Senaryo: Vedat Türkali
Görüntü Yönetmeni: Ali
Uğur
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Murat Film/Süreyya
Duru
Oyuncular: Hülya Avşar, Aytaç Arman, Ayberk Çölok,
Cengiz Sezici, İhsan Yüce, Menderes Samancılar, Güzin Özipek, Sevim Çalışgir,
Gülsen Tuncer, Nurtekin Odabaşı, Burhan Gökan, Hakan Ökten, İsmail Tak, Murat
Ersan, Reşit Çıldam, Kazım Eryüksel, Seyfi Havaeri,
Konu: Fatmagül deniz kenarında
çamaşır yıkarken beş gencin saldırısına uğrar. Kısa bir süre sonra tecavüze
neden olan gençler yakalanırlar. Gençler için tek çıkar yol aralarından birinin
Fatmagül ile evlenmeyi kabul etmesidir. Saldırganlardan üçünün zengin aile
çocuğu. birinin de evlenemeyecek kadar fakir oluşu Kerim'in evlenmesi
zorunluluğunu doğurur. Yasalardan dolayı en az beş yıl sürecek evliliğe.
yatalak bir baba ve bilincini yitirmiş kardeşten başka kimsesi olmayan
Fatmagül'ün de razı olmaktan başka çaresi yoktur. Kirletilmiş bir kızla
evlenmek zorunda kalış ve çevreden gelen. alaycı, küçümseyici bakış, Kerim'in
hırçınlığını artırır. Aşağılanan, horlanan Fatmagül'ün ise acılara katlanmaktan
başka yapacak bir şeyi yoktur. Elinden geldiğince Kerim'i kızdırmamaya ona
hakvermeye çalışır. Fatmagül'ün bu tavrı, zamanla Kerlm'i etkiler, karısının
suçu olmadığının bilincine varan Kerim onu sevmeye başlar. Kasaba erkeklerinin
Fatmagül'e yönelik tacizkar tavırlarına karşı ona arka çıkar. Kerim'in
insancıl davranışlar göstermeye başlaması ve onu sahiplenmesi Fatmagül'ü de
etkiler. Tecavüzle başlayan, baskı ve horlama ile süren birliktelik Fatmagül'ün
her şeye karşın sevgi dolu oluşu sonucu karşılıklı sevgiye dönüşür. Psikolojik
engellerin asılmasıyla dışsal engellere karşı çift yürekli savaşım (mutluluk)
süreci başlar.
Geleneksel
namus anlayışı içinde kadının yazgısını ele alan film, erkek egemenliği üzerine
kurulu toplum düzenini sergilemektedir. Tecavüze uğrayan kadın kasabalının
gözünde namussuzdur, kirlenmiştir. Bunun içinde dışlanmaya horlanmaya dahası
taciz edilmeye layıktır. Kadına tecavüz edenler olayın bedelini Fatmagül kadar
ödememektedirler. Her türlü baskıya rağmen Fatmagül'ün gösterdiği direnç ve
sevgi, Kerim'in insan onuruna yakışmayan davranışlarına son verir. Sevginin
kazandığı film, sonuçta "kimsesiz ve güçsüz her kadının başından
geçebilecek gerçeklikte bir öyküyü sinemasallaştırmıştır. “Soner Derse, “Türk
Sinemasında Aşk””
► "Fatmagülün Suçu
Ne?", Vedat Türkali'nin eski bir göz ağrısı olan ve yıllar önce
"çalınarak" bir Orhan Gencebay filmine ("Batsın Bu Dünya")
konu edilen bir senaryoya dayanıyor. "Umutsuz Şafaklar" adlı
senaryonun "çalınması", bir dava konusu olmuştu. (Türkali, bu davayı
kazandı. ) Hikâye Gencebay'in filmiyle hem benzerlikler hem de temel
farklılıklar içeriyor.
Bir kıyı kasabasında, kendi
halinde bir köy kızı, bir grup gencin tecavüzüne uğruyor. Yerli mütegalibe ile
işbirliği içindeki burjuva çocuklarının arasına, ortak okulları nedeniyle iki
de köy genci karışmıştır. Bunlardan Kerim, kurnaz hukukçuların önerisiyle, hem
kendini hem arkadaşlarını hapisten kurtarmak için kızla evleniyor. Önceleri
küçük gördüğü, aşağıladığı, hakaret,hatta eziyet ettiği bu kıza gitgide
gönülden bağlanıyor. Giderek onu, tüm bir çevrenin düşmanlığına, nefretine ve
kör şehvet duygularına karşı koruma işini de yükleniyor.
"Fatmagül'ün
Suçu Ne?" erkek egemenliği üzerine kurulu toplum düzenimizi, hep erkeği
kollayan ahlak anlayışımızı oldukça ağır biçimde eleştiren bir film... 'Zalim
erkek dünyasında ezilen bir kadın' öyküsü bu... Kadın her türlü saldırının,
aşağılamanın nesnesi olabilecek ikinci sınıf bir yaratık olarak görülmeye devam
ettiği sürece, Türkiye'de çağdaş, İnsanca bir toplum düzeni kurmak mümkün mü?
Elbette değil... Fatmagül'ün acılı ve acıklı öyküsü bunu ortaya koyarken,
alabildiğine hayvansı davranışlardan gitgide "İnsan" olmaya doğru
geçen Kerim'in durumu ise, bu konuda ilgi çekici bir bilinçlenme örneği
oluşturuyor...
"Fatmagül'ün Suçu
Ne?", kimi önemli anlatım yanlışları, en azından eksiklikleri içeriyor.
Kavga sahneleri veya Kerim'in sarhoşluk sahnesi gibi bölümler hiç inandırıcı
değil. Süreyya Duru, bu bölümlerde açık yorgunluk işaretleri gösteriyor. Buna
karşılık, "intimiste" sahneler, iki kişi arasında geçen bölümlerde,
eski filmlerinin sıcaklığına erişiyor. Oldukça yetersiz teknik nitelikler
(çekimden mi, yoksa baskıdan mı geliyor) yine yetersiz bir ses bandıyla
birleşince, filmin izlenmesini kolaylaştırmıyor. Film bu haliyle, pırıl pırıl
parlayan, önemli bir yapıt değil... Ama rahatça seyredilebilen, içerdiği insan
dramını ve ahlaksal bildirisini seyircisine ulaştırabilen bir film... Hülya
Avşar ve Aytaç Arman'ın oyunları da, eksiklikleri kapatan ve filme büyük
katkıda bulunan birer çaba olarak anılmalı. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları
ve Sinemamız”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder