Senaryo: Safa Önal “Türkan
Şoray’ın bir
hikayesinden”
Foto Direktörü: Kaya
Ererez
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Akün Film / İrfan
Ünal
Reji Asistanı: Yılmaz
Koç, Kamera Asistanı: Hüseyin Ererez, Ar Direktör: Secat Kırmacı,
Set Amiri: Ekrem Ülgen, Işık Şefi Erol Batıbeki, Ekip: Sadi
Bölüklü, Melih Dörtışık, Halil Dede, Prodüksiyon Amiri: Nuri Tunçel,
Yusuf Küçüköner, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Stüdyo Teknik
Elemanları: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Hüseyin Senkron: Mustafa
Kent, Negatif Montaj: Hüsam Üren, Editör: Şerif Gören,
Asistanı: Metin Ok, (Lale Film Stüdyosunda seslendirilmiş, Ören Film
laboratuarında renklendirilmiştir. )
Oyuncular:
Türkan Şoray, Kadir İnanır, Bilal İnci,
Osman Alyanak, Hikmet Arsever, Mehmet Büyükgüngör, Necip Tekçe, Yusuf
Küçüköner, Hikmet Taşdemir, Murat Yağız, Güler Kurt, Ahmet Kostariga, Murat
Tok, Niyazi Gökdere, Ayla Ergün, İhsan Bayraktar, Muzaffer Civan, Nermin Özses,
KONU:
1960'da oyunculuk kariyerine başlayan Türkan Şoray, kamera önünde geçirdiği 12
senenin ardından 1972'de "Dönüş" ile yönetmen koltuğuna oturdu. Hem
de, aradan geçen bunca zamana rağmen günümüzde bile hâlâ eksikliğini çektiğimiz
bir 'kadın öyküsü'yle... "Dönüş" her anlamda kadın eli değmiş bir
yapım olarak sinema tarihimizde özel bir yere sahip. Zira Şoray, sadece
yönetmenlikle kalmamış, anaöyküyü (o öyküyü Safa Önal senaryolaştır-mıştı)
kendisi kaleme almış ve aynı zamanda filmin başrolünü de üstlenmişti. Filmde
Şoray, geride kalmış eş üzerinden bir 'Alamancı' trajedisi anlatıyor. Kadir
İnanır'm canlandırdığı kocası, para kazanmak için Almanya'ya gidince bebeğiyle
ortada kalan; bu zaman zarfında da köy ağasının tüm taciz ve eziyetlerine
rağmen dimdik ayakta durmaya çalışan Gülcan'm (Şoray) hikayesini...
Şoray-Inanır çiftinin canlandırdığı karakterler vesilesiyle, birkaç yıl sonra
gelecek "Selvi Boylum Al Yazmalım"ın önprovası niteliği de taşıyan
"Dönüş", psikolojik ve politik ayrıntıları kullanışıyla cesur ve
isyankar bir söyleme sahip. Köy ağasına meydan okuyan, bu uğurda cinayet
işlemekten çekinmeyen Gülcan vesilesiyle düzene başkaldıran film, feodalizme
çare olarak öğretmeni işaret eder; bir anlamda da "Vurun Kahpeye"nin
izini takip eder. Yakın yüz planlarıyla çalışmayı tercih eden Şoray, sıkça
kullandığı kesmelerle filmin temposunu sürekli ayakta tutar; hikayenin tümüyle
drama kaymasına izin vermez. Alamancı' İbrahim'in dönüşünde kullandığı
yabancılaşma sembolleri, o döneme göre hayli ilericidir. Film süresince
Hasretinle Yandı Gönlüm şarkısının eşlik ettiği hikayenin finali trajik gibi
görünür ama başkahraman açısından 'makul' bir sonuç hissiyatına da sahiptir.
İlk
yönetmenlik denemesiyle, kamera önünde olduğu kadar arkasında da hakimiyetini
ispatlayan Şoray, "Dönüş" ile birlikte kariyeri boyunca ne yazık ki
sadece dört film ("Azap", "Bodrum Hakimi" ve "Yılanı
Öldürseler") yönetti. Hâlâ kadın yönetmen yokluğundan muzdarip sinemamız
açısından ne büyük bir kayıp! Özellikle de 40 yıl önce Gülcan'lara odaklanmış
Yeşilçam geleneğine sahip bir sinemanın bugününe baktığımızda... Şunu net
olarak söyleyebiliriz ki "Dönüş", biçimsel ve içeriksel açıdan o
yıllara göre standart üstü; kadın eliyle yoğrulmuş has bir kadın öyküsü
anlatmasıyla, bugün de örnek alınması gereken bir yapım. (M.I.) Sinema En İyi
100
Film
ÖDÜL:
►1975 Tahran Şenliği Asya
Filmleri Özel Ödülü
► 1977 Brüksel kadın
Yönetmenler Festivali’nde Jüri Özel Ödülü
·Yılın
Türk sinemasındaki en büyük sürprizini, kuşkusuz Türkan Şoray,
"Dönüş" filmiyle ortaya koydu. Bu önemli sinema olayı, sinemamızın
bugün taşıdığı kusurların hemen hepsini kendinde topluyordu aslında ... Öykünün
işlevi doğrultusunda şematize edilmiş oyuncak kişiler, melodramın o hep bilinen
kendine özgü tadı, seyirciyi olabildiğince etkilemek için birbiri ardına
yükIenmiş olaylar... Ama bütün bu abartılmış ögelerden ve kusurlardan, mucizevi
bir bileşim, tadına doyulmaz bir sinema, vahşi, lirik, coşkulu bir film ortaya
çıkıyordu sonunda ... Şoray'ın filmi, Üçüncü Dünya ülkelerinin bizde tanınmayan
Glauber Rocha gibi sinemacılarının kendilerine özgü ilkel, ama sarsıcı
şiirinden, vahşetinden esintiler taşıyordu. (Bu benzetme, üslup, anlatım
özellikleri açısından, yoksa sözünü ettiğim sinemaların siyasal içerikleri
açısından değil). Şoray, kişilerin psikolojik gerçekliğine inmeyi deneyen
zengin bir ayrıntılar dizisi getirmek yerine, olay çokluğuna dayanan, dramatik
etkiyi birbirini hızla izleyen acılı, sarsıcı olaylardan alan anlatımıyla,
aslında Doğu sanatlarının geleneksel bazı niteliklerinin (sinemamızda yansıya
geImiş) özelliklerini yineliyordu. Ne var ki, bu yinelemeyi hele ilk filmini
çeviren bir sinemacı için olağanüstü bir sezgi, bir plastik olgunluk ve şiiri e
destekliyordu. AImanya'ya göç, Almanya'dan dönen işçinin yurduna, çevresine
yabancılaşması gibi çok önemli ve güncel bir temayı, edebiyatımızdan çok sonra
sinemamızda ilk: kez ele alması, Şoray'ın "Dönüş"üne ayrı bir önem
kazandırıyordu. "Dönüş", sinemamızda yakın planların ilk kez bu denli
çok (ve üstelik başarıyla) kullanıldığı, kurgu açısından ve genellikle tüm
tekniği açısından da başarılı bir filmdi ve halka mal olmuş "yıldız"
kişiliği yanında, bir önemli sinemanın doğuşunu da müjdeliyordu ... (Atilla
Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 127)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder