Yönetmen Ömer Gökhan Erkut Senaryo Kaan Ertem Görüntü Yönetmeni Mehmet Başbaran Yapım Fida Film/ Zuma Film Genel Koordinatör: Emrehan Seyhan, Koray Somay, Kurgu: Aziz İmamoğlu, Yardımcı Yönetmen: Süleyman Mert Özdemir, Boom Operatörü: Şahin Atılkan
Oyuncular: İlker Aksum, Sinan
Engin, Gökçe Özyol. Murat Akkoyunlu, Öykü Çelik, Settar Tanrıöğen, Ahmet
Dursun, Pelin Öztekin, Orhan Aydın, Özlem Savaş, Bahadır Hakim,
Konu: Mahmutpaşa Pasajı’nda girdikleri her işi batıran iki kafadar son
çare olarak tefeciden borç alırlar ve tablet işine girerler.
Fakat bu tabletler büyük dolandırıcıların GDO’lu mal
sevkiyatlarında kullanılmaktadır. İki kafadar bu gerçeği öğrendiklerinde her
şey için çok geç olacaktır. Gerçek bir kovalamacanın içine düşen ikilinin komik
ve sürekli aksiyon dolu hikâyesi, aşkdostluk ve mafya üçgeninde birçok isimle
kesişecektir.
İki Kafadar: Chinese Connection
: Çek Bi’ Guy Ritchie! Salihcan Sezer 11 Ekim 2013
Büyük televizyon kanallarının gece yarısı
kuşaklarından başlayıp, kendi adlarına kanal kuran dev kampanyalar, akıl almaz
fiyatlara elektronik tabletler, mucize ilaçlar, cinsel performansı tavana
vurduran özel mi özel karışımlar, 5 kavanozu 100 tl bal dereleri bir yanda;
beri yanda Alex ‘elinde tweet’ olduğu için başkandan azar yiyor, janjanlı
sosyal medyacılar dolgun maaşlara şirketleri halkla ilişkilendiriyor. Hafta
boyunca sabahlara kadar tartışan futbol yorumcuları öyle popüler ki reytingi
yüksek yarışma programları sunuyor, gişe filmlerine konuk olarak hasılatı bir
tık arttırıyor. Boğazımıza kadar Çin malının ucuzuna ve kalitesizine
boğulmuşuz. Mafyözler, yiyiciler, kenar mahalle bitirimleri, açıkgöz para
babalarının pastayı paylaştığı işte bu acayip ortamdan doğmuş bir ilk film
İki Kafadar: Chinese Connection.
Popüler kültürden üretilen, güncelden beslenen, ancak sıkça tekrarlandığından
bayatlamış iyikötü karşıtlığı çizgisinden iz süren bir yerli suç komedisi.
Şov dünyasına taşıdıkları satış işinde
yırtmaya, en azından ayakta kalmaya çalışan; görece saf ve özünde iyi iki
ortağın giriştikleri tablet işi, televizyon ekranlarından gözüktüğü kadar kıyak
değildir. Hong Kong’taki ucuzcu imalathanelerden ithal edildiğinden kolay
bozulabilen bu çakma ipad’ler; iç piyasada pek tutmaz, tüketildiğinde ise
müşterinin sinirlerini zıplatır. Müşteriler, ellerinde patlayan malların
pazarlayıcıları Altan (İlker Aksum) ve Şükrü’yü (Gökçe Özyol) iade için
sıkıştırır. İki arkadaşın başı, ticari atılımları için borçlandıkları Cabbar
(Sinan Engin) nedeniyle de derttedir. Bir hafta mühlet verilen ikili borçlarını
ödemezse, Cabbar’ın gazabıyla karşılaşacaktır. Yetmezmiş gibi tabletlerden
birinin içerisine saklanan çok gizli ve değerli tohumlar üzerinden ikilinin
farkında olmadığı bir takım tehlikeli ve alengirli pazarlıklar dönmektedir. Bu
konuda da ihale yine ikiliye kalacaktır.
İzlerken kahramanlarını karmaşanın ve kötü
adamların içine sokup, sağ salim çıkaracağı hissi uyandıran film bu açıdan
basit çizgi filmlerin temel kurallarına riayet ediyor. Ayrıntılara takılmamızı
ve derinlemesine düşünmemizi isterken, vaadi ise bir ‘suç ve ceza’ hikayesi
içerisine yedirerek kotarmaya çalıştığı yoğun bir slapstick komedi. Peki
elinden geleni yapıyor mu? Kesin bir kanaatte bulunmak doğru olmaz ama bazı
gözlemleri paylaşmakta da yarar var. Sözgelimi Cabbar’ın yanında çalıştırdığı
adamlarla ilgili fiziksel veya görsel/işitsel bir mizah denemesine girişilmesi
pek anlaşılır değil. Komik olmaktansa tuhaf, hatta kötü hissettiren bu tercihin
filme yarardan çok, zararı var. Hakeza 2013 yılında hala eşcinsellik üzerinden
espri yapılmaya çalışılması hayrete ve özellikle yergiye değer. Ayrıca ille de
aşk olsun diye ekleştirilmiş yersiz ve zorlama hikayenin ‘iler tutar yanı yok’.
Altyapısı kurulmadığından inandırıcı olamayan; hızla başlayan, çabuk
geçiştirilen ve küçük karelerle/sahnelerle adı konan ilişki ‘olmasa da olur’.
Bitti mi, bitmedi elbet! Filmin aşırıya kaçan küfürlerinin rahatsız ediciliği
yahut karakterlerin niteliğini afişe eden adsoy ad kombinasyonlarındaki
vurgunun basitliğinden bahsedilebilir. Ancak ‘vur deyince öldürmeden’ güzel
yahut olumlu şeylerin de altı çizilebilir. Filmin senaristi, yılların
karikatüristi Kaan Ertem; Kolpaçino ve Kutsal Damacana serileri başta olmak
üzere bir çok filmin yazım aşamasında yer aldığından, toplumsal davranışları
baz alan anlık tespitler veya ince diyaloglarda fark yaratabiliyor.
Mimarın(Murat Akkoyunlu), havuz yaptırılması için ağaçların kestirilmemesini
istemesiyle de güncel siyasete üstü örtük bir dokundurma yapan Ertem;
performans olarak aynı formülü izlediği eski senaryolarının biraz altında
kalmış. Oyuncularda aksayan neredeyse hiç yok, hemen hepsi üzerlerine düşeni
yapmışlar. Hatta samimiyetle belirtmeli ki; Sinan Engin filmin en dikkat çekici
ve heyecan verici performansını sergilemiş.
Mahallede top oynarken, nasıl ki kendimizi
zaman zaman Ronaldo’yla, Del Piero’yla özdeşleştiriyorsak, bu tarz filmleri
(tahminen) çekenlerin ve (muhtemelen) izleyenlerin de Guy Ritchie yahut belki
Tarantino özdeşleşmelerinden kaçınması daha uygun kanımca. Hatta haksızlık,
vicdansızlık ve izansızlık olur hem sokaklardaki oyunumuza; hem de bu filmleri
çekenler için ‘ama yine de’… Elinden gelebileceğinin en iyisini yapmadığını
düşündüren İki Kafadar: Chinese Connection filminde maalesef tamamlanacak daha
çok cümle, alınacak çok yol var.
(www.eksisinema.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder