Senaryo: Vecdi
Uygun
Görüntü Yönetmeni: Yılmaz
Ceylan
Yapım : Pesen
Film / Nevzat Pesen
Oyuncular: Tugay Toksöz, Mine Mutlu, Sevgi Can, Sami Tunç, Hasan Ceylan,
Hakkı Kıvanç, Tahsin Korel
► Köye yakın bir dere kenarı. At arabasındaki sevdalılar..
Neslihan; “Nerede kaldın Yiğit? Dadımı (kasabadaki) pazarda oyalamaktan canım
çıktı.”
Yiğit; “Annem çok hasta Neslihan. Gelirken eczaneye uğrayıp
ilaç aldım.. Doktorlar durumunu iyi bulmuyorlar. Babamın ölümü çok sarstı onu.”
Neslihan; “Bütün bunlara babam sebep oldu değil mi? Bir
başkası olsa.. intikam almaya kalkar, kana kan ister.” Yiğit; “Hayır Neslihan,
kötülüklere, kin ve kan davasına karşıyım ben. Baban babamı öldürdüyse, ben de
onu öldürmekle hak tecelli etmez. Yanlış bir zihniyet.. Seni seviyorum
Neslihan. Delice, taparcasına. Kimsenin gücü yetmeyecek bizi ayırmaya. Ne seni
almak isteyen Ömer Ağa’nın vereceği başlık parası ne de babanın
diretmesi..Yarın gidip konuşacağım babanla. İki aile arasındaki bu kan davasına
bir son vermesini söyleyeceğim. Sonra da seni isteyeceğim.. ‘İstediğin arazi mi
toprak mı çiftlik mi?’ diyeceğim ona. ‘Kızını bana vermekle zaten akraba
oluyoruz. Aramızda sen ben davası kalmayacak’ diyeceğim.”
Kendi de ismi gibi olan Yiğit ; Hastalıklı annesi ve kardeşleri
Süleyman ile Zeynep’ten oluşan ailesi ile çiftçilik yapıyor. ‘Köyün astığı
astık, kestiği kestik Davut Ağası’nın kızı Neslihan’la sevdalı. Zorluk bu
kadarla kalsa yine iyi. Filmin sonlarına doğru genç kızın, arkadaşı Ayşe’ye,
aşkları için söyledikleri “Orta mektep sıralarındayken söz kesmiştik kendi
aramızda. Sonra, Yiğit lise bitirmek için İstanbul’a gitmişti. İşte o sıralarda
babamla babası arasında arazi kavgası oldu. Ve babam onun babasını tarlada
öldürdü. Bu yüzden iki aile arasında kavga başladı.”
Delikanlı, belki okumasının belki de büyük şehir görmesinin
etkisi ile kan davasına karşı çıkarken, kardeşi Süleyman intikam için yanıp
tutuşuyor. Davut Ağa’nın, evlerine kadar gelip “Bana bak Rüstem’in oğlu, kaç
sefer haber gönderdim sana ‘kızımı rahat bıraksın’ diye..Sen kim Davut’un
kızına göz koymak kim..Bir daha kızımın karşısına çıkacak olursan bacaklarını
kırar, bu dünyayı zindan ederim tüm sülalene. Anlaşıldı mı?” diyerek gözdağı
verdiği gün abisine şunları söyler “..Niçin haddini bildirmedin ona. Daha ne
kadar sabredip bekleyeceğiz?..Babamızı öldüren, malımızda gözü olan bu haris
adamın küstahlığına neden boynu bükük kalıyorsun anlamıyorum.”
Davut Ağa’nın kardeşi Remzi Amca da, Yiğit gibi, sorunların
iyilikle çözümünden yana. İlyas’ın bahçeli kahvesinde, delikanlıdan annesinin
hastalığını ve Neslihan’ı istetecek kimsesinin olmadığını öğrenince nasıl da
babacan davranmıştı; “Biz ne güne duruyoruz? Hadi kalk, gidelim de konuşalım
Davut’la.” Ama, Davut onları kovulmaktan beter eder.
Günler sonra Süleyman şunları anlatıyor “Davut Ağa…Siz kaçtıktan
sonra çiftliği bastı. Yaktı, yıktı…Anamı yakarak öldürdü. Zeynep çıldırdı.
Kasaba hastanesine kaldırdılar.”
Kaçıp kovalama; Ölümüne kavga; Bıçak ; Silah. Neslihan ve Yiğit
birbirlerine kavuşurlar ama ne onlarda ne de bizde sevinecek hal kalıyor. Ne
olurdu mutlulukları bunca ölü ve yaralı olmadan gerçekleşebilseydi.
Süleyman’ın ölmeden önce söyledikleri “Evimizi yeniden
yapacağız. Boy boy yeğenlerim olacak. Onlara ata binmeyi, silah kullanmayı
öğreteceğim. [Bu sonuncuyu hemen unutup, onları, Yılmaz Güney filmlerinde
olduğu gibi ‘beyaz yaka siyah önlükle’ okula (kapatılmasalardı, bir Köy
Enstitüsüne) göndermek istediğini varsayıyoruz.] Sizin saadetinizi
seyredeceğim… Ne o abi, ağlıyor musun yoksa? Abi, Sana Ağlamak Yakışmaz.”
(Murat Çelenligil – sinematürk veri tabanı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder