbirlerine aşık olmuşlardır. Zeynep ba-basının ölümünden Davut’u sorumlu tutmaktadır. Çünkü Yunus Bey Rum Kani Paşa’nın Davut’a yazdığı mektupları ele geçirmiş ve iki kardeşin ihanetini belgelemiştir. Zeynep Kara Murat’a Davut’un babasını öldürüp mektupları aldığını söyler. Kara Murat mektupları bulur. Davut valinin Kara Murat olduğu şüphesini taşır. Onu yakalamak için bir tuzak kurar ve Zeynep’i zindana attırır. Kara Murat Zeynep’i kurtarıp kimliğini açıklar. Davut da onu yakalatıp işkence ettirir. Kendisini de vali ilan eder. Kara Murat zindandan kurtulur ve mektupları Fatih’e ulaştırır. Rum Kani Paşa’nın iftiraları ve ihaneti ortaya çıkar. Sultan Kara Murat’ın haklı olduğunu anlamıştır. Ve bu haklılık aynı zamanda Mora cephesini oluşturan Davut’un da sonu anlamına gelmektedir.
(www.cuneytarkin.com

DERVİŞ BEY (1978)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo : Safa Önal
Müzik : Cahit Berkay
Montaj: İsmail Kalkan
Yapım: Akün Film/İrfan Ünal

Oyuncular: Kadir İnanır, Melike Zobu, Ahu Tuğba, Erol Taş, Hüseyin Peyda, Aliye Rona, Reha Yurdakul, Baki Tamer, Hakkı Kıvanç, İlhan Hemşeri, Alpay İzer, Tanju Şarman, Oktar Durukan, Osman Han, Kürşat Numanoğlu,

Konu: Film, iki aşiretin yıllardır süren toprak kavgasını sonlandırmaya çalışan Derviş Bey’in hikâyesini anlatır. İki aile arasındaki kırk yıllık toprak meselesi yargıda çözümlenir. Fakat aleyhine karar çıkan Şehmuz Bey toprakları bırakmak istemez. Bu yüzden hasmı İbrahim Bey’i öldürtür. Bunun üzerine aşiretin başına İbrahim Bey’in İstanbul’daki oğlu Derviş Bey geçer. Kendisinden babasının intikamını alması ve toprak meselesini çözmesi beklenmektedir. Derviş Bey törelerden farklı bir yol izler. Sorunları düşmanlıkla değil, iyilik ve güzellikle çözmek ister. Bu yolda barışın ilk adımlarını Şehmuz Bey’in kızı Karaca ile birlikte atarlar. (Hüseyincan Eryılmaz)

* Endişe” ile çıkış yapan ve her yönettiği filmi toplumsal yankıları, sorunları canlandırma amacını güden Şerif Gören’in “Derviş Bey’i”, önceki filmlerinin genel çizgisini izlemektedir. (Giovanni Scognamillo)

* Şerif Gören’in bir özelliği de, yaşam gerçeklerini sinema gerçeğine fazlaca uydurmak herhalde Ama hakkını yemeyelim. “Derviş Bey”de bir Anadolu gerçeğimizi, adıyla ağalık kurumunu grotesk izgilerle de olsa başarıyla verdi (Ersin Pertan, Dünya 2.3.1979

Grotesk: Tiyatro ve edebiyatta komik-olanın bir çeşidi: Gülünç olan ile acıklı-olanın yan yana yer aldığı, tuhaflık ve çarpıcılık kertesinde zorlanmış, bağdaşmaz komik durum; özel olan ile genel olanın uyuşmazlığından, paradokstan komik olanın çıkarılması; gerçekle ve mantıkla bağdaşmaz görünümü uyandıran tuhaf, çarpıcı, abartmalı ve şaşırtıcı durumlardan alışıla gelmedik gülünçlükler yaratan, daha çok duyumlara seslenen güldürü biçimi; buna uygun oyunculuk. Grotesk'te çelişmelerde içerili komik olan vurgulanmakla birlikte, uyum olanağı dışarda bırakılır. Bu nedenle, Grotesk, yaşanan gerçekle uzlaşmazlık, bağdaşmazlık gösteren oyunlarda kullanılır. Bu bağlamda, Grotesk önce romantik bireyin toplum düzeniyle uzlaşmazlık içinde olduğu romantik tiyatrolarda görülür. 19. yüzyıl farsında ele alınan Grotesk, başlıcalıkla dışa vurumcu tiyatroda özel bir anlatım aracı olarak önem kazanmış; İtalyan Grotesk tiyatrosunda başlı başına işlenmiş, gerçeküstücü-avangart tiyatronun başlıca öğelerinden biri olmuş; saçma tiyatrosunda anlamlı bir biçimde kullanılmış, paradokslar kuramının özünü oluşturmuştur.

DERTLi PINAR (1978)



Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Zafer Par
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı


Kamera Asistanı: Serdar Selvidal, Cem Erentürk, Yardımcı Yönetmen: Zafer Par, Reji Asistanı: Uğur Par, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Renk Uzmanı: Hasan Örenek, Prodüksiyon Amiri: Cihad Karahan, Hikaye: Nami Dilbaz, Müzik: İzzet Altınmeşe Sazlar: Hamdi Özbay, Yavuz Top, Yavuz Taner, Zeki Adsız, Mahir Selman, Ali İhsan Yılmaz, Osman Bayşu, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır)

 Oyuncular: İzzet Altınmeşe, Oya Aydoğan, Tugay Tokksöz, Şükriye Atav, Ali Şen, Nubar Terziyan, Hikmet Taşdemir, Erdoğan Ergezen, Gülten Ceylan, Mehmet Gümüşay, Cüneyt Agan, Betül Agan,

Konu: Film, birbirini seven ama kavuşamayan bir çiftin aşkını anlatır. Amca çocukları olan Kemal ile Nazlı birbirlerini çok severler. Çocukken ayrılmayacaklarına dair yemin ederler. Bir gün Nazlı’nın babası Haydar Ağa ile Kemal’in Babası Rüstem tartışır. Haydar Ağa, Rüstem’in bütün malına el koyar ve onu çiftlikten kovar. Bu yüzden Kemal ile Nazlı uzun süre ayrı kalır. Ancak bu ayrılığa dayanamazlar. Kemal, babasını ikna eder ve Nazlı’yı amcasından istetir. Kızını Kemal’e vermek istemeyen Haydar ağa, sevenleri ayırmak için elinden geleni yapacaktır. (Meltem İşler Sevindi)




DERDİM DÜNYADAN BÜYÜK (1978)

Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Işık Şefi: Erol Batıbeki
  
Oyuncular: Orhan Gencebay (Orhan),İnci Engin, Tugay Toksöz (Abdullah), Selçuk Özer, (Engin) Menderes Samancılar (Kerim), Nejat Gürçen, Memduh Ün (Rahmi Bey), Şeref Çoksever (Engin’in annesi), Muzaffer Civan (Muzaffer), Yusuf Çağatay (Mahalleli), Reşit Çıldam , Sabahat İzgü, Nizam Ergüden, Hakkı Kıvanç, İlyas Kürtün, Demircan Türkdoğan, Birol Işın, Asım Par (Engin), Nejat Gürçen

Konu: Bir gün İpek'e arabasıyla sarkıntılık yapan bir adamı gören Apo, adamı döverken istemeden de olsa öldürür. Apo adalete teslim olmadan önce, ortada kalan kız kardeşini "etiyle, kemiğiyle ve en önemlisi namusuyla" Orhan'a teslim eder, "o artık senin bacındır" der. Bunun üzerine İlpek'e kol kanat gerer Orhan, odasını verir ona, okula götürür, manto bile alır incecik pardösüsüyle dolaşırken üşümesin diye.
Kendi halinde, aklı başında, hanım hanımcık İpek'i, Orhan'ın tonton annesi de çok sever. Orhan'ın annesi "İste abisinden şu kızı," diye sürekli baskı yapsa da hep çekinir Orhan, ne yazdığı mektubu gönderebilir hapisteki abiye ne de hapishane görüşmesinde söyleyebilir.

Gecekonduların bir kısmında elektrik, su yoktur. Belediyede sözcü olarak mahalleli adına bulunan Orhan, sorunları çözmeye çalışır. Altyapı kazı çalışmaları için toplar hepsini, yardıma çağırır. Herkes sevip sayar Orhan'ı, ona güvenir. O da bu sevgilerini karşılıksız bırakmaz ve on-larla beraber çalışır.

Bir gün yıkılır Orhan. İpek'e sürpriz yapıp sinemaya götürmek için okul çıkışına gittiğinde, kızı lüks bir arabaya binerken görür.İpek bıkmıştır fakirlikten, mücadeleden, kurtulmak ister o mahalleden, rahat etmek ister. O zengin çocuğunu sevmese de kendi yaşadığı hayatı sevmediği için tercih eder Engin'i (Selçuk Özer).

Engin'in babası Rahmi (Memduh Ün), çok zengin bir iş adamıdır. Oğluna harçlık adı altında bir çuval para verirken, evlenmesini de istemez onun nedense, gönül eğlendirsin der. Hele İpek'le evlenmesine hepten karşı çıkar. Aynı zamanda gecekonduların yıkılmasını ister, fabrika yapacaktır oraya. Orhan'ı çağırtır yanına, çok da sıcak davranır ona. Orhan'ın derdi başka, Rahmi'nin derdi başkadır. Bir pazarlık başlar aralarında, Rahmi "kızı verme Oğluma" der, Orhan "gecekonduları yıkma der." Anlaşamazlar, çeker gider Orhan. Engin ise kararlıdır evlenmekte, İpek'i yarı yolda bırakmayacağına dair söz verir Orhan'a.

İpek, Engin'in ailesiyle tanışmaya gider. Alay konusu olur onlara, küçük görürler hepsi İpek'i. Engin restini çeker, karşılığında hem parasız kalır hem de araba-sız. "Ben de halk çocuğuyum" der İpek'e, "olsun." Nişanı kız tarafı yapar. Çok da masraf yaparlar kendilerince. Birkaç arkadaşı dışında ailesi gelmez nişa-a Engin'in. Onlar da alay edip eğlenmeye gelmişlerdir besbelli. Mahalleli de Orhan'a tepkilidir, onlar da gelmez nişana. "Sattın bizi de, İpek'i de" derler, "sana güvendik ama evlerimiz yıkılıyor" derler, anlatamaz derdini Orhan onlara.

İlk defa biner konserve dedikleri otobüse Engin, ilk defa yerli sigara içer, zar gibi kaşarlı sandviç yer. Bir gün dayanabilir halk çocuğu olmaya, cebinde parası kalmayınca kalbindeki aşk da biter. Babasının yanına gider, tomarla harçlığını alır ve yeni arabasının anahtarını cebine koyar, eski günlerine döner. Bir de söz verir babasına, "gecekonduları yıkan ekibin başında ben dururum" der.

Mahalleli son çare olarak İpek'e gider, "nişanlını ikna et de sokakta kalmayalım" derler. "Benim lafım geçmez onlara, zaten görüşmüyoruz bir süredir" der İpek. Kızar Orhan, koşar gider Engin'in evine, zaten oraya gelmekte olduğunu bilmeden alır getirir mahalleye,.

Kepçeler de gelmiştir mahalleye. İpek verir yüzüğü geriye, "davul bile dengi dengine" der ve "lütfen evler yıkılmasın" diye de rica eder. Engin kabul etmez ricasını, yüzüğünü geri alır, "bir daha babamla tartışıp parasız kalamam" deyip gider yıkım ekibinin başına geçer. Çaresiz kalan mahalleli kepçeleri seyrederken, Orhan da gider oturur inşaat makinelerinin birinin önüne, onu İpek takip eder, sonra hepsi gelir oturur birer birer. Kepçeler ezip geçemez onları, el ele tutuşmuş bir mahalle görünce önlerinde hepsi çekip gider teker teker. (Vadullah Taş

DENİZDEN GELEN KADIN (1978)

"SONSUZ GECE"

Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Foto Direktörü: Ertunç Canan
Yapım: Rimel Film/ Ali Barlık

Teknik Ekip. Hüseyin Turan, Bülent Eren, İbrahim Aydın, Şimşek Işık Servisi, Şef: Ergun Şimşek, Kamera Asistanı: Ender Turgut, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Ahmet Kuru, Ziya Uçak, Recep Kaymak,Negatif Montaj: Mustafa Karataş,

Oyuncular: Ünsal Emre, Zerrin Egeliler, Nejat Özbek, Saadet Gürses, Naki Yurter, Oktay Yavuz, Nilgün Ceylan

Konu: Soygundan kaçıp bir kasabaya yerleşen katil bir adamla burada tanıştığı bir kadın arasındaki aşk. 

ÇİLEKEŞ (1978)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Senkron ve Montaj: İsmail kalkan, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Işık Yönetmeni: İsmet Yurtçu, Prodüksiyon Müdürü: Memduh Karakaş,(Yeni Stüdyoda Hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Orhan Gencebay, Perihan Savaş, Neriman Köksal, Reha Yurdakul, Yılmaz Köksal, Nejat Özbek, Cem Erman, Nubar Terziyan, Oya Başar, Şeref Çokşeker, Hakkı Kıvanç, Erdoğan Seren, Tevfik Şen, Kudret Karadağ, Hasan Ceylan, İbrahim Uğurlu, Cevdet Arıkan Ahmet Karaca, Garibe Gündem, Nalan Koray, Ertem Aytaç,

Konu: Gençler evlenebilmek için para biriktirirler. Bu arada kız çalıştığı fabrikanın sahibinin oğlu ile ilişki kurar. Sevdiği delikanlı bunu öğrenince önce fedailiğe başlar sonra da ünlü bir şarkıcı olur.

► Çilekeş bu kez Seden'in elinden çıkmamış olan senaryosu ise, inanılmaz bir şey. inanılmaz, çünkü bu öykü Türk sinemasında belki bininci kez anlatılıyor. Yoksul sevgililer, çevresinin de etkisiyle aklı paraya kayan ve zengin genci seçen kız, intikamını almak için zengin olan ve kızı parasıyla elde eden eski yoksul genç, vs. vs ... Erdoğan Tünaş'ın senaryosunun sonu ise, bizim sinemamızda 'ne final be' dedirtecek cinsten bir 'buluş'. Bizce ise son derece kötü bir son: Yaralanmış, bıçaklamış, Gencebay'ın hastaneye gitmek varken, hiçbir şey belli etmeden nikah törenine gidip masaya oturması. Gencebay’ın melodram seven, mendil ıslatmaya gelen seyircisi için bile aşırı zorlama, iğreti ve yapay bir son ... (Gülşah Nezaket Maraşlı)