Powered By Blogger

8 Şubat 2018 Perşembe

ALIN YAZISI (1972)

Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo Safa Önal
Fot Direktörü: Gani Turanlı
Müzik Direktörü: Noray Demirci
Yapım: Erman Film / Hürrem Erman

Reji asistanları: Erdoğan Avcı, Ahmet Vural, Işık Şefi: Rıdvan Varol, Kameraman: Ferhat Bakır, Kamera Asdistanı: Selçuk Turanlı, Ar Direktör: Adil Kıbıcı, Set Amiri: Nejat Buvan, Set Asistanları: Baki Soğukpınar, Ethem Açıkgöz, Mustafa Kıtır, Jenerik Düzeni: Aktan Yener, Laboratuar Şefi: Hikmet, Negatif Montaj: Hüsan Ören, Montaj, Senkron: İsmail Kalkan, Seslendiren: Yorgo İlyadis, Prodüksiyon Müdürü; Avni Turan, Prodüksiyon asistanı: Ercüment Saraç, (Ören Film stüdyosunda renklendirilmiş, Süperfon stüdyosunda seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Cüneyt Arkın (Ökkeşoğlu Haydar), Fatma Belgen (Fatma), Erol Taş (Osman), Hülya Şengül (Zeynep), Ülkü Ülker (şarkıcı Aynur), İstemi Betil (Sarı Şeyhmuz), İhsan Gedik (Binali), Kamran Usluer (Beşir), Şükriye Atav (anne), Turgut Savaş (Komiser), Mümtaz Ener (dayı), Erdoğan Seren (Fatma’nın dayısı), Ali Demir (polis) Muzaffer Civan (kahveci), Muammer Gözalan (doktor)

Konu: Alın Yazısı geçmiş zaman İstanbulunun kabadayılarına yakılmış bir ağıt, Baba Ökkeş’in iki yiğit oğlu Osman ve Haydarın son kuşak temsilcileri oldukları bu insanların hayatlarının inandıkları o güne kadar öğrendikleri mertlik kurallarına karşı artık ait olmadıklarını düşündükleri bir dünyaya kanlarıyla ödedikleri bedelin hikayesidir. Film genç bir kızın intiharı ile açılır, ilerleyen dakikalarda böyle bir işe kalkışması için hiçbir sebebin olmadığını düşünen ailesi genç kızın göğsünde taşıdığı mektubun ortaya çıkmasıyla beraber kızın iğfal edildiği gerçeğini öğrenirler.Geçmiş zaman İstanbul’unda sokağa çıktımı bir bakanın tekrar dönüp baktığı,“saygı” ile kendinde imrenme yaratan sigarasından elinde tuttuğu tespihe çakısından yumurta topuklu ayakkabısına, jilet gibi kendisini giyen elbiselerinden belindeki çakısına yedi mahalleye namını duyuran kabadayılar vardır. Toplumun içindeki yazılı olmayan ahlak, namus ve saygı kurallarının temsilcileri bu coğrafyanın geçmişten gelen soylu adetlerinin bir vücut içerisinde can bulmuş şekilleridir. Kendini öldüren kız bu insanlardan Osman ve Ökkeş’in kardeşidir. Kardeşlerin en büyüğü Osman tövbekar olmuş artık kasaplık yapmakta olan bir insandır. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla beraber yemini bozar ve bıçağını tekrar kınına takar. İntikamını elleriyle alacağı; babasından,amcasından öğrendiği gibi ölen kız kardeşinin kanını yerde bırakmayacağı; lekelenmiş namusunu temizleyeceği için bir an tereddüt etmez. Vaktinde bileğinin gücüyle namını saldığı mertliğiyle insanların saygısını kazandığı bu dünyada geçmiş zamandan kalma bir yabancıdır çünkü.Ölürken bu gerçeğin gözlerine vurmuş şaşkınlığı vardır, sırtından bıçaklanırken son ümidi olan kardeşi Haydarın adını haykırır. İstanbul dışında olan Haydar geri döndüğünde küçük mahallesi, tüm temiz dünyasının kendisini gözleri yaşlı annesi, amcası,nişanlısı ve iki tane ölüyle karşıladığını görür. “Artık yapılacak tek bir iş vardır.Aslında üç ayrı iş; Şeyhmuz, Beşir ve Binali” Hamam ve mezbaha olarak seçilen iki ayrı intikam mekanı ve ölüm sahnelerinin altının çizilerek verilmesi filmi farklı kılan özelliklerden birisidir. Yaşlı anasını kaybettiği gün başka bir anayı sevindirir.İntikamın kendine dönen bir silah olduğunu anlamakta gecikmez,öldürdüğü insanların ona verdiği bedel annesini kaybetmektir. Polis tarafından arandığı için annesinin cenazesine uzaktan bakmak zorunda kalır toprağını kendi atamaz son görevini yerine getiremez. Şeyhmuzun yerini öğrendiği konsomatrisin ne düşünüyorsun sorusuna verdiği cevap filmin bir özetidir: “Yarın” Konusunun temel özellikleriyle diğer Yeşilçam filmleriyle benzerlikleri olan Alın Yazısını diğerleri arasından sıyırıp özel bir noktaya getiren karakterlerin seçimi ve işleyişteki akıcılık ve filmin her sahnesinde var olan özendir. (Cüneyt Arkın bir sahnede “Hela”nın yerini sorar. Tuvaletin bugünde Anadolu’daki adı Heladır. Bu söz filmdeki Anadolu kökenli yaratılan karaktere verilen özenin basit bir örneğidir) Haydar karakteri tespihinden basık topuklu ayakkabılarına kıyafetinden yürüyüşüne tam bir delikanlı imajı çizmektedir. Cüneyt Arkının ayakkabılarının koncunu çekmesi, kahve fincanın üstünden tutuşu, sigarasını ağızlıkla kullanması… Erol Taşın kısa fakat mükemmel performansı;ilerleyen yıllarda seslendirme sanatçıları olarak tüm Türkiye’nin gönlünde taht kuracak Kamuran Usluer ve İstemi Betilin bu film için seçilmiş olmaları; Türk Sinemasının isimsiz kahramanlarından İhsan Gedik’in hemen hemen çevirdiği tüm filmlerdeki gibi Alın Yazısında da sinemadaki sonuna sadık kalarak filmin sonunu getirememesi ve aranjör-besteci Noray Demircinin mükemmel müzik seçimiyle Alın Yazısı özlem duyulan insanlarda nostalji denildiğinde çağrışım yapacak ilk adreslerden biri olan,aynı zamanda Cüneyt Arkın filmografisinde kilometre taşı çalışmalarından birisidir. (kyn: www.cuneytarkin.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder