Powered By Blogger

26 Aralık 2022 Pazartesi

 

YUMURTA (2007) 


Yönetmen: Semih Kaplanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Özgür Eken, Senaryo: Orçun Köksal, Semih Kaplanoğlu, Yapım Kaplan Film/ Production Semih Kaplanoğlu Ses: İsmail Karadaş, Miksaj: Yorgos Mikrogiannakis, Sanat Yönetmeni: Naz Erayda, Genel Koordinatör: Özkan Yılmaz, Kurgu: Ayhan Ergürsel, Semih Kaplanoğlu, Suzan ande Güneri, Kurgu: Hande Güneri, Ayhan Ergürsel, Semih Kaplanoğlu, Genel Koordinatör: Özkan Yılmaz, 1. Yönetmen yardımcısı: Iraz Uzun Sanders, Işık Şefi: Fatih Özçelik, Ortak Yapımcı: Lilette Botassi, Inkas Film Production, Yunanlı Yardımcı Yapımcı/Panayiotis Papazoğlu (PPV S.A.), Ses Stüdyosu Papazoğlu S.A. (Athens), Laboratuar: Sinefekt (İstanbul), Sklavis Lab (Athens)

 

Oyuncular: Nejat İşler (Yusuf), Saadet Işıl Aksoy (Ayla), Ufuk Bayraktar (Haluk), Tülin Özen (Sahaftaki kadın), Gülçin Santırcıoğlu (Gül), Kaan Karabacak (Çapacı çocuk), Semra Kaplanoğlu (Zehra), Merve Kalafat /gelin), Cengiz Bozkurt

 Konu Semih Kaplanoğlu çektiği her filmiyle adeta hayranı olduğu Rus sinemacı Tarkovski'nin izini süren, inanç ve maneviyatın sinemanın olmazsa olmaz öğeleri olduğunu düşünen Kaplanoğlu, Yusuf Üçlemesi'nin ilk halkası olarak bizlere "Yumurta"yı sunuyor. Yusuf'un yaşamının üç ayrı dönemini lineer zaman akışının dışında kalarak kurguladığı üçlemesinde; kent ve taşra karşıtlığım, gelenek ve modern çatışmasını ele alıyor. Yusuf un iç dünyasını ve iç yolculuğunu anbean perdeye aktarırken, ne kadar iyi bir oyuncu yönetmeni olduğunu da ispatlıyor aynı zamanda. Otuzlu yaşlarının sonunda, annesinin ölümü nedeniyle yıllardır gitmediği taşradaki evine dönen Yusuf un içsel yolculuğuna, rüyalarıyla, minicik detaylarla, anlarla, bakışlarla, sessizliklerle, bazen de birkaç kelimeyle katılıyoruz.

 Taşranın (Tire'nin) göz kamaştırıcı güzelliği filme ve Yusuf un sessiz hüznüne fon olurken, annesinin adağını yerine getirmek için, yıllardır annesiyle beraber yaşayan uzak akrabası Ayla ile (Saadet Işıl Aksoy) gönülsüz bir yolculuğa çıkıyor. Her geri dönmeye niyetlendiğinde bir engelle karşılaşıyor, ait olduğunu düşündüğü İstanbul'a dönüşü gecikiyor. Eski sevgili Gül (Gülçin Santırcıoğlu) taziye ziyaretine geliyor mesela. Acaba Gül'ün hatırladığı gibi bir zamanlar, gençken, "Tire'den başka bir yerde yaşayamayacağını," söylemiş midir? Yoksa Tire'den hep nefret mi etmiştir? Anne evine dönüşü, Yusuf'un tüm hayatını gözden geçirmek zorunda kaldığı, aslında belki de aradığı şeyin 'yuva'sı olduğunu fark ettiği bir deneyime dönüşüyor yavaş yavaş. Kırda kocaman bir Sivas Kangal köpeğiyle olan sahneler (köpeğin onu alıkoyması ve Yusuf'un kendini bırakıp ağlaması), kuyudan çıkmaya çalıştığı rüya sahnesi, gerçekle rüyanın iç içe geçmesi, Kaplanoğlu sinemasının büyülü gerçekçiliğinin en güzel örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Kaplanoğlu'nun üçlemesinin başlangıcı olarak çektiği "Yumurta", ağır temposu ve sakin anlatımıyla, hem taşranın temposunu hem de insanın içindeki kendi taşrasına olan yolculuğunu seyirciye iletmeyi başarıyla gerçekleştiriyor. Üçlemenin diğer filmleri "Süt" ve "Bal" ile "Yumurta" arasındaki çapraz bağları keşfetmek ise bir sinemasever için şüphesiz müthiş bir sinema tecrübesi haline geliyor.

 Aynı yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden altı ödülle dönen film, uluslararası festivallerde de kendini gösterdi; İran'da yapılan Fajr Film Festivali ve Saraybosna Film Festivali'nden de ödüller kazandı. (E.Ç.) Sinema En İyi Yüz Film )

 # Çektiği her filmiyle adeta hayranı olduğu Rus sinemacı Tarkovski'nin izini süren, inanç ve maneviyatın sinemanın olmazsa olmaz öğeleri olduğunu düşünen Kaplanoğlu, Yusuf Üçlemesi'nin ilk halkası olarak bizlere "Yumurta"yı sunuyor. Yusuf'un yaşamının üç ayrı dönemini lineer zaman akışının dışında kalarak kurguladığı üçlemesinde; kent ve taşra karşıtlığım, gelenek ve modern çatışmasını ele alıyor. Yusuf un iç dünyasını ve iç yolculuğunu anbean perdeye aktarırken, ne kadar iyi bir oyuncu yönetmeni olduğunu da ispatlıyor aynı zamanda. Otuzlu yaşlarının sonunda, annesinin ölümü nedeniyle yıllardır gitmediği taşradaki evine dönen Yusuf un içsel yolculuğuna, rüyalarıyla, minicik detaylarla, anlarla, bakışlarla, sessizliklerle, bazen de birkaç kelimeyle katılıyoruz. Taşranın (Tire'nin) göz kamaştırıcı güzelliği filme ve Yusuf un sessiz hüznüne fon olurken, annesinin adağını yerine getirmek için, yıllardır annesiyle beraber yaşayan uzak akrabası Ayla ile (Saadet Işıl Aksoy) gönülsüz bir yolculuğa çıkıyor. Her geri dönmeye niyetlendiğinde bir engelle karşılaşıyor, ait olduğunu düşündüğü İstanbul'a dönüşü gecikiyor. Eski sevgili Gül (Gülçin Santırcıoğlu) taziye ziyaretine geliyor mesela. Acaba Gül'ün hatırladığı gibi bir zamanlar, gençken, Tire'den başka bir yerde yaşayamayacağını," söylemiş midir? Yoksa Tire'den hep nefret mi etmiştir? Anne evine dönüşü, Yusuf'un tüm hayatını gözden geçirmek zorunda kaldığı, aslında belki de aradığı şeyin 'yuva'sı olduğunu fark ettiği bir deneyime dönüşüyor yavaş yavaş. Kırda kocaman bir Sivas Kangal köpeğiyle olan sahneler (köpeğin onu alıkoyması ve Yusuf'un kendini bırakıp ağlaması), kuyudan çıkmaya çalıştığı rüya sahnesi, gerçekle rüyanın iç içe geçmesi, Kaplanoğlu sinemasının büyülü gerçekçiliğinin en güzel örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Kaplanoğlu'nun üçlemesinin başlangıcı olarak çektiği "Yumurta", ağır temposu ve sakin anlatımıyla, hem taşranın temposunu hem de insanın içindeki kendi taşrasına olan yolculuğunu seyirciye iletmeyi başarıyla gerçekleştiriyor. Üçlemenin diğer filmleri "Süt" ve "Bal" ile "Yumurta" arasındaki çapraz bağları keşfetmek ise bir sinemasever için şüphesiz müthiş bir sinema tecrübesi haline geliyor.

Aynı yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden altı ödülle dönen film, uluslararası festivallerde de kendini gösterdi; İran'da yapılan Fajr Film Festivali ve Saraybosna Film Festivali'nden de ödüller kazandı. [ (E.Ç.) Sinema en iyi100 film]

 # Türkiye’de son elli yılda acaba kaç milyon kişi farklı beklenti ve umutlarla yaşadıkları köyleri, kasabaları terk ede rek büyük kentlere göçmüştür ve kaçı rüyalarını gerçeğe dönüştürebilmiştir? Bu soruların yanıtlarını hiçbir zaman bilemeyiz. Ancak Türk sinema tarihinde büyük kente göç ile ilgili filmler önemli yer tutar. Peki ya genç bir şair olarak büyük umutlarla küçük kasabanızı terk edip büyük kente göçmüşseniz, ilk kitabınızla göreceli bir ün kazanıp gelecek için tatlı hayaller kurmuşsanız, sonra işler iyi gitmeyince aynı zamanda yatıp kalktığınız ikinci el kitap satan bir dükkânda kısılıp kalmışsanız… İşte tam o sırada annenizin ölüm haberi gelince ve kasabanıza geri dönmek zorunluluğuyla karşı karşıya kalınca ne yapardınız? ”

 Yabancılar “şiirsel sinemanın olağanüstü bir örneği” olarak değerlendirdiler Yumurta’yı. Bizce Semih Kaplanoğlu “kişinin geçmişine dönüşü” ve “aslında insan hiçbir zaman kökenlerinden kopamaz” temaları üzerine çok farklı ve duyarlı bir film gerçekleştirmiş. “Semih Kaplanoğlunun Yusuf’un üzerine kurulu üçlemesinin ikinci filmi. Bakınız üçlemenin 1. Filmi “Yumurta”, 2. Filmi “Süt”, 3. Filmi “Bal”

YUMURTA /YÖNETMEN NOTU

Adları sırasıyla 'Bal', 'Süt' ve 'Yumurta' olan üç uzun metrajlı film projesinden oluşan kronolojik üçlemeyi çekmeye son hikaye 'Yumurta' ile başladım.. Ki gösterimler de 'Yumurta', 'Süt' ve 'Bal' olarak geriye doğru programlanacak. Sinematografik anlamda uzun soluklu üç filmlik şimdiki zamanda bir geriye dönüş (Flash back) planlıyorum.Geçip giden zamanın ağırlığını ve acısını ancak bu şekilde anlatabileceğimi umuyorum ki böylece herkesi kendi zamanı hakkında düşünmeye ve hatırlamaya davet edebileyim. Ne de olsa hepimizin annesi var ve her şey belki de onunla geçirdiğimiz ve artık geçiremeyeceğimiz zamanlarda saklı. Sinemanın ham maddesinin zaman olduğuna inanıyorum. Yumurta, kahramanım Yusuf'un zamanı, mekanı ve dolasıyla kendini; Bresson'un, Tarkovski'nin, Satyajit Ray'in ve Ozu'nun sinematografik kuralları içinde arıyışıdır. Ve film yapmak benim için tamamen metafizik ve felsefi bir eylemdir.

 ÖDÜL

19. Ankara Film Festivali
► Saadet Işıl Aksoy “Umut Veren Yeni Kadın Oyuncu”

44. Antalya Film Şenliği
► En İyi Görüntü Yönetmeni “Özgür Eken”
► En İyi Senaryo ”Semih Kaplanoğlu”
► En İyi Film “Semih Kaplanoğlu “
► En İyi Senaryo “Orçun Köksal “
► Behlül Dal Genç Yetenek Özel Ödülü “Saadet Işıl Aksoy”
► En İyi Sanat Yönetmeni “Naz Erayda”
► En İyi Kostüm “Naz Erayda “

Bangkok Film Festivali
► En İyi Yönetmen“Semih Kaplanoğlu”

26. Fajr Film Festivali;
►En İyi Yönetmen Semih Kaplanoğlu

3. İsmail Dümbüllü Ödülleri
►En iyi Kadın Oyuncu Saadet Işık Aksoy

14. Med film Festivali
► Euroimage İtalya Ödülü Semih Kaplanoğlu

13. Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali
En İyi Film “Semih Kaplanoğlu”
En İyi Erkek Oyuncu“Nejat İşler “

3. Saraybosna Film Festivali
En İyi Kadın Oyuncu“Saadet Işıl Aksoy”

 9. Seul Uluslararası Film Festivali
En İyi Film“Semih Kaplanoğlu “

40. Siyad Türk Sineması Ödülleri
En İyi Sanat Yönetmeni “Naz Erayda” .
 En İyi Kadın Oyuncu“Saadet Işıl Aksoy”
En İyi Senaryo “Semih Kaplanoğlu”
En İyi Senaryo “Orçun Köksal”
En İyi Görüntü Yönetmeni “Özgür Eken
En İyi Erkek Oyuncu“Nejat İşler “
En İyi Kurgu ”Semih Kaplanoğlu “
En İyi Yönetmen “Semih Kaplanoğlu”
En İyi Film “Semih Kaplanoğlu
En İyi Kurgu “Ayhan Ergürsel”
En İyi Kurgu “Hande Güneri”

3. Uluslararası Avrasya Film Festivali
NETPAC Jürisi Ödülü Semih Kaplanoğlu

1. Yeşilçam Ödülleri
Umut Veren Genç Kadın Oyuncu “Saadet Işıl Aksoy “
Yardımcı Erkek Oyuncu, Zülfü Livaneli ise "Mutluluk"la En İyi Müzik ödülü



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder