Senaryo: Halil Ergün
Görüntü Yönetmeni: Selçuk Taylaner
Yapım: Candemir
Ltd./Tülin Candemir
Renklendirme:
Türker Vatan, Şakir Yörük, Ses: Serdar Işın,
Seslendirme Yönetmeni: Ersan Uysal, Sesleri Alan: Ercan Okan,
Baskı: Özkan Sevinç, Uğur Orbay, Negatif Yıkama: Ahmet Taşoluk,
Abdullah Baran, Arif Şiringöl, Yardımcı Yönetmen: Aytekin Hatipoğlu,
Yönetmen Yardımcısı: Ömer Uğur, Kamera Yardımcısı: Ahmet Gürkonak,
Sinan Güngör, Işık Yardımcısı: Hüseyin Kılıç, Set Yönetimi: Mustafa
Albayrak, Devamlılık: Yeşim Kaya, Makyaj: Corci, Yapım
Yönetmeni: : Mustafa Oğuz, Müzik: Engin Noyan, Kurgu: Ömer
Sevinç, (Şafak Film Laboratuarlarında renklendirilmiş, Fono film’de seslendirilmiştir)
Oyuncular: Perihan Savaş, Halil Ergün, Hüseyin
Kutman, Asuman Arsan, Ayhan Kavas, Sezai Altekin, Defne Halman, Jale Aylanç, Yavuz
Kumçay, Tilbe Saran, Göker Ergün,
Konu: Kasaba eşrafının ailelerinden birinin
oğlu olan Kemal, kavaf olarak hayatını kazanır. Ancak Kemal'in tüm amacı
İstanbul gibi bir büyük kente yerleşmektir. Ne var ki kaymakamlıkta görevli
babası, oğlunun bu arzusuna devamlı karşı çıkar. Ve gitmesine engel olur. Bu
sırada kasabaya Gönül adlı bir öğretmen atanır. Öğretmen Kaymakam tarafından
Kemal'lerin evine yerleştirilir. Gün geçtikçe Kemal ile Gönül arasında duygusal
bir ilişki başlar. Bir zaman sonra Kemal ile Gönül İstanbul'a gidip evlenirler.
Ama mutlulukları ekonomik sorunlar ve iç çatışmalar nedeniyle giderek çökmeye
başlar.
* Kırlangıç Fırtınasını izlerken kaçınılmaz
biçimde 10 yıl öncesinin "Merhaba"sını anımsadım. İlk filmin ortak
yanı, iki ayrı yönetmenin ilk filmi olmalarının yanı sıra, senaryolarının
Halil Ergün tarafından yazılmış olmasıydı. Böylece 10 yıl arayla benzer
temalar, kaygılar, dünyaya Halil Ergün çerçevesinden bakma olayı perdeye
geliyordu. Kendi adıma, bu bakışı pek paylaştığımı, Ergün'ün dünyasına pek
girebildiğimi söyleyemem...
Film, İznikli bir genç
adamın, Kemal'in öyküsünü anlatıyor. Kemal, ilk yarıda bize rahatsız, tedirgin,
kendisiyle barışık olmayan, pek çok şeye (her şeye?) baş kaldıran biri olarak
sunuluyor. Tam bir 'nonkonformist'
(*) kahraman... Ama perdede, James
Dean'den Marlon Brando'ya, '400 Darbe'den 'İf’e, tüm bu tür filmlerdeki
kişiliklerin bu tür davranışlarının toplumsal, toplumbilimsel, ruhbilimsel
nedenleri belirtir. Oysa, bu filmde belirmiyor. Filmin ilk yarısında Kemal’in
'meselesi', İznik'ten İstanbul'a gidebilmektir. Türk toplumunun milyonlarca
insanının dünyanın dört bir yanına savrularak Avustralyalara dek gittiği bir
çağda, Kemal'in üç saatlik yoldaki İstanbul'a gitmesi nasıl bir 'mesele', ben
anlayamadım. Ola ki, Halil Ergün'ün böyle bir 'mesele'si gerçekten vardır...
İkinci yanda ise, Kemal,
aşık olup evlendiği Gönül'le bir türlü mutlu olamıyor. Niye? Kemal'in işleri
kötü gidiyor İstanbul'da, iki yakayı bir araya getiremiyor. Ama asıl neden daha
çok Kemal'in sevgisizliği, iletişimsizliği olarak beliriyor. Burada kuşkusuz
daha bir gerçeklik, İçtenlik kazanıyor senaryo... Çünkü toplumumuzda iletişim
kurmaktan, sevmekten yoksun o kadar çok insan var ki... Bu yüzden, yanı
başlarındaki mutluluğu yakalayamayan, ömürlerini küçük hesaplar, üzüntüler,
sürtüşmelerle harcayıp tüketen..
Ancak
Kemal'in baştan beri bir temele oturtulamamış, belirlenememiş kişiliği, burada
da bu 'sıradan insanlar' öyküsünün gerçeklikle buluşmasını, seyirciyi
etkilemesini Önlüyor. Geriye ise. ilk filmini yöneten Atilla Candemir'in temiz,
yer yer baş kişiyle yönetmeni buluşturup konuşturan yenilikçi, araştırmacı
anlatımının verdiği sınırlı umutla, birkaç oyuncunun tutturduğu oyun düzeyi
kalıyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
(*) nonkonformist
: Toplum kurallarına ve geleneklere
uymayan, halkın değer yargılarına ayak uydurmayan/ uyduramayan kimse..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder