Yönetmen Emrah
Senaryo Emrah, Tarkan Ateşmen Görüntü Yönetmeni Doğan Sarıgüzel Müzik
Caner Tepecik, Emrah Yapım Yağmur Film/Esin Yağmurdereli, Çağrı
Bingüller Danışman: Nedim Hazar, Kurgu: Emre Aş, Kamera Ekibi:
Ahmet Açıkkol,
Oyuncular:
Orhan Alkaya (Davut), Ayten Uncuoğlu (Feriha), Hasan Küçükçetin (Mirza), Beyza
Şekerci (Bahar), Gürkan Tavukçuoğlu (Özgür), Duygu Keser (Songül), Ayşe Kökçü
(Neslihan), Turgay Tanülkü (Sinan), Kerem Kupacı, Volkan Bora, Cem Avnayim,
Mert Öner, Caner Kadayıfçı, Emre Cilasın, Emre Büyükpınar, Meral Asiltürk
,Pelin Bölükbaş , Aylin Tunceli. Seher Terzi. Özgür Biber, Efe Karaman. Ceren
Özben, Musa Pekdemir,
Konu: Kendi küçük
dünyalarına sıkışan insanların, hür gün gazete haberlerinde rastladığımız
öyküsüdür Gelmeyen Bahar. Bir fabrikada işçi olarak çalışan, 18 yaşına daha
yeni girmiş Bahar’ın geleceğiyle ilgili bambaşka hayalleri varken, ailesi onun
kaderini çoktan belirlemiştir. Suskun bir anne, evinde bulamadığı mutluluğu
başka yerlerde arayan emekli bir baba ve işsiz bir ağabeyin arasında sıkışıp
kalan Bahar, kurtuluşu çok iyi bilmediği bir dünyada aramaktadır. Amcası ise,
kendi oğluna eş yapmak için, Bahar’ın kanunen reşit olmasını beklemektedir.
Başına gelen üzücü bir olay sonrasında evden kaçmak zorunda kalan Bahar için
hüküm çoktan verilmiştir bile.
Ailenin namusunu temizlemek ise, evin oğlu
Mirza’ya düşmüştür. Mirza ise işsizlik ile mutsuz giden evliliğinin kıskacında
her geçen gün biraz daha sıkışırken, eşi Songül’ün kendisinden habersiz bir
şeyler çevirdiğini hisseder. Ancak bu küçük, sıkıntılı dünyada hiçbir şey
göründüğü gibi değildir.
Gelmeyen Bahar: Oysa Hiç Acelesi Yoktu
(Gulcin Kaya 07 Mart 2013)
Sinema sanatının bizdeki kadar ezilip
büzüldüğü, sıradışı deneylere alet edildiği zor görülür. En azından bizdeki hal
ve gidişatın eşine az rastlanır ilginçlikte olduğu kesin. Kimden oyuncu olur,
hangi komedyenin filmi daha komik tartışmalarının onbeşinci yılında
popülerliğini yitirmesini, şarkıcılıktan yönetmenliğe geçen ünlülerimize
borçluyuz mesela. Belirli bir akımdan gelen müzik insanları için müzik
piyasasında yarışıp kendini ispatlamanın bir sonraki aşaması sinemada yarışmak
oldu gibi. Seyirci diğer meslektaşlarının sinema kabiliyetlerini tartışmayı
bitirememişken; sahne adıyla Emrah, yönetmen ismiyle Emrah Erdoğan, kendi
yönettiği ilk filmiyle vizyonda arzı endam ediyor. Hangisinin filmi daha az
kötü tartışmalarına yeni bir soluk getiren bu filmle birlikte, bu bir yarışsa
eğer, ruh sağlığınız için içerisinde yer almamayı kolaylıkla tercih
edebileceğiniz bir yarışa dönüşüyor.
Hayatımız boyunca izlediğiniz tüm iyi
filmleri unuttuğumuz bir distopya hayal edelim. Öyle başyapıt olmalarına da
gerek yok, sadece ortalama filmler olsun. Böyle bir birikimle Emrah Erdoğan’ın
filmine girdiğiniz takdirde bile, henüz filmin açılış sekansını izlediğinizde
ilk şaşkınlığınızı yaşamanız muhtemel. Ardından takip eden yüzlerce dakika
boyunca ise kendisinin neden illa bir film çekmek zorunda olduğunu
açıklayabilecek zaruri bir gerekçe bulamayabilirsiniz. Zira Gelmeyen Bahar,
gerçekten de herhangi bir anının anlamlandırılmasına olanak sağlayan bir film
değil. Anlatabileceği her şeyi tastamam anlattığını düşünürken, çizdiği
talihsiz dünyaya talihsiz bir cesaretle kefil oluyor. Ortaya çıkan iş ise
seyirci için zorlu bir sabır testine dönüşüyor. Uzun yıllar önce sinemanın
belirli bir türünde aktif olarak yer almış ve sinemayı orada bırakmış bir
birikimin ürünü gibi görünen film, ilk yanlışını 2013 yılında vizyona girerek
yapıyor. Yeşilçam döneminin popüler dram anlayışını benimserken güncel anlamda
bünyesine dahil ettiği tek şey ‘töre cinayetli drama dizileri’ oluyor.
Karakterleri, olay örgüsü ya da müzik seçimleriyle ‘bir dram nasıl olmamalı’
sorusunun cevaplarından onlarcasını bünyesinde barındıran bir deneme olarak
kabul edilebilecek olan ve sinema disiplinine bu denli yabancı kalabilen bir
yapıtın, sinemanın temel prensiplerine göre incelenmesi bir hayli güç. En az
filmin kendisini izlemek kadar da yıpratıcı bir deneyim.
Senaryo, oyunculuk, teknik arka plan gibi
temel dallarda hiçbir faktörü önemsemeyen ve bu haliyle barışık olan film,
verdiği mesajlar ile ciddiye alınmak istiyor. Kadına şiddeti karşı dikkat
çekmek amacıyla çıktığı bu yolda 8 Mart tarihinde vizyona girerek belirli bir
farkındalık yaratmak istiyor belli ki. Ancak tutarsızlık anlamında rekor
kırabilecek olan senaryosu buna bile izin vermiyor. Çünkü deneyimlediğimiz şey,
bir asır uzunluğunda hissedilen süresi boyunca, ‘farkında olmadan’ kendi
mesaJinnı yalanlamak için didinen bir yapım. Filmin trajik olabildiği tek nokta
da burası. Kadına karşı şiddet konusunda farkındalık yaratmaya çalışan film,
senaryosu ve karakter çizimleriyle bu şiddeti nedenselleştiriyor. Bunu da
senaryo ve karakter yazımını ciddiye almadan bildiğini okuyan tavrına ve
bilinçli bir tercihle meydana gelmediği her halinden belli olsa da filmi
esareti altına almış olan cinsiyetçi bakış açısına borçlu. Bunu tartışmak ise
en az bu bilinçsiz tercihler kadar önemsiz ve de talihsiz.
Beyaz perdede bolca dizi, bazen standup
gösterisi, kimi zaman da uzun video klipleri izleme şansına eriştiğimiz şu
günlerde ortaya çıkmasının pek de şaşırtıcı olmadığı bir film Gelmeyen
Bahar. Arz ve talep arasındaki kusursuz ilişki devam ettiği sürece son da
olmayacağını iyi biliyoruz. Belki de bu sebeple, özelinde ateş püskürmek yerine
genel tabloya bakıp daha uzun çıkarımlar yapmak en iyisi olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder