Powered By Blogger

6 Nisan 2018 Cuma

ŞOFÖR (1976)


Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Suphi Tekiner,
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Oyuncular: Orhan Gencebay (Haydar), Hülya Koçyiğit (Zehra), Elif Do-ğan, Suphi Tekniker (Mustafa), Birtane Güngör, Kâzım Kartal (Osman), Nezihe Güler, Asuman Arsan, Hakkı Kıvanç, Yılmaz Gruda (Polis), Hikmet Taşdemir, Tevfik Şen, Renan Fosforoğlu, Mürvet İşsever, Erol Şen, Nuri Tuğ, Aydın Haber-dar, Muzaffer Hiçdurmaz,

Konu: Şoför Osman uyuşturucu ticareti yapmayı reddedip işten ayrılmış, eve dönünce küçük kız kardeşinin yine Mus-tafa'yla kırıştırdığını öğrenmiş, kahveyi basarak "eski sabıkalı kahveciyi" evire çevire dövmüştür. Mustafa'nın hırslanıp içtiğini görürüz akşam meyhanede. Serüvenimizi başlatan tatsız olay gece-nin ilerleyen saatlerinde Osman'ın sırtından bıçaklanarak öldürülüşü olacaktır. Bıçak da kahveci Mustafa'nın bıçağıdır üstelik. Sonuçta tutuklanır Mustafa.

Zehra abisinin öldürülmesiyle yıkılmıştır. Mustafa'yı hapiste ziyarete gidip, "mutlaka onu öldüreceğim" söyler, buna yemin etmiştir. Çünkü Osman yalnızca ona abi değil sahici bir baba olmuştur. Zehra'nın üzerinde Osman'ın büyük hakkı vardır. Hem kız kardeşine kendi pis geçmişine bakmadan göz koymuştur hem de malı kapmak için "aslan gibi delikanlıyı" sırtından bıçaklamıştır. Ona dar edecektir

Haydar artık rotasını belirlemiştir. Gözü başka şey görmez; dosdoğru heefine doğru ilerler. Geceleri pavyondan alır dansöz Zehra'yı, Kazancı Yokuşu'ndaki evine bırakır. Artık kadının evi buradadır. Sabahları da kapısında dikilerek gidece-ği yere götürür. Haydar için HAYAT = ZEHRA demektir. Her şeyi Zehra'yla ilişklendirir hatta ve hatta yaşamını buna göre kurar. Zehra ve Haydar ilişkisinde yaşanan sıçrama yine tatsız bir olayla gerçekleşir.

Zehra pavyonda dans ederken kendine kesik atan iki yarmadan cebi para tutanı kiralık katil olarak kullanabileceğini düşünür. İşi konuşmak için taraflar bir iş çıkışı, kuytu bir mahalledeki bir köşkü uygun görürler. Zehra'ya aynı pavyonda çalı-şan, feleğin çemberinden geçmiş gözüken bir dansöz eskisi eşlik eder bu tehlikeli iş görüşmesinde. Ama yarmaların niyeti biraz daha farklıdır "bu iş görüşmesinden." Onların düşleri felekten bir gece geçirmektedir sazlı, sözlü. Hazır bulunan sahnede çalgıcılar ve içki masası vardır. Dahası "yarmalar" şehvetten kudurmaktadır. Zehra bu fikre itiraz eder, kimseyle sevişmek niyetinde değildir çünkü. Yarmalar ona zorla sahip olmaya kalkışacaktır. Haydar içeri girip yumruklarını ve tabancasını konuşturur.

► Olaylar dört cephede gelişiyor. İlkinde orta halli "tipik bir Türk ailesi" görüyoruz. Dinine bağlı, sert ama namıuslu bir kam-yon şoförü Osman. Bu babasız ailenin reisi konumunda. İki kız, bir erkek kardeş, yaşlı anneleriyle kendi halinde sade bir yaşam sürdürüyorlar. Bir nakliyat şirketinde kamyonda şoför olarak çalışıyor, ama kendisine verilen uyuşturucuyu istenen yere ulaştırmadığı için patronlarıyla ters düşüp dalaşıyor ve işinden oluyor. Kavgacı ve hırçın Osman evde de küçük kız kardeşiyle didişiyor. Saf, temiz, bahar çiçeği kokan kızın (Birtane Güngör) mahallenin sabıkalı, her şeye tövbe etmiş kahvecisiyle olan ilişkisi çok kızdırıyor Osman'ı. Engel olmaya çalışıyor buna; gidip Mustafa'yı herkesin içinde pataklıyor, ağzını burnunu kırıyor bir daha kız kardeşine yanaşmasın diye. Abla Zehra da bu konuda kendisi gibi düşünüyor üstelik, "davul dengi dengine çalsın" diyor. Zehra, abisine omuz vermiş biinçli bir kadın, terzilik işleri yapıyor eve katkı olsun diye.

Ikinci cephede, tek başına kırmızı Chevrole'siyle Orhan'ı izliyoruz, suskunca. müşteri bekliyor arabanın direksiyonunda. Üçüncü cephede, kahveci Mustafa'nın kahvesi var. Müşterilerle dolu içerisi, Gariban Mustafa geceleri burada sandalyeleri birleştirerek yatıyor, sevdiği kızı düşleyerek yumuşuyor, hayata katlanıyor. Senaryoya da katkıda bulunan Suphi Tekniker'in, güleçliğin aynı zamanda kent soyluluğun sindiği yüzüyle, üstelik Birtane'den en az on beş yaş büyük oluşuyla "bu rol için biçilmiş kaftan" olup olmadığını düşündürür haliyle. Yalnız 1976 yılının toplumsal hayatına bakarsak, O devrin evliliklerini incelersek, bu yaş farkının hem kadın hem de erkek için kabul edilebilir olduğu! Neden? Çünkü evlilikleri evlenenler değil ebeveynleri planlar, kızların söz hakkı olmaz, oysa damat adayının kızı bir görüp beğenmesi dahi yeterdi.

Dördüncü cephe ise, nakliye şirketinde gördüğümüz başta kara yüzlü, kara bıyıklı Hikmet Taşdemir'le -bu adamın şöhretinin neden Erol Taş ya da tecavüzcü Coşkun kadar yaygın olmadığını bir türlü anlayamadığım büyük isim- çevresine toplanmış ayak takımından oluşuyor. (Vadullah Taş)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder