Senaryo: Ülkü Karaosmanoğlu
Görüntü Yönetmeni: Kenan
Davutoğlu
Müzik: Nezih Üner
Yapım: Varlık Film/Lokman
Kondakçı
Oyuncular: Mahmut Cevher, Sevtap Parman, Kamran
Usluer, Haluk Kurdoğlu, Şükrü Türen, Gül Erda
KONU: Uzun bir süre yurt dışında
yaşayan ruh doktoru Leyla (Sevtap Parman), Türkiye’ye dönmek zorunda kalır.
Çünkü 10 yıldan beri birlikte olduğu tarihi eser kaçakçısı arkeolog sevgilisi
Turgut’un (Mahmut Cevher) işlediği cinayete tanık olmuştur. Almanya’da öğrenim
batı kültürüyle yetişmesine karşılık öz değerlerinden kopmayan Leyla,
Türkiye’ye döndüğünde, birden yaşamı değişir. Yakın arkadaşı resim galerisi
sahibi Gönül’ün (Gül Erda) orta yaşlı kocası Suat (Kamran Usluer) ve onun oğlu
Mert (Şükrü Türen) ile ilgilen-meye başlar. Mert’in ruhsal sorunlarına çözüm
bulup onu tedavi ederken, arkadaşı Gönül’e de ihanet etmekte-dir. Kocasıyla
ilişki kurmuştur.”
► Özellikle
Attila İlhan'ın yazdığı TV dizileriyle ilgi çeken Hüseyin Karakaş'ın ilk sinema
fılmi... Yine ilk kez senaryoya sıvanan bir gazetecinin, Ülkü
Karaos-manoğlu'nun senaryosunu yazdığı film, haftanın bir diğer filmi,
"Oyun Evi"ndeki gibi, bir kadın ruh doktorunun çevresin-de dönüyor.
10 yıl birlikte olduğu Turgut'tan ayrılmış olan Leyla, eski arkadaşı Gönül'le
yeniden ilişki kuruyor. Bu arada Gönül'ün ressam kocası Suat ve yetişkin,
sorumlu oğlu Mert de Leyla'ya ilgi duyuyorlar. Bu arada Turgut yeniden ortaya
çıkıyor ve Leyla'nın yaşamına girmeye çalışıyor…
Aşkın İlk Yarısı",
şaşılacak biçimde bir TV dizisini anımsatan bir film.... Karakaş TV'den
gelmenin ve uzun diziler yönetmiş olmanın hakkını veriyor doğrusu... Çok
kişili, alabildiğine hızlı kurgulu bol 'zoom'lu, fıkır fıkır bir anlatımla, tam
bir TV estetiğinin ve anlatımının kurulduğu bir film, "Aşkın İlk
Yarısı..." Kimi sahnelerde birden karenin donacağını ve "İkinci
Bölümün Sonu" yazısının belireceğini bekliyorsunuz. Akışkan bir müzikle de
pekiştirilen bu özellikleri yalnızca olumsuz olarak yorumlayarak filme
saldırmak düşüncesinde değilim. Tersine, sinemamızın belli anlatım kuralları,
işaretleri çerçevesinde dönüp durduğu günümüzde, belki TV anlatımından
böylesine esinlenen bir anlatım denemesi ilginç bile olabilir. Ama bir yere
dek... Karaosmanoğlu'nun yine TV dizisi esprisindeki konuşkan, Çalışılmış
senaryosu, ressam, galeri sahibesi, psikolog gibi oldukça "Batılı"
tipleri, sergi açılışı, tenis vb. Batılı etkinlikler içinde gösteriyor.
Mekanlar, giysiler, süzme ışıklar, bir TV dizisi atmosferini daha da
pekiştiriyor. Karakaş'ın işlek anlatımı, filme ve kişilerine kendinizi
kaptırmanızı ve sevgi, bağlılık, cinsellik, kıskançlık, sanat, yaratma vb.
temalar çevresinde dönen ve zaman zaman küçük bir "polisiye"
gerilimin de katkıda bulunduğu filmi rahatça izlemenizi sağlıyor. Oyuncuların,
özellikle artık daha iyi rollere gereksinme duyan Sevtap Parman'ın oldukça
rahat oldukları da söylenebilir. Ancak tüm bunlardan öte, gerçek bir film,
gerçek bir sinema yapıtı-na giden yol?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder