Powered By Blogger

13 Şubat 2018 Salı

DÖNÜŞ (1972)

Yönetmen: Türkan Şoray
Senaryo: Safa Önal “Türkan Şoray’ın bir
hikayesinden
Foto Direktörü: Kaya Ererez
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal

Reji Asistanı: Yılmaz Koç, Kamera Asistanı: Hüseyin Ererez, Ar Direktör: Secat Kırmacı, Set Amiri: Ekrem Ülgen, Işık Şefi Erol Batıbeki, Ekip: Sadi Bölüklü, Melih Dörtışık, Halil Dede, Prodüksiyon Amiri: Nuri Tunçel, Yusuf Küçüköner, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Stüdyo Teknik Elemanları: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Hüseyin Senkron: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Hüsam Üren, Editör: Şerif Gören, Asistanı: Metin Ok, (Lale Film Stüdyosunda seslendirilmiş, Ören Film laboratuarında renklendirilmiştir. )

Oyuncular: Türkan Şoray, Kadir İnanır, Bilal İnci, Osman Alyanak, Hikmet Arsever, Mehmet Büyükgüngör, Necip Tekçe, Yusuf Küçüköner, Hikmet Taşdemir, Murat Yağız, Güler Kurt, Ahmet Kostariga, Murat Tok, Niyazi Gökdere, Ayla Ergün, İhsan Bayraktar, Muzaffer Civan, Nermin Özses,

KONU: 1960'da oyunculuk kariyerine başlayan Türkan Şoray, kamera önünde geçirdiği 12 senenin ardından 1972'de "Dönüş" ile yönetmen koltuğuna oturdu. Hem de, aradan geçen bunca zamana rağmen günümüzde bile hâlâ eksikliğini çektiğimiz bir 'kadın öyküsü'yle... "Dönüş" her anlamda kadın eli değmiş bir yapım olarak sinema tarihimizde özel bir yere sahip. Zira Şoray, sadece yönetmenlikle kalmamış, anaöyküyü (o öyküyü Safa Önal senaryolaştır-mıştı) kendisi kaleme almış ve aynı zamanda filmin başrolünü de üstlenmişti. Filmde Şoray, geride kalmış eş üzerinden bir 'Alamancı' trajedisi anlatıyor. Kadir İnanır'm canlandırdığı kocası, para kazanmak için Almanya'ya gidince bebeğiyle ortada kalan; bu zaman zarfında da köy ağasının tüm taciz ve eziyetlerine rağmen dimdik ayakta durmaya çalışan Gülcan'm (Şoray) hikayesini... Şoray-Inanır çiftinin canlandırdığı karakterler vesilesiyle, birkaç yıl sonra gelecek "Selvi Boylum Al Yazmalım"ın önprovası niteliği de taşıyan "Dönüş", psikolojik ve politik ayrıntıları kullanışıyla cesur ve isyankar bir söyleme sahip. Köy ağasına meydan okuyan, bu uğurda cinayet işlemekten çekinmeyen Gülcan vesilesiyle düzene başkaldıran film, feodalizme çare olarak öğretmeni işaret eder; bir anlamda da "Vurun Kahpeye"nin izini takip eder. Yakın yüz planlarıyla çalışmayı tercih eden Şoray, sıkça kullandığı kesmelerle filmin temposunu sürekli ayakta tutar; hikayenin tümüyle drama kaymasına izin vermez. Alamancı' İbrahim'in dönüşünde kullandığı yabancılaşma sembolleri, o döneme göre hayli ilericidir. Film süresince Hasretinle Yandı Gönlüm şarkısının eşlik ettiği hikayenin finali trajik gibi görünür ama başkahraman açısından 'makul' bir sonuç hissiyatına da sahiptir.

İlk yönetmenlik denemesiyle, kamera önünde olduğu kadar arkasında da hakimiyetini ispatlayan Şoray, "Dönüş" ile birlikte kariyeri boyunca ne yazık ki sadece dört film ("Azap", "Bodrum Hakimi" ve "Yılanı Öldürseler") yönetti. Hâlâ kadın yönetmen yokluğundan muzdarip sinemamız açısından ne büyük bir kayıp! Özellikle de 40 yıl önce Gülcan'lara odaklanmış Yeşilçam geleneğine sahip bir sinemanın bugününe baktığımızda... Şunu net olarak söyleyebiliriz ki "Dönüş", biçimsel ve içeriksel açıdan o yıllara göre standart üstü; kadın eliyle yoğrulmuş has bir kadın öyküsü anlatmasıyla, bugün de örnek alınması gereken bir yapım. (M.I.) Sinema En İyi 100
Film

ÖDÜL:
►1975 Tahran Şenliği Asya Filmleri Özel Ödülü
► 1977 Brüksel kadın Yönetmenler Festivali’nde Jüri Özel Ödülü


·Yılın Türk sinemasındaki en büyük sürprizini, kuşkusuz Türkan Şoray, "Dönüş" filmiyle ortaya koydu. Bu önemli sinema olayı, sinemamızın bugün taşıdığı kusurların hemen hepsini kendinde topluyordu aslında ... Öykünün işlevi doğrultusunda şematize edilmiş oyuncak kişiler, melodramın o hep bilinen kendine özgü tadı, seyirciyi olabildiğince etkilemek için birbiri ardına yükIenmiş olaylar... Ama bütün bu abartılmış ögelerden ve kusurlardan, mucizevi bir bileşim, tadına doyulmaz bir sinema, vahşi, lirik, coşkulu bir film ortaya çıkıyordu sonunda ... Şoray'ın filmi, Üçüncü Dünya ülkelerinin bizde tanınmayan Glauber Rocha gibi sinemacılarının kendilerine özgü ilkel, ama sarsıcı şiirinden, vahşetinden esintiler taşıyordu. (Bu benzetme, üslup, anlatım özellikleri açısından, yoksa sözünü ettiğim sinemaların siyasal içerikleri açısından değil). Şoray, kişilerin psikolojik gerçekliğine inmeyi deneyen zengin bir ayrıntılar dizisi getirmek yerine, olay çokluğuna dayanan, dramatik etkiyi birbirini hızla izleyen acılı, sarsıcı olaylardan alan anlatımıyla, aslında Doğu sanatlarının geleneksel bazı niteliklerinin (sinemamızda yansıya geImiş) özelliklerini yineliyordu. Ne var ki, bu yinelemeyi hele ilk filmini çeviren bir sinemacı için olağanüstü bir sezgi, bir plastik olgunluk ve şiiri e destekliyordu. AImanya'ya göç, Almanya'dan dönen işçinin yurduna, çevresine yabancılaşması gibi çok önemli ve güncel bir temayı, edebiyatımızdan çok sonra sinemamızda ilk: kez ele alması, Şoray'ın "Dönüş"üne ayrı bir önem kazandırıyordu. "Dönüş", sinemamızda yakın planların ilk kez bu denli çok (ve üstelik başarıyla) kullanıldığı, kurgu açısından ve genellikle tüm tekniği açısından da başarılı bir filmdi ve halka mal olmuş "yıldız" kişiliği yanında, bir önemli sinemanın doğuşunu da müjdeliyordu ... (Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 127) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder