Oyuncular :
Haluk Bilginer (Deccal), Beren Saat (Maria), Mahsun Kırmızıgül (Fırat), Murat
Ünalmış, Bora Sivri , Ali Sürmeli, Hüseyin Avni Danyal, Mustafa Sandali (Acar),
Zafer Ergin, Salih Kalyon, Cezmi Baskın, Suna Selen, Eşref Kolçak, Engin Altan
(Timur), Danny Glover (Marcus), Tayfun Sav .Ulaş Tuzak, Ernest Raymond , Bob
Ari (Avukat Friedman ), Laine Rettmer (Lisa), Yüksel Arıcı, Ali Güney, Robert
Patrick, Scott William Winters, Gina Gershon, Ümit Okur (Hamza), Laine Rettmer
,
Konu: Büyük çaplı
terör eylemleriyle benzerleri arasında öne çıkan bir suçluyu yakalamak için
yapılan operasyon büyük bir çatışmaya dönüşür. Liderlerini koruma pahasına
ortalığı kan gölüne çeviren adamları sayesinde lider son anda kaçarak kurtulur.
Bir süre sonra kırmızı bültenle arana ve ismi fenomene dönüşen Deccal kod adlı
suçlunun Amerikada yakalandığı bilgisi gelir. Onu teslim almak için teşkilatta
ilk akla gelen isim Fırat (Mahsun Kırmızıgül) olur.
Fırat araştırmalarıyla suçlu Hacı Gümüşü
(Haluk Bilginer) deşifre eden polistir. İyi derecedeki İngilizcesi ile Acar
(Mustafa Sandal), Amerikada Fırata eşlik edecektir. İkili Amerikaya günlük
olarak gidip, suçluyu teslim alıp döneceklerdir. Amerikaya giderler, suçluyu
teslim alırlar ve Hacı Gümüşü ellerinden kaçırırlar.
Bundan sonrası kolay gibi görünür ama
hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Türkiyenin doğusunda bulunan Bitlisli İki
kan davalının öyküsü, İstanbul, New York, Bitlis üçgeninde gerilimin,
maceranın, aksiyonun ve gizemin izleyiciyi derinden etkileyeceği bir polisiye
olarak anlatılmaktadır..
Mahsun Kırmızıgül, ciddi bir sinema
tutkusuna ve bunu beyazperdeye yansıtmada doğal bir yeteneğe sahip olduğunun
sinyallerini "Beyaz Melek" ve "Güneşi Gördüm" ile vermişti.
ülkesinin sorunlarına duyarlı olduğu, yanlışları gösterip kendince memleket
meselelerinin nasıl çözümlenmesi gerektiğini anlatmayı görev edindiği de
aşikardı. Ancak en başından beri, söylemek istedik/erini üstüne basa basa,
çoğunlukla da izleyenin başına kakarak ifade etmeyi tercih etti. Cümlenin
altını kalın aldığı "Gecenin Kanatları"nda tahammül edilemez
seviyelere ulaştı (elbette ki bu durum sadece Kırmızıgül'ün suçu değil,
kolektif başarısızlığın sonucuydu). Kırmızıgül'ün senaryo yazımındaki
zaaflarını zamanla toparlayacağı ümidi vardı hep. "Beyaz Melek" ve
"Güneşi Gördüm"ün ardından daha iyi yazılmış, daha incelikli, sonuç
olarak daha profesyonelce bir iş bekleniyordu doğal olarak. Ama ortaya çıkan
sonuç, ilk iki filminin bile gerisinde kalacak düzeyde. Kırmızıgül bu sefer 11
Eylül sonrasında ayyuka çıkan İslam düşmanlığını eleştiriyor. Yine kör kör
parmağım gözüne stiliyle ... Acar polisimiz Acar, Amerikalı meslektaşına ayar
çekerken, olabilecek en sığ, en klişe cümleler dökülüyor ağzından. Hacı Gümüş,
okul hocası edasıyla Müslümanlık'ın barış dini olduğunu defalarca anlatıyor da
anlatıyor. .. Müslüman'a Müslüman, Türk'e Türk propagandası yapılıyor adeta.
Hacı Gümüş'ün restoranını işleten Timur'u takip etmek, sadece Türk polislerinin
aklına geliyor örneğin... Amerikalı m1slektaşlarının becerebildiği ise sadece
tanığı tehdit etmek... Timur'un Acar ile Fırat'ı tuzağa düşürüp, 'bu
şerefsizler sevgilimin ağzını bağladı; hemen gidip onu çözeyim' diyerek olay
mahallini terk etmesi ise akıl mantık alır gibi değil... Bu örnekleri uzatmak
mümkün. Halbuki Kırmızıgül, hikayede iki kilit olay yakalamayı başarmış. Hacı
Gümüş'ün suçlu olup olmadığı üzerindeki muammaya odaklanabilseymiş ya da
Fırat'ın harcanıp giden kan davası kandırmacısını heyecanı ayakta tutan,
kıvamında bir aldatmaca olarak kullanabilseymiş keşke …
Filmin sinemamız açısından başlıca artısı
ise teknik kalitesi ... Ancak bu da göz boyamaktan öteye gidemiyor. New York
sokaklarında patlayan bombalar, şaşaalı zikir töreni, Danny Glover'ın cami
ziyareti gibi 'güzel görünen' sahneler, sadece görünmekle kalıyor; hikayeye
katkıda bulunmuyor; hatta genel boşluk içinde fazlasıyla 'sıntıyor'... Ezcümle,
Mahsun Kırmızıgül "New York'ta Beş Minare" ile yönetmenlik becerisini
artırmadaki hevesini dosta düşmana kanıtlıyor; senaryo yazımındaki zaaflarının
hoş görülemeyecek kadar fazla olduğunu da...
(Müjde
Işıl , Sinema , 12.2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder