Görüntü: Mükremin Şumlu
Yapım: Sa-Sa Film/Sadık Sarı
Oyuncular: Müjde Ar, Şener Şen, Halil Ergün, Pembe
Mutlu, İhsan Yüce, Sevil Üstekin, Gökhan Mete, Haşmet Zeybek, Sevinç Pekin,
Sırrı Elitaş, Ayşe Korkmaz, Duygu Ankara, Ayten Erman, Yüksel Örses, Ali Yalaz,
Gül Yalaz, Mine Soysal, Fikret Fırtına, Suzan Korkmaz, Adnan Altay, Seval
Ayral, Yaşar Güner, Oktay Güzeloğlu, Tuncay Akça, Mehmet Işın, Ergün Işıldar,
Azmi Örses,
KONU: Elif köyden çıkmıştır ama okumuş uygar
bir kadındır. Bir gün köyüne döner. Bakar ki tüm köylü kadınları erkeklerin
boyunduruğu altında, ne derlerse yapıyorlar, kişiliklerini koruyamıyorlar. Elif
kadınları uyarır, yol gösterir toplu direnişe geçerler. Daha sonra erkekler
teslim olur ve köyde kadın-erkek eşitliği sağlanır.
► Bu ne
sürpriz? Şiddet, kan ve ölümün kol gezmediği. insanların bir karış toprak veya
bir güzel 'avrat' uğruna birbirini bıçakla doğramadığı bir 'köy filmi' görmek
ne değişiklik... Köyümüzün de yüzyılların süzgecinden geçme bir gülmece
duygusuna sahip olduğunu, köylerde dramatik olayların dışında başka şeyler de
olabileceğini nerdeyse unutmuştuk…
Başar Sabuncu'nun senaryosu,
Aristofanes'in ünlü güldürüsü "Lysistrata"yı bir Türk köyüne
uyarlıyor. Şalvar Davası", Kartal Tibet sinemasının tüm özelliklerini
taşıyan tipik bir güldürü. Tibet, artık oyuncu yönetiminde, ayrıntı yakalamada,
güldürüye uygun bir tempo sağlamada hayli ustalaşmış bir yönetmendir... Ama
yine Tibet, çok sağlam senaryolara yaşanmamaktan veya prodüksiyon
hata-larından gelme bazı yanlışlara da kolayca düşmektedir. Bu filmde daha çok
ikincisi söz konusu: Film, bir hayli mekanik biçimde gelişiyor, figüran azlığı,
koskoca köyü bir avuç insana indirgerken, köy sorunlarının ve kadın / erkek
çatışmasının da yalnızca cinsel ilişki'ye indirgenmesi, her şeyin
"onun" çevresinde dönüp durması, filmi şematik kılıyor. Ama ne gam...
Şener Şen gibi birinci sınıf bir güldürü ustasının ve Müjde Ar gibi çok rahat
bir oyuncunun başını çektiği tüm kadro, öylesine şen, öylesine coşkulu ki, bizi
de alıp havaya sokuyorlar... Film Lumpen bir seyircinin cinselliğini
gıdıklamakla bir 'aile komedisi' olmanın tam orta yerinde kalmış, dozunu çok
iyi ayarlamış gözüküyor. Bu çağdaş Lysistrata, Türk köyüne kentlerde bile kolay
rastlanmayacak ateşli bir 'feminist'i gökten zembille inmiş gibi sokuyor,
verdiği köy imajı ve köyde olabileceğini varsaydığı değişimler ise, Çetin
Altan’ın tenis kortlu köyleri ve 'Amerikan barda votka-limon içen köylüleri
kadar ütopik. Ama bir gül-ürünün kendi mantığına sahip olduğu gerçeği bir
yana. her utopinin de, yaşa-nan gerçeklikle dolaylı, ama sanılandan sağlam bir
bağı olabileceğini unutmamak gerekiyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve
Sinemamız”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder