Senaryo ve Yönetmen:Safa Önal
Kamera:Kaya Ererez
Yapım :Akün Film/İrfan Ünal
Oyuncular: Ali Rıza Binboğa, Betül Aşçıoğlu, Kadir Savun, Ali Cağaloğlu,
Feridun Çölgeçen, Oktar Durukan, Necdet Yakın, Hamit Yıldırım, Ekrem Dümer,
Hakkı Kıvanç, Giray Alpan, İlhan Hemşe-ri, Muzaffer Yenen, Ali, Demir, Nermin
Özses
Konu: Bir toprak parçası sahibi olup, üstüne kendisine ait bir ev
yapmak isteyen inşaat işçisinin öyküsü. Ancak bütün parasını toplayıp, köydeki
tarlasını dasatarak elde ettiği parayla aldığı arsada, önce oranın toprak
ağasına haraç vermek zorunda kalır, sonra da bu iskan dışı arazide bir
gecekondu yapmasına belediye izin vermez. Rıza'nın tüm çabaları boşunadır. Ne
insanlar ondan yanadır ne de yasalar. "Yarınlar Bizim" diye seslenen
şarkısının eşliğinde Rıza karısı ve çocuğuyla küçük insanları korumayan bir
toplum düzeninin korkunçluğunu algılarken , film de son bulur.
* Sosyalist toplumlarda kişiler ancak: topluma verdikleri yarar
ölçüsünde üne kavuşabilir, eski deyimiyle "meşhur olurlar"... Toplum
yapısı, kişilerin bazı nedenlerle üne kavuşmasına, topluma verdikleri bir şeyin
karşılığı olmayan nimetlere erişmesine izin vermez. Kapitalist toplumlarda ise,
kişiler bazen bir anda çok şeye kavuşur, emeklerinin, bilgilerinin,
yeteneklerinin karşılığı olmayan şeyler de elde ederler. Bu bazen çıkarıIan
"kahraman yaratmak" doğrultusunda olan kitle haberleşme araçları,
basın, sinema, TV, radyo, vs. yoluyla da gerçekleşir. Özellikle Türkiye gibi
çarpık toplumlarda, bu oluşumlara sıkça rastlanır.
Ali Rıza Binboğa’da bir anda böylesine üne kavuşan kişilerden
biridir. Binboğa'yı Halkın üne kavuşturduğu, gösterdiği ilgiyle kahraman'
yaptığı ileri sürülecektir burada. Önemli olan halkın veya başkasının seçimi
değil, sistemin bu tür olguları yaratacak, 24 saat içinde kahramanlar ve
şöhretler doğuracak biçimde işleme-sidir. Gerisi ise herkesin malumudur:
Binboğa, kişisel çabalarıyla da reklamını iyi yürütmüş, Yarınlar’ı, izleyen
şarkılarıyla müzik değeri olmadığını kanıtlamış, bu arada içine düştüğü zor durumda
"denize düşen yılana sarılır" misali, en güçlü rakibi TV'nin
tanıttığı ve herkese ve her şeye sarılmakta olan sinemanın çağrısına uyarak
kendisini beyaz perdede bulmuştur. Gerek bu tür "yıldırım usulü"
şöhret olmalara karşı olmam, gerekseBinboğa'nın fiziğine ve de müziğine hiçbir
zaman ısınamamış olmam nedeniyle, "Yarınlar Bizim" isimli filme de
olumsuz bir tavır içinde gittiğimi itiraf ederim ...
Ancak, "Yarınlar Bizim", kabullenmek gerekir ki,
akıllıca ve ustaca çevrilmiş bir film ... Safa Önal, öyküyü 'yazarken olsun,
filmi yönetirken olsun, Ali Rıza Binboğa'nın TV'deki kişiliğine uygun bir
ısmarlama öykü yazmak yerine, ayakları yere basan, sağlam bir öykü içinde
Binboğa'yı yepyeni bir kişilikle kullanmak istemiş... Ve başarmış... Karşınızda
bulduğumuz, ilginç, giderek başarılı bir film, ve TV'deki "şovmen"
kişiliğinden uzak, içten, sıcak bir oyunu ve oyuncu kişiliğini sergileyen bir
Binboğa...
"Yarınlar Bizim", İstanbul'da her gün yüzlercesi olan,
zaman zaman gazetelere yansıdığında farkına vardığımız bir olayı öykülüyor...
Bir toprak edinip üstüne kendine ait bir ev oturtup, küçük ailesi ile birlikte
yaşamak isteyen bir inşaat işçisinin öyküsü bu ... Ancak, tüm parasını
toplayıp, köydeki tarlasını da satarak elde ettiği parayla aldığı arsada, önce
oranın "toprak ağasına haraç vermek zorunda kalacak, sonra da bu iskan dışı arazide bir gecekondu yapmasına
belediye izin vermeyecek-tir. Rıza'nın tüm uğraşları boşunadır: Ne insanlar
ondan yanadır, ne de yasalar... "Özgürlük ve barış"ın tüm insanla-rın
olduğunu söyleyen, "Yarınlar Bizim" diye seslenen şarkısının
eşliğinde, Rıza, karısı ve çocuğuyla küçük insanları korumayan bir toplum
düzeninin korkunçluğunu algılarken, film noktalana-caktır.
Safa Önal, bir zamanlar "Yelpaze" türü kadın dergileri
için duygulu öyküler yazan bir hikayeciydi. Önal, sinemada bir süre yaşam
gerçeklerinden uzak bir 'konfeksiyon sinemasını sürdürdü. Ancak duygusallığı
gözlemciliği ile belli bir bileşime ulaştığında geçerli filmler yapmaya
başladı. Önal'ın "Umut Dünyası" syf, 103 ”
ve "Yüreğimde Yare Yar"la girdiği bu yolda
"Yarınlar Bizim" önemli bir aşama... Önal, bir tek olay çevresinde
yoğunlaşan, hemen hiç bir abartma ve gerçekdışı gözlem taşımayan bu yalın
öykünün gücünü, yine yalın bir anlatımla vurguluyor. Bir tür gerçekçilikle,
sözünü ettiğim iki filmde de görülen bir tür içe dönük sinemanın karışımı,
filme kendine özgü bir sıcaklık veriyor. Yine sözü edilen filmlerde görülen (ve
bu kez, Binboğa'yı üne kavuşturan şarkının sözleriyle de son denli uyuşan) bir
öğe, bu filmde de var: küçük insanların arasında gerçek dostluk, yaşama ve onun
çeşitli sorunlarına direnmeye olanak veren iş ve güç birliği ...
"Yarınlar Bizim", dış çekimlerdeki başarı, düzgün bir
kurgu, seviyeli bir kamera çalışması ve müzikle de. desteklenen, olumlu bir
ürün... Binboğa ise, yineliyelim, bu filmdeki değişik oyunuyla sinemamıza
kazanılmış bir yeni değerdir. Böylece, "Yarınlar Bizim"i, TV sinema
arasında genellikle olumsuz ve yüzeyde olarak gelişen alışverişin olumlu bir
örneği olarak kabul etmek de olanaklıdır. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut
Yılları”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder