Powered By Blogger

9 Mart 2020 Pazartesi

ALİŞAN (1982)


Yönetmen: Şerif Gören,
Senaryo Ahmet Soner
Görüntü Yönetmeni: Kaya Ererez
Müzik: Arif Sağ
Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap

Yönetmen Yardımcısı: Eyüp Halit Türkyazıcı, Kamera: Hüseyin Çakıroğlu,

Oyuncular: İbrahim Tatlıses, Yaprak Özdemiroğlu, Yaman Okay, Zeynep Irgat, Ali, Tutal, Savaş Akova, Alrev Gürzap, Hamit Yıldırtım, Abdullah Güneş, Ahmret Güneş, Gökhan Büyüksaraç,

KONU: On yıl hapis yattıktan sonra kan davasından kaçıp, insan gibi yaşamayı amaçlayan inşaat işçisi Alişan'la (İbrahim Tatlıses), varlıklı dilsiz kız Aslı'nın (Yaprak Özdemiroğlu) sevda öyküsü.

* Kuşkusuz Alişan'ın tutarsızlıkları bu kadarla kalmıyor. Konuyla uzak yakın ilgisi olmayan zorlama, zorlama olduğu denli yapay ve işlevsiz sahneler de öylesine fazla ki. Kısacası Alişan gerek yukarıda saydığımız tutarsızlıkları nedeniyle ve gerekse yerine oturmamış, devamlı kasılan Tatlıses, ile kartpostallık görüntüler vermenin dışında pek varlık göstermeyen, sinemamızın yeni yüz yakışmayacak, çizgi altı bir film. (Burçak Evren, Milliyet, 19 Kasım 1982)

* Yaprak Özdemiroğlu'nin iğreti tiplemesiyle Şerif Gören'e İlk kez ciddi bir rolde sinema oyunculuğunu deneyen İbrahim Tatlıses, çok kasılmadığı yerlerde sempati toplarken, Alişan'ın sevdiği kız da Türk sinemasının yeni kazancı Yaprak Özdemiroğlu, fiziki yeteneklerini sergiliyor. Artık kanıksanmış duygusal klişelerin olanca yapaylığı ve yavanlığıyla yinelediği "Alişan", beylik öyküsünün getirdiği tutarsızlıklara karşın, Şerif Gören'in iyi anlatılmış sinemasıyla benzerlerinden ayrılan, özgün sayılabilecek, yerli malı bir "iş" filmi. (Sungu Çapan, Milliyet Sanat Dergisi, S.: 61, 1 Aralık 1982)

* Alişan, temelini toplumumuzun en zıt, birbirine en uzak iki çevresinin karşılaşmasından alır gibi başlayan bir film: Hapisten çıkan ve 'kan davası' yüzünden aranmakta olan Urfalı Alişan, bir grup hemşerisiyle birlikte bir batı sahil kentine çalışmaya gidiyor. Filmin önemli bir bölümü Doğu'lu 'gariban' yurttaşlarımızın bu 'batılı' havasındaki kentteki yaşamla ve onun yerli yabancı sakinleriyle çelişen tavırlarından, değer ölçülerinden kaynaklanıyor. Bu arada, bikiniler içinde yüzen, güneşlenen, çevresine ilgisiz, son kerte çekici ve kışkırtıcı bir genç kıza abayı yakıyor Alişan... Kız da ona ilgi göstermez mi? Niye acaba, yoksa onun İbrahim Tatlıses olduğunu biliyor mu?.. diye sorular sormaya başlıyorsunuz ki, bu ilginin nedeni anlaşılyor... Çünkü Aslı da... Neyse orasını filmi izleyenlere bırakalım.

"Alişan" kuşkusuz ilgi çekici bazı yanları olan bir film... Bir kez İbrahim Tatlıses'in ilk kez (fondaki 2 şarkı dışında) hiç şarkı-türkü söylemediği bir film... Tatlıses, arabesk filmlerden bıkmış artık, eli-yüzü düzgün filmler çekecekmiş…. Öyleyse İbrahim Tatlıses' e hem bu kararı, hem de hemen hiç aksamayan oyunu için bravo!.

Diğer yandan filmin rahat, tembel, kendi ritmiyle akıp giden senaryosu. Gören'in anlatımına (Yılmaz Güney'in filmlerinde de olduğu gibi) bir hayli belgesel bir kıvam, yaşananın, yaşamın tadını katıyor sanki... Bu güzel tatil kentinde olup bitenler, "piyasa" yapanlar, kahramanlarımızın kız tavlamaları, bir yüzme havuzunda yüzmeleri, vs. sonuna dek gösteriliyor. Yalnızca işlevsel olanın, asıl öyküye yarayan şeylerin gösterilmesi gibi klasik ve yanlış bir anlayış, böylece tersine çevrilmeye çalışılıyor, bir anlamda. Ne var ki senaryonun gevşekliği ve bir yapıdan yoksun oluşu, bu belgesel, güncel değinmelerin dozunu kaçırıyor. Söz gelimi filmin çekildiği sırada güncel olan Dünya Futbol Kupası'na öylesine yer verilmiş ki, bu olay gereksiz bir leitmotive dönüşmüş. Diğer yandan, Şerif Gören'in usta işi bir sinemayla verdiği gerilimli bölümler (Alişan'ın saldırıya uğradığı iki sahne), öylesine gereksiz ve anlamsız bölümler tarafından izleniyor ki, insan şaşırıyor. Söz gelimi Alişan ve Aslı, sahilde silahlı üç kişi tarafından bir akşam saldırıya uğruyor, güç kurtuluyorlar. Ertesi sabah ise, hiç bir şey olmamış gibi Alişan kumlara aşk sözleri ve Refik Durbaş dizeleri yazıyor... Tüm bu tutarsızlıklar, çelişkiler için-de, "Alişan", attığı kuşu pek vuramayan iyi niyetli bir deneme olarak, pek önemsenecek bir sonuca ulaşmadan havada kalıyor. (Atilla Dorsay. “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 147)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder