SONBAHAR (2007)
Senaryo
ve Yönetmen: Özcan Alper, Görüntü
Yönetmeni: Feza Çaldıran Yapım: Kuzey Film/Serkan Acar Kurgu: Adnan Elial,
Sanat Yönetmeni: Canan Çayır, Yardımcı Yönetmen: Demet Yeşilbaş,
1. Yönetmen Yardımcısı: Özgür Pak, Sanat Yönetmeni Yrd: Yasemin
Taşkı, Efraim Vayiç, Yapım Sorumlusu: Gökhan Evecan, Yapım
Asistanları: Cemil Aksu, Soner Alper, Cenk Ağacabey, Yardımcı Yapımcı: Kadir
Sözen, Ersin Çelik, 2. Kamera Asistanı: Meryem Yavuz, Kameraman: Yankı
Topçu, Focus Puller: Burak Şenbak, Diyalog Kurgu: Fatih Rağbet,
Renk Düzenleme: Cem Taşkara, Işık Şefi: Engin Altıntaş, Işık
Asistanı: Ümit Özcan, Şerif Atar, Makyaj: Sophie Macverie, Daduna
Ghanti, Ses Tasarım: Orçun Kozluca, Dolby Miksaj: Rasim Kurtulan,
Foley Artist: Fuat Güney, Ses Teknisyeni: Muhammed Mokhtary, Boom
Operatörü: Ebrahim Mokhtary, DS Nitris: Burak Sürücü, Set Amiri: Rasim
Kurtulan, Set Asistanı: Tolga Ayhan, Mutlu Avar,
Oyuncular: Onur Saylak (Yusuf), Raife Yenigül (Gülefer), Megi
Kobaladze (Eka), Serkan Keskin (Mikail), Nino Lejava (Maria), Sibel Öz (Asiye),
Cihan Çamkerten (Onur), Serhan Pirpir (Cihan), Yaşar Güven (Koğuş Yaşar)
Konu: Yusuf, 1992’de 22 yaşında girdiği cezaevinden 12 yıl
sonra çıkıp köyüne gelir. Aslında iki yıl daha yatması gerekirken geçirdiği
ağır hastalık yüzünden çok az ömrünün kaldığının anlaşılması üzerine serbest
bırakılır. Yakalandığı verem hastalığı akciğerlerini iyice zayıflatmıştır. Bir
de F Tipi hapishane sistemine karşı yapılan ölüm orucu eylemlerine katılması
sağlığını iyice kötüleştirmiştir. Doktor durumunu kendisine açıklayıp yazdığı
raporla bırakılmasını sağladığı Yusuf’u, cezaevinden çıkıp geldiği köyünde
(ÇamlıhemşinFırtına vadisi) bir tek yaşlı hasta annesi beklemektedir. Babası
kendisi cezaevindeyken ölmüştür...
Ablası Meliha ise
evlenmiştir. Annesi Rukiye Hanım (75) ağır hastadır ama tüm duaları oğlunu
tekrar yanında görebilmek içindir, duaları sonunda kabul olmuştur. Artık tek
düşüncesi huzur içinde ölmeden önce Yusuf’u Evlendirmektir Bu mesele için köyün
önde gelen ihtiyarlarından Mustafa Amca (72) ile konuşur... Ama bilmemektedir
ki zamanın akışı Yusuf için artık onunkiyle bir değildir.
Ekonomik nedenlerle sadece yaşlıların
kaldığı köyde Yusuf’un arkadaşı Mikhail kışları köyün kahvesini işletmektedir.
Yazları ise orman işletmelerinde sahip olduğu çekici aracı ile kesim işlerinde
çalışmaktadır. Yusuf ve Mikhail’in konuşmaları hep yaşanmamış gençlikleri ve
zamanla ilişkileri üzerinedir. Mikhail’in söylediğine göre bir iki yıl
kaldıktan sonra gitmeyi düşündüğü buralardan bir türlü gidememiştir. Zamanın
nasıl akıp gittiğini anlamamıştır. Severek evlendiği ve hatta ölümü göze alıp
kaçırdığı karısı Nefise’ye karşı bile duyguları değişmiştir. Tek tesellisi oğlu
Onur (10) ve artık farkında olmadan bağımlısı olduğu alkoldür. Müdavimlerinin
her daim köyün ihtiyarlarının oluşturduğu bu kahvede o da onlarla ruhunu
yitirmiştir.
Yusuf birkaç ay sonra öleceğini kimseye
söyleyemezken, içindeki hesaplaşmayı da tek başına yaşamaktadır. Yıllarca
hapishanede kalmanın verdiği alışkanlıkla fazla dışarı çıkmaz ve insanlarla
kolay ilişki kuramaz. Geceleri kâbuslarla uyanır, sabahın erken saatlerinde
kendini dışarı atar ve uyanmakta olan vadinin sesini dinler. Bu seslere gençken
çok iyi çaldığı müzik aleti tulumun bozuk akort sesi karışır. Tulumu tavan
arasından çıkarır ve her gün birkaç saatini tamir etmeye ayırır. Bir gece
karşısına Mikahil’in ısrarı ile gittiği ilçedeki meyhanede konsomatris olarak
çalışan Gürcü kızı Elka çıkar. Olduğundan farklı ve rahat görünmeye çalışan
Elka istemeden girdiğ iilişkiler ağına rağmen hala ruhunu koruyabilmiştir. Elka
(24) Moskova’da matematik eğitimi görmüş ve kısa süreliğine girip çıkmayı
düşündüğü bu ilişki ağının artık yaşam biçimi olduğunu fark etmeye başlamıştır.
Bulunduğu mekânlarda sanki ruhu yoktur. Sanki sadece bedeniyle ve başka bir
kişilikle oralarda dolaşmaktadır. Bir yabancıdır…
O gece davet edildikleri içki masasında
kendisi gibi aynı yabancılığı paylaşan Yusuf’la karşılaşır Elka. İkisi de gece
boyunca göz ucuyla birbirlerini incelerler. Kısa bir süre sonra da birbirlerine
aşık olurlar. Son birkaç ayını yaşamakta olan Yusuf için bu aşk melankolisini
arttıran umutsuz bir durumdur. Elka ise bavulunu toplamış oralardan kaçıp gitme
düşüncesiyle hesaplaşmaktadır.
Sonbaharın kendini yavaş yavaş kışa teslim
ettiği bir gecede, Yusuf annesinin kendisi için çalma teklifini geri çeviremez
ve yıllar sonra bir enstrüman yeniden hayat bulurken, o bütün vadinin bembeyaz
bir kefene büründüğü gün toprağa verilir. Tulumun sesi bir annenin oğluna
yaktığı ağıta eşlik eder...
ÖDÜLLER
15. Adana Altın Koza Film Şenliği En İyi Film
20. Ankara Film Festivali
Sinema Yazarları Ödülü (Özcan Alper)
En İyi Kurgu (Thomas Balkenol)
En İyi Görüntü Yönetmeni (Feza Çaldıran)
En İyi Yönetmen (Özcan Alper)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Megi
Kobaladze)
En İyi Film (Özcan Alper)
14. Med film Festivali
Özel Mansiyon (Özcan Alper)
41.
Siyad Türk Sineması Ödülleri
En İyi
Film
En İyi
Senaryo(Özcan Alper)
En İyi
Erkek Oyuncu (Onur Saylak)
En İyi
Görüntü Yönetmeni (Feza Çaldıran)
13.
Sofya Film Festivali
En İyi
Yönetmen (ÖzcanAlper)
3.
Uluslararası Altın Kaz Film Yarışması
Sinema
Yazarları Ödülü (Özcan Alper)
En İyi
2. Film (Özcan Alper)
4.
Uluslararası Avrasya Film Festivali
NETPAC
Jürisi Ödülü (Özcan Alper)
9.
Uluslararası Tiflis Film Festivali
Gümüş
Ödül “Özcan Alper”
2.
Yeşilçam Ödülleri
En İyi
Erkek Oyuncu “Onur Saylak”
FİLMİ İZLE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder