Yönetmen Faruk Kenç
Senaryo Mualla Kenç
Operatör Kriton İlyadis
Müzik Münir Nurettin Selçuk
Yapım İstanbul Film Faruk Kenç
Oynayanlar: Münir Nurettin Selçuk, Oya Sensev, Talat Artemel, Müfit Kiper, Refik Kemal Arduman, Vedat Karaokçu, Emin Kalaycı, Reşit Baran,
KONU: "Hasret iyi ve fena taraflarını dngeleyebilen bir eser oldu. Bilhassa eldeki malzeme ve teknik imkan darlığına rağmen çekiliş bakımından, ilerisi için az da olsa bir şeyler vadetmektedir. Yalnız, keşki filmin başında yazılan mevzunun hakikiliğine sadık kalınmasa idi de, sonunda sadece büyük babanın gözlerini kaybetmesiyle kalınsa idi. İstanbullu bestekar köyden ayrılırken, genç kızla nişanlısının, dedelerini elinden tutarak onu uğurlamağa çıkmaları, filmde çok daha iyi hava verirdi, zannediyoruz.
► Bu yazıyı tenkit mahiyetinde yazmıyorum. Maksadım sadece intiba ve düşüncelerimi kaydetmektir. Hasret filmi yerli film sanayimizin arık ve kurak hayatı içinde gösterilen bir gayret hamlesinin mahsulüdür. Her şeyden önce bu noktayı takdir etmek ve takdirle karşılamak bir vicdan borcudur. “Tenkid” e gelince: Bu, herhalde bir film yapmaktan daha kolaydır. Hele Hele Amerika ve Avrupa film pazarından gelen ve bilgi, zevk ve para gibi muazzam sermayelerin mahsulü olan şaheserleri her gün görüp örnek aldıktan sonra bu işi herkes Yapabilir.
Burada marifet bu değildir. Göz kamaştırıcı, muhteşem örneklerin yanında bizim binbir vasıtasızlık ve binbir zorluk içinde sadece heves, sevgi ve biraz Da görgü ile yaptığımız filimleri Mukayeseye kalkışmak haksızlık ve insafsızlık olur. Böyle bir deneştirmeyi Şu misalle izah edelim.
Farzedinki oturduğumuz fakirhanenin karşısında, mükellef bir konakta oturan çok zengin ve kalabalık bir aile var Bu çocuklar iyi beslenen iyi büyütülen gürbüz çocuklardır. Süslü püslü giyinip kuşanan uşaklar, hizmetçilerle mekteplerine gidiyorlar. Biz de kıt kanaat geçinen, kendi yağiyle kavrulan bir ailenin babasıyız. Darıdünyada biricik evladımız var. Kansız, cılız bir yavrucağız. Evimi-ze gelen bir misafir karşıki zengin ailenin gürbüz çocuğu ile bizimkini mukayese ede-rek:Aman sizin oğlan ne sıska, ne çirkin şey.. Halbuki bakın, evlat dediğin şu karşıki ço-cuklarına denir. Ne güzel ne gürbüz.. İlah. Diye bizim çocuğumuzu yeriyor. Şimdi bu misafire uyarak yavrumuzu horlayıp sokağamı atacağız?.
Hayır hayır böyle yapmayacağız, bütün ailece toplanıp içimiz sızlayarak kendi cılız ve yoksul çocuğumuzu anlandırmak, canlandırmak için gerekli tedbirleri gücümüz yettiği kadar almağa çalışacağız. Fırsat arayan menfi ruhlulara has yakıcı, kırıcı bir “tenkid” e geçmiyeceğiz. Bilakis kendi hayatımızın mahsüllerine karşı yapıcı bir tenkid ruhu içinde teşvikkar davranacağız. (İsmail Galp Arcan, Hollywood Dünyası, 24 Şubat 1945 no 68)
► "Hasret” iyi ve fena taraflarını dengeleyebilen bir eser oldu. Bilhassa eldeki malzeme ve teknik imkan darlığına rağmen çekiliş bakımından, ilerisi için az da olsa bir şeyler vaat etmektedir denilebilir. Yalnız, keşke filmin başında yazılan mevzunun hakikiliğine sadık kalınmasa idi de, sonunda sadece büyük babanın gözlerini kaybetmesiyle kalınsa idi. İstanbullu bestekar köyden ayrılırken, genç kızla nişanlısının, dedelerini elinden tutarak onu uğurlamağa çıkmaları, filmde çok daha iyi hava verirdi, zannediyoruz. (Yıldız 1 Nisan 1945, Sayı 148, Cilt 13)
Senaryo Mualla Kenç
Operatör Kriton İlyadis
Müzik Münir Nurettin Selçuk
Yapım İstanbul Film Faruk Kenç
Oynayanlar: Münir Nurettin Selçuk, Oya Sensev, Talat Artemel, Müfit Kiper, Refik Kemal Arduman, Vedat Karaokçu, Emin Kalaycı, Reşit Baran,
KONU: "Hasret iyi ve fena taraflarını dngeleyebilen bir eser oldu. Bilhassa eldeki malzeme ve teknik imkan darlığına rağmen çekiliş bakımından, ilerisi için az da olsa bir şeyler vadetmektedir. Yalnız, keşki filmin başında yazılan mevzunun hakikiliğine sadık kalınmasa idi de, sonunda sadece büyük babanın gözlerini kaybetmesiyle kalınsa idi. İstanbullu bestekar köyden ayrılırken, genç kızla nişanlısının, dedelerini elinden tutarak onu uğurlamağa çıkmaları, filmde çok daha iyi hava verirdi, zannediyoruz.
► Bu yazıyı tenkit mahiyetinde yazmıyorum. Maksadım sadece intiba ve düşüncelerimi kaydetmektir. Hasret filmi yerli film sanayimizin arık ve kurak hayatı içinde gösterilen bir gayret hamlesinin mahsulüdür. Her şeyden önce bu noktayı takdir etmek ve takdirle karşılamak bir vicdan borcudur. “Tenkid” e gelince: Bu, herhalde bir film yapmaktan daha kolaydır. Hele Hele Amerika ve Avrupa film pazarından gelen ve bilgi, zevk ve para gibi muazzam sermayelerin mahsulü olan şaheserleri her gün görüp örnek aldıktan sonra bu işi herkes Yapabilir.
Burada marifet bu değildir. Göz kamaştırıcı, muhteşem örneklerin yanında bizim binbir vasıtasızlık ve binbir zorluk içinde sadece heves, sevgi ve biraz Da görgü ile yaptığımız filimleri Mukayeseye kalkışmak haksızlık ve insafsızlık olur. Böyle bir deneştirmeyi Şu misalle izah edelim.
Farzedinki oturduğumuz fakirhanenin karşısında, mükellef bir konakta oturan çok zengin ve kalabalık bir aile var Bu çocuklar iyi beslenen iyi büyütülen gürbüz çocuklardır. Süslü püslü giyinip kuşanan uşaklar, hizmetçilerle mekteplerine gidiyorlar. Biz de kıt kanaat geçinen, kendi yağiyle kavrulan bir ailenin babasıyız. Darıdünyada biricik evladımız var. Kansız, cılız bir yavrucağız. Evimi-ze gelen bir misafir karşıki zengin ailenin gürbüz çocuğu ile bizimkini mukayese ede-rek:Aman sizin oğlan ne sıska, ne çirkin şey.. Halbuki bakın, evlat dediğin şu karşıki ço-cuklarına denir. Ne güzel ne gürbüz.. İlah. Diye bizim çocuğumuzu yeriyor. Şimdi bu misafire uyarak yavrumuzu horlayıp sokağamı atacağız?.
Hayır hayır böyle yapmayacağız, bütün ailece toplanıp içimiz sızlayarak kendi cılız ve yoksul çocuğumuzu anlandırmak, canlandırmak için gerekli tedbirleri gücümüz yettiği kadar almağa çalışacağız. Fırsat arayan menfi ruhlulara has yakıcı, kırıcı bir “tenkid” e geçmiyeceğiz. Bilakis kendi hayatımızın mahsüllerine karşı yapıcı bir tenkid ruhu içinde teşvikkar davranacağız. (İsmail Galp Arcan, Hollywood Dünyası, 24 Şubat 1945 no 68)
► "Hasret” iyi ve fena taraflarını dengeleyebilen bir eser oldu. Bilhassa eldeki malzeme ve teknik imkan darlığına rağmen çekiliş bakımından, ilerisi için az da olsa bir şeyler vaat etmektedir denilebilir. Yalnız, keşke filmin başında yazılan mevzunun hakikiliğine sadık kalınmasa idi de, sonunda sadece büyük babanın gözlerini kaybetmesiyle kalınsa idi. İstanbullu bestekar köyden ayrılırken, genç kızla nişanlısının, dedelerini elinden tutarak onu uğurlamağa çıkmaları, filmde çok daha iyi hava verirdi, zannediyoruz. (Yıldız 1 Nisan 1945, Sayı 148, Cilt 13)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder