Powered By Blogger

8 Nisan 2020 Çarşamba

72. KOĞUŞ (1987)


Yönetmen : Erdoğan Tokatlı
Senaryo: Çetin Öner, Erdoğan Tokatlı (Orhan Kemal'in aynı isimli oyunundan sinemaya uyarlama)
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Müzik: Sven Torstenson
Kurgu: Veli Akbaşlı
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı

Oyuncular : Kadir İnanır, Halil Ergün, Tülay Arda, Menderes Samancılar, Savaş Yurttaş, Ali Tutal, Rasim Öztekin, Engin İnal, Erol Demiröz, Erol Durak, Gökhan Mete, Hakkı Kıvanç, Filiz Küçüktepe, Mehtap Anıl, Cengiz Sezici, Kutay Köktürk, Suna Çiftçi, Yaşar Kutbay, Hasan Saraç, Erol Özkök,

Konu: 72. koğuşun mahkumlarından Ahmet Kaptan (Kadir İnanır), bileğine güçlü, mert bir adamdır. Mertliğinin yanı sıra saf bir dünyası olan Rizeli genç, bir gün hapishane müdürünün odasına çağrılır. Çok sevdiği anası, Ahmet Kap-tan'a 150 lira gönderilmiştir. O dönemin koşulları içinde, yani 1941'li yıllarda bu, hatırı sayılır bir paradır. Ahmet Kaptan, paranın bir kısmıyla koğuşta kendine ranza ve döşek alır. Gariban mahkum arkadaşlarına da yardım eder. Koğuşa soba kurdurur, karınlarını doyurur. Ancak, mahkumlardan cezaevinin uyanık meydancısı Bobi, Ahmet Kaptan 'ın paralarına gözünü dikmiştir. Kumar oynamasına ikna eder. Bu arada da Ahmet Kaptan'ın kadınlar koğuşundaki Fatma’ya (Tülay Arda) tutkunluğunu bildiğinden yeni bir oyun kurar. Rizelinin çamaşırlarını Fatma'ya yıkatır. Kızın ona sevgisinden söz eder durur. Fatma'nın ağzından yazdığı sahte ve uyduruk mek-tuplarla yüreğindeki sevdayı iyice tutuş-turur. Böylece de saf Rizelinin paralarını yavaş yavaş çekmeye başlar. Bir yan-dan 2. dünya savaşı tüm şiddetiyle sürüp giderken ortalığı korkunç bir kış bastırır. Kaptanın, kumarda şansı döner, Ahmet Kaptan, bir kavga sırasında camları kırılan pencerenin önünden bir türlü ayrılmaz, Odun alacak parası da kalmamıştır. Ve Ahmet Kaptan, pencerenin önünde Fatma’yı düşlerken donarak ölür.

v    Tokatlı'nın uyarlaması. Özellikle baş-larda seyirciden sıra dışı bir çaba istiyor. Eski Sultanahmet Cezaevini, tertemiz badanalı duvarlarına 1940'ların savaş yıllarının Sultanahmet'i, hatta sıradan bir cezaevi "farz etmek" gerekiyor önce.., Sonra en azından Fitaş Sinemasında bizim izlediğimiz seansta hiç anlaşılmayan konuşmaları anladığımızı varsaymak gerekiyor. Ancak böyle çeşitli varsayımlarla bir film izlediğinizi varsayarak giderken, birden garip bir şey oluyor. Filmin ve konunun birden sizi kavradığını, içine aldığını duyumsuyorsunuz. Bir büyü oluşuyor, bir iletişim kuruluyor ve hele bir oyundan uyarlanmış bir filmde, sözlerin hepsini anlamamak gibi büyük bir handikapa karşın, perdede olup biteni ilgiyle izlemeye ko-yuluyorsunuz.
v     

Çünkü ortada kuşkusuz Orhan Kemal'den kaynaklanan sapasağlam bir yapıt, engin bir insan deneyimi, geniş bir gözlem hazinesi var. Sonra Tokatlı'nın oyuncu seçimi ve yönetimini iyi bildiğini fark ediyorsunuz. Tokatlı'nın sanki kendini duyurmamayı, varlığını fark ettirmemeyi seçmiş sineması, belki filmi içine kapandığı dar mekandan alıp kanatlandıramıyor, kimi çok usta İşi cezaevi filmlerinin yaptığı gibi, "duvarların ötesine" çıkamıyor... Buna karşılık, Tokatlı'ın kendini duyurmayan sineması, oyunculara büyük fırsatlar veriyor, onlar ön plana çıkarıyor, destekliyor. Ve tüm bir erkek oyuncular kadrosunun Orhan Kemal tiplerini, Rizeli Ahmet Kaptan'dan "meydancı'ya, 'yazardan Bobi'ye, usta-lıkla canlandırdığı, kolay yadsınamaz bir olgu olarak ortada. Ve özellikle film, son bölümlerinde, oyunun dramatik finalini, bu kez sinemanın da önemli katkısıyla daha da etkili biçimde perdeye yazıveriyor...

"72. Koğuş", Orhan Kemal'in önemli yapıtından çıkarılabilecek en iyi film değil belki... Özellikle dekor, çekim koşulları, çekim sonrası işlemleri alanlarında sanının daha çok çaba (ve bütçe) isliyordu. Ama bu haliyle de oldukça ilginç, sağlam yapılı ve etkileyici bir film... “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder