Senaryo: Çetin Öner, Erdoğan Tokatlı (Orhan
Kemal'in aynı isimli oyunundan sinemaya uyarlama)
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Müzik: Sven Torstenson
Kurgu: Veli Akbaşlı
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı
Oyuncular : Kadir İnanır, Halil Ergün,
Tülay Arda, Menderes Samancılar, Savaş Yurttaş, Ali Tutal, Rasim Öztekin, Engin
İnal, Erol Demiröz, Erol Durak, Gökhan Mete, Hakkı Kıvanç, Filiz Küçüktepe,
Mehtap Anıl, Cengiz Sezici, Kutay Köktürk, Suna Çiftçi, Yaşar Kutbay, Hasan
Saraç, Erol Özkök,
Konu: 72. koğuşun mahkumlarından Ahmet Kaptan
(Kadir İnanır), bileğine güçlü, mert bir adamdır. Mertliğinin yanı sıra saf bir
dünyası olan Rizeli genç, bir gün hapishane müdürünün odasına çağrılır. Çok
sevdiği anası, Ahmet Kap-tan'a 150 lira gönderilmiştir. O dönemin koşulları
içinde, yani 1941'li yıllarda bu, hatırı sayılır bir paradır. Ahmet Kaptan,
paranın bir kısmıyla koğuşta kendine ranza ve döşek alır. Gariban mahkum
arkadaşlarına da yardım eder. Koğuşa soba kurdurur, karınlarını doyurur. Ancak,
mahkumlardan cezaevinin uyanık meydancısı Bobi, Ahmet Kaptan 'ın paralarına
gözünü dikmiştir. Kumar oynamasına ikna eder. Bu arada da Ahmet Kaptan'ın
kadınlar koğuşundaki Fatma’ya (Tülay Arda) tutkunluğunu bildiğinden yeni bir
oyun kurar. Rizelinin çamaşırlarını Fatma'ya yıkatır. Kızın ona sevgisinden söz
eder durur. Fatma'nın ağzından yazdığı sahte ve uyduruk mek-tuplarla
yüreğindeki sevdayı iyice tutuş-turur. Böylece de saf Rizelinin paralarını
yavaş yavaş çekmeye başlar. Bir yan-dan 2. dünya savaşı tüm şiddetiyle sürüp
giderken ortalığı korkunç bir kış bastırır. Kaptanın, kumarda şansı döner,
Ahmet Kaptan, bir kavga sırasında camları kırılan pencerenin önünden bir türlü
ayrılmaz, Odun alacak parası da kalmamıştır. Ve Ahmet Kaptan, pencerenin önünde
Fatma’yı düşlerken donarak ölür.
v Tokatlı'nın uyarlaması.
Özellikle baş-larda seyirciden sıra dışı bir çaba istiyor. Eski Sultanahmet
Cezaevini, tertemiz badanalı duvarlarına 1940'ların savaş yıllarının
Sultanahmet'i, hatta sıradan bir cezaevi "farz etmek" gerekiyor
önce.., Sonra en azından Fitaş Sinemasında bizim izlediğimiz seansta hiç
anlaşılmayan konuşmaları anladığımızı varsaymak gerekiyor. Ancak böyle çeşitli
varsayımlarla bir film izlediğinizi varsayarak giderken, birden garip bir şey
oluyor. Filmin ve konunun birden sizi kavradığını, içine aldığını
duyumsuyorsunuz. Bir büyü oluşuyor, bir iletişim kuruluyor ve hele bir oyundan
uyarlanmış bir filmde, sözlerin hepsini anlamamak gibi büyük bir handikapa
karşın, perdede olup biteni ilgiyle izlemeye ko-yuluyorsunuz.
v
Çünkü ortada
kuşkusuz Orhan Kemal'den kaynaklanan sapasağlam bir yapıt, engin bir insan
deneyimi, geniş bir gözlem hazinesi var. Sonra Tokatlı'nın oyuncu seçimi ve
yönetimini iyi bildiğini fark ediyorsunuz. Tokatlı'nın sanki kendini
duyurmamayı, varlığını fark ettirmemeyi seçmiş sineması, belki filmi içine kapandığı
dar mekandan alıp kanatlandıramıyor, kimi çok usta İşi cezaevi filmlerinin
yaptığı gibi, "duvarların ötesine" çıkamıyor... Buna karşılık,
Tokatlı'ın kendini duyurmayan sineması, oyunculara büyük fırsatlar veriyor,
onlar ön plana çıkarıyor, destekliyor. Ve tüm bir erkek oyuncular kadrosunun
Orhan Kemal tiplerini, Rizeli Ahmet Kaptan'dan "meydancı'ya, 'yazardan
Bobi'ye, usta-lıkla canlandırdığı, kolay yadsınamaz bir olgu olarak ortada. Ve
özellikle film, son bölümlerinde, oyunun dramatik finalini, bu kez sinemanın da
önemli katkısıyla daha da etkili biçimde perdeye yazıveriyor...
"72. Koğuş", Orhan
Kemal'in önemli yapıtından çıkarılabilecek en iyi film değil belki... Özellikle
dekor, çekim koşulları, çekim sonrası işlemleri alanlarında sanının daha çok
çaba (ve bütçe) isliyordu. Ama bu haliyle de oldukça ilginç, sağlam yapılı ve
etkileyici bir film... “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder