Senaryo: Umur Bugay
Görüntü Yönetmeni: Orhan
Oğuz
Yapım: Şeref Film/Şeref Gür
Yönetmen yardımcıları: Yavuzer Çetinkaya,
Melahat Cengiz, Zeki Demirkubuz, Memet Ulukan, Kamera Asistanları: Necdet
Kaygun, Ercümen Süngü, Yapım Yönetmeni: Yusuf Niş, Yapım Görevlisi: Veli
Selman, Işık Yönetmeni: Recep Biçer, Işık yardımcıları: Salim
Burgucu, Ramazan Akgül, Set Görevlileri: İsmail Kündem, Enver Kündem, Montaj-Senkron:
Nevzat Dişiaçık, Muzaffer Karataş, Seslendirme Yönetmeni: Ersan
Uysal, Sesleri Alan Erkan Aktaş, Renk Düzenleme: Adnan Şahin, Baskı:
Zekeriya Şahin, Laboratuar: Yahya Öztürk, Negatif Montaj: Peri
Okan, (Fono Film Stüdyosu’nda düzenlenmiştir.)
Oyuncular: Kemal Sunal, Şehnaz Dilan, Yaman Okay,
Kerem Yılmazer, Fatoş Sezer, İsmet Kazancıoğlu, Güzin Çorağan, Avni Yalçın,
Cihat Tamer, Kutay Köktürk, Nurettin Şen, Eray Özbal, Erol Özkök, Mustafa
Suphi, Nedim Doğan, Mehmet Gülerbaşlı, Cen-giz Sezici, Osman Cavcı, Sevgi
Erbaş, Nedim Doğan,
Konu: Tahtakale'nin içinde bin bir
dolabın döndüğü gizemli hanlardan birinin çaycısı Yoksulun hikayesi. Mal
sahibinin vekili olarak bütün odaların, yazıhanelerin kirasını toplayan, mal
sahibine az gösterip aradaki farkı cebe atan Süleyman'ın emrinde çalışıyor. Süleyman,
aynı zamanda yüksek faizle tefecilik yapan tüm bir üçkağıtçı. Ama bu koca handa
kim üçkağıtçı değildir ki?. Her kapının ardında bir dümen döner. Bir oyun
tezgahlanır, bir dram yaşanır...
v Mal sahibinin "vekili" olarak
bütün odakların, yazıhanelerin kirasını toplayan, mal sahibine az gösterip
arada ki farkı cebe atan Süleyman'ın emrinde çalışıyor Yoksul... Süleyman, aynı
zamanda yüksek faizle tefecilik yapan tam bir üç kağıtçı. Ama bu koca handa kim
üç kâğıtçı değildir ki? Her kapının ardında bir dümen döner, bir oyun
tezgâhlanır, bir dram yaşanır... Bir telefonla çapraz kur, döviz/altın
hesaplarından servet vuranlar, görmedikleri malı ondan alıp buna salanlar,
garsoniyer gibi kullandıkları küçücük yerde sekreteriyle kırıştıranlar...
Trikotaj atölyelerinde duvarlarda asılı "artist resimlerinin arasında
parlak yarınlar ve "beyaz atlı şövalyeler" (yani zengin kocalar) bekleyen
kenar semt kızları, kadın bacağı dikizleyen yeni yetmeler, namazında niyazında
ardiye sahipleri... Tahtakale'deki bu han, günümüz İstanbul’unun, giderek
Türkiye’sinin bir mikro kozmosudur sanki, oldukça hüzünlü bir şarkı gibi
seyreden "ekonomik hamlemizin acıklı bir iz düşümüdür... Ve Yoksul, bu
her şeyi görüp her şeyi algılayan, saf görünüşü ardındaki cin gibi halk çocuğu,
her ne kadar sevdiği kızın kendisine attığı "madiği" anlayamazsa da
ve her ne kadar sözüm ona iyi yürekli Kerim Beyin önerdiği "fifty-fıfty"den
yüz-de 33 'e dek düşen bir hisseye ancak sahip olabilse de, sonunda onca dersin
boşuna olmadığını kanıtlar ve defteri dürülen Süleyman'ın yerine, çay ocağının
sahibi, kendi işinin "patronu" olur
Zeki
Ökten'in "Yoksul"u sanki günümüz Türkiye'sinin ekonomik kargaşasına,
liberalizmi ne yapıp edip "köşeyi dönmek" diye yorumlayan anlayışa,
alaturka ve arabesk motiflerle bezeli yerli kapitalizme ayna tutan bir küçük
film... Sevimli, sıcak, iyi niyetli.,. Ama biraz fazla "küçük", biraz
aşırı alçak gönüllü bir film bu,.. Ele aldığı ilginç motifleri gerektiği gibi
sergileyemiyor, zaten 80 dakikada vermesi de buna zaman bırakmıyor... Günümüz
Türkiye'sinde sinemanın ekonomiyi anlatması yönünde, "Faize Hücum"
gibi bir başyapıt vermiş olan Ökten için, bu kadarı aşama değil... Ama
haksızlık etmeyelim, "Yoksul", doğru, bir proje, çok şey söylemek
isteyen bir film değil... Ancak söylediğini iyi söyleyen, sanki tüm 80'ler
Türkiye'sini bir küçük hanın içine sığdırmasını bilmiş bir tipik olmayan bu
Kemal Sunal filmi, Sunal’a da, hemen tüm oyunculara da (Ökten'in iyi bilinen
oyuncu yönetimi sayesinde) usta işi kompozisyonlar çizmek fırsatını getirmiş..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder