Yönetmen: Korhan
Yurtsever
Senaryo: İhsan
Yüce (Osman Şahin'in Kırmızı Yel isimli öyküsünden uyarlama)
Görüntü Yönetmeni: Salih
Dikişçi
Müzik: Cahit
Berkay
Yapım : Korhan
Film/Korhan Yurtaever
Oyuncular: Aytaç Arman, Betül Aşçıoğlu, Tugay Toksöz, Nurhan Nur,
Menderes Samancı, İhsan Yüce, Mete Sezer
Konu: Güney
Doğu Anadolu da toprak ağaları ile doğanın mücadele öyküsü.. Üst üste yaptığı
güç doğumlar nedeni ile son doğumunda kanaması durmayan Yağda adında bir Doğu
Anadolu kadının çok acılı çilesi, ağanın getirttiği cindarın öğütleri ile
ağrıları dinmez; kanı durması için hayvan dışkısına oturtulan Yağda, mikrop
kaparak kuduz olur. Fırat'tan geçen cinlerden köyü kurtarmak için, bir çula
sarılan Yağda, Fırat'a atılır. Kocası tüm bunlara neden olan ağayı vurur. Ve
karısının peşinden Fırat'a atlar.
Köyde uzun zamandır kuraklık vardır, ayrıca fareler ekine
zarar vermekte . tarlaları delik deşik etmektedir. Maho Ağa farelerin
dürülmesini ister, Feyzo ise bunun günah olduğunu söyler çünkü fareler ürün
tanelerini yuvalarına saklayarak depo etmektedirler. Feyzo bunları (yuvaların
yerlerini) işaretleyerek daha sonra ürünleri toplayarak kendine kışlık yapmayı
düşünmektedir. Bir süre sonra ağa köye bir tarım memuru getirip. fare
yuvalarını ilaçlandırır, fareler ilaçların etkisi ile ölürler. Feyzo tüfeğini
ile tarım memurunun peşine düşer, niyeti korkutmaktır, ateş edilince memur
Siverek'e döner . Köylüler gece fare yuvalarına koydukları işaretlerden
kışlıklarını toplarken, Feyzo'nun yanına gelen Bilo onun işaretlerine de kendi
sahip olmak ister, Feyzo kabul etmeyince yarısına razı olur. yine kabul etmez
Bilo'yu kovalar, Bilo gidip tarım memurunun gidişinin nedenini ağaya anlatır.
Meho Ağa tüfekle Feyzo'nun üzerine giderek iki kez eder ve yaralar, ateş eden
Feyzo ise ağayı vurur, öldürür. “Orhan Ünser, Kelimelerden Görünteye”
15. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1– 8
Temmuz 1978)
► En iyi 3.film
► Cahit Berkay “En iyi zgün Müzik”
Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Genco Erkal, Ahmet Gönen, Kami
Suveren, Mevlüt Ekinci, Onat Kutlar, Osman Aydın, Ömer Kavur, Şanar Yurdatapan,
Tan Oral, Vecdi Sayar.
* Genco’nun dramı karısı Yağda'ya Vakkos Ağa'nın da tutkun
olmasında yatar. (Şaşırtıcı bir şeydir bu aslında: Yağda'nın bayağı büyümüş bir
bebesi vardır. Ağa niye hala bu sevdadan vazgeçmemiştir ki?) Genco anası ve
karısıy-la el kadar bir araziyi ekip-biçerek ekmeğini çıkarmağa çalışır. Ama
ağa kararlıdır: Yağda onun olmalıdır. Onun için Genco’nun tarlasına el koymaya
kalkar, karşı çıkan Genco'yu dövdürür, ekin deposunu ateşe verdirir. Diğer
yandan ise Yağda'nın gebeliği, köy kadınlarının korkunç bilgisizliğiyle bir
drama dönüşür: Akıl almaz yöntemlerle doğumu sözüm ona kolaylaştırmaya kalkarlar.
Bebek doğar gerçi (Genco'yu mutlu kılan bir oğlandır bu) ama Yağda iyileşmez.
Bilgi-sizlik . sürdürülür: Yağda kanayan yarasıyla köpek salyalarına bulanmış
tezek ustüne oturtulur. ... Genç kadın kuduz mikrobu kaparak acı biçimde
ölecek, bu ölüm, Genco'yu da köylüyü de silkeleyecek, bilinçlendirecek, Vakkas
Ağa'nın ege-menliğinin sonunu getirecektir
Fırat'ın Cinleri", Türk köylüsünün; Doğu köylüsünün süre
giden acısından, sefilli-ğinden, sömürülmüşlüğünden gelir, bir tokat gibi
seyircinin yüzüne çarpar. Ezeli nehir Fırat'ın yoğun bıkkın, ilgisiz bakışları
önünde yaşanan, inanılmaz denli korkunç bir tragedyadır. Genco, Yağda, Vakkas
Ağa, başkişileri oluştururlar. Tragedyada tanrıların değiştirilemez istenci,
filmde sosyo-ekonomik koşulların getirdiği bağlardır, ilişkilerdir,
zincirlerdir. Tanrıların istenci denli zordur bazen; bu koşullara karşı çıkmak,
bu zincirleri kırmak ... Ama olanaksız değildir'. Bilgisizlik, sömürü böylesine
sürüp gidemez. Değişir, değişecektir, değişmelidir.
"Fırat'ın Cinleri" bazı sorulan, eleştirileri de
getirebilir: Kişiler, gerçek birer boyuta kavuşamaz, şematik kalır filmde.
Ekonomik planda belli bir bilinç taşıyan, ağanın haksızlıklarından; zulmünden,
sömürüsünden ikide birde söz eden bir toplulukta, töresel planda ve insan sağlığı
planın-da böylesine koyu bir bilgisizliğin sürüp gitmesi şaşırtıcıdır. İnanılır
gözükmez. Ağa tipi ise cansız, yaşamsız kalmıştır: Özellikle sonda, zaten kendi
içinde şematik kalan bir başkaldırıya karşı ağanın, Koskoca ağanın, düzenini
kurmuş ve ustalıkla yürütmüş olan ağanın hiçbir tepki göstermesi ne kişisel, ne
de örgütsel hiçbir karşı koyuşta bulunmayışı inandırıcı değildir.
Bu eksiklikler, filmi bir ölçüde zedeler, doğrudur. Ancak
baştaki tanımlama-mızı yineleyelim: "Fırat'ın Cinleri" bir tokat
filmdir, bir mesaj-filmdir. Zaten tam bir uzun-film değildir. bu, bir
orta-metraj filmidir nerdeyse Ayrıca bir Osman Şahin öyküsünden alınmadır.
Bekir Yıldız Osman Şahin gibi öykücülerin Özelliklerini taşıması doğaldır:
Geniş bir panorama, bütüncül bir insan ve toplum panoraması çizmek, tüm
ayrıntılarıyla bireyler canlandırmak yerine, belli bir sosyo-ekonomik koşullara
sahip olan bir yöreyi ve onun insanları en etkileyici en vurucu birkaç olay ve
davranış çerçevesi içinde vermeye yönelik bir anlayış. Bu açıdan,
"Fırat'ın Cinleri" kuşkusuz bu anlayışa ve Osman Şahin'e olağanüstü
bağlılık gösteren bir çalışmadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder