Senaryo ve Yönetmen: Tayfun Güneyer, Görüntü Yönetmeni: Tolga Kutlar, Müzik: Rahman Altın, Yapım: Energy Medya ve Prodüksyon/ Selay Tozkoparan, Timur Savcı Yapım Koordinatörü: Ali Erol , Yapım Koordinasyon: Başak Abacıgil, Sanat Yönetmeni: Huşper Akyürek, Teknik Yönetmen. Şener Onar, Yardımcı Yönetmen: Nalan Merter, Cem Tabak,Yönetmen Yrd: Deniz Ergun 2. Yönetmen Yrd: Başak Soysal, 3. Yönetmen Yrd.: Burcu Görün, Sanat Yönetmeni: Eda Tutuk, Dekor: Erhan Akgün, Yapım koordinatörleri: Başak Abacıgil, Arzu Ersan, Ali Erol, Diyalog Kurgu: Fatih Rağbet, Işık Şefi: Kenan Kolla, Kostüm Uygulama: Gamze Emiroğlu, Kostüm Asst.: İpek Savaş, Makyaj: Neriman Eröz, Ses Tasarım ve Final Mix: Orçun Kozluca, Prodüksiyon Amiri: Engin Acuner, Görsel Efektler: Digiflame Prodüksiyon, Yapım Asst.: Sanem Soner, Onur Yıldız,
Konu: Hikâye,
Keloğlan’ın (Mehmet Ali Erbil) “kel olduğu” gün başlar. Keloğlan, İyilikler
Ülkesi’nin Prensesi Cankız’a (Petek Dinçöz) vurgundur. Cankız ise kötülerin
yaşadığı komşu ülke Vandamlar Krallığı’nın Prensi Kara Prens (Özcan Deniz) ile
ilgilenmektedir. İyilikler
Ülkesi’nin Padişahı (Gazanfer Özcan) ve Sultanı (Ayşen Gruda) biricik kızları
Cankız’ın Keloğlanla evlenmesini istemekte ancak bu evliliğe yanaşmayan
kızlarını da kıramamaktadırlar. Padişah, son bir yıl içinde Keloğlan ile yakın
arkadaşı Cankuşoğlan’a, (Bülent Polat) göldeki dev yılanı yakalayıp derisini soymaktan
tutun da, ormandaki on kaplanın tırnaklarını kesip getirmeye kadar çeşitli
görevler vermiş; Keloğlan da Cankız aşkına bu görevleri başarıyla yerine
getirmiştir. Ancak, Cankız, her
defasında mızıkçılık yapıp Keloğlan’la evlenmekten kurtulmuştur. Padişah, bu
kez Keloğlan ve Cankuşoğlan’dan acımasız
devin belindeki altın kemeri alıp getirmesini ister. Aşkı uğruna yeni bir maceraya daha atılan
Keloğlan, Cankuşoğlan ve eşeği Katıroğlan’la yola koyulur. Keloğlan’a
delicesine aşık olan ancak aşkına karşılık bulamayan komşu kızı Balkız, (Ahu
Türkpençe) ise erkek kılığına girerek onların peşine takılır. Keloğlan,
Cankuşoğlan ve Tüysüzoğlan (Ahu Türkpençe), masal dünyasının çeşitli
kahramanlarıyla karşılaştıkları yolculuklarında maceradan maceraya atılırlar.
Hayattaki en büyük isteği “sonunda
kötülerin kazanacağı bir masalın bakötü karakterin adıyla anılması” olan Kara
Prens ise muhafızı Kıl Bill (Hakan Bilgin) ile Keloğlan’ın başarılı olmasını
engellemeye çalışır
Filmin özeti: Hikaye,
Keloğlan’ın (Mehmet Ali Erbil) “kel olduğu” gün başlar. Keloğlan, İyilikler
Ülkesi’nin Prensesi Cankız’a (Petek Dinçöz) vurgundur. Cankız ise kötülerin
yaşadığı komşu ülke Vandamlar Krallığı’nın Prensi Kara Prens (Özcan Deniz) ile
ilgilenmektedir. İyilikler Ülkesi’nin
Padişahı (Gazanfer Özcan) ve Sultanı (Ayşen Gruda) biricik kızları Cankız’ın
Keloğlan'la evlenmesini atılırlar.
istemekte ancak bu evliliğe yanaşmayan kızlarını da kıramamaktadırlar.
Padişah, son bir yıl içinde Keloğlan ile yakın arkadaşı Cankuşoğlan’a, (Bülent
Polat) göldeki dev yılanı yakalayıp derisini soymaktan tutun da, ormandaki on
kaplanın tırnaklarını kesip getirmeye kadar çeşitli görevler vermiş; Keloğlan
da Cankız aşkına bu görevleri başarıyla yerine getirmiştir. Ancak, Cankız, her defasında mızıkçılık yapıp
Keloğlan’la evlenmekten kurtulmuştur. Padişah, bu kez Keloğlan ve
Cankuşoğlan’dan acımasız devin belindeki altın kemeri alıp getirmesini
ister. Aşkı uğruna yeni bir maceraya
daha atılan Keloğlan, Cankuşoğlan ve eşeği Katıroğlan’la yola koyulur.
Keloğlan’a delicesine aşık olan ancak aşkına karşılık bulamayan komşu kızı
Balkız, (Ahu Türkpençe) ise erkek kılığına girerek onların peşine takılır.
Keloğlan, Cankuşoğlan ve Tüysüzoğlan (Ahu Türkpençe), masal dünyasının çeşitli
kahramanlarıyla karşılaştıkları yolculuklarında maceradan maceraya Hayattaki en
büyük isteği “sonunda kötülerin kazanacağı bir masalın başkahramanı olmak ve o
masalın adının kötü karakterin adıyla anılması” olan Kara Prens ise muhafızı
Kıl Bill (Hakan Bilgin) ile Keloğlan’ın başarılı olmasını engellemeye
çalışır. Kara Prens’in kötü kalpli
ablası Prenses Makarena (Nükhet Duru) ise kâinatın en güzel kadını olabilmek
için kardeşinin Cankız’la evlenip ona bir sürü çocuk doğurtturmasını, böylelikle
Cankız’ın güzelliğini kaybetmesini istemektedir.
Keloğlan Kara Prens’e Karşı, masal
dünyasının iyi kötü tüm kahramanlarını bir araya getirirken iyi ve kötü
arasındaki mücadeleyi de masalsı bir biçimde seyirciye aktarıyor.İzleyenleri
büyülü bir dünyaya sürükleyecek olan film, oldukça keyifli bir aile eğlencesi 48
Yaşında Bir Keloğlan Aslında hep iyi
oyuncu olduğuna inandığım Mehmet Ali Erbil yanlış bir seçim. 48 yaşında
Keloğlan mı olurmuş? Erbil ne yazık ki eski, ilkel, ama en azından daha içten
Keloğlan'ların oyuncusu Rüştü Asyalı'yı unutturacak gibi değil. Artık TV
show'arından ezbere bildiğimiz tüm mimik ve hareketlerini, iyi saptanamamış bir
karakterde bıktırıcı biçimde yineliyor. Bu Keloğlan saf mı kurnaz mı, zeki mi
aptal mı, etrafıyla dalga mı geçiyor, yoksa ciddi mi? Bunları anlamak mümkün
değil. Erbil'in oyununda herhangi bir incelik, çiftyanlılık, bir derinlik yok.
Beyazperdeye taşınan TV dizileri duyarlılığından sonra, şimdi de TV show ve
komedi anlayışı tıpatıp kullanılarak sinema komedisi yapmaya sıvanılıyor. Ve
elbette hiç olmuyor. Aslında yer yer kimi iyi espriler var ama bütün içinde
güme gidiyor. Aynı şey o kadar emek ve para harcanmış özel efektler için de
söylenebilir. Kimbilir, belki de filmi asıl şanssızlığı, bizlere yine bir masal
dünyasını anlatmak için yola çıkan Terry Gilliam filmi "Çılgın
Kardeşler"den sonra karşımıza gelmesi olmasın? “Atilla Dorsay, Radikal
Gazetesi ”
Halk masalı değil televizyon şovu Sabah
Gazetesi
Espiri yoksunluğu, karakterlerin oturmamış
olması Keloğlan'ı anlatan filmin olumsuz özellikleri. Erbil ise Rüştü Asyalı'yı
aratıyor. Son dönemin Türk usulü komedi filmlerine peşin ve olumsuz bir
önyargıyla yaklaşmadığımı okurlarım bilirler. Komedi sonuç olarak sevdiğim bir
türdür ve bence zekanın süzgecinden geçirilmiş bir hayata bakma biçimidir. Bu açıdan
son dönemin kimi komedilerini de belli ölçüde tuttum, savundum. Ama bu son
örnek, doğrusu tüm savunma mekanizmalarını iflas ettirecek gibi gözüküyor.
Basın gösteriminde tek bir kişinin bir kez bile doya doya gülmediğini söylesem,
bilmem durumu anlatabilir mi bu? Tarihe saygısız ve hınzır biçimde yaklaşmak,
son dönemde özellikle "Kahpe Bizans"tan beri moda olmuştu. Bu kez,
tarihten çok ünlü masallarımız ve masal/söylence kahramanlarımıza el atılmış.
Böylece İyilikler Ülkesi'nin prensesi Cankız'la evlenmek isteyen 'halk çocuğu'
Keloğlan'ın prensesin asıl sevdiği Kara Prens'e karşı savaşımı ve öte yandan
padişahın kendisine verdiği çeşitli zor görevleri yerine getirilmesi
anlatılıyor. Kahramanımız bu arada Nasrettin Hoca, Karagöz'le Hacivat gibi Türk
kültür ve folklorunun ilginç kişiliklerine de rastlıyor. Tayfun Güneyer,
senaryoyu tek başına yazmakla kendisine fazla güvenmiş. Ne yani, kendini mizah
ustası filan mı sanıyor? Temelde ilginç olabilecek bir düşünce, espri
yoksunluğu ve gerçek mizah eksikliğiyle iyice zedeleniyor. Bunun üzerine
birbirinden kötü oyunculuklar da binince, filmin kurtarılacak yanı
kalmıyor.
'Bayramlık' bir film Aslında kural basit: Böylesi bir tarihsel
perspektif içinde 2006 dünyasına ait bir film yapıyorsanız, seyirci ya da eleştirmen
olarak bizlerin de belli standartlardaki beklentilerini karşılamanız gerekiyor.
'Film artı' dergisinin ocak sayısına konuşan yönetmen Tayfun Güneyer, bence
kaçak dövüşmüş ve filmi henüz piyasaya çıkmadan meseleyi kendince tanımlamış:
"Amacım Türk sinemasını ileri götürmek değil, bu tamamen bir gişe filmi.
Bu filmin sinema filmi ölçütlerinde eleştirilmesini ilk başta kendim kabul
etmiyorum". Güneyer, ayrıca bir başka özel tanımlamaya daha girmiş:
"Bu filmin yapılma nedeni ilk olarak bayram ve tatil sezonunda, çoluk
çocuk sinemaya gitmeyen halkı sinemaya çekmek." 'Bayram filmi'
tanımlamasını ben ilk kez duyuyorum. Olabilir, bu da kabul, ama ne yazık ki
filmi biz eleştirmenler de gördük ve artık, yapım sadece 'halka ait bir sır'
olmaktan çıktı. Bu noktada derdini i. bu denli dürüstçe ortaya koyan bir
yönetmenden (ki doğrusu bu tür görüşlerin bir yönetmenden çok yapımcıya ait
olduğunu sanırdım), şöyle bir dürüstlük daha bekleyebilir miyiz? Bayram tatili
bitince, filmini vizyondan kaldırsın. (Doğrusu böylesi bir film, bence şu kötü
bir espriyi hak ediyor: Yoksa Keloğlan'a her gün mü bayram?..) Yönetmen Güneyer'in uzun metrajlı kariyeri
'Şans Kapıyı Kırınca'yla başlamıştı. Güldürmekte zorlanan ama yine de Ferhan
Şensoy'un bence artık demodeleşen stiliyle bile zaman zaman belli bir standardı
yakalayan bu film, kimi noktalardaki teknik ustalığıyla dikkat çekiyordu.
Özellikle giriş sekansında, yönetmenin anlatım ustalığı övgüyü hak ediyordu.
Güneyer'in ikinci adımı olan 'Keloğlan Kara Prens'e Karşı'da doğrusu övgüyü hak
edecek pek bir şey yok. Son derece kötü senaryo, sakız olmuş esprilerle dolu
metin, hedeflenen noktanın çok uzağına atmış filmHatırlayacaksınız, çok yakın
zaman önce vizyona giren Terry Gilliam'ın 'Çılgın Kardeşler'inde, Avrupa
kültürüne ait masallar, belli bir mantığın uzantısı olarak öyküyü sarıp
sarmalıyordu. Güneyer, kendi kaleme aldığı senaryo
sunda Keloğlan'la birlikte Nasrettin Hoca
ve HacivatKaragöz (yeri gelmişken, 'Cenk ve Erdem, sizlerin bu kadar kötü bir
filmde işiniz ne?') gibi motifleri öyküye yedirmeye çalışmış (bu arada Robin
Hood bir masal değildir). Ama bu harman o denli acemice ve sıradan olmuş ki, iş
en temele, göle maya çalma fıkrasına kadar gitmiş.
Seyircisini hafife almış Oyunculuklara gelince, bazıları gerçekten çok
kötü ama biliyoruz ki, mesela Mehmet Ali Erbil, yeri geldiğinde bir filmi tek
başına götürebilecek bir potansiyele sahip. Ama ne yazık ki bu kez ne karaktere
oturmuş, ne de kendi meziyetlerinisergileme fırsatı bulmuş. Filmin, her yerde
medarı iftiharı olarak sahaya sürülen ejderha özel efekti ise çok uzun
tutulmuş, dolayısıyla bir noktadan sonra sıkıyor. Yeri gelmişken film ayrıca,
Rüştü Asyalı'nın mirasına ve hatırasına da ihanet ediyor. Güneyer'in bence asıl
hatası, hedeflediği kitleyi hafife alması olmuş. Günümüzün çocukları sinema
eğitimlerini 'Harry Potter'larla, 'Narnia Günlükleri'yle alıyor. Bu
standartlarla yetişmiş bir seyirciyi, bayramda bile olsa kandırmanız çok
zor.
Prodüksiyon Notları: Energy Medya ve
Prodüksiyon’un yapımcılığını üstlendiği Keloğlan Kara Prens’e Karşı geniş bir
kadro tarafından hazırlandı. Filmin kamera arkasında 500 kişi çalıştı. sahip olan filmde bine yakın figüran
kullanıldı. Bunun yanı sıra bazı tehlikeli sahnelerde Mehmet Ali Erbil, Özcan
Deniz ve Petek Dinçöz için dublör kullanıldı.
Dövüş sahnelerinde ise 30 kadar özel eğitimli dublör yer aldı. Filmin
çekimleri, İstanbul’un çeşitli bölgelerinde, Aya İrini, Yedikule Zindanları,
Belgrad Ormanı, Paşalanı, Ağaçlı Köyü ve İstanbul Üniversitesi Rektörlük
Binası’nda yapıldı. Filmin masal dokusunu koruyabilmek için özel
olarak tasarlanan kostüm ve dekorlar yaklaşık 50 kişilik ekip tarafından
hazırlandı. Ekip, 535 kadar kostüm
hazırlandı. Bu kostümler için 5000 metre kumaş kullanıldı. Filmde Petek
Dinçöz’ün kullandığı takılar, Kapalıçarşı’da antika mücevherler satan bir
kuyumcudan kiralandı. Çekimler 40 gün
sürdü ancak özel efektler nedeniyle filmin post prodüksiyon süreci ise 5 ay
tuttu. Filmde yer alan animasyonların
hazırlanması için bir grafiker grubu 2 ay kadar sadece çizimler üzerinde
çalıştı. Ardından 120.000 saat kadar süren bilgisayar çalışmalarıyla
animasyonlar hazırlandı filmin en önemli sahnelerinden biri olan ejderha
sahnesi için iki tasarımcı tarafından dev bir ejderha maketi hazırlandı ve
oyuncular buna göre rollerini oynadılar. Daha sonra bu maketin olduğu bölümlere
Digiflame tarafından üzerinde aylarca çalışılarak hazırlanan ejderha animasyonu
yerleştirildi. Mehmet Ali Erbil ve Özcan Deniz’in Petek Dinçöz’ü alev saçan
ejderhadan Kurtarmaya çalıştığı bu sahneler için 2 aylık bir ön çalışma
yapıldı. Uçan Halı sahnesi için
ise helikopter kiralandı ve 2 gün boyunca özel kameralarla İstanbu’un belirli
bölümlerinde havadan çekim yapıldı. Bu sahnede yer alan Mehmet Ali Erbil, Ahu
Türkpençe ve Bülent Polat ise yine 2 gün boyunca bir stüdyoda “blue box”
yöntemiyle halı üzerinde saatlerce çalıştılar.
Daha bir çok sahnesinde de özel efekt kullanılan Keloğlan Kara Prens’e
Karşı’da özellikle Özcan Deniz’in kavga sahneleri dikkat çekiyor. Çelik tel
mekanizmalarıyla bağlanarak havalara uçan Özcan Deniz’in uçan tekmeleri çok
konuşulacak. Mehmet Ali Erbil, Ahu
Türkpençe ve Bülent Polat’ın kuma gömüldükleri ve bir yılanın onları sokmak
üzere yakınlarına kadar geldiği sahnede gerçek yılan kullanıldı. Bu sahnede
yılan dahil kimse zarar görmedi. Yılanın
yanı sıra, filmde köpek, at, eşek, koyun ve kurbağa gibi hayvanlar da
kullanıldı. Filmde Katıroğlan rolünü oynayan 3 ayrı eşek, Energy Medya ve
Prodüksiyon’un “kadrolu eşekleri” oldu.
Filmin hazırlık döneminde Özcan Deniz ve Hakan Bilgin, ata binme
dersleri aldı. Filmde bir çok atlı sahneleri lan ikili, bu işten oldukça keyif
aldı. Özcan Deniz, Hakan Bilgin ve
Bülent Polat, film öncesi özel kılıç dersleri de aldılar. Gerek ön çalışmalarda
gerekse filmde gerçek ağırlıkta kılıçlar kullanıldı. Mehmet Ali Erbil ise,
Tolga Han’dan Hint dansı dersleri aldı