Kamera: Ali
Uğur
Eser: Haydar
Turan
Yapım: Güney
Film / Yılmaz Güney,
Reji Asistanı: Savaş
Eşici, Müzik: Şanar Yurdatapan, Atilla Özdemiroğlu, Set Elemanları: İbrahim
Uğurlu, Selâhattin Geçgel, Ahmet Koç, Sesleri Alan ve Müzik Direktörü: Necip
Sarıcıoğlu, Senkron: Mustafa Kent, Celâl Köse, Negatif Montaj: Ender
Teker, Kenan Hacaman, Malipo: Şeref Mehtap, Fehmi Acar, Laboratuar: İbrahim
Üstüner, Hüseyin İnci, (Lâle Film stüdyosunda hazırlanmıştır).
Oyuncular: Yılmaz Güney, Sevgi Can, Hayati Hamzaoğlu, Bahri Özkan,
Türkan Ağralı, Enver Güney, Sırrı Elitaş, Bilal İnci, İhsan Gedik, Hakkı
Kıvanç, Yusuf Sezer, Ahmet Köse, Çetin Dağdelen, Emine Hoş, Çino, Savaş Eşici,
Osman Oymak
Konu:
Kış, kıyamet, kar, tipi... Eşkıyalar aç kurtlar gibi çevrede kol gezmektedir.
Eşkıyalardan biri sırtında yaralı bir adamı taşır. Arkalarında kara gözlüklü,
şemsiyeli, eşkıya Mustafa. Karlar üzerine atılan yaralı adam belli ki
öldürülecektir. Mustafa'ya yalvarır. Eski silah arkadaşıdır. Jandarma
kurşunları altında omuz omuza çarpışmışlardır. Mustafa acımasızdır, kurşunu
basar. Bir başka yönde belalı eşkıyalardan Kara Aziz (Hayati Hamzaoğlu), bir
başka ihbarcıyı sorgular. Karısına, "Dul kalacaksın, başka bir herif
bulasın," deyip, adamı gözleri önünde öldürür. Eşkıya Beko Avni, köy basıp
köylüleri rehin almakta, "Avratlarınızın sakladığı küflü paraları
getirmezseniz her Cuma birinin kafasını kıbleye çevirip keserim," diye
tehditler savurmaktadır. Eşkıya rahat durmaz. Tren basar, otobüsleri durdurup
soyarlar. Yine bir otobüs soygununda köylüler silah tehdidiyle aşağı indirilir.
Yolculardan biri içeride kalmıştır. inmez.
Eşkıyalardan biri otobüse yaklaştığında içeriden açılan bir
ateşle vurulup düşer. Ardından ikincisi. Otobüsün önünde dizilen köylüler
şaşkındır. Aşağıya yün beyaz bereli, sakallı, gocuklu, silahlı bir adam iner.
Bu ünlü Serçe Mehmet'tir (Yılmaz Güney).
Eşkıyadan geçilmeyen yörede Osman Ağa, zengin evinde köylüleri
toplayıp, çevreye korku salan, ırz, namus ve can düşmanı soyguncuların başına
para koyar. Mustafa'nın, Beko Avni'nin, Mahmut’un, Kara Aziz'in ve Serçe
Mehmet'in kellelerini ayrı ayrı fiyatlandırmıştır. Bütün köylere haber salınır,
kahvelere kağıtlar asılır. Babası ve çocuğu öldürülen Osman Ağa'nın acısı
büyüktür. Artık eşkıyaların düşmanıdır. Adı geçen bu eşkıyaların kellesini kim
getirirse, Osman Ağa'dan parasını alacaktır.
Serçe Mehmet, köy kahvesinin duvarına asılan listeyi okur ve
eşkıya Mahmut adının üzerine bir çizik atar. Mahmut, tam bir namus düşmanıdır.
Köyden kadın kaldırır. Serçe Mehmet, Mahmut'un evine girer. Avluda nöbet tutan
iki adamıyla birlikte Mahmut'u da öldürür. Odaların birinde üstü başı yırtık,
ağlayan bir kadınla karşılaşır. Kadın bir öğretmenin karısıdır. Evini basıp
kocasını dövmüşler, onu da kaçırmışlardır. Serçe Mehmet, kadını kocasına
götürür. Adam kadını kabullenmez. Törelere göre kirletilmiştir. Mehmet önde,
kadın arkada, köyün kahvesine giderler. Bir köşede Osman Ağa, köylülerle
oturmaktadır. Serçe, elindeki heybeyi ağaya uzatır. İçinde eşkıya Mahmut'un
kellesi vardır. Ağa, babasını ve çocuğunu öldüren Mustafa'nın kellesini ister.
Serçe Mehmet, dışarıda donmak üzere olan kadını evinde misafir etmesi için
ağaya teslim eder.
Serçe Mehmet, önce Mustafa'yı, sonra da Beko Avni'yi öldürüp
kellelerini heybesine koyar. Bütün civar köylerde adı kelle avcısına çıkar.
Kelle koparılma sırası gelen Kara Aziz, Osman Ağa'nın evini basar. Adamlarından
biri ağanın karısına tecavüz eder. Ağayı da bir dipçik darbesiyle bayıltırlar.
Ağanın namusu elden gitmiştir. Töreye göre öldürülmesi gerekmektedir. Ağanın
bunu yapacak gücü yoktur. Ama silahını, ölümü bekleyen karısının yanına koyar.
Kadın kendi namusunu kendisi temizleyecektir.
Serçe Mehmet, Osman Ağa'ya emanet ettiği kadının kocası
öğretmenle dertleşir. Hapse girmeden önce Mehmet de öğretmenlik yapmıştır.
Eşkıyalar köyü basıp, yeni evlendiği karısını (Sevgi Can) kaçırtmışlardır.
Dokuz ay dağlarda kalan karısı köye gelince intihar etmiştir. Serçe Mehmet
öldürdüğü adamların sayısını unutmuştur ama karısı hala aklındadır. Karısı dağa
kaldırıldığı için onu kabul etmeyen öğretmene, "Asıl erkeklik onu bu acı
içinde yalnız bırakmamakta," der. Öğretmen, dışarıda karlar üzerinde bekleyen
karısıyla bir an bakışır.. Aynı evde iki karısıyla yaşayan Kara Aziz o gün evde
yoktur. Serçe Mehmet, evlerine aniden gelip yeni karısı Zehra'yı (Türkan
Ağralı) alır götürür. Geçtikleri yol üzerine işaretler bırakır. Kara Aziz,
karısını bulmak için izini sürecek ve geldiğinde Serçe Mehmet onun da kellesini
teslim Aziz adamlarıyla iz sürüp Zehra'yı, Mehmet'in buzlardan yapılmış
barınağında bulur. Yalnızdır, Mehmet ise ortalarda yoktur. Aziz, namusunu
temizlemek için adamına Zehra'yı öldürtür. Bir süre sonra Serçe Mehmet,
uzaklardan görünür. Pusuya yatarlar. Serçe Mehmet, tüfeğiyle karları kazıp
altından geçebileceği kadar bir tünel hazırlar.
Düşmanlarına yaklaşıp ani bir çıkışla hepsini tarar ve
Aziz'in kellesini heybesine koyup köy kahvesine gelir. Jandarmalar kahveyi
sarmışlardır. jandarma subayının tüm ihtarlarına karşılık Serçe Mehmet teslim
olmaz jandarmalar küçük su testilerine benzin doldurup, kahvenin kırık camından
içeriye doğru atmak isterlerse de Mehmet, silahıyla onları havada vurup kırar.
Ama atılan alevli paçavralardan biriyle kahve yanmaya başlar. Alevler arasında
bir köşeye sıkışan Serçe Mehmet, kurtulamaz, can verir. ”Agâh Özgüç “Bütün
Filmleriyle Yılmaz Güney” syf, 239”
"Aç Kutlar" Yılmaz Güney'in askerlik yaptığı sıralarda
Muş'ta çekilmiş 1968 yılında çekimi tamamlanan film, aynı yıl Film Kontrol
Komisyonu (Sansür) tarafından tamamen reddedilmiş, bu nedenle bugüne kadar
halka gösterilmesi mümkün olmamıştır. Jenerikte eser sahibi olarak Haydar
Turan’ın adı geçer. Filmin senaryosunu Aydın Engin yazdı, Yılmaz Güney bazı
eklemelerle temel konuyu geliştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder