Powered By Blogger

10 Aralık 2022 Cumartesi

 

BÖCEK (1994) 

Senaryo ve Yönetmen: Ümit Elçi (Erhan Bener'in aynı isimli kitabından), Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier Sanat Yönetmeni: Annie G.Pertan, Müzik: Cem İdiz Yapım: Aksiyon Film/S. Kadir Yılmaz, Yardımcı Yönetmen: Ali Yaylı, Yönetmen Yardımcısı: Serpil Kurtça, Kamera Asistanı: Metin Balekoğlu, Eyüp Boz, Sanat Yön. Yrd: Cemal Alpan, Yürütücü Yapımcı: Ahmet Şişman, Yardımcı Yönetmen: Şükran Elmalıoğlu, Ali Yaylı, Kurgu: Aytuğ Aydın, Kurgu Asistanı: Ayşe Ertung, Script: Figen Şakacı, Işık Şefi: Nezih Yücel, Işık Teknisyenleri: Berzan Yücel, Murat Büyük, Special Efect: İbrahim Önen, Makyöz: Nevin Barut, Set Fotoğraf: Ayşem Çelikiz, Jenerik: Özkan Sevinç Semihan Sevinç, Grafik: Print A.Ş., Belgesel Kamera: Serdar Pehlivanoğlu, Dolly Operatörü: Kenan Bal, Set Teknisyenleri: Taci Erşan, İbrahim Tekin, Ulaşım Sorumlusu: Tayfun Yaylı, Ulaşım Görevlileri: Sedat Keskin, Ahmet Karaköse, Orhan Paksoy, BasınHalkla İlişkiler: Serap Engin, Yapım Koordinatörü: Eren Merzeci, Aksiyon Kiralama Servisi: Deniz Bayar, Film Yıkama: Ekrem Şen, Arif Şengül, Film Baskı: Veli Burç, Uğur Orbay, Negatif Montaj: Tamer Eşkazan, Renk Düzeltme: Türker Vatan, Uğur Orbay, Seslendirme Yönetmeni: Nevzat Çankara, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Ses Kayıt Ast: Metin Çeşmebaşı, Efektör: Ayhan Arlı, (Şafak Film Stüdyolarında hazırlanmıştır) Kültür Bakanlığı “katkılarıyla”

Oyuncular: Halil Ergün (Recai), Nurseli İdiz (Binnur), Füsun Demirel (Haşmet), Meltem Cumbul (Genç Kız), Levent Güner (Serdar), Mustafa Suphi Baltacı (Kayınpeder), Saime Bekbay, Erdoğan Seren (Dayı), Elif Kramer (Komşu Kadın), Erdoğan Sıcak (Bakkal), Münir Akça (Adli Tabip), Orhan Gözen (Dolmuş Şoförü), Sevil Nursan (Suçlu Kadın), Cem Akman (Karakol Müdürü), Ali Yaylı, Murat Aydın (Genç Mutemet), Nazım Yılmaz (Militan), Kamil Korunan (Torpilli Genç), Muhlis Asan (Garson), Ayşe Selen, Arda Esen (Aşık Genç), Yusuf Atala (Arabalı Genç), Burhan İnce (Mutemet), İhsan Ustaoğlıu (Kalfa), Emrah Özkaya (Genç Recai), Tuğçe Çintan (Kızkardeş), Cengiz Deveci (Ambulans Doktoru), Lütfü Özdemir (Şube Müdürü), Ali Zebi (Nikah Memuru), Öldürülen Militanlar: Ali Yaylı, Şahine Hatipoğlu, Mustafa Yeşil, Mehmet Öcalan, Salih Çuhadaroğlu (1.Polis), Latif Akgedik (2. Polis), Şevket Yıldız (3. Polis), Turgay Güllüoğlu (4. Polis)

Konu: Recai Bey (Halil Ergün) Yalnız başına yaşayan bir polistir. Genç olduğu yaşlarda komiserken yaşlandığında Evrak Arşiv Şube Kalemi’ne verilmiş bir memur olarak çalışmaya devam eder. Bir sabah evinde bir hamam böceği öldürür ve gündelik yaşantısının içinde kendi kendine konuşarak anılarıyla hesaplaşır. Kız kardeşi yanarak ölmüştür ve annesi o zaman kendisi de daha çocuk olmasına rağmen Recai’yi kardeşinin ölümünden sorumlu tutar. Recai Bey’in çocukluğu insafsız dayısının yanında geçer ve polislik mesleği onun hayatını kurtarır. Kendisi gibi memur olan Haşmet Hanım’la ilişkisi vardır ve hiç evlenmemiştir.Bir gün gözaltına alınan eylemcileri sorgulamak üzere nezarethaneye indiğinde Binnur’la (Nurseli İdiz)tanışır. Binnur’un evsiz ve kimsesiz olduğunu ima etmesi üzerine onu evine alır. Başlarda Binnur diğer erkekler gibi onun da kendisinden faydalanmak istediğini düşünmüş ama daha sonra bu fikrini değiştirmiştir. Binnur’u evine alması iş yerinde dedikodu yarattığından Recai Bey sarhoş biçimde eve gider ve duygu karmaşasını Binnur’a zorla sahip olmaya çalışarak ifade eder. Ancak Binnur kaçar. Binnur’un marangoz olan alkolik babası kızıyla evlenmesi için Recai Bey’le konuşur ve evlenirler. Ancak Binnur mutlu değildir. Yaşamda gereksindikleri farklıdır. Recai Bey bu durumdan rahatsızlığını dile getirir.Binnur’un bacağında gördüğü bir morluk yüzünden eğer kendisini aldatırsa onu öldüreceğini söyler. Aldatılır ancak komşuları olan bir kadınla Binnur’un kendisini aldattığını öğrenmek Recai Bey’i yıkar ve hasta olan Binnur’a astım ilacını vermeyerek onun gözlerinin önünde kıvranıp ölmesine tanık olur. Zaten kendisi de polis olduğu için olay kayıtlara kalp krizi olarak geçer. Recai Bey, yaşlı ve hastadır. Komşusu (Meltem Cumbul) ona babası gib İ davranmaktadır ancak içten içe kıza karşı bir şeyler hisseden ve yaşantısında her olumsuzluğu yaratan insanı böcek olarak niteleyen Recai Bey kızı yıllar evvel gözaltına aldığı bir adamla görünce paranoyaklaşır ve bunu bir tertip olarak görür. Kriz geçirir ve hayatını kaybeder.

Ödül:

32. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde;(1995)

► "En İyi Film" ve Halil Ergün "En İyi Erkek Oyuncu"

Adana Altın Koza Film Festivali'nde;

► "En İyi 2. Film"

►Halil Ergün "En İyi Erkek Oyuncu"

 

Magazin Gazeteciler Derneği seçiminde;

► "En İyi Film"

►Halil Ergün "En İyi Erkek Oyuncu",

 

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) seçiminde (1996);

►"En İyi 2. Film"

►Halil Ergün "En İyi Erkek Oyuncu",

►Füsun Demirel "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu"

& Franz Kafka'nın kahramanı, bir sabah uyandığında kendisini kocaman bir hamam böceğine dönüşmüş bulmuştu. O zamandan beri insanlarla böcekler arasında garip bir bağ vardır: çevrelerindeki kimi insanları ezilmesi gereken iğrenç böcekler olarak gören ruh hastaları, aynı biçimde günün birinde öyle bir böceğe dönüşmekten ve bir böcek gibi ezilmekten ürker dururlar. . .

Edebiyatımızın tam anlamıyla hakkı verilmemiş en ilginç yazarlarından biri saydığım Erhan Bener, bilmiyorum bu romanı yazarken derinden derine Kafka'yı mı düşündü? Ne olursa olsun yoğun bir psikolojik derinliği ve oldukça kusursuz bir insan portresi çizme özelliği var bu romanın... Ve aslında sinemalaştırılması kolay olmayan böyle bir yapıta sarılmakla, Ümit Elçi baştan bir cesaret örneği vermiş denebilir. Ama Ümit yüreklidir. Daha önce de Tarık Dursun'un Kurşun Ata Ata Biter, Çetin Altan'ın Bir Avuç Gökyüzü gibi zor romanını başarıyla filme almış, Kürt aşk masalı Mem u Zin' de ise, efsanenin naifliğine gerekli görsel karşılığı bulamadığından, müsamere düzeyini pek aşamamıştı.. Anlatılan, polis memuru Recai'nin öyküsüdür. Bir rastlantı sonucu polis olmuştur. O yoksa herhangi başka bir iş de yapabilirdi. Toplumumuzun baskıcı düzeninin ve bireyselliği ezen koşullarının yarattığı bir ruh hastasıdır o, biraz da kuşkusuz kişisel, belki de kalıtımsal özeliklerinin de katkısıyla... En hafifiyle sevgisiz, hoşgörüsüz, nefret yüklü bir insandır. Kadınlardan, gençlerden, aydınlardan ve hemen herkesten eşİt ölçülerde nefret eden…

Daha çocukluğunda kız kardeşinin ölümüne neden olmak suçlamasıyla büyümüştür. lleriki yaşlarında bu onun, gözaltına alınan gençleri haince sorgulamak, operasyonlarda yeterince acımasız davranmak, ilk ve tek eşini, astımından, kılıksızlığından ve seviciliğinden nefret ettiği Binnur'u da yine dolaylı yoldan ölüme yollamak gibi kişiliğine uygun eylemleriyle sürüp gidecektir.

Elçi öyküyü sürekli geriye dönüşlerle, hatırlama ve anışIarla, gelgitlerle karmaşık bir yapı içinde kurmuş. Bu karmaşık yapı filme kendine özgü bir modernlik ve çekicilik veriyor. Bir kişiliğin düğüm düğüm çözülüşünü, hem bireysel, hem de toplumsal çağrışımlarla zenginleşerek, boyutlanarak yavaş yavaş ortaya çıkışını izliyorsunuz. Hemen söylenebilir ve de söylemeli: Böcek, sinemamızda şimdiye dek çizile gelmiş en sağıam insan portrelerinden biri... Ancak Anayurt Oteli veya Hakkari' de Bir Mevsim gibi modern sinemamızdaki unutulmaz portrelerle kıyaslanabilecek. . .

Ümit Elçi, bu portreyi sabırla ve ustalıkla çiziyor. Karşımıza gelen sorunlu ve kompleksli kimliğin bir polis olması, elbette ortaya belli tartışmalar açacak bir durum getirip koyuyor. öküz altında buzağı arayanlar, bunun polis karşıtı bir film olduğunu bile söyleyebilirler. Ama elbette hiç öyle değil. Anlatılan bizim bir insanımız, bizim toplumumuzun bir ürünü... O insanlarla bürokraside, ticarette veya trafikte de her gün karşılaşmıyor muyuz? Sevgisizliğini toplumun yüzüne bir şamar gibi indiren o kimliği her gün karşımızda görmüyor muyuz? Onun polis de olması ve toplumun en hassas görevlerinden birini yerine getirmeye çalışan bu örgütü de zedelenmesi olayını da, zaman zaman medyadan izlemiyor muyuz?

Ve sevgi yoksunu Recai Bey, ömrü hayatında ilk kez sevgiye "genç kız" da rastlıyor. Meltem Cumbul'un simgelediği sevgi dolu, şefkat dolu bir genç kız, ona hiç görmediği ilgi ve sevgiyi gösteriyor. Ama artık çok geçtir. Her açıdan çöküş aşamasındaki Recai Bey'in sevginin ne olduğunu anlayacak ve ona inanacak hali yoktur belki biriki dakikalık güzel bir düş dışında…

Böcek, sağlam biçimde kurulmuş ve anlatılmış önemli bir Türk filmi. Halil Ergün'ün bu filmle katıldığı herhangi bir iç veya dış festivalde mutlaka ödül şansı olduğunu düşünüyorum. Türk sineması öldü bitti diyenlerin de belki sırf sinemaya "hoşça vakit geçirmek" için gidenlerin, dışında bu filmi izlemelerini öğütlüyorum. (Attila Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları”) “Aynı yazı Yeni Yüzyıl, 25 Ağustos 1995 de yayımlanmıştır.”

 Ne yalan söyleyeyim "Böcek"i izlemeye içimde bir kuşkuyla gittim. Erhan Bener gibi usta bir kalemin yapıtından uyarlanmıştı. İddialı bir yapımdı. "İddialı" yapımlardan hep kuşku duymuşumdur. Öte yandan romanı okumadığım için kafamda daha önce biçimlenmiş bir öykü yoktu. Herhangi bir beklentim de yoktu. Ama özenli, düzeyli bir çalışma buldum karşımda. Baştan sona, merakla, ilgiyle izledim.

(... ) Tek bir kişi üzerine odaklanan bir filmde oyuncuya çok iş düşüyor. Doğrusu Halil Ergün rolünün altından başarıyla kalkmış. Sert, kaba, öfkesi burnunda genç komiseri de, köşeye sıkıştırılmış zoraki kocayı da, paranoya belirtileri gösteren zavallı yaşlıyı da ustalıkla canlandırıyor. İçinde sevme, sevilme isteği duyan Recai, acıyıp evine aldığı astımlı bir kenar mahalle kızıyla evlenmek zorunda kalır. Televizyon karşısında içki ve sigara içmekten başka bir şey yapmayan, Recai ile cinsel ilişki kurmayan Binnur bir polisin zaten yeterince zor olan yaşamını zehir eder. Her şeye karşın onunla bir yakınlık kurmaya çalışan Recai, bir gün onu alt kat komşusu fahişeyle yatakta yakalar.

Artık acıma duygusunu da yitirmiştir. Yaşadıkları onu katılaştırmış, ölümü kanıksamıştır. Binnur'un astım krizi geçirmesini soğukkanlılıkla izler; yalvarmalarına karşın ilacını vermez. Recai, "önemli bir adamın oğlunu içeri alıp dövünce geri hizmete kaydırılır. Burada bir kadın meslektaşıyla birlikte olur. Amiri konumundaki Haşmet'i reddetme şansı yoktur ... Oysa bayağı fantezileri (aşırı makyaj, aşırı rüküş iç çamaşırları oları Haşmet'ten tiksinir.

(...) Herlemiş yaşında her şeyden tiksinmekte, doğru dürüst yemek bile yiyememektedir. Sağlığı iyice bozulmuştur. Kimsesiz bir genç kız olan komşusundan yakınlık görünce şaşırır. Onu terslerse de düş kurmaktan geri kalmaz. Daha dinç olduğunu, genç kıza hem baba hem sevgili gibi yaklaştığını düşler.

Bu denli zavallı olmasına karşın sevgi duyamayacağınız denli mizantrop (insan düşmanı) bir kişilik... Mekan, kostüm tasarımının yerindeliği, yönetmen-senaristirı kişiliği betimleyen ayrıntıları ortaya çıkarabilmesi, oyuncunun da çabasıyla birleşince ortaya nitelikli bir yapım çıkmış. Görüntüye de diyecek yok. Anlayacağınız "Böcek"i kaçırmak için hiçbir mazeretiniz yok! (Alin Taşçıyan Miliyet, 25 Agustos 1995)


FİLMİ İZLE 





 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder