Senaryo : Feyzi Tuna, Selim İleri,
Görüntü Yönetmeni : Muzaffer Turan,
Yapım : Tunç Film/Altan Günbay
Oyuncular: Türkan Şoray, Cihan Ünal,
Müşfik Kenter, Ahmet Mekin, Neriman Köksal, Çolpan İlhan, Deniz Türkali, Yaman
Okay
KONU: Pamuk üreticisi milyoner bir
ailenin kızı Eylül, bir tekstil fabrikası sahibi olan Haşmet'le on altı yıldır
evlidir. Bu süre içinde evliler arasında karşılıklı sevgiye, ilgiye ve anlayışa
dayalı ilişki kurulamamış, üstelik yitirilmiş bir çocukla birliktelik zorunlu
bir eziyete dönüşmüştür. Eylül kocasından ilgi ve yakınlık yerine umursamaz ve
katı davranış görür. Haşmet için öncelikli olan şirketin mali konumunun
geliştirilmesidir.
Mutsuzluk
içinde bunalan Eylül aradığı ilgiyi, insancıllığı Bodrum'da tanıştığı
ressam/mimar Ali'de bulduğunu sanır. Ali'nin sevgi dolu ve içten davranışları
Eylül'ü etkiler. Yıllar önce kurduğu yanlış evliliği bitirip Ali ile evlenmeyi
mutluluğun anahtarı olarak görür. Ama çıkar ilişkileri ve parasal hırs buna
olanak tanımaz. Boşanma kararını duyan Haşmet, şirketteki Eylül'ün hisselerini
düşünerek kocalığını hatırlar. Eylül "her şeyi parasal çıkarlar açısından
değerlendiren ve yalnız gündelik ve sevgisiz tensel zevkler içinde yaşayan, bir
anlamda paraya teslim olmuş insanlar" içinde yalnız kalır. Bu yüzden tek
güvencesi ve umudu A1i'dir. Ancak yıllarca yoksulluk içinde yaşadığını, aç
karınla çalışmanın anlamını bildiğini ve artık fırsatın kendine geçtiğini
söyleyen Ali de yüreğindeki iyiliğe güzelliğe karşın temelde diğerlerinden
farklı değildir. Çünkü, Eylül'ü kaybetme pahasına olsa da başarıya. daha fazla
güce ulaşmak niyetindedir. Sonuçta her biri milyoner olan karakterler eski
yaşamlarına geri dönerler.
Haşmet ile Eylül hiçbir
ortak noktası ol-mayan derin bir iletişimsizlik yaşayan evlilerdir. Burjuva
yaşamını sergileyen, filmin gerçek sevgiyi, dostluğu, içten ilişkiyi arayan,
aşka değer veren kişisi de yine bir kadındır. Eylül kuralları çiğneyen,
kalıplaşmış davranışları aşmaya çalışan, düzene meydan okuyan ve
çevresinde-kileri karşısına alan tek insandır. Onun dışındakiler için yaşamın
anlamı paradır. Onu elde etmek için içine düşülen sevgisiz, iletlşimslz, içtenliksiz
yaşam bile önemsenmez. Filmde toplumun üst gelir grubunda aşklar çıkar ilişkisi
engeline çarpar. Yapımda dikkat çeken bir diğer noktada, ekonomik özgürlüğü
elinde olmasına ve yaşadığı evliliğin onu çok mutsuz etmesine rağmen Eylül,
aradığı insan sandığı Ali'nin de hırslarına yenik düşmesinden sonra eski
yaşamına geri dönmesidir. Karakterlerin davranışları ve çevrenin sunuluşuyla
film burjuva yaşamına yönelik ciddi bir eleştiri niteliği taşı-maktadır “Soner
Derse, “Türk Sinemasında Aşk”
* Söke'li bir milyonerin kızı olan Eylül (Türkan Şoray),
tekstil fabrikası ile evlidir. Kocası ise ilgisizdir. Bunalım içindeki Eylül
Bodrum'a tatil yapmaya gider, orada bir ressamla (Cihan Ünal) tanışır. Sanki
yıllardır aradığı erkek odur. Eylül kocasından boşanmaya karar verir.
İstanbul'a döndüğünde artık günlerini ressam Ali ile geçirmeye başlar. Konusu
özetlenen filmdeki Eylül, okumuş ve varlıklı bir ka-dındır. Mutluluğu yalnızca
evlilik ilişkisi içinde ve erkeklerin kanatları altında aramaktadır. Çalışmayı
düşünmez, bir şeyler üretmeyi, birilerine yardım etmeyi değişik çevreden
insanlarla arkadaş olmayı denemez; yalnızca beni niye sevmez, beni niye işinden
önde tutmaz kocam, sevgilim diye hayıflanır. Güçsüz bir kadındır. Yeşilçam
kalıplarıo dışında bir kişilik olmasına rağmen, kadınları umursamazlığa
sürükleyen, onları çaresiz olarak gösteren bir kişiliktir Eylül. “Doç. Dr.
Şükran Esen “80'ler Türkiyesi'nde Sinema” syf : 49”
* Feyzi Tuna, "Seni
Kalbime Gömdüm"le sinemamızda yapılmış en güzel aşk filmlerinden birini
vermektedir. Müşfik Kenter ve Çolpan İlhan, özellikle başarılıdır. Film, Cihan
Ünal'a şimdiye kadarki filmlerinde olduğu gibi yine dört dörtlük bir oyun
vermemiştir. Türkan Şoray'a gelince... Böylesine mükemmel bir oyuncuya,
güzellikle oyun gücünü böylesine birleştiren bir yaratığa sahip olduğu için
sinemamızın gurur duyması gerektiği gerçeğinden başka ne söylenebilir? Bir de
filmin son denli güzel kullanılmış müziği Enrico Morricone'den apartma
olmasaydı.. (Atilla Dorsay, Topluma çarpıp tuzla buz olan aşklar, Cumhuriyet,
15 Ekim 1982)
* Filmin en başarılı bölümü, yineleyeyim
Haşrrıet Bey'in başlarda verdiği parti. Bodrum, ne yazık ki, anlatılan gönül
serüvenlerine doğal dekor oluşturmada ye-terince iyi kullanılmamış. Bu bölümde
uç çatışmalar ve dar mekanlar egemen durum da. Kendi anlamı açısından Söke
yöresi için de aynı şey söylenebilir. Filmde yakın planların fazla oluşu da
"star" sisteminin etkisini gösteriyor. Filmin yabancı bir filmden
aktarma fon müzikleri, bence anlatımın olumsuz yönlerine, melodramatik
etkilerine, abartmalara destek oluyor. Diyalogların yer yer fazlaca süslü,
dolaysıyla yapmacık kaldığı da görülüyor. Ama tüm bunlara karşın, senaryonun
genelde Yeşilçam çizgisinin hayli dışında olması, sonuçta anlatıma da ayrı bir
hava, belirli bir özen getirebiliyor. (Bkz.: Nezih Coş, Varlık, S.: 904, Ocak
1983)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder