Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Safa Önal (*)
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: And Film/Turgut Demirağ - Uğur Film/Memduh Ün,
(Acar Film Stüdyolarında hazırlanmıştır).
Oyuncular: Yıldız Kenter (Büyükanne), İzzet Günay (İzzet/Orhan), Hulusi Kentmen (Asım), Semra Sar (Semra/Ayşe), T. Fikret Uçak (Orhan), Recep Şen (Mümeyyiz Bey), Osman Türkoğlu (Osman Efendi), Orhan Çoban (Garson), Faik Coşkun, Danyal Topatan, Haydar Karaer, Mehmet Ali Akpı-nar, Selahattin İçsel
.Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde (1964)
► İzzet Günay “En İyi Erkek Oyuncu
► Yıldız Kenter (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülü ile ödüllendirilmiştir.
Konu: Yıldız Kenter) onlardan geriye tek hatıra kalan torunları Orhan'ın (Fikret Uçak) üzerine titremektedirler. Gel gör ki haşarı, yaramaz mı yaramaz Orhan'ın eli de biraz uzundur ve bir gün onu gizlice para aşırırken gören dedesi tarafından tokatlanınca gurur yapar evi terk eder. Bu sıralarda Orhan daha henüz 15-16 yaşlarındadır.
Torun Orhan'ın gitmesi ile büyükanne'nin de yaşama sevinci gider, hastalıklı ve içine kapanık bir insana dönüşür. Asım bey'in kahvehane arkadaşları vardır; birbirinden tonton üç emekli amca yaşlarını başlarını almış, gündüz kahve akşam da kafa çeken. Dördü bir araya geldiler mi fikirler üretmek gibi maharetleri vardır. Derler ki Asım bey'e;
- Asımcığım... Torununun ağzından mektuplar yazarak avutsana karıcığını.
İşte Asım bey de torununun ağzından sürekli mektuplar yazar. Mektuplarında onu büyütür, Amerika'ya yollar, mimar yapar, hatta orada tanıştırdığı bir Türk kızı ile evlendirir falan. Bu mektuplar on beş yıl aralıksız devam eder. Ta ki; Orhan (cidden nasılsa Amerika'ya gitmiştir) ona geri geleceğini bildiren bir telgraf çekene kadar.
Büyük anne torununun geleceğini duyunca yer yerinden oynar tabi; Hallaç çağrılır yorganlar elden geçirilir, karyola cilalanır, oda havalandırılır, her şey Orhan için baştan aşağı yenilenir adeta. Neyse efendim. Büyük günün gelip çatmasına bir gün kala Asım bey gazetede ne haberi okusun? Orhan'ı getirecek olan uçak düşmüş meğer. Yolculardan kurtulan da yok.
Asım bey aklında torunu Orhan’ı düşünüp sokaklarda avare dolaşırken, intihar etmeküzere olan bir kızı (Semra Sar) son anda kurtarır. Bu kızcağız da annesini yeni kaybetmiştir. İki dertli insan birbirlerine açılırlar. Semra'ya gelini olma rolünü verir. Torundan evvel, gelini bulmuştur Asım bey, iş şimdi torunu bulmaya kalmıştır.
______________________________
“İspanyol sinema adamı Alejandro Casona’nın (23.3.1903 – 17.9.1965) “Los Arboles mueren de pie” isimli senaryosundan uyarlama.
Senaryo: Safa Önal (*)
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: And Film/Turgut Demirağ - Uğur Film/Memduh Ün,
(Acar Film Stüdyolarında hazırlanmıştır).
Oyuncular: Yıldız Kenter (Büyükanne), İzzet Günay (İzzet/Orhan), Hulusi Kentmen (Asım), Semra Sar (Semra/Ayşe), T. Fikret Uçak (Orhan), Recep Şen (Mümeyyiz Bey), Osman Türkoğlu (Osman Efendi), Orhan Çoban (Garson), Faik Coşkun, Danyal Topatan, Haydar Karaer, Mehmet Ali Akpı-nar, Selahattin İçsel
.Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde (1964)
► İzzet Günay “En İyi Erkek Oyuncu
► Yıldız Kenter (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülü ile ödüllendirilmiştir.
Konu: Yıldız Kenter) onlardan geriye tek hatıra kalan torunları Orhan'ın (Fikret Uçak) üzerine titremektedirler. Gel gör ki haşarı, yaramaz mı yaramaz Orhan'ın eli de biraz uzundur ve bir gün onu gizlice para aşırırken gören dedesi tarafından tokatlanınca gurur yapar evi terk eder. Bu sıralarda Orhan daha henüz 15-16 yaşlarındadır.
Torun Orhan'ın gitmesi ile büyükanne'nin de yaşama sevinci gider, hastalıklı ve içine kapanık bir insana dönüşür. Asım bey'in kahvehane arkadaşları vardır; birbirinden tonton üç emekli amca yaşlarını başlarını almış, gündüz kahve akşam da kafa çeken. Dördü bir araya geldiler mi fikirler üretmek gibi maharetleri vardır. Derler ki Asım bey'e;
- Asımcığım... Torununun ağzından mektuplar yazarak avutsana karıcığını.
İşte Asım bey de torununun ağzından sürekli mektuplar yazar. Mektuplarında onu büyütür, Amerika'ya yollar, mimar yapar, hatta orada tanıştırdığı bir Türk kızı ile evlendirir falan. Bu mektuplar on beş yıl aralıksız devam eder. Ta ki; Orhan (cidden nasılsa Amerika'ya gitmiştir) ona geri geleceğini bildiren bir telgraf çekene kadar.
Büyük anne torununun geleceğini duyunca yer yerinden oynar tabi; Hallaç çağrılır yorganlar elden geçirilir, karyola cilalanır, oda havalandırılır, her şey Orhan için baştan aşağı yenilenir adeta. Neyse efendim. Büyük günün gelip çatmasına bir gün kala Asım bey gazetede ne haberi okusun? Orhan'ı getirecek olan uçak düşmüş meğer. Yolculardan kurtulan da yok.
Asım bey aklında torunu Orhan’ı düşünüp sokaklarda avare dolaşırken, intihar etmeküzere olan bir kızı (Semra Sar) son anda kurtarır. Bu kızcağız da annesini yeni kaybetmiştir. İki dertli insan birbirlerine açılırlar. Semra'ya gelini olma rolünü verir. Torundan evvel, gelini bulmuştur Asım bey, iş şimdi torunu bulmaya kalmıştır.
______________________________
“İspanyol sinema adamı Alejandro Casona’nın (23.3.1903 – 17.9.1965) “Los Arboles mueren de pie” isimli senaryosundan uyarlama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder