Senaryo
ve Yönetmen Muhsin
Ertuğrul
Görüntü
Yönetmeni Cezmi Ar,
Nicolas Farkas
Müzik
Hasan Ferit Alnar, Hüseyin Sadettin
Arel
Yapım:
İpek Film / İpekçi Kardeşler
(Türk-Yunan-Mısır Ortak Yapımı)
Filmin çekildiği yer: İstanbul, Bursa, Kahire, İskenderiye, Atina
İlk gösterim: 2 Aralık 1931, Melek ve Elhamra sinemalan, İstanbul
Oyuncular: Semiha Berksoy (Semiha), Bedia Muvahhit, Azize
Emir (Semra), Perikles Gavrilidis, Talat Artemel (Talat),
Hazım Körmükçü, Behzat Butak (Hancı Halil Ağa), İsmail Galip
Arcan, Nişanyan, Periklis Gavrilidis, Gris Nişanyan
Konu: Rahmi ile
Talat orta halli bir ailenin çocuklarıdır. Babaları ölmüş, anneleri hastadır.
Böyleyken Rahmi, bir zamanlar ağabeyinin de sevmiş olduğu uygunsuz bir bar
kadınıyla düşüp kalkmakta, ona para yedirmektedir. Bu yüzden çal ıştığı
bankanın parasına bile el atmış ve belli bir tazminat ödemeye zorlanarak
işinden ayrılmak zorunda kalmıştır.
Bütün bu şartlara rağmen, bir gün Talat onu barda yine aynı
kadınla yakalayınca, önündeki içki bardağını suratına fırlatır. İçki daha önce
bir garsonun sızması için bardağa koyduğu bir ilaç yüzünden Rahmi'yi kör eder.
Bu duruma üzülerek hasta anneleri de ölür. İki kardeş para
bulmak umuduyla Bursa'daki dayılarına sığınmak isterler ama dayılan ölmüştür.
Onu tanıyan bir hancı, iki genci himaye eder. Uzunca bir süre onun hanında
kalırlar. Bu arada evin kızı Semiha,
Rahmi'yle ilkin hissi, sonra da fiziki bir ilişki kurar.
Bir gün handa hırsızlık yapan bir yolcuyu kaçamadan yakalar
Talat. Hırsızın düşmanlığını kazanır. Hırsız iki yıl sonra hapisten çıkıp hana
gelerek, bir para meselesi yaratarak iki kardeşi birbirine düşürür. Bu yüzden
Talat bir misafirin beş lirasını çalarak Rahmi'’ye vermek mecburiyetinde kalır.
İşe polis el koyar; para, Rahmi'den geri aldığı için Talat'ın üzerinde bulunur.
Bir zaman için tutuklanırsa da sonradan suçsuzluğuna inanılarak salıverilir
Rahmi. ..
Ama bu kısa süre Rahmi'ye ağabeyinin fedakarlığını anlaması
için yetmiştir. Artık handa kalamazlar. Rahmi öteden beri çaldığı armonikasını
boynuna asıp dokunaklı sesiyle şarkılar söyler. Böylece İstanbul sokaklarında dolaşarak
dilenirler.
Bir gün Mısırlı bir romancı olan Semira, İstanbul'da oturmakta
olduğu evin penceresinden bu iki genci görür. Rahmi'nin söylediği acı şarkıyı
duyar. Bunları evine çağırarak kendileriyle ilgilenir, . geçmişlerini öğrenir.
Aslında yakışıklı bir genç olan Rahmi'ye yakınlık duyar ve gerekli parayı
vererek gözlerini açtırır.
Bu yakınlık sevgiye
dönüşür ve evlenmeye karar verirler. Tam nişan yapılırken, Semiha kucağında
Rahmi'den peydahladığı çocukla çıkagelir. Halil Ağa onu yanından sürüp
çıkarmıştır. Semira'ya iki genci birleştirmek ve Rahmi'nin hikayesinden bir
roman çıkarmak üzere Mısır'a dönmek düşer.
► M. Ertuğrul 1931 yılında ilk sesli-şarkılı Türk filmini
izleyiciye sunar. "İstanbul Sokaklarında" adındaki bu
film Darülbedai kadrosunu barındıran, kimi sahneleri Mısır ve Yunanistan'da
çekilmiş bir ortak yapımdır. Cumhuriyet Gazetesi yazarları, film içeriğinin
vasat olduğu ama ses unsurunun filmi izlenebilir kıldığı gibi çeşitli
yorumlarda bulunur“
Ne var ki film karmaşık ve ayrıntılarla yüklü senaryosu, yer
yer teatral havasıyla tutarlı olmaktan uzaktı. Ancak ilk sesli film oluşu ve melodramatik
havasıyla geniş kitleler tarafından ilgiyle izlendi. “Mevzu, fazla mübalagaya
kaçılmış tarafları rötüş edilmek şartı ile güzel intihap edilmiştir. Yalnız ne
var ki, rejisörün iktidarı bu mevzuu sahneye koymak hususunda kafi gelmemiştir.
(Ahmet Hidayet, Cumhuriyet, 2 Aralık 1931) [1]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder