Senaryo
ve Yönetmen Muhsin
Ertuğrul (Nizamettin Nazif
Tepedelenlioğlu'nun eserinden) [1]
Yönetmen
Yardımcısı Nazım
Hikmet, Necati Çakuş
Foto
Direktörü Cezmi Ar
Dekor
Vedat Ar
Yapım
İpek Film / İpekçi Kardeşler
Dâr-ül bedayi oyuncularından Atıf Kaptan, Ferdi Tayfur,
Mahmut Moralı, Hadi Ün, Hazım Körmükçü, Sait Köknar, Ercüment Behzat Lav'ın egemen olduğu dönemde ve bu oyuncularla
çekilen Bir Millet Uyanıyor Muhsin Ertuğrul'un en önemli filmi kabul edildiği
gibi, Türk sinema tarihimizin de ilk yüz akı filmlerimizden biridir. Ve ilk kez
bir oyuncu halk içinde ünlenip öne çıkar. Bu oyuncu Yahya Kaptan rolüyle Atıf
Kaptan'dır. Ertuğrul, Kaçakçılar'la çalışma-larını sürdürürken, İpek Film
Şirketi de Nişantaşı'nda ilk sesli stüdyoyu kurup işlemlere başlar. Bu yıl, ilk
şekliyle hazırlanan Sinema Filmlerinin Kontrolü Hakkında Talimatname'de
yürürlüktedir.
İlk Gösterim: 7 Aralık 1932 Elhamra ve Melek sinemaları, İstanbul
Oyuncular: Ferdi Tayfur (Feridun), Atıf Kaptan, Naşit Özcan (Emir Eri
Tilki), Emel Rıza (Nesrin öğretmen), Ercüment Behzat Lav (Yzb. Davut), Hadi Hün
(yabancı subay), Kevser, Sait Köknar (Çeteci Fecep), Emin Beliğ Belli, (Hamdi
Bey) Mahmut Moralı (Gizli Ajan), Muammer Gözalan (zaptiye), Palmira, Hikmet,
Samiye, Behsat Butak, Feriha Tevfik, Hazım Körmükçü, İsmail Galip Arcan, Atıf
Rıza Kaptan (Yahya Kaptan), Ferih Egemen
KONU: Olaylar,
15 Mart 1920 de başlar Anadolu da bulunan Kuvva-i Milliye’ye mensup yüzbaşı
Davut ve emir eri Tilki, alınan bir şifre üzerine önce Akbaş Cephaneliğini
basarak cephaneleri Kuvva-i Milliye’ye mal eden birliğe katılırlar, sonra da
İstanbul’da görevlendirilirler. Kadınlara saldıran işgal kuvvetleri
mensuplarıyla ilgili olaylarda, gizli bir el olumlu rol oynamakta; bunalan
vatandaşlara ve Milliscilere yardım etmektedir. Bir yandan da düşmanla
işbirliği yapmış kimi bahtı karalar: Said Molla ve yaverlerden Feridun hainliklerini sürdürürler.
Simitçi olarak görülen bir ajan da İstanbul'daki Kuvva-i Milliye’cilere haber
getirir. Davut ve emir eri. Beyoğlu'nda bir meyhanedeki tehlikeli durumdan yine
o bilinmeyen yardımcının eliyle kurtarıldıktan sonra, kendilerine verilen bir
adrese bulunmak üzere Erenköy'e gideler.
Aynı gün okuldan çıkan öğretmen Nesrin'i Feridun görür ve
ısrar ederek kız kardeşi Cavide'nin de bulunduğu evlerinde çaya alıkoyar.
Dönüşte kendisine refakat etmekte olduğu Nesrin'e tenha bir kırlıkta saldırmak
ister. Davut'la Tilki rastladıkları bu saldırıyı önler; kızı kurtarır ve evine
götürürler. Bu ev, aynı zamanda Davut'un İstanbul'da bulunurken misafir
kalacağı, daha da garip bir rastlantıyla, yıllardır görmediği annesinin son
zamanlarda tuttuğu evdir. Nesrin de, burada, annesiyle birlikte oturmakta olan
çocukluğundan beri görmediği teyzesinin kızıdır. Davud Feridun'la kavga ederken
cebinden hüviyetini düşürmüştür. Bu belge ile içindeki izin kâğıdından Feridun,
Davut'un kişiliğini öğrenir ve bunu bir silâh gibi kullanarak önce Nesrin'i ele
geçirmek; sonra da Davut'u satarak İngilizlerden para sağlamak yollarını
düşünür. Nesrin'e gözdağı veren mektuplar gönderir. Sonunda, kız, Feridun'un
randevusuna gitmek zorunda kalır. Orada, kendisine sarkıntılığa yeltendiği
sırada, durumu anlayarak kızı izlemiş olan teyzesinin tabancasından çıkan
kurşunla Feridun ölür Nesrinle teyzesi çıktıktan sonra odaya giren Atıf Kaptan,
çalan telefondan bunların hainlikleriyle ilgili bilgi edindikten sonra
kimliğini açıklar ve telefonu kapatır. İstanbul'daki bütün gizli hareketlerde
parmağı olan ve yardımcı durumunda bulunanın Yahya Kaptan olduğu böylece
anlaşılır.
Feridun'un ve Sait Mollanın kullandığı Çeteci Recep, daha
önce Feridun tarafından görevlendirilmiş olduğundan, bir gün ansızın.
Davut'ların evini basar ve Davut'la Tilki'yi beraberinde sürükleyerek ve
dipçikleyerek götürür. Bu sırada Yahya Kaptan ve adamları yetişerek Davut'la
Tilki'yi kurtarır. Daha sonra da bunlar Adapazarı'nda Yahya Kaptanın misafiri
olurlar.Simitçi ajan yaralı bir durumda köye gelerek baskına uğrayacaklarını
haber verir. Ancak geç kalmıştır. Kuvva-i İnzibatiye'ciler köyü sararlar.
Tilki gizli bir belgeyle köyden uzaklaşır. Recep ve
yardımcılarının bulunduğu koruluğa yaklaşıp bir at çalıp kaçarken görülür,
izlenirse de attığı bir el bombasıyla kendisini izleyenleri öldürür ve
kurtulur.
Ancak Adapazarı'nda, köydeki Milliciler tutulur. Yahya
Kaptan, su içerken kahpece öldürülür. Davut ve arkadaşları kurşuna
dizilirlerken «Yaşasın İstikla”l diye bağırırlar. Bunu duyan görevli müfreze de
onlara katılır. Artık her yandan asker derlenmekte; Milli Ordu kuvvetlenmekte
ve genel taarruz günleri yaklaşmaktadır. Davut'la Tilki de bu ordunun birer
bireyi olarak cephede savaşırlar. Filmin sonunda büyük taarruz ile ilgili
belgeseller gösterilir ve İzmir'in alınışı ile zaferin kesinleştiği vurgulanırken;
bir yerde de Davut'la Nesrin'in zaferden sonra mutluluk içinde birbirlerine
sarılmalarına tanıklık ederiz. Senaryonun kısa zamanda ve ayrıntılı olarak
yazılmış olması yüzünden çok büyük tutarsızlıklara düşüldüğünden, filmin sinema
değerini oldukça zedelemiştir. Buna karşılık, filmde Şehir Tiyatrosu
oyuncularından başka dışarıdan da oyuncu kullanılmış olması bir yenilik
getirmiş; özellikle gerçekten grafik değeri olan ve iyi kurgulanmış sahneler
filmin değerini arttırmıştır. Bazen yakın plândan ya da ayrıntılı plândan
gerçekleştirilmiş çekimler de filmin olumlu yönlerindendir. Filmin sonuna
eklenen Kurtuluş Savaşına ait belge filmleri, Ertuğrul'un Zafer Yollan adıyla
Kemal Film döneminde Cezmi Ar’la çektiği dökümanterlerden alınmıştı. Sonradan Kurtuluş
Savaşı konulu Türk filmlerinin hemen tümünde son sekansın belge filmleri ile
do-natılması yöntemi ilk kez Bir Millet Uyanıyor'da gerçekleştirilen bu deneyin
kalıntısıdır. Bu bakımdan film, «prototype» oluşturmuştur . Denebilir
ki, Muhsin Ertuğrul bu filminde Rusya'da gördüklerini kısmen
gerçekleştirebilmiş gibidir. Bu yüzden “Bir Millet Uyanıyor”, onun
filmolojisinde anılmaya değer üç filminden biridir.
Filmin görüntü değeri ve sanat yöntemlerinin kullanılışı
bakımından bir değerlemesini yapabilmek için şu gözlemlerimizi kaydedelim:
— Bu filmde, diğer filmlere bakınca, hareketlilik ve kurgu daha
iyi...
Bu durum açık hava sahnelerinde daha çok görülüyor; gerçekten bu
gibi sahneler tiyatro öğelerinden daha çok arınmış bir durumda…
— Dekorlu sahnelerde, tiyatro havası daha çok egemen.
— Oyuncuların hepsi tiyatrodan değil... Bunun sonuca etkisi çok.
Ama bu filmde tiyatrodan gelen oyuncular yer yer daha başarılı.
Yahya Kaptanın Adapazarı'ndaki evinde dekorların sallanması kötü
etki yapıyor.
— Adapazarı’nda Millicilerin kurşuna dizilmek üzere, «müfreze ile
kışlada karanlık bir pasaj dan gün ışığına çıkışlarını gösteren sahne iyi..
Ancak Davut dışında ötekilerin
gözleri bağlı olarak sağlam adımlarla yürüdüklerinin gösterilmesi anlamsız. [2]
Eleştiri: Film hakkında çeşitli dergi ve gazetelerde bir takım yazılar
yayınlanmıştır. Bunlardan ilginç sayılabileceklerden bir tanesi 17 Aralık 1932
tarihli Türkspor adlı dergide, "Diskçi" imzasıyla yayımlanan bir
yazıdır. Kurtuluş Savaşını anlatan filmin söz konusu savaşta yaşananlar ve olup
bitenler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği belirtip şu görüşler ileri
sürülmüştür:
Bütün bunları nazarı itibare almaz da (bir millet uyanıyor)
iyidir ve yahut muvaffak olamamış bir eserdir, derken onu bir hafta evvel
gördüğümüz veyahut bir hafta sonra ayni perdede göreceğimiz bir Amerikan veya
Alman film ile mukayese edersek alacağımız netice tabii aleyhte olacaktır.
Yal-nız düşünmeli ki o gördüğümüz veya film Amerika'nın muazzam filim sanayinin
bilmem kaç bininci eseridir. Bir millet uyanıyor ise Türk sesli filmciliğinin
daha ilk çiçeği."
Bu eleştiri Türk filmlerini değerlendirirken hangi ölçütleri
temel almak gerektiği konusunda 1930'lardan gelen çarpıcı bir örnektir. Türk
filmlerini Batılı örneklere göre mi yoksa kendi şartları içerisinde mi
değerlendirmek gerektiği tartışması o günlerden beri devam etmektedir. [3]
Not:
Film aynı isim altında Ertem Eğilmez’in rejisi ve Sadık Şendil’in senaryosuyla
1966 yılında tekrar filme çekilmiştir.
[1] Kaynak
kitaplarda senaryonun Tepedelnlioğlu’nun eserinden uyarlandığı yazıyorsa da,
böyle bir eser yoktur. Doğrudan film hikayesi olarak sinema için yazılmıştır.
Tepedelenlioğlu tarafından yazılan bir “sineroman” dır. (Orhan Ünser,
“Kelimelerden Görüntüye” syf, 43
[2] Prof. Dr. Alim
Şerif Onaran "Muhsin Ertuğrul'un
Sineması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder