Senaryo ve Yönetmen: Yavuz
Özkan
Görüntü Yönetmeni: Romain
Winding
Müzik: Onno Tunç
Yapım: Yavuz Özkan /Yerli
Sinemacılık Ltd.Şti.
Oyuncular: Tarık Akan, Ayşegül Aldinç, Aurelie
Toledano, Ann Zakarıas, Seray Düşenkalkar, Selin Şaşmaz, Theri Loos
KONU: Düşünce suçu olan insanlığın bu büyük
suçu, günümüzde bile halen devam etmekte. Yavuz Özkan'ın ses getiren bu
filminde konu bu yönde işlenmiş. Tarık Akan'ın iltica etmek için gittiği
Fransa'da yaşadığı ilişkiler. Bunalımlar içinde yaşadığı bir kadınla
yakınlaşmalar ve ülkesine iade edilme kararıyla yıkılışı, hep bu çerçeve içinde
düşsel olarak anlatılmakta.
► 1970
sonlarının ilginç siyasal sinemacısı. "Maden" ve "Demiryol"
filmleriyle (yıllardır görünmez olan filmler!) Türk politik sineması tarihinde
yer almayı hak eden Yavuz Özkan, uzun bir ayrılıkta! sonra değişik bir
hikâyeyle sinemaya dönüyor. Bir "siyasal suçlu", içerden çıktıktan
sonra Fransa'ya, bir Fransız’la evli kız kardeşinin yanına geliyor. Ora-da,
karşı dairede oturan yalnız, bıkkın, bunalımlı bir Fransız kadınıyla ilişki
kuruyor. Daha doğrusu kuramıyor: Çünkü ikisi de birbirinin dillerinden hiç
anlamamaktadır. İlişki daha çok fiziksel düzeyde sürerken genç adam, siyasal
sığınma isteğinin kabul edilmemesi nedeniyle ülkesine dönüyor. Kadın da
peşinden... Ancak mutlu bir buluşmadan sonra olay, baskı rejimlerine özgü biçimde
noktalanacaktır...
"Yağmur
Kaçakları", belki uzun yıllar Fransa'da yaşamış olan Özkan'ın kişisel
deneyimlerinden de beslenen bir öykü çerçevesinde ilginç ve önemli bir konuya,
dilin, sözcüklerin yardımı olma-dan iletişim kurmanın güçlüklerine, giderek
olanaksızlığına değiniyor. Bir çok filmde bir yan tema olarak kalan bu olgu,
Özkan'ın filminin sanki ana konusu, belkemiği... Bu açıdan, oldukça sıkıntılı
bir başlangıçtan sonra, film bu yanıyla birden ilginç olmaya, dikkatinizi
çekmeye başlıyor. Sonra tempo yine ağırlaşırken, finalde Özkan, eski
filmlerini, özellikle "Maden'in kimi kalabalık, yığınsal sahnelerini
anımsatan başarılı ve canlı bölümlerle filmini noktalıyor. Ama kimi ilginç temasal
ve sinemasal anlara ve doruklara karşın, "Yağmur Kaçakları" doyurucu
ve tam on ikiden vuran bir film değil... Niye?
Temel sorun
sanırım Özkan'ın nasıl bir film yapmak, asıl neye ağırlık vermek istediğini tam
olarak seçememesinden kaynaklanıyor. Özkan, yaşanmış de-neylerden yola çıkan,
sağlam biçimde ayaklarını yere basan, politik çağrışımlı bir film yapmak
istemiş olmalı. Ancak filmi öylesine bir soyutlama ve stilizasyon ça-basına
tabi tutmuş idi.. Filmin birkaç baş kişisini aşıp farklı mekânlarda geçen ve
kitle kullanımını gerektiren tüm sahneler, soyutlamaya verilmiş: Yargılama,
Fransız sığınma sorunları bürosu, kadının çalıştığı yerin şef odası...
Seyircisiz bir bale temsili, anlamsız bir toplu tutuklama gibi sahne-ler, bu
soyutlamaya tuz biber ekiyor. Elbette Özkan'ın ya sansür güçlüklerinden ya da
öyküsünü belli bir ülkeye, belli bir zaman ve mekâna yerleştirmekten özellikle
kaçınmasından dolayı bu yola saptığı ileri sürülebilir. Hele İstanbul'un bile
bir iki plan içinde alabildiğine soyut bir kent olarak verildiği
düşünüldüğünde!.. Ama hep yazmışızdır, soyutlama zor iştir... Filmde bu pek
başarılamamış... Ayrıca Özkan'ın kimi Özel duyarlılıkları da şöyle böyle
duyumsanıyor, ama seyirciye geçmiyor. Adamın içerden çıktıktan sonraki
abartmalı neşesi (alaturka), kadının ne-densiz ve çaresiz bunalımı (Batılı ve
Antonionivari), kahramanların kimi zaman iletişim ye-rine geçen bitmez
tüken-mez gülmeleri (Doğu-Batı karışımı) vb...
Velhasıl, Yavuz Özkan
sineması da kimi yönetmenlerimizinki gibi iflah olmaz bir hafiflikten,
saflıktan nasibini almış... Ama "Yağmur Kaçakları"nda yer yer nefes
kesici güzellikte bölümler de var. Bu. filmi çok fazla sevmesek de Özkan'ın
sinema-ya dönüşüne gerçek ve içten biçimde sevinmemize yetiyor. “Atilla Dorsay,
“12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder