SUNA (2007)
Senaryo ve Yönetmen: Engin Ayça,
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca, Müzik: Oğuz Abadan, Yapım: Özen
Film Sanat Yönetmeni: Sevgi Özdaş, Film Baskı: Uğur Orbay, İlker
Şen, Film Yıkama: Tamer Eşkazan, Renk Düzenleme: Tolga Girici,
Negatif Kayıt: Kadir Burç, DS Nitris: Sencer Yalçın,
Oyuncular:
Türkân Şoray (Suna), Gülsen Tuncer (Sevgi), Demir Karahan (Erhan), Erol
Mütercimler (Selim), Şükran Akın (İfakat), Pınar Dikici (Elif), Ufuk Kaplan
Konu: İki kadın ve iki erkek, dört
arkadaşın yıllar sonra, sonbahar mevsiminde yazlık bir kasabada yeniden bir
araya gelmelerinin öyküsü. 68’lerde üniversitede çok yakın arkadaş olan filmin
kahramanlarının 2000’lerde, yaz kalabalığının olmadığı, ıssızlaşmış bu kasabada
birbirlerine bakmaları, hem coşkulu hem hüzünlü birliktelikleri, geçmişte kalan
anıların burukluğu, dört insan portresinin lirik anlatımı… Üniversite
yıllarının düşlerinin, gelecek tasarımlarının, aşklarının, ülkülerinin kasaba
ortamında eriyip gitmesi… Yanlış bir evliliğin yol açtığı çöküş… Düşlerin
sonbaharı… Her şey geçer, küllenir… Düşler kalır… Aşk kalır…
"Olanlar olmuş"u mırıldanıvermek
geldi içimden Engin Ayça'nın "Suna"sını izlerken. ilhan irem'in şu 78
dakikalık müthiş parçasını ... Darbeler arasında ezilmiş, erozyona uğramış,
gençlikleri kanamış, duyguları örselenmiş ağır yaralı bir kuşak. Kimisi dünyayı
değiştirmek isterken kendi değişti, kimisi kendi ipini gülümseyerek çekti ...
"Suna" filmi, darbeyi yiyen kuşaktan dört insanın kaderini bir sahil
kasabasında birleştiriyor. Sanki gönüllü bir sürgünde, yarım kalmış bir şeyleri
tamamlamak için ...
Edremit'in Akçay kasabası ... Kıbrıs
tatilinden dönen görünüşte mutlu bir çift. Üniversitedeki arkadaşlıklarını
evlilikle noktalamış,ama daha sonra yaşamlarındaki büyük acıyı, ölen oğullarını
akıllarından çıkarmamışlar. Kadın her gün biraz da her şeye yabancılaşarak
geçmişini beklemektedir sanki. O geçmiş onu çok geçmeden ziyaret edecektir.
Önce Almanya'da yaşayan üniversite yıllarındaki kızlık arkadaşı gelir, ardından
birkaç gün içinde geçmişiyle ilgili hüzün dolu ~[r gerçeği öğrenecektir.
"Suna", ziyan olmuş
"yazık" yaşamların öyküsü ... 68 kuşağının, göçmenliğin, yaşadığı
yeri sevmenin öyküsü ... Behçet Necatigil, Orhan Veli, eski tüfekler,
"Çökertme" Türküsü ... Hayatı "düş" lerinin kavuğuna denk
getiremeyenlerin gizli bir ağıtı sanki. Yönetmen Engin Ayça, olabildiğince doğal
bir biçimde "bugünü" anlatıyor.
Büyük bir ustalık göstererek hiç bir
şekilde "geriye dönüşlerden yararlanmadan, büyüyü bozmadan anlatmaya
çalışıyor öyküsünü. Yer yer de küskünlüğünü saklamadan, belki çok "azla
içsel, kişisel ama doğrudan, eveleyip gevelemeden! Acılardan prim yapmaya
çalışmadan, tatlı bir doğa fonunda, zeytinlikler arasında, iddiasız bir
hesaplaşma içinde. Film boyunca bize sık sık hissettirdiği ise, gerçek erozyonu
yeni eslin yaşadığı! Derinden derine öfkelendiği tek yer burası. Değişen bir
şey yok ve biz gizli darbelerin içinde yaşantımızı sürdürüp safça soruyoruz
"Polis, gençleri neden suçlu gibi görüyor?" diye ...
Hayli şişmanlamış Türkan Şoray role uyumlu.
Yani onun için söylenecek tek bir söz vardır: "Türkan Şoray Türkan Şoray'dır".
iki gerçek emekçi sanatçı Gülsen Tuncer ve Demir Karahan, bana göre, kıymeti
bilinmemiş bu iki oyuncunun performansları film için çok önemli.
"Suna" farklı bir film, bunu
hissettiriyor.Genel geçer zevklerden uzak, özel izleyicisini arayan, pop mısır
kültüründen nasiplenmemiş bir çalışma. Seyircisinin ilgisini, katılımını,
özverisini, hoşgörüsünü istiyor. Her Engin Ayça filmi gibi kendine özgü ve
yarına kalacak ... Yönetmenin takipçileri, düşleri için yaşayanlar ve kalanın
tortusunu yüreklerinde hissedebilenler için ... (Barış Bardakçı)
FİLMİ İZLE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder