Yönetmen: Erdoğan Tokatlı,
Senaryo: Macit Koper, Erdoğan Tokatlı,
Görüntü Yönetmeni: Salih
Dikişçi
Müzik:
Muzaffer
Uz
Yapım : Uzkan Film/Ahmet Uz
Oyuncular: Fikret Hakan, Talat Bulut, Nur Sürer,
Güler Ökten, Asuman Arsan, Defne Halman, Bülent Kayabaş, Deniz Erkanat, Eray
Kurşuncu, Murat Güler, Oktar Durukan, Erdal Tosun, Mehmet Esen, Şener Gezgen,
Cengiz Sezici, Sebla Pekcan, Melih Çardak, Ali Tutal, Nazlı Aydıncık, Dursun A.
Sarıoğlu, Oktay Güzelooğlu, Nilüfer Erayadın Dans Topluluğu, Break Dans Grubu,
Misafir
Oyuncular:
Sırrı Elitaş, Hakkı Kıvanç, Rauf Ozangil, Ekrem Dümer, Muadelet Tibet, Diler
Saraç,
Konu: Köfteci Ramazan (Fikret Hakan), kızına
ve oğluna daha iyi bir yaşam düzeni kurmak için köyünü terk edip İstanbul'a
gelir. Kızı Fidan da (Nur Sürer) ailesine ekonomik katkıda bulunmak için bir
butiğe girip tezgahtar olarak alışmaya başlar. Çeşitli bunalımları olup, bir
türlü kent yaşamına ayak uyduramaz. Ama, yaşamı dans ve esrar üzerine kuran
butikçinin oğlu Travolta Engin'le (Talat Bulut) ilişki kurunca da ailesinden
kopar. Baba Ramazan ise küçük oğlu ile birlikte yollara düşüp kızını arar. Ne
var ki Fidan'ı bulduğunda tüm dün-yası yıkılır. Çünkü büyük kentin acımasızlığı
Fidan'ı yozlaştırıp tanınmaz bir hale getirmiştir.
► Filmin
kimin ve hangi olay üzerine kurulduğu konusunda belli bir dağınıklık ve
belirsizlik var. "Fidan"ın öyküsü müdür anlatılan? Yoksa kurtulma,
kentte özgürleşme çabası mıdır? Yoksa bir babanın umutlarını yitirişi,
düşlerinin çöküşü müdür? Dans meraklısı sorumsuz bir gencin yalpalamaları mı?..
Aslında bunların hepsi bir film. Ama belli bir derinsizlik içinde, dıştan,
yarım bir sergilemenin ötesine geçilemiyor. (Engin Ayça, Video sinema, S.: 9,
Mart 1985)
* Erdoğan Tokatlının "Fidan'ı bir zamanlar
kimi filmlerini (ve de kendisini) sevdiğim Tokatlı'dan beklenen bir "dönüş
filmi" değildi, ne yazık ki.... Tokatlı, taşralı köfteci kişiliğiyle
İstanbul'un punk" gençliğini karşılaştırmak gibi zaten pek aşırı olan bir
çıkış noktasını, inandırıcı bir hikâye, gerçek insan boyutları olan kişiler ve
uygun bir çevre çözümlemesi ile destekleyemediği için filmi tümüyle havada kalıyor,
'kültür şokunu ve toplumumuzda yaşanan kültür/değer kargaşasını yansıtmak amacına
ulaşamıyordu. Özellikle erkek oyuncuların iğreti bir giysi gibi sırtlarından
dökülen kompozisyonları yanı sıra bu filmde beni en çok çeken Nur Sürer’in
oyunu oldu. “Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder