Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Kamera: Cahit Engin
Yapım: Can Film/Fatma Girik, Kemal Sunal
Yönetmen Asistanı: Zafer
Par, Arif Erkuş, Kamera Ast: Ali Güvenci, Işık Şefi: Ömer Ekmekçi,
Prodüksyon Amiri: Adnan Uygur, Set Ekibi: Erdil Demirbaş, Kadir
Yılmaz, Necmettin Çobanoğlu, Sami Meriç, Renk Uzmanı: Hasan Örnek,
Laboratuvar: Selahattin, İsmet Tomaçgil, Yeni Stüdyoda hazırlanmış ve
renklendirilmiştir).
Oyuncular: Kemal Sunal, Oya Aydoğan, Cem Erman, Ali Şen, Reha Yurdakul
Orhan Elmas, Oya Akkartal, Leman Akçatepe, Feridun Şavlı, Asım Par, Orhan
Çoban, Misafir Oyuncu: Süleyman Turan,
Konu: Bir
reklam şirketi TV reklamlarında kullanmak üzere Şaban'la anlaşır. Şaban büyük
reklamlarla TV'ye çıkar. Fakat bir süre sonra reklamını yaptığı malların bozuk
olduğu anlaşılır. Daha önce halkın çok sevdiği Şaban birden gözden düşmüştür.
Duruma el koyar ve halkı aldatanlarla bu kez Şaban mücadele eder. Kemal Sunal'ın
en iyi güldürülerinden biri.
► Seden, piyasanın istediğine, belirlenmiş kalıpla kolayca
uyan bir sinemacı. Bu konuda hiçbir sıkıntısı, bir direnişi yok "100
Numaralı Adam" nasıl seyircinin beklediği tipik bir "Kemal Sunal
fimi" ise "Çilekeş" de seyircinin beklediği tipik bir
"Orhan Gencebay filmi". Her şey güvenceye alınmış, hiçbir sürpriz
yok. Her 2 film de bunun dışında, Seden'in sinemasının kusurlarını ve
erdemlerini taşıyorlar.
"100 Numaralı Adam", kuşkusuz Seden açısından daha
önemli. "100 Numaralı Adam", ilginç yanlar taşıyor konu olarak…
► Tüketicinin henüz Batı ülkelerinde olduğu gibi
örgütlenmediği, tüketim mallarının gerekli denetimden geçmediği reklamların
içeriğinin doğru veya yanlışlığının söz konusu edilmediği bir ülkede, üstelik
reklamcıların TV'ye egemen olduğu istemediği programları bile yayınlatmak
gücüne sahip olduğu bir ülkede, konu bu yönüyle ilgi çeki-yor. Ancak Seden’in
senaryosu bu konulara yüzeysel biçimde yaklaşıyor. 1940'ların TV'de izlediğimiz
Frank Capra komedilerinin ana şemasını, iyimserIiğini ve ideolojisini taşıyor
film.. İyiler/kötüler arasında, "kötü" üreticiIere karşı tüketicileri
koruyan saf Ve iyi yürekli Şaban da, önce kötülerin yanındayken sonunda Şaban'a
destek olan reklamcı kız da tipik Capra kahramanları. Buna Kemal Sunal’ın bir
çoğu eski Jerry Lewis filmle-rinden alınma buluşlar ve yine tipik Lewis
mimikleri de eklenince, filmin özgünlü-ğünden söz etmek zorlaşıyor.
Osman Seden, kamera denen aygıta tümüyle egemen, sinema dilini
kurmuş, anlatacağını en rahat biçimde anlatan bir sinemacı. Ne yazık ki
anlattığına pek önem vermiyor. Moda akımların, ticari kuralların, piyasaya uyma
kaygısının peşine takıImış giden bir sinema bu... Örnekse, Seden gibi yıllanmış
bir sine-macı bir Orhan Gencebay filmi çekti-ğinde artık "Çilekeşli gibi
bir öyküyü sinemalaştırmayı kabul etmeli miydi? Seden sinemasının biçimsel
ustaIığını bir olgu olarak kabul ettikten sonra, bu eleştiriyi getirmenin de
gereği var. Sinemacılar, çağımızda nasıl anlattıklarından çok ne anlattıklarıyla
yargılanıyorlar artık ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 168 ”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder