Senaryo ve Yönetmen: Tevfik
Başer
Görüntü Yönetmeni: İzzet
Akay
Özgün Müzik: Klaus Bantser
Yapım: Tevfik Başer
(Türk-Alman Ortak Yapımı)
Prodülsiyon: Wolf
Seesselberg, Yardımcıları: Anette Aulzen, Volker Persy, Frank
Winterstein, Kostüm: Marina Heinrich, 2nci Asistan: Yasemin Akay,
Yüksel Uğurlu, Sanat Yönetmeni: Harald Freytag, Bianca Pastorina, Ses:
Bernhard Ebler, Elektronik kamera: Holger Fitchen, Holger Otte,
Oyuncular: Özay Fecht (Turna), Yaman Okay (Dursun),
Demir Gökgöl (Hodja), Mustafa Guelpimar (Baba), Grit Mackentanz (Penceredeki
kız), Marita Petersen, Reinhold Fama, Kay Miller, Monya Fribe (Bebek), Grete
Schildknecht (1.Yaşlı kadın), Helene Iborg (2. Yaşlı kadın), Emma Israel (3.
Yaşlı Kadın), Gert Amer, Stephanie Amer, Naci Ozarslan (1. Çocuk), Feramuz
Sancar (2. Çocuk), Margot Hopp, Marina Heinrich, Mariane Buehau, Diana Wilson
(Penceredeki kadın)
Ø Almanya 40 Metrekare"nin kahramanı
Turna'nın yüzü de kuşkusuz sinemasever belleklerimizdeki yerini alacak... 80
dakikalık bir küçük film içinde böylesine canlı, yaşayan, unutulmaz bir baş
kişi yaratabilmek, filmin erdemlerinden biri.. Ama tek erdemi değil kuşkusuz.
Yine 80 dakikalık küçük bir film içinde, yalnız kırsal kesim Türk toplumundaki
acımasız kadın-erkek ilişkilerine değil, kendilerini 2 ayrı toplumun, iki
farklı kültürün kesişme ve çatışma noktalarının tam göbeğinde bulan kırsal
kesim insanımızın dramına da böylesine ışık tutmak, az başarı değil..
"Almanya
40 Metrekare"nin anlattığı olayın (köyden getirdiği karısını 40
metrekarelik eve kapayıp, sokağa bırakmayan köylünün öyküsünün) biraz
"aşırı", "uç" bir durumu söz konusu ettiğini, böyle
olayların yok denecek kadar az olduğunu, Türk insanını yine en
"ilkel" biçimde, en katı ve "vahşi" ilişkileri içinde
gösterdiğini söyleyenler çıkacaktır kuşkusuz... Ve örneğin film, hiçbir zaman
TRT programlarına da giremeyecektir. Ama bütün bunlar filmin özelliklerini
azaltmıyor, önemini, düzeyini düşürmüyor. Çünkü Tevfik Başer, alabildiğine ince
ayrıntılarla örülmüş bir senaryo ve ekonomik, ama usta işi bir sinemasal
anlatımla, bizi anlattığı "özel durum"dan alıp, her gerçek, has sanat
yapıtı gibi insanın özüne, insan ruhunun ve bilincinin derinliklerine doğru
götürüyor.
Turna'nın köyde, kendisinin suretini kırmızı yemeniyle çevrilen
taşlarda görüp seven gerçek sevgilisinden ayrılıp, babasının onayıyla
"gurbetçi" Dursun'a karı olması, Dursun'un daha zifaf gecesinde
ortaya çıkan hastalığı, sağlıksız cinselliği, yılların şartlanmışlığından gelen
kadına karşı acımasızlığı ve tüm bunlardan sonra, Turna'nın 40 metrekare içinde
kendisine bir küçücük dünya oluşturma çabaları... Bütün bunlar, beklendiği
gibi, bir geri kalmışlık melodramı oluşturmuyor. Çünkü Başer, ince gözlemlerle,
yalnız belli, açık bir gerçeklik duygusunu değil, aynı zamanda iyimserliği,
umudu da filmine sindiriyor. Çünkü Dursun’lara, anlayışsız Almanlara, her şeyin
karşı karşıya getirdiği iki ayrı kültür insanlarının farklılığına karşın
iletişim umudu hep vardır... Değil mi ki Turna, avlunun karşı penceresindeki o
küçük Alman kızıyla bebekler aracılığıyla da olsa bir iletişim, konuşma özlemi,
sevgi ve yer yer ironi dolu bir iletişim kurabilmiştir...
"Almanya 40
Metrekare" yeni bir yönetmeni haberliyor. Tevfik Başer'le tanışın...
Yaman Okay ve özellikle Özay Fecht'in birinci sınıf oyunlarının ve İzzet
Akay’ın filme müthiş katkıda bulunan, daracık bir mekan içinde hacimleri,
ışık-gölgeyi olağanüstü kullanan kamera çalışmasının da keyfine varın derim.
(Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 263)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder