Powered By Blogger

13 Ocak 2018 Cumartesi

SANA AĞLAMAK YAKIŞMAZ (1969)

Yönetmen: Nazmi Özer
Senaryo: Vecdi Uygun
Görüntü Yönetmeni: Yılmaz Ceylan
Yapım : Pesen Film / Nevzat Pesen

Oyuncular: Tugay Toksöz, Mine Mutlu, Sevgi Can, Sami Tunç, Hasan Ceylan, Hakkı Kıvanç, Tahsin Korel

► Köye yakın bir dere kenarı. At arabasındaki sevdalılar.. Neslihan; “Nerede kaldın Yiğit? Dadımı (kasabadaki) pazarda oyalamaktan canım çıktı.”
Yiğit; “Annem çok hasta Neslihan. Gelirken eczaneye uğrayıp ilaç aldım.. Doktorlar durumunu iyi bulmuyorlar. Babamın ölümü çok sarstı onu.”

Neslihan; “Bütün bunlara babam sebep oldu değil mi? Bir başkası olsa.. intikam almaya kalkar, kana kan ister.” Yiğit; “Hayır Neslihan, kötülüklere, kin ve kan davasına karşıyım ben. Baban babamı öldürdüyse, ben de onu öldürmekle hak tecelli etmez. Yanlış bir zihniyet.. Seni seviyorum Neslihan. Delice, taparcasına. Kimsenin gücü yetmeyecek bizi ayırmaya. Ne seni almak isteyen Ömer Ağa’nın vereceği başlık parası ne de babanın diretmesi..Yarın gidip konuşacağım babanla. İki aile arasındaki bu kan davasına bir son vermesini söyleyeceğim. Sonra da seni isteyeceğim.. ‘İstediğin arazi mi toprak mı çiftlik mi?’ diyeceğim ona. ‘Kızını bana vermekle zaten akraba oluyoruz. Aramızda sen ben davası kalmayacak’ diyeceğim.”

Kendi de ismi gibi olan Yiğit ; Hastalıklı annesi ve kardeşleri Süleyman ile Zeynep’ten oluşan ailesi ile çiftçilik yapıyor. ‘Köyün astığı astık, kestiği kestik Davut Ağası’nın kızı Neslihan’la sevdalı. Zorluk bu kadarla kalsa yine iyi. Filmin sonlarına doğru genç kızın, arkadaşı Ayşe’ye, aşkları için söyledikleri “Orta mektep sıralarındayken söz kesmiştik kendi aramızda. Sonra, Yiğit lise bitirmek için İstanbul’a gitmişti. İşte o sıralarda babamla babası arasında arazi kavgası oldu. Ve babam onun babasını tarlada öldürdü. Bu yüzden iki aile arasında kavga başladı.”
Delikanlı, belki okumasının belki de büyük şehir görmesinin etkisi ile kan davasına karşı çıkarken, kardeşi Süleyman intikam için yanıp tutuşuyor. Davut Ağa’nın, evlerine kadar gelip “Bana bak Rüstem’in oğlu, kaç sefer haber gönderdim sana ‘kızımı rahat bıraksın’ diye..Sen kim Davut’un kızına göz koymak kim..Bir daha kızımın karşısına çıkacak olursan bacaklarını kırar, bu dünyayı zindan ederim tüm sülalene. Anlaşıldı mı?” diyerek gözdağı verdiği gün abisine şunları söyler “..Niçin haddini bildirmedin ona. Daha ne kadar sabredip bekleyeceğiz?..Babamızı öldüren, malımızda gözü olan bu haris adamın küstahlığına neden boynu bükük kalıyorsun anlamıyorum.”
Davut Ağa’nın kardeşi Remzi Amca da, Yiğit gibi, sorunların iyilikle çözümünden yana. İlyas’ın bahçeli kahvesinde, delikanlıdan annesinin hastalığını ve Neslihan’ı istetecek kimsesinin olmadığını öğrenince nasıl da babacan davranmıştı; “Biz ne güne duruyoruz? Hadi kalk, gidelim de konuşalım Davut’la.” Ama, Davut onları kovulmaktan beter eder.
Günler sonra Süleyman şunları anlatıyor “Davut Ağa…Siz kaçtıktan sonra çiftliği bastı. Yaktı, yıktı…Anamı yakarak öldürdü. Zeynep çıldırdı. Kasaba hastanesine kaldırdılar.”
Kaçıp kovalama; Ölümüne kavga; Bıçak ; Silah. Neslihan ve Yiğit birbirlerine kavuşurlar ama ne onlarda ne de bizde sevinecek hal kalıyor. Ne olurdu mutlulukları bunca ölü ve yaralı olmadan gerçekleşebilseydi.
Süleyman’ın ölmeden önce söyledikleri “Evimizi yeniden yapacağız. Boy boy yeğenlerim olacak. Onlara ata binmeyi, silah kullanmayı öğreteceğim. [Bu sonuncuyu hemen unutup, onları, Yılmaz Güney filmlerinde olduğu gibi ‘beyaz yaka siyah önlükle’ okula (kapatılmasalardı, bir Köy Enstitüsüne) göndermek istediğini varsayıyoruz.] Sizin saadetinizi seyredeceğim… Ne o abi, ağlıyor musun yoksa? Abi, Sana Ağlamak Yakışmaz.” (Murat Çelenligil – sinematürk veri tabanı)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder