Powered By Blogger

11 Mart 2020 Çarşamba

TOMRUK (1982)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Ahmet Soner
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Anadolu Filmcilik/Şerif Gören

Oyuncular: Kadir İnanır (Kürşat Çavuş), Serpil Çakmaklı (Gülçiçek), Selçuk Özer (Deliormanlı Ali), Hayati Hamzaoğlu (Mehmet Ali), Yaman Okay (Katrancı Veysel), Seyfettin Karadayı (Kerim Bey), Mehmet Medeni, Bülent Iğdıroğlu,

KONU: Nedim çiftçidir, ama borcunu ödeyebilmek için Mahmut Bey'in tomruklarını Göksu nehrinde Ermenek'ten Silifke’ye on günde indirir. Alışık olmadığı işin tüm zorluklarına katlanarak yapar, yolda erzakını giysilerini akıntıya kaptırır. Üç yüze yakın tomruktan 43 tanesini kaybeder bu sırada: bu nedenle Mahmut Bey anlaştıkları üç bin liranın bin lirasını keser. Nedim buna karşı çıkar; Mahmut Bey ya parasını almasını va da tomrukları geri götürmesini söyler. Nedim Göksu ağzına gerilmiş tomrukları tutan ağı keserek hepsini Akdeniz'e salar. Özgüç, filmin öyküsünü şöyle verir: "Kürşat Çavuş ile Deliormanlı Ali geçimlerini ormanda odun keserek kazanırlar. Ali kamyon sürücülerinin başı Mehmet Ali’nin kızı Gülçiçeği sever, kız ise başkasına sözlüdür, yakında düğünleri olacaktır. Kürşat arkadaşının teklifi üzerine, bir-likte (Gülçiçeğj kına gecesi kaçırırlar. Kızın babası kamyoncularla peşlerine düşer. Salla kaçarken Kürşat Gülçiçeği boğulmaktan kurtarır. Azgın sularda içi tehlikeli yolculuk sonunda karaya çıkınca, çevrelerini kamyoncular çevirir. Kürşat ve Ali'nin yolculuğu tomruk taşımak üzere başlar, araya Gülçiçek olayı girer; Gülçiçeği, Ali için birlikte kaçıran Kürşat yolculuğun devamında Gülçiçeğe aşık olacak ve karşılığını da görecektir. Bu arada zaman zaman eksilmeler olsa da tomrukların taşınmasın devam eder.

Kâzo, kanlılarının izini bulmaları nedeni ile korkmaktadır. Seydolar Devecel’lerin sünnetine konukturlar, sıra cirit oyununa gelince Seydo atını ister, getirilir, atının kuyruğu kesilmiştir bunun üzerine Seydo Devecel Ağayı vurur, atını da vurur, çekip gider, böylece kan davası başlar, karşılık!ı vurmalarla sürer, en son Seydonun oğlu Kâzo, Devecellerden Battal’ın yerine yanlışlıkla kardeşini vurunca Battal peşine düşer, Kazo karısı Basra'yı alır kaçarsa da Battal izini bulur. Kazo korkmaktadır. Battal’dan kaçıp ıssız bir bağ evine sığınan Kâzo, 'kanlılarına' karşı tedbirler alır, fırtınalı bir kış gecesi yatacaklarken karısına kapıda tüm tedbirleri alıp almadığını sorar, karısı hepsini yapmıştır da loğ taşını koymamıştır. ağırdır çünkü, belini ağrıtıyordur, Karısına kızar kendisi koymaya gider loğ taşını kapının ardına koyarken bu arada Bat-tal hakkında konuşur, "düşmanımdır, onu böyle fırtınalar durduramaz", Onu çok iyi tanımaktadır, Karı koca Yatmaya hazır-lanırlarken kapı çalınır, gelen Batta!dır, 'düşmanca gelmediğini" söyler, kapı açılınca, aslında bu gece Kazo'yu "öldürmeye geldiğini, ama kapı arkasında ve yokluğunda Kazo'nun karısına kendisi hakkında söylediklerini duyunca öldürmekten vazgeçtiğini" söyler ve dost olmak için elini uzatır'. Şahinin, “Kanın Masalı” öyküsü bu şekilde özetlenebilir. “Orhan Ünsel, “Kelimelerden Görüntüye”, syf, 199”

ÖDÜL:
 20. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 9 Ekim 1983)
► 'En İyi 3. Film
► Orhan Oğuz, En İyi Görüntü Yönetmeni.

Jüri Üyeleri: Nazan Akgün, Cihat Çiftçili, Atilla Dorsay, Süreyya Duru, İzzet Günay, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Ülkü Tamer, Rekin Teksoy, Hayati Tungar, Gani Turan-lı, Ziya Uçkan, Süheyla Uysal, Hurşit Yenigün.

► Orhan Oğuz'un devingen kamerasının saptadığı akarsu çekimlerindeki anlatım başarısının yanı sıra, yönetmen Şerif Gören'in, açık biçimde Sam Peckinpah'ın  Konvoy"unu çağrıştıran kamyon sahneleriyle giderek iyice benimsediği piyasa işi ucuzluklara başvurmaktan kurtulamadığı, da gözleniyor Tomruk"un sonunda şiddete Gören, soluk soluğa bir gerilimin sindirildiği anlatımının yöresel gelenekler eğlenceleri ve yöre halkından seçilmiş canlı tiplerle renklendiriyor. Oyuncuların arasında, alışılmışın dışında, kasılmayan ve uyumlu bir oyun çıkaran Kadir İnanır ön plana geçiyor. Filmin başlarında düğünde döktürdüğü oyun da cabası. (Sungu Çapan, Milliyet Sanat D. S.66, 15 Şubat 1983)

► Bir sevda öyküsüyle ilkel bir taşımacılığın beraberinde getirdiği gerilimin iç içe sunulduğu filmde, sinemamız için gerçekten başarılı sayılabilecek birçok sahne de var. Örneğin belgesel bir tad veren salIar üzerindeki insanların doğa ile savaşımı usta bir sinema diliyle, usta işi bir kamera ile de görüntülenmiş. (Burçak Evren, Milliyet, 4 Şubat 1983)

► Gören, her şeyden önce sinemamızın yerleşik kurallarını, trük ve kalıplarını ısrarla kullanan bir yönetmen. Kurgudaki becerisi görüntülemede kolaya kaçmayan tutumu ile izlenebilir yapımlar gerçekleştiriyor. Tomruk da bunun bir örneği. Aynı kızı seven iki erkek, ilkel bir yöntemle, ırmak yoluyla taşınmaya çalışılan tomruklar, hem "çatışma" malzemesini sağlıyor, hem de görsel zenginlik. Ama hepsi bu kadar. Ortada bir mesele olmayınca cila ne kadar parlak olursa işin kofluğu o kadar sırıtıyor. (Aydın Sayman, Gösteri, S.: 28, Mart 1983)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder