İKLİMLER (2006)
Senaryo ve Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan, Görüntü Yönetmeni: Gökhan Tiryaki, Yapım: NBC Film/Zeynep Özbatur Yönetmen Yardımcısı: Feridun Koç, Kamera
Ast: Cenk Bingöl, Ses Mühendisi: İsmail Karadaş, Ses Mixer:
Oliver Do Huu, Ses Düzenleme: Thomas Robert, Erkut Görmez, Renk
Düzenleme: Jacky Lefresne (Fransa), Kurgu: Ayhan Ergürsel, Nuri
Bilge Ceylan, Yardımcı Yapımcı: Fabienne Vonier, Cemal Noyan, Nuri Bilge Ceylan,
Oyuncular: Ebru Ceylan
(Bahar), Nuri Bilge Ceylan (İsa), Nazan Kesal (Serap),Mehmet Eryılmaz (Mehmet),
Arif Aşçı (Arif), Can Özbatur (Güven), Ufuk Bayraktar (Taksi şoförü), Fatma
Ceylan (İsa’nın annesi), M. Emin Ceylan (İsa’nın babası), Semra Yılmaz (Semra),
Ceren Olcay (Tv Dizi oyuncusu), Zafer Saka
Konu: Nuri Bilge Ceylan'm sinemasını, şu ana kadar
çekmiş olduğu filmler üzerinden, iki bölüme ayırmak mümkün olabilir: "Üç
Maymun"dan öncesi ve sonrası... "Üç Maymun" ile beraber
ağırlıklı olarak profesyonel oyuncularla çalışmaya başlamış ve önceki
filmlerindeki 'ayrmtı'lara ve 'an'a yönelik takıntısını görece hikayeye
kaydırmıştı Ceylan. "Üç Maymun" öncesindeyse daha kişisel, hatta yer
yer otobiyografik filmlere imza atıyordu. Genellikle kendi ailesini veya
akrabalarını kamera önüne geçirmesi de filmlerin otobiyografik bir boyutu
olduğuna dair inancı kuvvetlendiriyordu. "İklimler"deyse Ceylan,
başrolü gerçek hayattaki eşiyle birlikte üstlenmişti. Belki de bu yüzden
"İklimler"in yönetmenin sinemasında belirli bir dönemi kapatıyor
olması özellikle anlamlı. Film bir çiftin, TSA ve Bahar'ın ilişkisini üç mevsim
boyunca takip eder. Yaz tatillerinin sonunda ayrılır, sonbaharı ayrı geçirir ve
kışn tekrar bir araya gelmeyi denerler. Ceylan, bu süreci detaylarla zenginleşen
uzun sekanslarla anlatır. Müthiş bir ses tasarımına sahip olan filmde gündelik
hayattan objeleri veya doğanın kendisini duymak, hissetmek mümkündür. Böylece
îsa ve Bahar'ın belli belirsiz ilişkisine daha çok çekilir, kendi kişisel
deneyimlerimizden parçaları orada bulmaya başlarız.
"İklimler"in belki en şaşırtıcı
yönüyse, Ceylan'ın önceki filmlerinde görece geri planda kalan kimi mizahi
unsurların burada öne çıkmasıdır. Özellikle mizansen üzerinden ilerleyen kimi
espriler (örneğin Isa ve Bahar'ın yaptıkları kritik bir konuşmanın, içinde
oturdukları aracın kapıları yabancı kişiler tarafından açıldıkça bölünmesi) en
beklenmedik anlarda gelir ve seyirciyi şaşırtır. Ancak, yarattıkları şaşkınlığa
rağmen, bu mizahi anlar filmin gerçekçiliğini pekiştiren bir diğer
unsurdur. Yönetmenin sinemasını başka
bir açıdan iki bölüme ayıracak olursak, "İklimler" bu sefer bir
dönemi kapatan değil, açan film oluyor. Nuri Bilge Ceylan, ilk kez bu filmde
dijital formatta çalışmayı denemiş ve tercihi o dönemde epey tartışılmıştı.
Oysa filmin geçtiği üç mevsimin dokusunu bu kadar başarıyla yakalaması dijital
çekilmiş olmasıyla doğrudan ilişkiliydi. "Uzak"ın tüm dünyada
kazandığı inanılmaz başarı ertesinde "iklimler" en başta pek heyecan
yaratmamıştı. Belki de kendisinin başrolde olduğu bir kadın/erkek ilişkileri
filmini kimse beklemiyordu Ceylan'dan. Yine de Cannes'da FIPRESCI ödülü kazanan
film, yavaş yavaş büyüyen bir ilgiyle karşılandı. Antalya'da En iyi Yönetmen,
İstanbul'daysa En İyi Film ödüllerine layık görüldü. (E.E.) Sinema En İyi Yüz Film Filmin öyküsü,
üniversitede ders veren 40 yaşlarındaki fotoğrafçı İsa ile televizyon
dizilerinde çalışan eşi Bahar’ın etrafında şekilleniyor. İkisi de ilişkilerinde
heyecanı yitirmiş, tükenişin kıyısında uzatmaları oynamaktadırlar. Bu duruma
biraz da, geçmişte yaşadıkları bir olay sebep olmuş gibidir. Sonunda ayrılmaya
karar verdiklerinde, yürek yakan gerçekle de yüzleşirler. Acaba ayrılığa ikisi
de hazır mıdır? Dahası eski günlere geri dönmek mümkün müdür? İsa’nın saklı
tutmaya çalıştığı Serap’la olan ilişkisinin yinelenmesi de, bu savruluşu
hızlandırır. Nuri Bilge Ceylan’ın yüksek
çözünürlüklü (HD) dijital kamerayla çektiği ve mucizevi bir şekilde bunu asla
hissettirmediği, tam bir görsel şölen olan film, seyredildikten sonra damakta
farklı tatlar bırakan yapıtlardan... Fotoğrafçı Arif Aşçı’nın yanı sıra, bu
sezonun en iyi filmlerinden “Kader”le parlayan Ufuk Bayraktar’ın da
(Ağrı Doğubeyazıt’taki taksi şoförü) rol aldığı “İklimler”, hem doğanın hem de
insanın farklı iklimlerini başarıyla yansıtıyor.
43. Antalya Altın Portakal Film Festivali
(2006)
►İsmail Karadaşi “ En iyi ses tasarımı” Ayhan
Ergürsel “En İyi Kurgu”
►Nazan Kırılmış “En iyi yardımcı oyuncu” Nuri
Bilge Ceylan “En iyi yönetmen”
►“En iyi laboratuar”(2006)
59. Cannes Film Festivali
►Nur Bilge Ceylan “Fibresci Ödülü”
2006 Norveç Film Festivali
►Fibresci Ödülü
►Oslo Sinema Ödülü
(2006) Tayland Dünya Film Festivali
►İklimler “ En İyi Film”
(2006) Bastia Film Festivali (Korsika)
►Jüri Özel Ödülü
Siyah Gece Film Festivali (Estonya)
. BileCeylan “En İyi Yönetmen”
►Don Kişot Ödülü
2007 Japonya Film Festival
İklimler “en iyi film”
2007 Makedonya Sinema Günleri
N. Bilge Ceylan “ En iyi Yönetmen”
İstanbul Teknik Üniversite seçiminde (2007)
►20o6 yılının en iyi yönetmeni “N. Bilge
Ceylan”
26
İstanbul Film Festivali (2007)
Ceylan’ın filmlerini dijital kamerayla
çektiğine ve bu tekniğin ona "kendini ifade etmede daha fazla özgürlük
sağladığına" ilişkin görüşlerine yer veren gazete, yönetmenin fotoğraf
sanatçısı özelliklerinin bu filmle yine etkisini gösterdiğini yazdı. (17 Ocak 2007 Çarşamba Milliyet)
&
“İklimler” Cannes 2006’da genel bir hayranlık yarattı, dünya eleştirmenlerinin
gözde birkaç filminden biri oldu, bir de FİPRESCİ ödülü aldı. Bu filmi daha
ayrıntılı biçimde yazmak için birkaç kez, en azından bir ikinci kez görmeyi
dilerdim. Ama olmadı. Yazacaklarım, bir ilk izlenime dayanıyor. “İklimler”, artık nerdeyse bir dönüm, hatta
keskin bir ayrılık noktasına gelmiş olan günümüz sinemasında, bir tür sinemayı
kusursuz biçimde temsil ediyor. Bir yanda kitle sineması var tabii. Öte
yandaysa, kitle taleplerine, genel seyirci beklentilerine aldırış etmeksizin
kendibildiğini yapan, kendi estetik kurallarını koyan, sanatsallığı özgünlükle
anlamdaş sayan bir sinema. “İklimler” işte bu sinemanın en iyi örneklerinden
biri. Ticari sinemanın yanında çok cılız kalan, ama tüm dünyada yandaşları
bulunan, saygın, ayni ölçüde de cesur ve meşakkatli bir sinema yapma
biçimi. Çünkü “İklimler”, her gerçek
sanat filmi gibi, film yapmış olmak için değil, bir gereklilik sonucu yapılmış
gibi duruyor. Adeta yüreği saran ve sanki fışkırmak isteyen kimi duygulara tercüman
almak için yapılmış...İsa ve Bahar, ilişkileri kopma noktasına gelmiş ve artık
birbirlerine acı sözlerden başka söyleyecekleri kalmamış bu küçük burjuva çift,
Nuri Bilge’yle eşi Ebru’nun bizzat kendileri mi? Olabilir, çünkü gerçek sanatçı
ayni zamanda teşhircidir, yüreğini tümüyle açmaktan çekinmez. Ama aslında ne
önemi var? Onlar Nuri Bilge’nin sineması sayesinde, evlilikleri, ilişkileri
bitme noktasına gelmiş her çifti temsil ediyorlar sanki. Her kadınerkek
beraberliğinin gelip saplanacağı, dönüşü olmayan noktaya… Film, biçim olarak da sanatsal bir sinemayı
temsil ediyor. Yine Angelopoulos, Taviani veya Tarkovsky’den miras kalmış uzun
çekimler, kamera cambazlıklarını ortadan kaldırarak bize hayatın gerçek
panoramalarını sunuyor. Kamera her an, her çekimde tam olması gerektiği yerde.
Öyle ki, örneğin o İshak Paşa Sarayı çekiminde, seyirci sarayla kendisi
arasında duran kameraya adeta kızıyor, ona “biraz kenara çekil!” deme
ihtiyacını hissediyor. Çünkü Ceylan o harika görüntülerle turistik bir tanıtım
filmi yapmı
yor elbette. En güzel şeyleri gösterdiği,
eşsiz arkeolojik hazineleri dijital kamerasıyla enfes biçimde saptadığı zaman
bile, asıl amacı kuşkusuz ki insan ruhu, kahramanlarının iç dünyası. Ancak yer
yer kullandığı klasik müzik de onun
minimalist anlatımını bütünlüyor. Ama bir sorun var: senaryo. Ceylan görselliğe
aşırı biçimde güveniyor, kamerasını “cihanın tek hakimi” sanıyor. Oysa
konuşmalı bir film bu, kadınerkek hesaplaşması üzerine bir film. İnsan bekliyor
ki o çiftin çok özel anları, çok özel esprileri olsun, paylaştıkları, başka
çiftlerinkine hiç benzemeyen özel sözcükleri olsun. Bu yok. Tersine, her
kadınerkeğin edebileceği en klasik sözler var. Bu durum, o zengin görselliğin
içini biraz boşaltıyor, yaşanmışlığı biraz azaltıyor. Ve filmin muhteşem
ambalajına sanki yakışmıyor. (Atilla Dorsay)
&
Nuri Bilge Ceylan'm sinemasını, şu ana kadar çekmiş olduğu filmler üzerinden,
iki bölüme ayırmak mümkün olabilir: "Üç Maymun"dan öncesi ve
sonrası... "Üç Maymun" ile beraber ağırlıklı olarak profesyonel
oyuncularla çalışmaya başlamış ve önceki filmlerindeki 'ayrıntı'lara ve 'an'a
yönelik takıntısını görece hikayeye kaydırmıştı Ceylan. "Üç Maymun"
öncesindeyse daha kişisel, hatta yer yer otobiyografik filmlere imza atıyordu.
Genellikle kendi ailesini veya akrabalarını kamera önüne geçirmesi de filmlerin
otobiyografik bir boyutu olduğuna dair inancı kuvvetlendiriyordu.
"İklimler"deyse Ceylan, başrolü gerçek hayattaki eşiyle birlikte
üstlenmişti. Belki de bu yüzden "İklimler"in yönetmenin sinemasında
belirli bir dönemi kapatıyor olması özellikle anlamlı. Film bir çiftin, tsa ve Bahar'ın
ilişkisini üç mevsim boyunca takip eder. Yaz tatillerinin sonunda ayrılır,
sonbaharı ayrı geçirir ve kışm tekrar biraraya gelmeyi denerler. Ceylan, bu
süreci detaylarla zenginleşen uzun sekanslarla anlatır. Müthiş bir ses
tasarımına sahip olan filmde gündelik hayattan objeleri veya doğanın kendisini
duymak, hissetmek mümkündür. Böylece îsa veBahar'ın belli belirsiz ilişkisine
daha çok çekilir, kendi kişisel deneyimlerimizden parçaları orada bulmaya başlarız. " İklimler"in belki en şaşırtıcı
yönüyse, Ceylan'ın önceki filmlerinde görece geri planda kalan kimi mizahi
unsurların burada öne çıkmasıdır. Özellikle mizansen üzerinden ilerleyen kimi
espriler (örneğin Isa ve Bahar'ın yaptıkları kritik bir konuşmanın, içinde
oturdukları aracın kapıları yabancı kişiler tarafından açıldıkça bölünmesi) en
beklenmedik anlarda gelir ve seyirciyi şaşırtır. Ancak, yarattıkları şaşkınlığa
rağmen, bu mizahi anlar filmin gerçekçiliğini pekiştiren bir diğer unsurdur. Yönetmenin sinemasını başka bir açıdan iki
bölüme ayıracak olursak, "İklimler" bu sefer bir dönemi kapatan
değil, açan film oluyor. Nuri Bilge Ceylan, ilk kez bu filmde dijital formatta
çalışmayı denemiş ve tercihi o dönemde epey tartışılmıştı. Oysa filmin geçtiği
üç mevsimin dokusunu bu kadar başarıyla yakalaması dijital çekilmiş olmasıyla
doğrudan ilişkiliydi. "Uzak"m tüm dünyada kazandığı inanılmaz başarı
ertesinde "iklimler" en başta pek heyecan yaratmamıştı. Belki de
kendisinin başrolde olduğu bir kadın/erkek ilişkileri filmini kimse
beklemiyordu Ceylan'dan. Yine de Cannes'da FIPRESCI ödülü kazanan film, yavaş
yavaş büyüyen bir ilgiyle karşılandı. Antalya'da En iyi Yönetmen,
İstanbul'daysa En İyi Film ödüllerine layık görüldü. {Sinema “En iyi 100 film”
(E.E.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder