Yönetmen: Halit Refiğ
Senaryo : Sadık Şendil “10” (François Coppe'nin bir eserinden),
Kamera: Ali Uğur
Yapım : Efe Film / Ertem Eğilmez
Oyuncular: Enver Orhan, Selma Kayahan, Orhan M. Arıburnu, Atıf Kaptan, Vahi Öz, Vedat karaokçu, Berin Aydan, Cahit Irgat (Bu filmde Berin Aydan ve Enver Orhan ilk kez rol almışlardır.)
Konu: Sergey Vasilyevich Rachmaninov’un Do Majör 2. Piyano Konçertosu (1900-1901) (Adagio sostenuto). Hacer Teyzenin iki katlı ahşap evindeki bir odada bu güzel melodi eşliğinde Gönül ve Kenan. Gönül (Jeyan Mahfi Ayral’ın sesi ile); “Burada çok raha-tım. Ayda 40 lira veriyorum. Güzel değil mi odam? Bak, penceresi denize bakıyor. Annem, ‘denize bakan odalara sabaha karşı melekler gelir’ derdi. Eskiden beri merak ederim ama bir türlü sabaha karşı uyanık olamıyorum.”
Kenan (Sadri Alışık’ın sesi ile); “(Genç kızın gözlerine bakarak) Burada da bir melek var.”
Gönül; “Beni ayıplama. Kocaman kız ma-sallara inanıyor deme.”
Kenan ; “Aynı şeyi ben de duymuştum. Bizim de bahçe içinde bir evimiz olacak. Öyle bir ev ki pencerelerinden melekler girsin. Seni ortalarına alsınlar. Saçlarını tarayıp alnına portakal çiçeklerinden taç oturtsunlar.” görürdüm.”Op. 18, Do minör 2. Piyano Konçertosu (Rachmaninov) Allegro scherzando bölümünün fon müziği olarak kullanılan film Le Coupable’ (1896)François Coppèe) ‘romanından izler taşıyor. Önce birbirini çok seven iki genci tanıyoruz. Gönül (romanda Perrinette Forgeat), İmrahor Işık Eczanesinde kasiyer. Kimsesi yok. Hacer Teyzenin evinde bir oda kiralamış. Kenan (romanda Chrètien Lescuyer) ise avukat çıkmak üzere. Ama, sonradan onu savcı olarak göreceğiz.
Bir lokantadaki konuşmaları..
Kenan; “Doktora imtihanımı (babasının konuşmasından bunun ‘avukatlık stajı’ olduğunu anlayacağız) vermeme bir ay kaldı. Ondan sonrasını da biliyorsun. Babamın yanına kadar kısa bir seyahat yapacağım. Ondan sonra da gelip seni alacağım. Bizim dede yadigârı çiftlik, çiftlik olalı inan senin gibi güzel bir gelin görmemiştir.” Gönül ; “Her zaman bir çiftlikte yaşamayı tahayyül ederdim. Hatta, rüyalarımda hep bunu Kenan ; “Bütün rüyalarımız hakikat olacak. Babam serttir ama iyi bir insandır. Seni ev-latları gibi sevecekler eminim. Zaten annemin de tek emeli benim evlenmemdir. Yalnız bir şartı var, en az 7 çocuk istermiş.”
Gönül ; “Her zaman bir çiftlikte yaşamayı tahayyül ederdim. Hatta, rüyalarımda hep bunu görürdüm.”
Kenan ; “Bütün rüyalarımız hakikat olacak. Babam serttir ama iyi bir insandır. Seni ev-latları gibi sevecekler eminim. Zaten annemin de tek emeli benim evlenmemdir. Yalnız bir şartı var, en az 7 çocuk istermiş.”
Yemekten sonra yağmur altında Gönül’ün evine geldiklerinde ikisi de iyice ıslanmıştır. Genç kız sevdiğini bu halde göndermez ve onu odasına alıp (Hacer Teyze yokmuş) elbiselerini kurutur. O gece birbirlerinin olurlar.
Günler sonra Haydarpaşa Garı. Kenan, babası ile konuşmaya gidiyor. Arkadaşı Suphi ve Gönül onu yolcu etmeye gelmişler. Aklımız hep “Babam serttir ama iyi bir insandır” cümlesinde. Korktuğumuz gibi de olur. (Adını öğrenemeyeceğimiz) Babası(romanda Ağır Ceza Üyesi) ona bir kız bul-muş ve aile büyükleri anlaşmışlar bile. Öyle-sine dediğim dedik ki, delikanlının cılız karşı çıkışları ile ‘kalp krizi geçirip felç olur’. Karısına (onun da adı hiç söylenmiyor) “Benim münasip bulduğum kızla evlenmezse reddederim. Babalık hakkımı helal etmem” demiş.
Kenan’ın ‘veda mektubu’nu aldığında Gönül de ona bir bebek beklediğini yazıyordu ; “..Mühim bir haberim var. Pencereleri denize bakan evimize başında portakal çiçekleriyle taç örülmüş hakiki bir melek geliyor..”
Sonrasında genç kadın için ne ‘portakal çiçekleri’ ne ‘denize bakan pencere’ var. O çevreden uzaklaşıp Yün İplik Fabrikasın-da bir iş buluyor. Bir oğlu olur ; Fikret (romanda Chrètien Forgeat).
Gündüz tezgâh, gece dikiş makinesi başın-da geçen ‘zor yıllar’. Çocuğu ile beraber-ken işittiğimiz ‘Wiegenlied’ Op. 49, 4 numaralı şarkı (Brahms) bir damla gözyaşı oluyor. Zamanımızda, 40 ve 50’li yılların sözleriyle söyleyen kalmış mıdır acaba ; “Sessizliği gecenin // Ruhumuza siniyor // Yorgunluğu her günün // Işıklarla diniyor //**// Uyu yav-rum uyu // Sen emelsin bana // Rüzgârların sesi // Ninni söyler sana.”
Fabrikadaki Ustabaşı Ahmet’le (romanda dülger ustası Prosper Aubry) evlenir. Oğlu ve (Kenan’ı tanımadan kıskanan) üvey baba arasındaki gerginlik çocuğu evden kaçırır. Onun peşinden koşan Gönül bir kamyonun altında can veriyor. (Romanda, ‘kızıl humması’ nedeniyle ölür.)
Fikret artık bir sokak çocuğudur. Sonradan, kendisi gibi olan Çetin’le arkadaş oluyor. Bu arada, Suphi’nin mektubundan durumu öğrenen Kenan İstanbul’a gelir fakat arala-rında Fikret ve Çetin’in de bulunduğu çocuklar polis tarafından ‘ıslahevi’ne götürülüyor. Ancak 18 yaşını doldurduktan sonra buradan çıkabilirler. Fikret bir gece mutsuzluk ve mutluluğu birbiri ardınca yaşıyor. Bir kavga sırasında Çetin’i kurtarmak isterkenbirinin ölümüne neden olur. Daha doğrusu kendisi böyle sanıyor. İşin aslı, adamı Çetin öldürür ama suçluluk duygusu içindeki Fikret’e bunu söylemez. İlerde bu durumu çıkarı için kullanacaktır. Delikanlı aynı gece Necla ile karşılaşıyor. Genç kız, artık bir fab-rikatör olan Suphi’nin kızıdır ve Fikret’e babasının yanında bir iş bulur. Sonraki günlerde bakışmalarından birbirlerini ne kadar sevdiklerini anlıyoruz.
Fabrikanın muhasebe bölümünde çalışma-ya başlar ve çok başarılı olur. Çetin’in ortaya çıkıp bildikleri için delikanlıdan 10 bin lira istemesi ile gelişen olaylar kavgaya ve Fikret’in onu öldürmesine neden olur. Ağır Ceza’da 450. maddeden yargılanır. “450..İpe gidiyor.” Kaderin cilvesi, Savcı da Kenan’dır. Neyse, karar okunurken, Çetin’in karısı Durnev her şeyi açıklar. (Kyn: Murat Çelenligil – Sinematürk )
Senaryo : Sadık Şendil “10” (François Coppe'nin bir eserinden),
Kamera: Ali Uğur
Yapım : Efe Film / Ertem Eğilmez
Oyuncular: Enver Orhan, Selma Kayahan, Orhan M. Arıburnu, Atıf Kaptan, Vahi Öz, Vedat karaokçu, Berin Aydan, Cahit Irgat (Bu filmde Berin Aydan ve Enver Orhan ilk kez rol almışlardır.)
Konu: Sergey Vasilyevich Rachmaninov’un Do Majör 2. Piyano Konçertosu (1900-1901) (Adagio sostenuto). Hacer Teyzenin iki katlı ahşap evindeki bir odada bu güzel melodi eşliğinde Gönül ve Kenan. Gönül (Jeyan Mahfi Ayral’ın sesi ile); “Burada çok raha-tım. Ayda 40 lira veriyorum. Güzel değil mi odam? Bak, penceresi denize bakıyor. Annem, ‘denize bakan odalara sabaha karşı melekler gelir’ derdi. Eskiden beri merak ederim ama bir türlü sabaha karşı uyanık olamıyorum.”
Kenan (Sadri Alışık’ın sesi ile); “(Genç kızın gözlerine bakarak) Burada da bir melek var.”
Gönül; “Beni ayıplama. Kocaman kız ma-sallara inanıyor deme.”
Kenan ; “Aynı şeyi ben de duymuştum. Bizim de bahçe içinde bir evimiz olacak. Öyle bir ev ki pencerelerinden melekler girsin. Seni ortalarına alsınlar. Saçlarını tarayıp alnına portakal çiçeklerinden taç oturtsunlar.” görürdüm.”Op. 18, Do minör 2. Piyano Konçertosu (Rachmaninov) Allegro scherzando bölümünün fon müziği olarak kullanılan film Le Coupable’ (1896)François Coppèe) ‘romanından izler taşıyor. Önce birbirini çok seven iki genci tanıyoruz. Gönül (romanda Perrinette Forgeat), İmrahor Işık Eczanesinde kasiyer. Kimsesi yok. Hacer Teyzenin evinde bir oda kiralamış. Kenan (romanda Chrètien Lescuyer) ise avukat çıkmak üzere. Ama, sonradan onu savcı olarak göreceğiz.
Bir lokantadaki konuşmaları..
Kenan; “Doktora imtihanımı (babasının konuşmasından bunun ‘avukatlık stajı’ olduğunu anlayacağız) vermeme bir ay kaldı. Ondan sonrasını da biliyorsun. Babamın yanına kadar kısa bir seyahat yapacağım. Ondan sonra da gelip seni alacağım. Bizim dede yadigârı çiftlik, çiftlik olalı inan senin gibi güzel bir gelin görmemiştir.” Gönül ; “Her zaman bir çiftlikte yaşamayı tahayyül ederdim. Hatta, rüyalarımda hep bunu Kenan ; “Bütün rüyalarımız hakikat olacak. Babam serttir ama iyi bir insandır. Seni ev-latları gibi sevecekler eminim. Zaten annemin de tek emeli benim evlenmemdir. Yalnız bir şartı var, en az 7 çocuk istermiş.”
Gönül ; “Her zaman bir çiftlikte yaşamayı tahayyül ederdim. Hatta, rüyalarımda hep bunu görürdüm.”
Kenan ; “Bütün rüyalarımız hakikat olacak. Babam serttir ama iyi bir insandır. Seni ev-latları gibi sevecekler eminim. Zaten annemin de tek emeli benim evlenmemdir. Yalnız bir şartı var, en az 7 çocuk istermiş.”
Yemekten sonra yağmur altında Gönül’ün evine geldiklerinde ikisi de iyice ıslanmıştır. Genç kız sevdiğini bu halde göndermez ve onu odasına alıp (Hacer Teyze yokmuş) elbiselerini kurutur. O gece birbirlerinin olurlar.
Günler sonra Haydarpaşa Garı. Kenan, babası ile konuşmaya gidiyor. Arkadaşı Suphi ve Gönül onu yolcu etmeye gelmişler. Aklımız hep “Babam serttir ama iyi bir insandır” cümlesinde. Korktuğumuz gibi de olur. (Adını öğrenemeyeceğimiz) Babası(romanda Ağır Ceza Üyesi) ona bir kız bul-muş ve aile büyükleri anlaşmışlar bile. Öyle-sine dediğim dedik ki, delikanlının cılız karşı çıkışları ile ‘kalp krizi geçirip felç olur’. Karısına (onun da adı hiç söylenmiyor) “Benim münasip bulduğum kızla evlenmezse reddederim. Babalık hakkımı helal etmem” demiş.
Kenan’ın ‘veda mektubu’nu aldığında Gönül de ona bir bebek beklediğini yazıyordu ; “..Mühim bir haberim var. Pencereleri denize bakan evimize başında portakal çiçekleriyle taç örülmüş hakiki bir melek geliyor..”
Sonrasında genç kadın için ne ‘portakal çiçekleri’ ne ‘denize bakan pencere’ var. O çevreden uzaklaşıp Yün İplik Fabrikasın-da bir iş buluyor. Bir oğlu olur ; Fikret (romanda Chrètien Forgeat).
Gündüz tezgâh, gece dikiş makinesi başın-da geçen ‘zor yıllar’. Çocuğu ile beraber-ken işittiğimiz ‘Wiegenlied’ Op. 49, 4 numaralı şarkı (Brahms) bir damla gözyaşı oluyor. Zamanımızda, 40 ve 50’li yılların sözleriyle söyleyen kalmış mıdır acaba ; “Sessizliği gecenin // Ruhumuza siniyor // Yorgunluğu her günün // Işıklarla diniyor //**// Uyu yav-rum uyu // Sen emelsin bana // Rüzgârların sesi // Ninni söyler sana.”
Fabrikadaki Ustabaşı Ahmet’le (romanda dülger ustası Prosper Aubry) evlenir. Oğlu ve (Kenan’ı tanımadan kıskanan) üvey baba arasındaki gerginlik çocuğu evden kaçırır. Onun peşinden koşan Gönül bir kamyonun altında can veriyor. (Romanda, ‘kızıl humması’ nedeniyle ölür.)
Fikret artık bir sokak çocuğudur. Sonradan, kendisi gibi olan Çetin’le arkadaş oluyor. Bu arada, Suphi’nin mektubundan durumu öğrenen Kenan İstanbul’a gelir fakat arala-rında Fikret ve Çetin’in de bulunduğu çocuklar polis tarafından ‘ıslahevi’ne götürülüyor. Ancak 18 yaşını doldurduktan sonra buradan çıkabilirler. Fikret bir gece mutsuzluk ve mutluluğu birbiri ardınca yaşıyor. Bir kavga sırasında Çetin’i kurtarmak isterkenbirinin ölümüne neden olur. Daha doğrusu kendisi böyle sanıyor. İşin aslı, adamı Çetin öldürür ama suçluluk duygusu içindeki Fikret’e bunu söylemez. İlerde bu durumu çıkarı için kullanacaktır. Delikanlı aynı gece Necla ile karşılaşıyor. Genç kız, artık bir fab-rikatör olan Suphi’nin kızıdır ve Fikret’e babasının yanında bir iş bulur. Sonraki günlerde bakışmalarından birbirlerini ne kadar sevdiklerini anlıyoruz.
Fabrikanın muhasebe bölümünde çalışma-ya başlar ve çok başarılı olur. Çetin’in ortaya çıkıp bildikleri için delikanlıdan 10 bin lira istemesi ile gelişen olaylar kavgaya ve Fikret’in onu öldürmesine neden olur. Ağır Ceza’da 450. maddeden yargılanır. “450..İpe gidiyor.” Kaderin cilvesi, Savcı da Kenan’dır. Neyse, karar okunurken, Çetin’in karısı Durnev her şeyi açıklar. (Kyn: Murat Çelenligil – Sinematürk )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder