Powered By Blogger

28 Mart 2020 Cumartesi

DİLAN (1986)


Yönetmen: Erden Kıral
Senaryo: Ömer Polat
Görüntü Yönetmeni: Martin Gressmann
Ses: Michel, Hemmerling
Yapım: Hakan Film/Hakan Balamir (Türk –Alman Ortak yapımı)

Oyuncular: Derya Arbaş, Hakan Balmir, Yılmaz Zafer, Mehmet Erikçi, Güler Ökten, Dilaver Uyanık, Kerim Ulusoy

Konu: Dilan (Derya Arbaş), köyün en yoksul kızıdır. Ama güzeldir... İki sevdalısından Mirza (Mehmet Erikçi), kendi gibi yoksul bir gençtir. Bir atı ile beş koyunundan başka bir şeyi yoktur. Dilan’ın öteki sevdalısı ise köy ağasının oğlu Paşo’dur (Yılmaz Zafer). Ama Dilan, yalnızca Mirza’ya tutkundur. Aralarında söz kesilir. Mirza başlık parası derdine düşerken, Paşo rakibini ortadan kaldırma çareleri arar ve seyis Kero ile tuzak hazırlar. Kero kaçakçıdır. Mirza’yı kaçağa git-meye razı eder. Dönüş yolunda Paşo, Mirza'yı vurur. Mirza'nın tek varlığı -atı ve evi- Keroya kalmıştır. Bir süre sonra Paşo ile evlenen Dilan, gerdek gecesi Paşo'yu vurarak, kaçar. Filmde Mirza olarak kullanılan Dilan'ın sevgilisinin adı romanda Mirkan'dır. Köyün yoksul kızı Dilan, öksüz ve yetim köyün çobanı Mirkan ve ağanın oğlu Paşo tarafından sevilir; Dilan Mirkana daha yakınlık duyarsa da Paşo'nun zenginliği de aklına takılmaktadlı", Mirkan Dilan'ı ister tüm zenginliğine rağmen köyde yalnızlık çeken Paşo Mirkan'a ilgi duyan ve Dilan'ı kıskanan Bitli Hazo tarafından kışkırtılır...

Paşo'nun babasının yanında çalışan Kero ise kısa süre yaptığı kaçakçılık dışında ağanın (Paşo'nun babası Zübet Bey) boyunduruğunda yaşamıştır. Mirkan'm Altay'ında da gözü vardır, tayı elde ettikten sonra peşine takacağı adamları ile Zübet Beyin düzenini yıkıp, evini barkını dümdüz edip tarla olarak kullanmayı düşlemektedir, Mirkan'ının Dilan'ı istediğini ve istenen başlığı verebilmek için düşünce· lere daldığını öğrenen Paşo, Kero'yu bulup onu kandırıp (İran'a) gitmeye ikna etmesini ister, sonunda evi ve atı onun olacaktır. Mirkan, Kero ile İran'a gider, dönüşü tek başına yapan Mirkan pusu kuran Paşo tarafından öldürülür. Dilan günlerce Mirkan'ın yolunu bekler, günler sonra Mirkan'ın Al tayı binicisiz geri gelir, günlerdir zaten perişan halde bulunan Dilan iyice kendini dağlara vurur. Kero Mirkan'ın evine yerleşir, Altay'ı elde etme uğraşına gırer. Günler sonra Dilan bir sabah kalkıp Mirkan'ın acısını içine gömer gündelik yaşamına döner, bu işe en çok babası Apo Eho memnun olur, Dilan o gün yine yoluna çıkan Paşo'ya eğer hala gönlü varsa gelip istemelerini söyler. Köyden birileri Apo Erıo'ya hayırlı bir iş için o gece evlerine geleceklerini söylerler. Dilan, babasına kendini Paşo'ya istemeye geleceklerini, isterlerse vermesini söyler. Dilan'ı o gece Paşa'ya isterler, İstenilen başlık verildikten sonra düğün yapılma-dan Dilan'ı alıp götürürler. Gerdek gecesi Paşo sağdıcı tarafından gelinin yanına yollarıır, heyecanlıdır, soyunup tam yanına 'gideceği sıra Dilan tarafın-dan; babasının koyun kırpmak için kul-andığı 'kırklık' ile göğsünden vurulur, gerdek yatağına düşer, ölür. Sağdıcı tarafından bulunur, Dilan ise ortada yoktur. Köy ayağa kalkar, evinde ikinci karısı ile odasına çekilmiş Zübet Bey'e, Paşo'nun anası haber verir, bey deliye döner, kaçan Dilan'ın aranmasını kanlı donunun ve canının getirilmesini ister, peşine iz sürücüler ve adamlar düşer, Dilan'ın babasını getirttirir, adamın ha-beri yoktur, öldürmelerini söyler, Apo Eho oracıkta vurulup öldürülür, olaylardan neden sonra haberi olan Kero, sonunda Al taya binerek Dilan'ın peşine düşenleri aramaya gider, bir süre sonra bulurda, adamlar Dilan'ı bulmuşlar elle-rinde kanlı donu ile Zübet Bey'e gitmektedirler, Kero biraz sonra Dilan'ın cesedini bulur, üzerin örter, pişmanlık içindedir, hep hayalini kurduğu adamlarının çevreSinde toplandığını görür ve Zübet Bey' in evini basmaya gider ve kapısını kurşunlar, Bey neye uğradığını şaşırır, adamları Kero'yu vururlarken, Kero'da tek başına oluğunu anlar. “Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye”

► "Dilan", Erden Kıral sinemasının artık bildik sayılan özelliklerini bir kez daha yineliyor. Bu "bildik olma" olgusunu, olumsuz bir eleştiri olarak değil daha çok bir övgü olarak belirtiyorum. Çünkü Kıral, her filminde değişik bir anlatım tutturmaya çalışan yönetmenlerden çok, kendi kişisel üslubunu oluşturmayı ve her filminde bu üsluba yeni ayrıntılar katmayı deneyen bir yönetmen tavrını yeğliyor. Nedir Erden Kıral üslubu? Ben şöyle diyeceğim: Genelde geri kalmışlık süreci içinde yakaladığı insanlara, onların göründüğünden çok daha zengin olan iç dünyalarını araştıracak biçimde yaklaşmak ve böylece temel İnsancıl tavırlara, çelişkilere, İkilemlere evrensel düzeyde bir yaklaşım getirmek... Bu genel tavır, biçim tutarak alabildiğine yalın, duru, şiirsel, ama şiirselliğini süsle-yen değil sadelikten alan bir anlatımla somutlaşıyor,

"Dilan", bu açıdan tipik bir Kıral filmi... Hele ilk yarıda, gerek konunun ve tiplerin "bildikliği” gerek Kıral üslubunun (belki biraz aşırı) yalınlığı, insana belli bir sıkıntı ve düş kırıklığı vermiyor da değil... Ne var ki bu yalınlığın, özellikle ikinci yarıda ger-çek bir üsluba dönüştüğünü fark etme-mek olanaksız. Sabırlı bir yönelmen Kıral; insanlara, onların dünyalarına yaklaşma-da alabildiğine sabırlı. Ancak seyircisinden de, benzer bîr sabrı istiyor. Geri kalmışlık sürecini yaşayan insanlara, çevredeki her türlü pitoresk ve egzotik öğeyi alarak, yalnızca birer insan olarak yaklaşmak ve böylece öykülerdeki evrensel-liği vurgulama tavrını, aynı zamanda özenli, dikkatli ve aranmış kamera hareketleriyle mantıklı bir biçimcilikle esleştirmek, Kıral'ın sinemasının artık ayrılmaz bir özelliği. Ne yazık ki "Hakkâri'de Bir Mevsim" gibi "süper" bir filmden sonra Kıral'dan hep daha iyisini bekleyen bir seyirci de var. Kıral, bizce iyi şeyler yapıyor. Giderek son 10 yılda sinemaya başlayan yönetmenler arasında kişisel bir üsluba doğru giden tek isim bizce... Ancak "Hakkâri" başarısını bir "yük" gibi sırtında taşıması da Kıral’ın yenmesi gereken bir engel. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder