Powered By Blogger

27 Ekim 2015 Salı

BEN ÖLDÜKÇE YAŞARIM (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Duygu Sağıroğlu
Kameraman: Cengiz Tacer
Müzik: Ali Ekber Çiçek, Bin Ali Selman
Yapım: Efes Film / Mualla Özbek


Reji Asistanı: Gültekin Karakaya, Kamera Asistanı: Ertekin Aykurt, Prodüksiyon Amiri: Nuri Tuncel, Set Amiri: Mustafa Bulvan, Işık Aydın Uslu, Set Asistanı: Vedat Yeditepe, Laboratuvar Şefi: Hilmi Başcan, Laboratuvar Elemanları: Hayati Akbulut, Gani Maraşlı, Erdoğan Dolapçı, Okay Kömürcü, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, Asistan: Mehmet Özdemir, Montaj-Senkron: Turgut İnangiray, Seslendiren: Yorgo İliyadis, İlya İliyadis,
(Erman Film Stüdyosunda Hazırlan-mış ve seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Yılmaz Güney (Ahmet Çakmakçı), Selma Güneri (Zeynep), Tuncel Kurtiz (Cemal), Gülbin Eray (Belkıs), Şükriye Atav (Anne), Hamdi Şarlıgil (Ragıp), Tuncer Necmioğlu, Hasan Ceylan, İhsan Bayraktar, Hakkı Haktan, Hüseyin Zan, Abdullah Ataç, Faruk Panter, Sevim Sevil, Emel,


Konu: Bir yaşlı kadın, dağ evinin kapı eşiğinde yan yana oturduğu delikanlıya, bir silah verir. Gözleri yaşlıdır. Delikanlı yaşlı kadının oğlu, silah da kan davası nedeniyle öldürülen babasınındır.


Yaşlı kadın anne oğlu Ahmet Çakmakçı'ya, "Oğul, babanın yanına vardığımda daha canını teslim etmemişti. Ellerime sarıldı. 'Oğluma söyle: 'Kanımızı komasın yerde.' Bu silahı da sana bıraktı," der. Ahmet ise kan davasına karşı çıkar. Adam öldürmek istemez. Onun amacı İstanbul'agidip iş bulmak, çalışmaktır. Ahmet, anasına veda ederken yaşlı anne kocasının ona taktığı altın kolyeyi oğluna verir.


Ahmet, otobüsten indiğinde Eminönü meydanının kalabalığına karışır. Anasının verdiği altını bozdurur. Bir toptancı dükkanından göz boncuğu, çorap lastiği, çengelli iğne gibi şeyler satın alır. Ahmet, Eminönü meydanında işportacılık yapacaktır.


Yeni Cami önlerinde tezgahını açtığı sabah, zabıta memurları Ahmet'i yaka paça götürürler. Hırsızlar çantasını çalıp kaçar. çantasında silahı ve bir miktar parası vardır. çantasını alıp götürenler, yanında tezgah açan üç işportacıdır.
Karakolda serbest bırakılan Ahmet, bir süre sokaklarda dolaşır ve Cumhuriyet Pavyonu'nun önünde hırsız işportacıları görür. Pavyona girerler, ardından Ahmet de içeri dalar. Masalarına yaklaşıp parasını ve tabancasını ister. Birden kapışırlar. pavyon karışır. Ahmet, üç işportacıyı tek tek yere serer, silahını da alır. Dostu Belkıs'la birlikte Ahmet'in yiğitçe dövüşmesini izleyen pavyon sahibi Cemal, onu masasına davet eder. Ahmet'e pavyonun fedailiğini yapması için teklifte bulunur. Ahmet, kararsızdır. Ama, sahneye çıkan dansöz kızı görünce fikrini değiştirir. Eminönü meydanında işportacılık yaptığı günlerde göz boncuğunun fiyatını soran kızdır bu. Asıl adı Zeynep olan on altı yaşlarındaki bu çocuk yüzlü, masum bakışlı kız, Cemal'in pavyonunda Dansöz Zeyno olmuştur. Ayyaş babası (Hakkı Haktan) tarafından küçük yaşlarda pavyona düşürülmesine yüreği dayanamaz. Onu kurtarmaya çalışacaktır.


Cemal’in dostu Belkıs, Zeynep'i yaşlı, zengin adamlara kiralayacaktır. Pavyonun zengin, iktidarsız ve sekso manyak müşterilerden Ragıp Bey (Hamdi Şarlıgil) de kıza deli gibi aşıktır. Zeynep'e mücevherler, elbiseler alır, ona, "Mabudem," diye hitap eder. Zeynep, ne kadar dirense de kölesi haline geldiği Belkıs, "Bırak zırlamayı. Adamın erkekliğinin de senin kızlığından farkı yok zaten," deyip onu zorlar. Gerçekte de Ragıp Bey, bu ko-nuda zararsız, röntgenci bir ihtiyardır


Belkıs'ın özel olarak hazırladığı aynalı odada Ragıp Bey, kızı yarı çıplak soyup seyreder. Onu gelin gibi süsler, güllerden duvak yapar. Ahmet, bu kirli ilişkilerden habersizdir. Zeynep'e kese kağıdı içinde bir saka kuşu getirir. Zeynep mutludur. Kuşu öper, göğsüne bastırır. O günden sonra aralarında sıcak bir dostluk başlar. Belkis de baştan beri Ahmet'ten hoşlanmaktadır. Bir gece Cemal’den habersiz birlikte olurlar. Belkıs, Ahmet'in başında beladır. Onu bırakmak istemez. Ahmet, hem kendini, hem de Zeynep'i pavyondan kurtarmak için alıp evine götürür. Onu banyoya sokar. Ama-cı Zeynep'i tüm kirlerinden arındırmaktır. İlk kez duş altında sevişirler. Zeynep, "Sana sakladım kendimi," diyerek Ahmet'e teslim olur. Ahmet, tekrar işportacılığa başlamış-tır.


Belkis, Zeynep'i ellerinden kaçırdıkları için sinir krizleri içindedir. Ragıp Bey, kızı isteyince ne cevap verecektir? Belkıs, Cemal’i kızı bulamadığı için korkaklıkla suçlar. Belkıs'la araları açılan Cemal, Yeni Cami önünde Ahmet'i bulur. Bir tomar para getirmiştir. Karşılığında bir şartı vardır Cemal’in. Ahmet pavyona gelip, Belkıs’ıngözleri önünde üzerine yürüyecek, Cemal silahını çekecek, Ahmet de korkup kaçacaktır. Cemal'in amacı, arası açılan dostunun yanında ondan daha kabadayı olduğunu kanıtlayıp erkekliğini ispat etmektir.
Ahmet, paranın bir kısmıyla Zeynep'e gelinlik alır. Sonra da harcadığı parayı tamamlamak için, silahını bir kahveciye rehin bırakıp pavyona gider. Cemal, yanında Belkıs'la onu beklemektedir. Ahmet içeri girince, Belkıs ona sarılır. Ahmet iter. Cemal’in elin-de silah vardır. Ahmet'e, "Çek silahını, ne duruyorsun?" diye bağırır. Ahmet, para tomarını Cemal’in üst cebine sokar. "Yapamadım, kusura bakma," der. Dönüp kapıya doğru yürürken Belkıs , . Zeynep'e gitmemesi için arkasından bağırır. Ahmet aldırmaz, yürür. Belkıs, onu kaybetmenin acısıyla Cemal’in elindeki silahı kapıp, tetiğe basar Ahmet, elleriyle karnını tutarak eve geldiğinde, masanın üzerindeki gelinliğe bakıp yere düşer. Kanlar içindedir.Zeynep üzerine kapanır. Kentin sokaklarında kendi kendine söylenerek dolaşan yaşlı bir kadın, Ahmet'i aramaktadır. Yaşlı kadın, Ahmet'in köyde bıraktığı anasıdır... (Agah Özgüç, “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 129)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder