Senaryo: Mehmet Aydın
Kameraman: Erdoğan Ererez
Hikaye: Nami Dilbaz
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Burak Film/Sungur
Esen, İbrahim Mertoğlu
Orkestrasyon: Oğuz Abadan,
Reji Asistanları: Sevda Aktolga, Sema Öztüzün, Prodüksiyon Amiri: Erol
Emerle, Fikret Ertuğrul, Set Ekibi: Halil Dede, Ekrem Çınaroğlu, Işık
Şefi: Aslan Yıldız, Işık Ekibi: Gürcan Küçüker, Mehmet Söyler, Ses
Mühendisi: Erkan Esenboğa, Senkron: Sedat Karadeniz, Negatif
Montaj: Ali Berkan, Ömer Aksu, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz,
Laboratuvar, Rıza Tümai, Armağan Köksal, Şemsi Tokgöz, Selahattin Kılıç,
Montaj: İsmail Kalkan, Seslendirme Yönetmeni: Erhan Yazıcıoğlu, (Sineray
Stüdyolarında hazırlanmıştır)
Oyuncular: İbrahim Tatlıses, Hülya
Avşar, Pembe Mutlu, Şükriye Atav, Neslihan Acar, Tuncay Akça, Diler Saraç,
Aslan Altın, Sabit Çolael, Ahmet Kavak,Murat, Ergun,
*Bu yazı Almadovar'ın Atame’'sinde (Bağla Beni) ve
Tatlıses'in Mavi Mavi'sindeki yazarlık, arzunun işlenişi ve kendine dönük
parodinin işlevlerini karşılaştırmalı olarak irdelemeyi amaçlıyor. Eş derecede
önemli bir amaç da gerçekçi, modernist ve postmodern olarak
sınıflandırılabilecek filmlerin, sinemasal yazarlık bağlamında içerdikleri
farklılaşmaları Kuramlaştırmaktır. Özellikle anlatısallık zincirini oluşturan
olayların gelişimi ideolojik bir benzerlik içerirken anlatımsal işleniş
birbirinden tamamen farklı iki yazarlık örneği sunmaktadır.
Filmler iki açıdan
birbirlerine benziyorlar: Filmlerde kızlar kaçırılıyor ve kendilerini
kaçıranlara aşık oluyorlar. Buna karşılık kaçırma olayının meşrulaştırılma
şekli, bu iki filmin en önemli farklılığını oluşturuyor. Bağla Beni'de Ricki
(Antonio Banderas) Marina'yı (Victoria Abril) bir gün kendisine aşık olacağı
inancıyla kaçırır ve yatağa bağlar. Mavi Mavi'de kaçıranın kendisi, Sibel
(Hülya Avşar) tarafından kandırılarak baştan çıkartılan ve ardından partide
eğlenen insanlar önünde aşağılanan bir kurban-kahramandır. Bunun sonucunda
Kerim (İbrahim Tatlıses), Sibel'i ona bir ders vermek için kaçırır.
Kaçırma
olayını meşrulaştırma konusundaki benzerlikleri ve ayrılıkları dışında Atamel
ve Mavi Mavi aynı zamanda yazarlarının kişisel katkıları açısından da
farklılıklar gösteriyor… Bağla Beni'deki yazarsal katkı, gelişen olayların
inandırıcılığını ortadan kaldırmaya yönelik kendinden parodi olarak ortaya
çıkmakta-dır. Bu saptama ise Bağla Beni'nin anlatımına ilişkin iki düzeyi
işaret etmektedir: İlk düzey olayların düz bir mantıkla anlatıldığı "hedef
alınan" metindir. Birinci düzeyle iç içe var olan ikinci metin ilkinin
meşruluğunu sorgulayan bir yabancı metin olarak ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla, Bağla Beni'de hedef metin kaçırılma olayı, yabancı metin ise
birinci düzeyde sunulan olayları yadsıyan stilize edilmiş, kendine dönük
parodidir. Bağla Beni'nin bu iki boyutlu yapısına karşılık Mavi Mavi'nin
anlatımı tamamen tek boyutludur. Öykülemede, yazarsal katkı da tek boyuta
indirgenmiştir ve hiçbir yazarsallık veya bilinçli bir parodik anlatım ön
planda gözükmemektedir. Film genel geçer sinemasal kalıplara dayanmakta, hem
popüler sinemanın hem de gerçekçi anlatımın kalıplarından dayanak almaktadır.
Bütün diğer filmler gibi
Bağla Beni de Mavi Mavi de seyirciye perdede yaşanan fantazmayı, onun
kendisinin ürettiği izlenimini veriyor. Tüm filmler düşü görenin gerçek
kimliğini, açıkçası yönetmeni perdeden saklamanın bir yolunu bulur. Seyirciye
de seyrettiğinin bir düş ürünü olduğu unutturulmalıdır.
Bağla Beni ve Mavi Mavi 'de
perdeye yansıtılan ve seyircinin kendi fantezisi olarak özümsediği, aslında
yönetmenlerin bilinçaltı fantezilerinden başka bir şey değildir. Fakat bu
dönüştürme süreci ve yönetmenin rolünü silme biçimi her iki filmde de önemli
farklılıklar gösteriyorlar.
Bağla Beni
bizzat kaçırma olayını parodiye dönüştürerek, yönetmenin olası fantezilerini
filmden soyutlar. Adeta film seyirciye olup bitenleri ciddiye almamasını
öğütler. Parodinin işlevi, yönetmeni filmiyle bütünleştirmek değil, tersine ona
ironik bir mesafe ile bakıldığını ima etmektir. Parodik anlatımın ön plana
çıkartılması Almadovar'ın yazarlığının da altını çizen bir öğedir. Öte yandan
Bağla Beni'de öyle anlar vardır ki parodik anlatım yiter ve film kendini
ciddiye almaya başlar. Böylesi anlarda parodinin, yönetmeni temize çıkarma
işlevi biter ve fantasmasını örten maske düşer. Daha önce belirttiğim gibi,
Mavi Mavi-de bu tür bir parodi gözükmez. Tam tersine olaylar tümüyle ciddiye
alınmış-tır. Burada kişisel onur ve ahlaki değerler, kaçırma olayını meşrulaştırıyor.
Olayların sunuluş biçimi alternatif bir metin ile parodileştirilmiyor. Daha da
ileri giderek Mavi Mavi'nin yönetmeninin film ile tümden özdeşleştiğini
söylemek olası. Tatlıses'in diğer filmleri ve şarkıları ile pekişmiş imajı
kendisinin de aynı şeyi yapabileceği izlenimini verir. Mavi Mavi'nin en ilginç
özelliği, Tatlıses'i hem gecekondu mahalleri arasında mekik dokuyan yoksul ama
onurlu bir minibüs şoförü olarak, hem de film ötesi, "sınıf atlamış",
popüler bir şarkıcı olarak aynı anda mitleştirmesi….
Mavi Mavi'nin anlatımı bir
yanda müzikal türünün anlatım özellikleriyle, diğer yanda Yılmaz Güney sineması
uzantısı yoksul mahallelerin çıplak gerçeğini ön plana çıkaran, bir fotoğrafik
anlatıma dayalı, zengin ve fakir yaşamı çelişkileri ile gösteren
"gerçekçi" sinemanın harmanlanmasıdır….
Başlangıcında Mavi Mavi iki
uç kültür ve sınıfa ait iki bebeği paralel kurgu ile gösteriyor. Birini
gecekondu mahallerinde büyürken, diğerini de sayfiye yerlerinde ve plajlarda
görüyoruz. Büyüdüklerinde biri toples güneşleniyor, diğeri de Aksaray'da
minibüsçülerin arasında yaşıyor. Çocuklar bir taraftan büyürken, bu mekanlar
sınıfsal göstergelere dönüşerek film boyunca leitmotif (laytmotif) olarak işlevlerini
sürdürürler. Bu sahneler aynı zamanda erkek ve kız çocuğunun ilerde buluşacak
da olsalar farklılıklarının ciddi bir engel oluşturacağını ima ediyor.
Öte yandan,
Bağla Beni karakterlerini sınıf farklılıkları içinde göstermez. Aslında hem
Rick hem de Marina işçi sınıfi kökenlidir. kız Rick'in çocukluğu önce yetimler
yurdunda sonra da akıl hastanesinde geçerken Marina pavyonlarda, ucuz seks
filmlerinde oyuncu olarak yetişmiştir. Dolayısıyla sınıfsal uyumluluk bu filmde
belirleyici rolü oynamaktadır. Buna karşılık daha farklı bir etken Bağla
Beni'de karşıtları karşı karşıya getirmiştir. Yalnızlık, yitirilen değerler ve
iş ahlakı ile aile kurmak, çoluğa çocuğa karışmak ve saygın bir iş sahibi olmak
gibi arzular karşı karşıya konmuştur. Dolayısıyla, filmin beklenen finalinde
iki karakter aynı değerler şemsiyesi altında birleşiyor ve bunu mutluluğun
temeli olarak görüyorlar.
Bu bağlamda, her iki filmin
de sınıfsal ilişkiler üzerine kurulduğu söylenebilir. Mavi Mavi'de içselleşen
arzu, her iki sınıfın diğerinde çekici bir yan bulması üzerine kuruludur. Kerim
öğrencileri minibüsüyle okullarına götürürken, BMW'si ile kız kardeşini bırakan
Sibel, sabırsızlıkla arkadan korna çalar. Bunu Kerim'in Sibel'e verdiği bir
ahlak dersi izliyor. Böylelikle film, işçi kökenli insanların yoksul da olsa
namuslu dürüst ve hatta "ülkeye yararlı", zenginlerinse, şımarık,
israfkar ve sefih oldukları saptamasını yapar. Kerim'in verdiği dersten
etkilenen Sibel, kız kardeşini okula minibüs ile göndermeye başlar. Bu filmde
de, ulaşılmazlık, bir kadın-nesnenin ötesine geçerek sınıfsal üstünlük, yaşam
biçimi ve daha önemlisi yaşama biçiminin kendisini de belirleyen bu sınıfsal
konumun ulaşılmazlığıdır. Kerim 'in Sibel'in ait olduğu sınıfla özdeşleşmesi
ulaşılmazlığın oluşturduğu arzu olarak görülebilir.
Mavi
Mavi'deki paralel sahne Sibel'in kaçırılışının hemen ardından gelir. Fakat bu
filmdeki kız kaçırmanın Bağla Beni den kültürel açıdan önemli bir farkı var:
Kız kaçırma Türk kültüründe bir sapkınlık değil bir gelenek olduğu için sonuçta
bir kız kaçırma olayını kendini ciddiye alarak göstermek mümkün. Kız kaçırma
nedeninin normal olarak algılandığı bu sahnede ön plana çıkan asıl
sapkınlık,olayın fetişistik sunumunda yatıyor.
Kerim'in minibüsündeki genel
görüntüsünü izleyen yakın çekimde Sibel'in yüksek topuklu ayakkabıları ve çapraz
olarak bağlanmış ayak bilekleri görülür. Bu sah-nede de diğer minibüs
sahnelerinde olduğu gibi direksiyondaki Kerim, tonda Tatlıses'in bir şarkısı ve
arkada (bu sefer tamamen savunmasız) bir kadın üçlüsü bir arada görülür. Fakat
Bağla Beni'den farklı olarak mutlu son ile bağlanabilecek bir fantezi senaryosu
sunulmaz. Tam tersine Sibel 'in kaçırılması aşık olduğu kadınlararından
aldatılarak aşağılanmış ve artık yitireceği hiçbir şey kalmamış birinin yapabileceği
umutsuz bir eylem olarak sunulmuştur. Sahnenin en belirgin özelliği
amaçsızlığıdır. Bu aşamada Kerim'in bile Sibel'i ne yapabileceğini bilmesi
mümkün değildir. Sibel
zengin yaşamın fetişistik ve iç gıdık-ayıcılığının da kendisi gibi sunulmuştur.
Fetişizm bağlamında yüzIeşilmek istenmeyen ve dolayısıyla kaçınılan travma
karakterlerin "ayrı dünyalara ait" oluşlarının bilincidir. Sonuç
olarak film, bu bilinçten tüm sınıf ve kültür duvarlarının aşıldığı bir
evliliğe, kısacası bir düşe inanarak sıyrılır. Filmin üç düzeyinde de
(öyküleme, seyretme ve yazarlık) karşılıklı olarak paylaşılan ve duyumsanan
ortak öğeler görülür. Öykü düzeyinde Sibel de Kerim de bir diğerinin neden
yoksun olduğunun farkındadır. Ve bu yoksunluk her zaman sınıf farkının değişik
sonuçları olarak ortaya çıkar. Ama bu yalnızca ahlak ve kültür farkıyla sınırlı
olmakla kalmayıp cinsel arzu ile de ilgilidir. Keza hem Sibel hem de Kerim
evlenmek istemedikleri kişilerle evlenmekle yükümlüler ve bu da yine ait
oldukları sınıfların bir yaptırımıdır.
Sibel'in
tutsaklığının betimlenişi seyirciyi sahnenin fetişizmini paylaşmaya davet eder,
niteliktedir. Dolayısıyla bu isyan fantezisi, karakterlere olduğu kadar
seyirciye de fetişizmin tüm aşamalarını duyumsatır. Seyirci de Sibel'in elde
edildiği izlemine kapılmaz; bununla birlikte Kerim'in yerinde olsa aynı şekiIde
davranacağını düşünerek Sibel-'in kaçırılmayı hak ettiği sonucuna varır, dahası
yol açabileceği mutlu son gibi alternatifler hayal eder. Dolayısıyla seyirci
Sibel'in bağlı halini fetiş düzeyin-de algılar; fakat aynı zamanda bundan
kendini sıyırarak, kaçırmanın gerçekten ne kadar uzak ve mantık dışı olduğunu
da düşünür ve "gerçeklere" geri döner. Mavi Mavi'nin yönetmeni de bu
ortaklaşa duyumsanan fetişistik deneyimden payını alır. Fakat yönetmenin bunu
duyumsayışı seyircininkinin tam tersi yönünde gerçekleşir, çünkü öyküsel durumu
hayal eden yine kendisidir. Ancak belli bir toplumsal gerçeğin inkarı böylesi
bir fetişistik fantezinin yaratımına yol açar. Dolayısıyla, yönetmenin fetişist
senaryodan ve özdeşleyimden sıyrılması bir bakıma Tatlıses’in kendine model
olarak seçtiği minibüs şoförü imajını korumasıyla sınırlıdır. Son aşamada
yönetmenin arzuları ile filme ait olan yazınsal arzu yazarın mesafesini
kaybetmesiyle sonuçlanan bir ittifaka dönüşüyor. Bu arzu Mavi Mavi'de olduğu gibi
sınıf değiştirmekten çok, bir kadını pornografi batağından kurtarıp
ehlileştirmek, evlenip çoluk çocuk sahibi olmaya ikna etmek, kısacası ahlak
dışı bir yaşamdan çıkarıp mazbut bir hayat tarzını benimsetmek-tir. (Selim
Eyüboğlu) “Sinema Yazıları, “Hazırlayan: Seçil Büker
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder