yönetmen: Tunç Başaran
Senaryo: Ahmet Üstel,
Foto Direktörü Cengiz Tacer
Yapım: Arzu Film / Nahit Ataman
Kamera Asistanı: Ali Özügül, Tuna Tunçay,
Prodüksiyon Asistanı: Ayhan Kozalar, Işık Şefi: Hüseyin Özşahin,
Asistanları: Ahmet Aktüre, Sadi Kanat, Set Amiri: Tezcan Ateş, Asistanları:
Cengi,z Öktem, Osman Türüt, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu,
Montaj: Özdemir Arıtan, Stüdyo Teknisyenleri: Recai Karataş, Taner
Oğuz, Osman Bilen, Arif Özalp, Tanaş Petridis, Prodüksiyon Amiri: Yüksel
Tanık, Asistan Rejisör: Temel Gütrsu,(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )
Oyuncular: Sadri Alışık (Osman), Selma Güneri (Müjgan), Birsen Ayda
(Ayla), Saime Bekbay (Necla), Ali Şen (Turgay), Mualla Sürer (Huriye), Osman
Alyanak (Tevfik), Güzin Özipek (Müberra), Asım Nipton, Cevat Kurtuluş, Kayhan
Yıldızoğlu (Ahmet), Zeki Alpan (Türkçe “öğretmeni), Hüseyin Zan (tacizci), İsmet
Ay (Sarhoş), Talia Saltı (Hafize teyze), Muammer Gözalan (müzik öğretmeni),
Cemil Karabiga (Pırtık), Fikri berber (Yırtık)Doğan Sepetçi (Avare), Muzaffer
Yenen (Zabıta), Orhan Çoban (polis), Zeki Sezer (Doktor)
Konu: “Bizim parasızlığımız sır mı sanki” diyen Osman ve muhallebiciye
değil de ancak Sarayburnu’na, denizi seyretmeye götürebildiği Müjgan’ın
konuşmaları..
“Ya Müjgan be, ne olacak ulan bizim halimiz?”
“Ne var ki halimizde? İnsan birbirini sevdikten sonra bir noksan
para olmuş ne çıkar.”
Komşu Talia Salta; “Nuriye, kız Nuriye..Cama çık azcık cama..
Osman geliyor Osman.” Çok sevildikleri besbelli. Üstelik, Osman’ın sevgilisi
Müjgan’la hastalıklı babası Tevfik bu evlerden birinde oturuyor. Genç kız hiç
yüz vermese bile, dükkânında ‘veresiyemiz yoktur’ yazısı ve yakasında hep bir
gül olan kasap Turgay Etkeser de ona yangın. Tevfik Efendi, ayda yılda bir,
azcık kıyma aldığında, paketi verirken sırım sırım tebessümüyle şirin görünmeye
çalışır; “İki tane de böbrek koydum. Bu da bizden.” Yaşlı adam “Yok efendim”
diye karşı çıkmaya çalışınca bu kez ablası Huriye “Aa, ne demek ayol, lafı mı
olur. Müjgancığım afiyetle yesin. Turgay’ın hediyesi bu” diye amaçlarını açığa
vuruyor.
Çalgıcı dostlarımız, Müberra Abla’ya ait ve kirasını
ödeyemedikleri bir odada kalıyorlar. Yemekler de ev sahibinden. Müberra
Abla’nın, bizi Müjgan’dan daha çok etkileyen güzel kızı Ayla.. Pavyonda
oryantal dans yapıyormuş.
Daha ilk görüntüye geldiğinde, Osman’ı ne kadar sevdiği
apaçık belliyken, kahramanımız bunu ancak filmin sonunda ve genç kız
söyledikten sonra kavrayabilecektir. Bir gün çalgıcılarımızın yolu hiç şarkı
sözü satamadıkları varsıl bir semte düşer. Tam “Boş verin be. İş yok bu
mahallede ya..” diyerek gideceklerken, sosyetik arkadaşlarına ‘davet veren’
Necla [bu evin içini ‘Aşka Tövbe’ de (1968), Uludağ’daki Otel olarak görmüştük]
onlarla ilgileniyor.
Bir değişiklik olur” diye çağırılıyorlar ama sonrasında ‘bir’
değil neredeyse ‘her şey’ değişir. (Eve girmeden bir haftalık sakallı olan
Osman, içeri girince damat tıraşı olmuş gibi.) Kahramanımızın sesini çok
beğenen Necla, onu ‘meşhur bir şarkıcı’ yapmak ister. İlerde, delikanlıyı erkek
olarak da beğendiğini anlayacağız. Eski, kıskanç sevgilisi Ahmet ile “Dolmuş
şoförüyken seni yanıma alıp arabama şoför yaptım..Eğer bugün karşıma
hoşlanacağım bir erkek çıkarsa dünkünü hiç düşünmeden silker atarım” diyen
Necla arasındaki gerginlik olmadık şekilde sonuçlanıyor.
Şarkıcımız, çeşitli dersler ve sosyetik yaşamdan zaten
bunalmışken, bir de Müjgan için küçümseyici sözler işitince artık orada duramaz
; “Bak ablacığım, ben senin derdinin dermanını biliyorum ama yanlış adam
seçtin…Sonra, bir kere ben Müjgan’ ı seviyorum. Benim için ondan başkası yok bu
dünyada. İşte o kadar.” ‘Sinirleri bozulan’ Necla, Ahmet’i çağırıp o geceki
olayları anlatır ; “Ona ‘sevişelim’ dedim, yüzüme bile bakmadı çekip gitti.
Canım bir erkek istiyordu, ben de seni çağırdım.” Bunca aşağılanmaya, artık
dayanamayan Ahmet, onu öldürür. Üzerinde (A) yazılı kol düğmesi, (büyük
olasılıkla Necla vermiştir) cinayetle suçlanan Osman’ın kurtulmasını
sağlayacaktır.
Bu arada, istemeyerek Turgay’la evlenen Müjgan da zor günler
yaşıyor. İki sevgilinin kavuşmaları, Ayla’nın gayreti ile olur. Sevdiğinin
hasretiyle yanan Osman, Kadri Şençalar’ın hicaz şarkısını (sözler Celal Erten)
biraz değiştirerek söylüyor ; “Derdimi söylesem şu yüce dağlara//Sormayın
gurbette Müjgan’ım ağlar//Yine garip kaldım gurbet elinde//Garibin derdinden
garipler anlar//Neyleyim köşkü neyleyim sarayı//İçinde salınan yar
olmayınca.”(Murat Çelenligil – Sinematürk Internet veri tabanı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder