Powered By Blogger

29 Mart 2020 Pazar

FATMAGÜL'ÜN SUÇU NE (1986)


Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Vedat Türkali
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Murat Film/Süreyya Duru

Oyuncular: Hülya Avşar, Aytaç Arman, Ayberk Çölok, Cengiz Sezici, İhsan Yüce, Menderes Samancılar, Güzin Özipek, Sevim Çalışgir, Gülsen Tuncer, Nurtekin Odabaşı, Burhan Gökan, Hakan Ökten, İsmail Tak, Murat Ersan, Reşit Çıldam, Kazım Eryüksel, Seyfi Havaeri,

Konu: Fatmagül deniz kenarında çamaşır yıkarken beş gencin saldırısına uğrar. Kısa bir süre sonra tecavüze neden olan gençler yakalanırlar. Gençler için tek çıkar yol aralarından birinin Fatmagül ile evlenmeyi kabul etmesidir. Saldırganlardan üçünün zengin aile çocuğu. birinin de evlenemeyecek kadar fakir oluşu Kerim'in evlenmesi zorunluluğunu doğurur. Yasalardan dolayı en az beş yıl sürecek evliliğe. yatalak bir baba ve bilincini yitirmiş kardeşten başka kimsesi olmayan Fatmagül'ün de razı olmaktan başka çaresi yoktur. Kirletilmiş bir kızla evlenmek zorunda kalış ve çevreden gelen. alaycı, küçümseyici bakış, Kerim'in hırçınlığını artırır. Aşağılanan, horlanan Fatmagül'ün ise acılara katlanmaktan başka yapacak bir şeyi yoktur. Elinden geldiğince Kerim'i kızdırmamaya ona hakvermeye çalışır. Fatmagül'ün bu tavrı, zamanla Kerlm'i etkiler, karısının suçu olmadığının bilincine varan Kerim onu sevmeye başlar. Kasaba erkeklerinin Fatmagül'e yönelik tacizkar tavırlarına karşı ona arka çıkar. Kerim'in insancıl davranışlar göstermeye başlaması ve onu sahiplenmesi Fatmagül'ü de etkiler. Tecavüzle başlayan, baskı ve horlama ile süren birliktelik Fatmagül'ün her şeye karşın sevgi dolu oluşu sonucu karşılıklı sevgiye dönüşür. Psikolojik engellerin asılmasıyla dışsal engellere karşı çift yürekli savaşım (mutluluk) süreci başlar.

Geleneksel namus anlayışı içinde kadının yazgısını ele alan film, erkek egemenliği üzerine kurulu toplum düzenini sergilemektedir. Tecavüze uğrayan kadın kasabalının gözünde namussuzdur, kirlenmiştir. Bunun içinde dışlanmaya horlanmaya dahası taciz edilmeye layıktır. Kadına tecavüz edenler olayın bedelini Fatmagül kadar ödememektedirler. Her türlü baskıya rağmen Fatmagül'ün gösterdiği direnç ve sevgi, Kerim'in insan onuruna yakışmayan davranışlarına son verir. Sevginin kazandığı film, sonuçta "kimsesiz ve güçsüz her kadının başından geçebilecek gerçeklikte bir öyküyü sinemasallaştırmıştır. “Soner Derse, “Türk Sinemasında Aşk””

► "Fatmagülün Suçu Ne?", Vedat Türkali'nin eski bir göz ağrısı olan ve yıllar önce "çalınarak" bir Orhan Gencebay filmine ("Batsın Bu Dünya") konu edilen bir senaryoya dayanıyor. "Umutsuz Şafaklar" adlı senaryonun "çalınması", bir dava konusu olmuştu. (Türkali, bu davayı kazandı. ) Hikâye Gencebay'in filmiyle hem benzerlikler hem de temel farklılıklar içeriyor.

Bir kıyı kasabasında, kendi halinde bir köy kızı, bir grup gencin tecavüzüne uğruyor. Yerli mütegalibe ile işbirliği içindeki burjuva çocuklarının arasına, ortak okulları nedeniyle iki de köy genci karışmıştır. Bunlardan Kerim, kurnaz hukukçuların önerisiyle, hem kendini hem arkadaşlarını hapisten kurtarmak için kızla evleniyor. Önceleri küçük gördüğü, aşağıladığı, hakaret,hatta eziyet ettiği bu kıza gitgide gönülden bağlanıyor. Giderek onu, tüm bir çevrenin düşmanlığına, nefretine ve kör şehvet duygularına karşı koruma işini de yükleniyor.

"Fatmagül'ün Suçu Ne?" erkek egemenliği üzerine kurulu toplum düzenimizi, hep erkeği kollayan ahlak anlayışımızı oldukça ağır biçimde eleştiren bir film... 'Zalim erkek dünyasında ezilen bir kadın' öyküsü bu... Kadın her türlü saldırının, aşağılamanın nesnesi olabilecek ikinci sınıf bir yaratık olarak görülmeye devam ettiği sürece, Türkiye'de çağdaş, İnsanca bir toplum düzeni kurmak mümkün mü? Elbette değil... Fatmagül'ün acılı ve acıklı öyküsü bunu ortaya koyarken, alabildiğine hayvansı davranışlardan gitgide "İnsan" olmaya doğru geçen Kerim'in durumu ise, bu konuda ilgi çekici bir bilinçlenme örneği oluşturuyor...

"Fatmagül'ün Suçu Ne?", kimi önemli anlatım yanlışları, en azından eksiklikleri içeriyor. Kavga sahneleri veya Kerim'in sarhoşluk sahnesi gibi bölümler hiç inandırıcı değil. Süreyya Duru, bu bölümlerde açık yorgunluk işaretleri gösteriyor. Buna karşılık, "intimiste" sahneler, iki kişi arasında geçen bölümlerde, eski filmlerinin sıcaklığına erişiyor. Oldukça yetersiz teknik nitelikler (çekimden mi, yoksa baskıdan mı geliyor) yine yetersiz bir ses bandıyla birleşince, filmin izlenmesini kolaylaştırmıyor. Film bu haliyle, pırıl pırıl parlayan, önemli bir yapıt değil... Ama rahatça seyredilebilen, içerdiği insan dramını ve ahlaksal bildirisini seyircisine ulaştırabilen bir film... Hülya Avşar ve Aytaç Arman'ın oyunları da, eksiklikleri kapatan ve filme büyük katkıda bulunan birer çaba olarak anılmalı. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder