Powered By Blogger

11 Mart 2020 Çarşamba

SENİ KALBİME GÖMDÜM (1982)


Yönetmen: Feyzi Tuna
Senaryo : Feyzi Tuna, Selim İleri,
Görüntü Yönetmeni : Muzaffer Turan,
Yapım : Tunç Film/Altan Günbay

Oyuncular: Türkan Şoray, Cihan Ünal, Müşfik Kenter, Ahmet Mekin, Neriman Köksal, Çolpan İlhan, Deniz Türkali, Yaman Okay

KONU: Pamuk üreticisi milyoner bir ailenin kızı Eylül, bir tekstil fabrikası sahibi olan Haşmet'le on altı yıldır evlidir. Bu süre içinde evliler arasında karşılıklı sevgiye, ilgiye ve anlayışa dayalı ilişki kurulamamış, üstelik yitirilmiş bir çocukla birliktelik zorunlu bir eziyete dönüşmüştür. Eylül kocasından ilgi ve yakınlık yerine umursamaz ve katı davranış görür. Haşmet için öncelikli olan şirketin mali konumunun geliştirilmesidir.

Mutsuzluk içinde bunalan Eylül aradığı ilgiyi, insancıllığı Bodrum'da tanıştığı ressam/mimar Ali'de bulduğunu sanır. Ali'nin sevgi dolu ve içten davranışları Eylül'ü etkiler. Yıllar önce kurduğu yanlış evliliği bitirip Ali ile evlenmeyi mutluluğun anahtarı olarak görür. Ama çıkar ilişkileri ve parasal hırs buna olanak tanımaz. Boşanma kararını duyan Haşmet, şirketteki Eylül'ün hisselerini düşünerek kocalığını hatırlar. Eylül "her şeyi parasal çıkarlar açısından değerlendiren ve yalnız gündelik ve sevgisiz tensel zevkler içinde yaşayan, bir anlamda paraya teslim olmuş insanlar" içinde yalnız kalır. Bu yüzden tek güvencesi ve umudu A1i'dir. Ancak yıllarca yoksulluk içinde yaşadığını, aç karınla çalışmanın anlamını bildiğini ve artık fırsatın kendine geçtiğini söyleyen Ali de yüreğindeki iyiliğe güzelliğe karşın temelde diğerlerinden farklı değildir. Çünkü, Eylül'ü kaybetme pahasına olsa da başarıya. daha fazla güce ulaşmak niyetindedir. Sonuçta her biri milyoner olan karakterler eski yaşamlarına geri dönerler.

Haşmet ile Eylül hiçbir ortak noktası ol-mayan derin bir iletişimsizlik yaşayan evlilerdir. Burjuva yaşamını sergileyen, filmin gerçek sevgiyi, dostluğu, içten ilişkiyi arayan, aşka değer veren kişisi de yine bir kadındır. Eylül kuralları çiğneyen, kalıplaşmış davranışları aşmaya çalışan, düzene meydan okuyan ve çevresinde-kileri karşısına alan tek insandır. Onun dışındakiler için yaşamın anlamı paradır. Onu elde etmek için içine düşülen sevgisiz, iletlşimslz, içtenliksiz yaşam bile önemsenmez. Filmde toplumun üst gelir grubunda aşklar çıkar ilişkisi engeline çarpar. Yapımda dikkat çeken bir diğer noktada, ekonomik özgürlüğü elinde olmasına ve yaşadığı evliliğin onu çok mutsuz etmesine rağmen Eylül, aradığı insan sandığı Ali'nin de hırslarına yenik düşmesinden sonra eski yaşamına geri dönmesidir. Karakterlerin davranışları ve çevrenin sunuluşuyla film burjuva yaşamına yönelik ciddi bir eleştiri niteliği taşı-maktadır “Soner Derse, “Türk Sinemasında Aşk”

* Söke'li bir milyonerin kızı olan Eylül (Türkan Şoray), tekstil fabrikası ile evlidir. Kocası ise ilgisizdir. Bunalım içindeki Eylül Bodrum'a tatil yapmaya gider, orada bir ressamla (Cihan Ünal) tanışır. Sanki yıllardır aradığı erkek odur. Eylül kocasından boşanmaya karar verir. İstanbul'a döndüğünde artık günlerini ressam Ali ile geçirmeye başlar. Konusu özetlenen filmdeki Eylül, okumuş ve varlıklı bir ka-dındır. Mutluluğu yalnızca evlilik ilişkisi içinde ve erkeklerin kanatları altında aramaktadır. Çalışmayı düşünmez, bir şeyler üretmeyi, birilerine yardım etmeyi değişik çevreden insanlarla arkadaş olmayı denemez; yalnızca beni niye sevmez, beni niye işinden önde tutmaz kocam, sevgilim diye hayıflanır. Güçsüz bir kadındır. Yeşilçam kalıplarıo dışında bir kişilik olmasına rağmen, kadınları umursamazlığa sürükleyen, onları çaresiz olarak gösteren bir kişiliktir Eylül. “Doç. Dr. Şükran Esen “80'ler Türkiyesi'nde Sinema” syf : 49”

*  Feyzi Tuna, "Seni Kalbime Gömdüm"le sinemamızda yapılmış en güzel aşk filmlerinden birini vermektedir. Müşfik Kenter ve Çolpan İlhan, özellikle başarılıdır. Film, Cihan Ünal'a şimdiye kadarki filmlerinde olduğu gibi yine dört dörtlük bir oyun vermemiştir. Türkan Şoray'a gelince... Böylesine mükemmel bir oyuncuya, güzellikle oyun gücünü böylesine birleştiren bir yaratığa sahip olduğu için sinemamızın gurur duyması gerektiği gerçeğinden başka ne söylenebilir? Bir de filmin son denli güzel kullanılmış müziği Enrico Morricone'den apartma olmasaydı.. (Atilla Dorsay, Topluma çarpıp tuzla buz olan aşklar, Cumhuriyet, 15 Ekim 1982)

*  Filmin en başarılı bölümü, yineleyeyim Haşrrıet Bey'in başlarda verdiği parti. Bodrum, ne yazık ki, anlatılan gönül serüvenlerine doğal dekor oluşturmada ye-terince iyi kullanılmamış. Bu bölümde uç çatışmalar ve dar mekanlar egemen durum da. Kendi anlamı açısından Söke yöresi için de aynı şey söylenebilir. Filmde yakın planların fazla oluşu da "star" sisteminin etkisini gösteriyor. Filmin yabancı bir filmden aktarma fon müzikleri, bence anlatımın olumsuz yönlerine, melodramatik etkilerine, abartmalara destek oluyor. Diyalogların yer yer fazlaca süslü, dolaysıyla yapmacık kaldığı da görülüyor. Ama tüm bunlara karşın, senaryonun genelde Yeşilçam çizgisinin hayli dışında olması, sonuçta anlatıma da ayrı bir hava, belirli bir özen getirebiliyor. (Bkz.: Nezih Coş, Varlık, S.: 904, Ocak 1983)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder