Powered By Blogger

8 Mart 2020 Pazar

TOPRAĞIN TERİ (1981)


Yönetmen : Natuk Baytan
Senaryo: Mehmet Soyarslan, Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Kaya Ererez
Müzik: Mehmet Soyarslan
Yapım: Özen Film/Mehmet Soyarslan,
Haluk Ünsal

Oyuncular: Fikret Hakan, Güngör Bayrak, Bulut Aras, Erol Taş, Nubar Terziyan, Esra Bora, Atilla Ergün, Mehmet Tabak, Levent Soyarslan

Konu: Mühendis Hasan karısı ve çocuğu ile Amerika'dan köyüne döner. Köye bir süt fabrikası kuracak, köylülerin ürününü değerlendirecektir. Köylüden para toplar. Fakat bu girişime kızan paraları çaldırmak ister. Herkes çalındığını sanmıştır ama Hasan'ın kardeşi paraları kurtarıp saklamıştır. Köylüleri kışkırtıp Hasan'a saldırtır. Karısına tecavüz edilir. Ağa'nın oğlu ise, Hasan'ın karısına (Güngör Bayrak) zorla tecavüz eder. Kemal, ağabeyini kurtarırken yavuklusu Gül (Esra Bora) ile birlikte öldürülür. Köylülerin ayaklandığı sıra Hasan, kardeşinin sakladığı paraların yerini bulur.

ÖDÜL:

* Sinema yazarlarının Ankara Sanatevi adına yaptıkları değerlendirmede (1982), 
► Kaya Ererez, "en iyi görüntü yönetmeni".

* Türk sinemasının son yıllarda dışarı açılması, filmlerimizin satılması, ticari dağıtım zincirleri içinde gösterilmesi ve büyük seyirci toplaması, herkesin İlgisini çekti (galiba devletimiz dışında). Bu ilgiden yararlanmak için, şimdiye dek yalnızca film getirtmekle uğraşan bir büyük sirkelin. Özen Film'in ilk kez olarak yerli yapıma yönelmesi, sevinilecek bir davranış. Üretmekten, yaratmaktan daha güzel daha olumlu ne olabilir?

Özen Filmin sahibi aileden sinemacı Mehmet Soyarslan, bu ilk filmi için klâsik deyimle, "Hiç bir fedakârlıktan kaçınmamış..." Filmin büyük bir bütçesi var. (22 milyondan söz ediliyor: Bir Türk filmi için büyük bir para). Çekimi 2,5 ay sürmüş, teknik işlemleri olabildiğince iyi biçimde yapılmış. Filmin teknik açıdan sinemamız için de önemli bir aşama olduğu söylenebilir, bazı laboratuar (yıkama ve basma) hatalarından da tümüyle arındırabilseydi... Ne var ki Soyarslan, asıl büyük "fedakârlığı" yapamamış, yani filmin konusunu ve senaryosunu kendi oluşturmak yerine iyi bir yazara veya yazarlar grubuna ısmarlasaydı, hikâye üstünde, kişilikler üstünde daha İyi bir düşünmek fırsatı olsaydı, kuşkusuz film kendine harcanan parayı gerçekten hak ederdi.

Ne anlatıyor "Toprağın Teri?.." Amerika'da okumuş, "mühendis olmuş" bir genç adamın, Hasan'ın köyüne dönerek hemşerilerini içinde bulundukları yoksulluktan, Ağa sömürüsünden kurtarmak üzere bir bir süt ve süt ürünleri fabrikası kurmaya girişmesini anlatıyor. Köye genç, güzel karısı ve oğluyla birlikle gelen Hasan, kardeşi Kemal'le birleşerek köylüleri para toplayıp fabrikayı kurmak için inandırıyor. Görmüş, geçirmiş Salih Ağa, bu isteğe karşı çıkmazmış, gibi davranıyor, kendisi de yardım bile ediyor. Ama ağanın planlan vardır: Parayı, muhtar tarafından bankaya götürürken baskınla ele geçiriyor ve başlık parası peşinde olan Kemal'in suçlanmasına yardımcı oluyor. Köylüler ağadan değil ama. Hasan - Kemal kardeşlerden sırt çeviriyorlar.

Bu arada, zaten baştan beri "dekolte" giysileri içinde köy geleneklerine meydan okumakta olan Hasan'ın karısı Alev, zor dakikalar geçiriyor. Salih Ağa, Alevi kaçırtıyor. Kemal'i öldürtüyor. Hasan ise düşürüldüğü tuzaktan kurtularak Ağa'ya savaşımını sürdürüyor, sonunda onu yakalıyor. Ama nerde olduğunu yalnız Kemal'in bildiği paralar, ortada yoktur.,.

"Toprağın Teri", yıllardır en basit serüven romanlarından İtalyan Western'lerine artık en bilinen macera trüklerini, motiflerini yeniden bir araya getiriyor. İyiler iyi, kötüler tümden kötü bu filmde... Ama iyilerin de kötülerin de ortak bir özelliği var.

Yaşamıyorlar, kanlı - canlı değiller. Nasıl olsunlar ki: senaryoda onlara işlevsel, beylik konuşmaların dışında en küçük bir karakter boyutu verilmemiş. Hasan, söz gelimi, niye Amerikalardan köyüne gelir, başını belaya sokar, bunca uğraşır? Bu "İdeal" niye onun için bu denli önemlidir? Bu bilinmez, anlaşıl-maz. Alev niye bu ırak Anadolu köyünde açık saçık dolaşır, "bikini" ile göle girer? Az - biraz "teşhİrcİ" midir? Sonra gerilimi uzatmak için düşülen mantık hataları, karışık bir entrika boyunca anlaşılmayan, kavranamayan gelişimler; Niye Kemal paraları alıp kaçar da köylülere veya jandarmaya gidip gerçeği anlatmaz? Hep adı edilen polis, jandarma niye bir türlü ortada gözükmez? Köylüler niye öyle bilinçsiz bir yığın, adeta bir koyun sürüsü gibi bir o yana, bir bu yana gidip gelirler, her şeye hemen inanır, Hasan’ı ve Alev'i ölümcül bir sürü gibi Öldürmeye davranırlar? Ve asıl önemlisi, bunca kana, bunca zulme, şiddete ne gerek vardır? Sinemada şiddetin egemen olduğu bir dönem vardı, biraz azalmakla birlikte belki hala var. Ama bu işin çok daha iyisini yabancılar yaptılar, yapıyorlar, hem de, (Sam Peckinpah örneği) şiddete kendine özgü bir boyut, neredeyse bir "şiir katarak... "Toprağın Terindeki şiddetin "şiiri" nerede? Gerekçesi ne?

Yanılgı surdan doğuyor, sanıyorum: Son dönemde dışarıda ilgi gören filmlerimiz de. Doğu’da ve Güneyde, sömürünün, zor yaşam koşullarının egemen olduğu geri kalmış yörelerimizde çekildi. Bir "Sürü", bir "Hazal", bir "Kara Çarşaflı Gelin" benzer koşullan işliyorlardı. Ama benzer bir konuyu veya öyküyü almakla sorun çözümleniyor mu? "Sürü’deki büyük insancıl bildiri, yoğun sinemasal derinlik kolay yakalanabilir mİ? "Hazal"da yönetmenle senaryo yazarının, aşıkların sonda halk tarafından öl-dürüldüğü (ve bir bölüm sinemacımız için kuşkusuz son kerte "sinema" olan bölümü filme koymayı değil, koymamayı yeğlemeleri, bu şiddet sahnesini filmde kullanmamaları, Türkân Şoray / Tank Bulut çiftini öldürülmüş olarak göstermeleri anlamlı değil miydi? "Kara Çarşaflı Gelin"de tüm bir sömürü düzeninin, Ankara'da politikacıya dek uzanan kirli bağlar sergileniyordu. "Toprağın Teri"nde, ise yine klasik ve beylik "Ağa sömürüsü" işleniyor. Bunca yıl sonra artık bu inandırıcı olabilir mİ? 27 Mayıs eylemi Doğu'dan 55 ağayı toplayıp kaldırınca, sömürü durdu mu Türkiye'de, köylü rahata erdi mİ?

Evet, bir filme 22 milyon harcamak iyi, güzel, alkışlanacak bir davranış. Ama yeterli değil. Bu denli emek harcanan bir film için geniş, boyutlu, evrensel, insancıl bir tema veya temalar bulmak, bunları özenle düşünülmüş, hazırlanmış bir öykünün içine özenle yerleştirmek gerekiyor. Çağdaş bir sinema yapılmak isteniyorsa, dışarı satılmak isteniyorsa... Yoksa Türk usulü İtalyan westerni yapmak, belki yine satış şansı getirir, ama yankılar yapacak, kendinden söz ettirecek bir film oluşmasını sağlayamaz.

Özen Filmin "Toprağın Teri"ni içerdiği iyi niyet için alkışlayabiliriz ancak... Oyuncu kadrosundan ise özellikle Güngör Bayrak sivriliyor: "Düşman'daki oyununu unutamadığımız sanatçı, bu filmde de nüans, incelikli oyunuyla dikkati çekiyor. Sinemamızın bu olağanüstü kadından daha iyi yararlanmasını dilerim. Film yapımını sürdürecekse eğer, Mehmet Soyarslan'a da iki küçük öğüdümüz var. Gelecek sefere öyküsünü daha iyi düşünsün, hazırlasın... Ve bir de ailesinin çok cici iki bireyini evde bıraksın....”Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız

► Filmin ilk başladığı dakikalar, Güngör Bayrak'ın uzun soluklu koşusunu, Natuk Baytan'ın bu sahnedeki nefis anlatımını görünce bayağı zevklendik. Ama filmin giderek Ringo ve korku filmlerinin kalıpla-rına dönüştüğünü de üzülerek izledik...Bu imkana, bu paraya yazık. olmuş. Böyle bir konudan, parasal olanaklara dayalı ne kadar bir "üstün yapım" çıksa da sonuç "Toprağın Teri"ndeki gibi yanlış, boşa harcanmış çaba olarak kalır. (Agah Özgüç, Yıldız, S.: 193, Şubat 1982)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder