Powered By Blogger

12 Mart 2020 Perşembe

DÖNME DOLAP (1983)


Yönetmen : Zeki Alaysa
Senaryo: Süleyman Turan
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Özer Film/Enver Özer

Yardımcı Yönetmenler: Ali Kıvırcık, Nursan Esenboğa, Kamera Asistanı: Erdal Kahraman, Set: Mustafa Buan, Erdal Sümer, Ömer Bubo, Işık: Süleyman Çekiç, Ahmet Gürkonak, Metin Devrim, Laboratuar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Negatif Montaj: Muzaffer Karataş, Montaj ve Senkron: Nevzat Dişiaçık, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Yapım Yönetmeni: Günay Kosova, (Fonu Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Zeki Alasya, Metin Akpınar, Pembe Mutlu, Nevra Serezli, Süleyman Turan, Ali Yalaz, Berrin Tuncel, Diana Taylor, Eser Işık, İsmail Hakkı Şen, Müfit Türkdamar, Yılmaz Kurt, Erdoğan , Üçkaya, Yadigar Ejder, Hakkı Kıvanç, Ahmet Kostarika, Orhan Aydınbaş

Konu: Yıllarca eczacılık fakültesine girmek için uğraşan Selami, kıskanç karısı Lamia ve çapkın arkadaşları Lütfü'nün güldürüsü. Lamia'nın kıskançlıkları iki arkadaşı yalan söylemek zorunda bırakır. Ancak bu küçük yalan iki arkadaşın başını derde sokar...

► " Küçük bir yalan yüzünden başı gerçek haydutlarla, kaçakçılarla derde giren saf kahraman motifi, güldürü sinemasının çokça kullanılmış entrikalarından biridir. Bu kez aynı motif İki kişiye uyarlanmış: "eczacı kalfası" Selâmi ile "Dört buçuk yaşından beri arkadaşı olan reklamcı Lütfü'nün serüvenleri anlatılıyor. Kıskanç karısını kandırmak için Lütfü'nün buluşuyla "gizli polis" olduğunu iddia eden Selâmi mahallede birden beklemediği bir "itibar" görmeye başlıyor. Ama işin içine gerçek eroin kaçakçıları girince, iki ahbap çavuşların başı derde giriyor, vs.

"Dönme Dolap", çok iyi başlayan bir filmin hiç de iyi denemeyecek bir düzeyde sürmesi ve sonuçlanmasıyla noktalanıyor. Gerçekten de ilk yarıda, bir hayli yerinde esprilerle ve Alasya/Akpınar ikilisinin dayanılmaz oyununun yanı sıra, Nevra Serezli'nin de nefis kompozisyonuyla bağlayan ve "bomba gibi" bir tempoda sürüp giden film, ikinci yarıda sanki senaryonun birden boşlukta takılıp kalmasıyla hızım, temposunu, en kötüsü güldürme özelliğini yitirir gibi oluyor, ancak finalde biraz toparlanıyor. Bu arada "Berrin Tuncel'in Lütfü’yü baştan çıkarma" sahnesinin filme "çıplaklık" sokmak için mi, yoksa bir "vamp kadın" parodisi yapmak için mi konduğu anlaşılamıyor. Zeki Alasya'nın piyasadaki "güldürü yönetmenlerimizden hiç aşağı kalır yanı yok. Üstelik iki oyuncu, bazı filmlerinde görülmüş olan "uzatılmış skeç" veya "skeçler toplamı" aşamasını çoktan geçmiş, sağlam, sürekli sinemasal bütünlüğü olan kişilikler yaratma noktasına varmış gözüküyorlar, O zaman onlardan çok daha iyisini beklemek ve bulmak sanırım ki hakkımız... “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder