Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Vecdi Uygun, Bülent Oran
Kamera: Kaya Ererez
Müzik Direktörü: Baysan Yüksel
Yapım: Nur Plâk Film / Erol Solak
Kurgu: Necdet Tok, Turgut İnangiray, Reji
Asistanı: Sabiha İzer, Kamera Asistanı: Hüseyin Ererez, Negatif
Kurgu: Sezai Elmaskaya, Laboratuar: Selahattin Kaya, İsmet Tomaçgil,
Abdullah Akdeniz, Hasan Örnek, Renk Düzenleme Asst.: Mengü Yeğin,
Işık Şefi: Aslan Yıldız, Ses Kayıt: Marko Buduris, Faruk Özar, Prodüksiyon
Amiri: Nuri Tuğ, Prodüksiyon Asst.: Hüseyin Çalışkan, Set Amiri: Kahraman
Kongur, Şarkılar: Kerem Güney, Belkıs Özener, Leyla Nur, Sait Ergenç,
(Saner Film Stüdyosunda renklendirilmiş, Yıldız Film laboratuarında seslendirilmiştir.
Oyuncular:
Zeynep Aksu (paprika), Kadir İnanır
(Kadir), Lâle Belkıs (Lale), Erol Solak (Gaddar), Tutgut Özatay (Turgut), Nubar
Terziyan, Nedret Güvenç (paprika’nın annesi), Aliye Rona (Falcı), Attila Ergün,
Hüseyin Zan (Oski), Danyal Topatan, Suna Selen (Gaddar’ın annesi), Feridun
Çölgeçen, Oktay Yavuz (kumarbaz), Hasan Ceylan, Faik Coşkun, Arap Celal İhsan
Bayraktar (Çingene), Yaşar Şener, Hakkı Kıvanç (Çingene), Arap Celal (Çingene),
Cevdet Balıkçı (Çingene), Sabahat Işık, Muzaffer Yenen
► Kadir ve patronu Turgut.
Kadir; “Kendi derdimde, içki kadehlerinin içindeyim.”Turgut; “Seviyorsun
biliyorum. Sevgini gururuna feda ettiğin bir aşkla seviyorsun. Seviyorsun değil
mi?” Kadir; “Evet, çok. Kendimi unutacak kadar çok seviyorum.”Turgut; “Beni
dinle öyleyse. Git artık. Sevgini ara, sevgine koş. İçki kadehleri bir yerden
sonra ölümü oluyor insanın, sonu oluyor.” Kadri; “Ne yapabilirim?”Turgut; “Seni
bekleyen, seninle mutlu olmaya hazır bir insan var. Ona koş.”
‘Paprika’nın en az başarılı
Yeşilçam uyarlaması. Beyoğlu’nda bir kumarhane. Sarışın Oski ve Oktay Yavuz da
sıkı kumarbazlar ama Kadir tüm paralarını alıyor. O gece Mestan’ın kemanı
eşliğinde Çingene güzeli Paprika’nın dansını izliyoruz. Kadir kazandığı
‘serveti’ ona verir. Genç kızın ‘mükâfat’ olarak verebileceği yalnızca öpücüğü
varmış. Paprika o kadar alımlı ki Oski de sırnaşır. Sonrası kavga dövüş. Oski
yiğit biri değil galiba. Yediği dayağın acısını çıkarmak için Kadir’i arkadan
bıçaklatır. Kan revan içindeki kahramanımıza gazino patronu Turgut ve şarkıcı
Lale yardımcı oluyor. Bir sağlık merkezine götürmek isterler ama O karşı çıkar;
“Hayır, hastane istemem.” Kanunla bir sorunu olduğu ortada ama ne olduğu
belirtilmiyor. Kendine gelirken Lale başucundaydı. İlerde hamilelikle sonuçlanacak
kısa bir beraberlikleri olacak. Turgut da kediye ciğer emanet eder gibi “Burada
kalmanı bana yardım etmeni istiyorum. Gazinoma, iyiliklerime, kötülüklerime,
karanlık dünyama, (Lale’yi kastederek) her şeyime ortaksın” demişti.
Bu arada
Paprika’yı ve Çergisini tanıyoruz. Rengârenk giysili Çingeneler. Yüzyıllar önce
Hindistan’dan başlayan göçleri hâlâ devam ediyor galiba. At arabaları,
çadırlar. Küpeli Arap Celal; Ayyaş Yaşar Şener; Hasan Ceylan; Falcı Aliye Rona;
‘Tek Göz’ (ama her sahnede göz bandının yeri değiştiği için hangi gözünün
görmediği anlaşılmayan) Atilla Ergün; İspanyol paça pantolonlu kemancı Mestan.
Ve elbette Gaddar. ‘Pırlanta gibi bir karısı var’ ama onun gönlü Paprika’da.
Paprika. Bir biber tarlasında dünyaya gelmiş. Bu yüzden biraz acımasız.
“Kaderim bu benim. Sevgimi nefret olarak belirtmek zorundayım.” Çerçi’nin
erkeklerini ‘birbirine katar sonra da kara kara düşünür’. Kazanana dudaklarını
verecekmiş. Tek Göz’ü döven Gaddar umutla beklerken bıçak gibi bir yanıt
alıyor; “Bana değil lan, bana değil. İçerde uyuklayan karına ispatla sen
erkekliğini.”
Turgut bir ‘av partisi’nde
Paprika’yı görür. Sonrası ‘Sürtük’ (1965/70) gibi. Karar vermiş onu şöhretli
bir şarkıcı yapacak. Tek koşulu (niyeyse) ‘hayatına hiçbir erkek girmeyecek,
hiçbir erkeği sevmeyecek’. Beklendiği gibi genç kızı Kadir’e ‘emanet eder’
. Plak anlaşması yapılır.
Ama ortalığa atılan plaklar Neşe Karaböcek’in. Artık ‘meşhur bir yıldız’.
Romanda sevdiği Rogi Jancsi’yi görmek için Budapeşte’ye giden Paprika’ydı (sf.
122–170). Filmde ise Gaddar, İstanbul’a geliyor. Bu yolculukta ‘şarap sarımsak
kokulu, çürük dişli, tahta bacaklı 6 kişiyle yatmak zorunda kalan’ genç kızın
başına gelenleri yaşamadığı için çok şanslı. “Besbelli, dünya erkeklerin, sırf
erkeklerin dünyasıydı (sf. 132).” [Belki tesadüf, Gazino’ya geldiğinde Paprika
‘Hani Bir Gün Gelecektin’ (Teoman Alpay) şarkısını söylüyordu.]
İşin içine
aşk karışınca verilen sözlere pek güvenmemek gerekiyor. Paprika ve Kadir
beraber olurlar. Neyse ki Lale’nin hamileliğini olduğu gibi Turgut bunu da
anlayışla karşılıyor. Doktor’un nikâh töreni sırasındaki itirazının sonucu ne
oldu
► Kar içinde İstanbul. Güvercinler, insanlar. Hepsi ‘Ekmek Kavgası’nda.
Tertemiz yüzlü bir genç kız, Pınar evde diktiklerini bit pazarındaki
tuhafiyeciye satıyor. Bundan sonra bu da zor gibi. Dükkân sahibinde
‘parasızlığın belini büktüğünden’ ve ‘işlerin kötülediğinden’ başka laf yok.
“Yeni mal istemiyorum artık. Geçen defa getirdiklerin duruyor daha.” Pınar’ın
“Yeni modeller bulurum size” ve “Daha ucuza vereyim” şeklindeki sessiz
çığlıkları yararsız; “Kurtarmaz maalesef. Hesabı kapatalım.”
Eczaneye uğramasının nedeni
evde anlaşılır. Annesi Güzide Hanım ağır hasta. “Günden güne eriyor zavallı.”
Ev sahipleri Remzi ve annesinin gösterdiği özveri az bulunur cinsten. “Hadi bu
ay da kira almayalım. Üstelik cebimizde ne varsa verelim ama faydası yok… Bu
hastalık başka ,türlü bakım ister… Yiyeceği içeceği en iyi şekilde olacak.
Masraf hastalığı bu. Zengin hastalığı bu.” İyi bir hastane, doktor, en son
ilaçlar ve bunlar için para, ‘gözü kör olası para’ gerekli.
Çaresiz kalan Pınar,
annesinin sözünü ettiği akrabalarına gider. Rahmetli babası Necmi ile Hayri
Bey’in oğlu Faruk arasındaki benzerlik şaşırtıcı. Hısım olduklarını anlatıyor
ancak dinleyen kim. Delikanlı O’nu ‘para koparmaya’ gelmiş bir yalancı sanır.
Gerçeği babasının sözlerinden öğreneceğiz.
Yalancı olan O değil benim.
Senelerdir çektiğim vicdan azabını bilemezsiniz. Bir gün her şeyin ortaya
çıkacağını biliyordum. Üvey kardeşimdi Necmi. Benim yüzümden sürünerek öldü.
Annemiz bir, babalarımız ayrıydı. Bir gün kaybettik annemizi. Çok zengindi.”
Tüm servet
iki kardeşe kalır. Necmi, Hayri’den farklı olarak müzik ve karısı Güzide’den
başka bir şeyle ilgilenmiyor. Paranın idaresini abiye bırakarak Avrupa’ya giderler.“Necmi
ve karısı Viyana’ya gittikten sonra çalışmaya başladım. Kazanmak, daha çok
kazanmak başka hiçbir şey düşünmüyordum. Bütün benliğimi inanılmaz bir para
hırsı kaplamıştı… En büyük işadamlarından biriydim artık. Üç yıl sonra bir de
fabrika sahibi olmuştum.” Bu arada kardeşinin hissesine el koyup para
göndermeyi kesmiş.
Bunlara ‘ufak bir çocuk bile
inanmaz’ fakat Necmi ne yapsın. Mahkemeden bir sonuç alamayacağı belli.
‘Tahsilini bitirip diplomasını alamadığı için müzik öğretmenliği yapamıyor’.
Dert dert üstüne. ‘Meyhane şarkılarını, göbek havalarını bilmiyor milleti
coşturamıyor’ diye çalıştığı pavyondan da kovulmuş. Küçük kızı Pınar’a mama
bile alacak durumu yok. Kaldıkları otelin sahibi “Borcunu ödemezsen çıkarsın
buradan” diye bastırıyor.
‘‘Bu zillete dayanamayıp’
kendini kamyonun altına atar. Kardeşinin ölümüyle fabrikatörün aklı başına
gelmiş. Fakat çok geç. Ana kızı otelden atmışlar, aradınsa bul.
Bu sırrın kendisiyle beraber
mezara gideceğini düşünürken, 20 yıl sonra günahını affettirmek için ne
mümkünse yapacak. Gerçi kızı Aysel “Unutmaya çalış baba…
Hayri Bey, yine kucak dolusu
armağanla gelmiş. Amacı genç kızın ‘geçmişte olanları unutması, kalbinin
yeniden yaşama sevinciyle dolması’. Sonraki bir gece babasının ‘hissesinin bir
kısmı’ olan 500 bin liralık çek verir. Aysel, her zamanki gibi acımasız,
küçümseyici. Faruk’un ise en mutlu günleri. Pınar’la birbirlerini sevmişler.
Pınar ve Faruk evlenecekler. (Murat Çelenligil – Sinematürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder